Yazarlar:Nicholas Thomson ve Ian Bremmer
Bu makalenin orijinal içeriği 23 Ekim 2018 tarihinde WIRED dergisinin web sayfasında yayınlanmıştır.
Türkçe özetleyen: Gökçe Özsu
AlphaGo isimli bir yapay zekâ (YZ) sistemi 2016’nın bahar aylarında Seoul’de gerçekleşen bir turnuva maçında dünya şampiyonu bir Go oyuncusunu yenmeyi başardı. Pek çok Amerikalıya [ve tabii ki Türkiye’deki kullanıcılar için de – ç.n.] yabancı olan bu antik Asya oyunu, bir tahta üzerine yerleştirilen beyaz ve siyah taşlarla oynanıyor. Bilgisayarlar halihazırda dama ve satranç taşlarını yönlendirdi, ancak şimdi ise çok daha kompleks olan Go’ya nasıl hâkim olacaklarını öğrenmiş bulunuyor.
Amerikalılar aslında Go’nun nasıl oynanacağını bile bilmez ama Amerikalıların aksine Çin’de 280 milyon kişi AlphaGo zaferini izledi. Aslında mesele Kaliforniyalı bir şirket olan Google’nin annesi olan Alphabet’in Asya’da 2500 yıl önce icat edilmiş bu oyunu fethetmesiydi. Ülkenin önemli TV kanalları tüm Seoul’deki maç boyunca yayın yaptılar ve YZ alanının öncülerinden Kai-Fu Lee’den maçı yorumlamasını istediler. Lee uzun zamandır risk yatırımı yapıyordu ve maçtan sonraki ilgiye kayıtsız kalamayıp yatırım stratejisini şöyle özetledi: “Maçtan sonra ‘Tamam’ dedik, bütün ülke YZ’yi öğrenecek. Bu yüzden büyük oynadık”.
Makinenin zaferi, Çin’in başkenti Beijing’de havaya açılan uyarı ateşi gibi yansıdı. Uzun zamandır kendi YZ planları üzerinde çalışan Çin’in bilim ve teknoloji bürokrasisindeki üst düzey karar alıcılar, odaklanmış bir Amerikan stratejisinin yükselişini belirtilerini görüyorlardı ve hızlıca harekete geçmeleri gerekiyordu. AlphaGo ertesi yıl yine bir Go şampiyonunu devirdi ve bu seferki zaferden 2 ay sonra Çin, Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı adını verdikleri ve ülkenin 2030 yılına kadar YZ’de küresel lider olma stratejisine dayanan bir belge açığa çıktı. Beijing’den gelen bu net sinyalle birlikte, sanki dev bir eksenin endüstriyel devlet mekanizmasına dönüşü başlamış gibiydi. Çin’deki çeşitli bakanlıkların bu plana bağlı kalarak hazırladıkları kendi planları ise peşi sıra geldi. Birden uzman ekipler ve endüstri birlikleri toplandı ve Çinli yerel yönetimler YZ’ye risk yatırımı yapmaya başladı.
Çin’in teknolojik devleri de sıraya girdi. Alibaba, Beijing’in 60 mil güneybatısındaki kurulması planlanan yeni bir Özel Ekonomik Bölge [Çin’de bu bölgelere yapılan iç ve dış yatırımlar merkezi hükümetin regülasyonundan bağımsızdır – ç.n.] geliştirilen “Kent-Beyin”e dahil oldu. Zaten, Hangzhou şehrinde, şirket binlerce sokak kamerasından veri toplayıp trafik ışıklarını kontrol etmek için YZ kullanıyordu. Şu anda Alibaba, AI’yı yeni bir megakentin tüm altyapısını tepeden tırnağa tasarlamaya yardımcı olacak.
Çin devlet başkanı Xi Jinping 18 Ekim 2017’de, 2300 kişilik parti üyesinin önünde yapmış olduğu 3 buçuk saatlik konuşmasında YZ’yi, büyük veriyi ve interneti Çin’in önümüzdeki onyıllarda ileri endüstriyel ekonomiye dönüştürmesine yardımcı olacak temel teknolojiler olarak tanımladı. Bu tarz teknolojiler, 5 yılda bir toplanan Çin Komünist Partisi Kongrelerindeki başkanın konuşma metnine ilk kez giriyordu.
“Eğer AlphaGo, Çin’in Sputnik anıysa, [Beijing’in] YZ planı da Başkan Kennedy’nin ABD’nin Ay’a insan gönderileceğine dair yaptığı çığır açıcı konuşmasına benziyor.” [ABD ile SSCB arasındaki uzay yarışının, SSCB’nin 1957 yılında ilk yapay uyduyu uzaya başarılı bir şekilde fırlatmasıyla başlamasına göndermede bulunuyor. Amerikan politikası bağlamında herhangi bir konuda ABD’nin diğer ülkelerle yarışmak için atağa geçmesine “sputnik moment” adı verilir – ç.n.] yorumunu yapıyor Kai-Fu Lee, YZ Süpergüçleri adlı kitabında. Beijing vitesi arttırmaya başlarken Amerikan hükümeti ise yürüme hızına düştü. Mart 2017’de Hazine Bakanı Steven Mnuchin, YZ’den dolayı insanların işini kaybedeceği fikrinin radarlarında dahi olmadığını söyledi. “Belki tehdit olur” demekle yetindi, “50-100 yıla kadar” diye ekledi. Aynı yıl Çin 2030’a kadar 150 milyar dolar YZ yatırımı yapacağını taahhüt etti.
Mayıs ayında Amerikan Savunma Bakanı James Mattis, eski dışişleri bakanı Henry Kissenger’ın Atlantik’te yayımlanan ve insan zekasını ve yaratıcılığını yakında alt üst edebilecek kadar hızlı ilerlediği şeklinde uyaran makalesini okudu. Sonuç olarak, Bakan bu durumun Aydınlanmanın sonu olabileceğini söyledi, hükümet komisyonlarına konuyla ilgilenilmesi talimatı verdi. Ancak, eğer Trump yönetimi YZ’nin önemini ve potansiyelini kavramasına yetecek kadar göreceli bir yavaşlıktaysa, rekabete girişecek kadar da hızlı bir kavrayış bu. Geçen yaz, YZ alanındaki “yeni Soğuk Savaş silahlanma yarışı” Amerikan medyasında son derece yaygın bir şekilde yer aldı.
Dijital devrimin yeni bir evresinin başlangıcında, dünyanın en güçlü iki ülkesi, bir Go tahtası boyunca dizilmiş oyuncular gibi rekabetçi yalnızlık politikası içindeki pozisyonlarına hızla geri çekiliyor. Ve tehlikede olan şey ise, yalnızca ABD’nin teknolojik üstünlüğü değil. Modern liberal demokrasinin durumuyla ilgili büyük bir endişe sırasında, Çin’deki YZ otoriter yönetimin inanılmaz derecede güçlü bir destekçisi olarak görünüyor. Dijital devrimin yayı, tiranlığa doğru mu eğiliyor? Peki bunu durdurmak için herhangi bir yol var mı?
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, Batı’daki geleneksel akıl, iki inançla yönlendirildi: liberal demokrasinin gezegene yayılması ve dijital teknolojinin rüzgârı arkasına alması. Sovyet dönemi otokrasilerini güçlendiren sansür, medya konsolidasyonu ve propaganda, yalnızca internet çağında çalışamazdı. Kimse teknolojinin serbestleştirilmesinde teknoloji şirketlerinin kendilerine olan güveninden daha fazla güvenemedi: Twitter, bir yöneticinin ağzından, “ifade özgürlüğü partisinin ifade özgürlüğü kanadı” idi; Facebook dünyayı daha açık ve bağlantılı hale getirmek istedi; Sovyetler Birliği’nden gelen bir mülteci tarafından yönetilen Google, dünyanın bilgisini düzenlemeyi ve herkes için erişilebilir olmasını istedi. Ancak sosyal medya çağına girerken, tekno-iyimserlerin iki inançları görünmez oldu.
Kahire’deki muhalifleri harekete geçirmeye yardım eden ilk Facebook grubunu kuran Mısırlı bir Google yöneticisi olan Wael Ghonim, “Bir toplumu kurtarmak istiyorsanız, tek ihtiyacınız olan şey internet” diyordu. Bununla birlikte, Arap Baharı’nın -birkaç yıl içinde Batı ülkelerinde de korkunç bir şekilde aşina olduğu bir şekilde- kışa dönüşmesi uzun sürmedi. Cumhurbaşkanı Hosni Mubarak’in ayrılışının birkaç hafta sonrasında Ghonim, aktivistlerin birbirine düşman olmaya başladığını gördü. Sosyal medya herkesin en kötü içgüdülerini güçlendiriyordu. “Ortadaki seslerin giderek daha fazla ilgisiz olduğunu, aşırı uçlardaki seslerin giderek daha fazla duyulduğunu kolayca görebilirsiniz” diye anımsatıyor.
Ghonim, Kaliforniya’ya taşında ve yeni bir sosyal medya platformu kurmaya çalıştı. Ancak, kullanıcıları Twitter ve Facebook’tan uzaklaştırmak çok zordu ve proje uzun sürmedi. Bu arada Mısır’ın askeri hükümeti, eleştirel içerikleri sosyal medyadan silmeye izin veren bir tasarıyı yasalaştırdı.
Genel olarak, dünyadaki liberal demokrasilerin sayısı son on yıl boyunca istikrarlı bir düşüş gösterdi. Freedom House’ye göre, geçen yıl 71 ülke siyasi haklar ve özgürlüklerde düşüşler yaşadı; sadece 35 ülke gelişme kat etti.
ABD’de Donald Trump; Birleşik Krallık’ta Brexit; Almanya, İtalya ya da Doğu Avrupa’daki yeniden dirilen sağ partiler, Batı demokrasisinin küresel kurallarına ve kurumlarına sadece derin bir düş kırıklığı değil, aynı zamanda demagojiyi tıklamalarla ödüllendiren otomatik bir medya ortamı da ortaya koydu. Siyasi görüşler daha da kutuplaşmaya başladı, nüfus daha aşiret haline geldi ve sivil milliyetçilik parçalandı.
Çin’de, hükümet yetkilileri Arap Baharı’nı dikkat ve endişeyle izlediler. Beijing, dünyanın en sofistike internet kontrol sistemine sahipti ve Google da dahil olmak üzere çok sayıda yabancı web alanlarını dinamik olarak engelliyordu. Şimdi, Büyük Güvenlik Duvarı’nı [Çin Seddi’ne benzetilen büyük ulusal çevrimiçi filtre sistemine batılıların verdiği isim – ç.n.] daha da dikenli tellerle süsledi. Çin, şehirlerdeki bölgelerdeki internet erişimini kapatmak için yeni yollar geliştirdi. Aynı zamanda internet üzerinden yayılan şiddetli protestolar sonrasında Xinjiang’ın [Sincan Uygur Özerk Bölgesi – ç.n.] tüm eyaletinden dijital olarak tecrit edildi. Beijing, ulusal çapta “acil kapama butonu” yaratmayı bile hesaba katmış olabilir.
Şimdiye dek, internette dolaşan, sohbet mesajları paylaşan ve ABD ile Avrupa’nın toplamından daha fazla insanın bulunduğu Büyük Güvenlik Duvarı’nın ardında çevrimiçi olarak alışveriş yapan yaklaşık 800 milyon insan var. Ve birçok Çinli için, yükselen orta sınıf refahı, çevrimiçi sansürü önemli ölçüde kolaylaştırdı. Özgürlüğü ver, ya da internet kalsın bana refahımı ver.
Geçtiğimiz on yıl boyunca, Çin’in önde gelen teknoloji şirketleri, kendi pazarlarına hâkim olmaya ve küresel olarak rekabet etmeye başladılar. Güneydoğu Asya’daki satın almalar yoluyla genişlediler. Baidu ve Tencent, ABD’de araştırma merkezleri kurdu ve Huawei, Avrupa’da gelişmiş ağ ekipmanları sattı. Eski İpek Yolu, Çinli fiber optik kablolar ve ağ ekipmanıyla ile örülmekte.
Diğer ülkelerden daha fazla bir şekilde Çin, birkaç düzenlemeyle otokrasinin internet çağına oldukça uyumlu olduğunu gösterdi. Ancak bu düzenlemeler, internetin kendisini aynı hatta çarpışan iki kıta gibi parçalanmaya başlamasına neden oldu. Silikon Vadisi “geek”lerince domine edilmiş serbest, sıkı düzenlemeler içermeyen bir internet var. Bir de en az Batılı karşılıkları kadar yenilikçi, devasa yerli teknoloji devlerinin bulunduğu Çin’in otoriter alternatifi var.
Hükümet, teknolojiyi bir kontrol aracı olarak aktif bir şekilde kullanıyor. Xinjiang da dahil olmak üzere Çin’deki kentlerde yetkililer, yüz tanıma yazılımı ve güvenlik için YZ destekli teknolojileri deniyorlar. Mayıs ayında, Zhejiang’daki bir stadyumda bulunan yüz tanıma kameraları, stadyumdaki bir konsere gelen bir firarinin tutuklanmasını sağladı. 2015’ten beri 17 bin dolar değerinde patates çaldığı iddiasıyla aranıyordu. Çin’in Polis Bulut Sistemi, “istikrara zarar verenler”in de dahil 7 kategorideki insanları izlemek üzere oluşturuldu. Ayrıca her vatandaşa ve her şirkete bir sosyal kredi puanı verecek bir sistem kurulması hedefleniyor.
Başlangıçta iletişim devrimi bilgisayarları kitlere uygun hale getirdi. Bugün dijital devrimin aşaması farklı, beğendiğiniz her içeriği, konuştuğunuz herkesi, satın aldığınız ve okuduğunuz her şeyi, gittiğiniz her yerin kaydını tutarak izliyor.
Günümüzün dijital dünyasında, Çin ve aynı şekilde Batı’da, gücün kullanımı, verileri kontrol etmekten, anlamlandırmadan ve insanların nasıl davrandıklarını etkilemeye yönelik bir şekilde.
Söz konusu sibersavaş ve dezenformasyon olduğunda, Vladimir Putin teknolojik bir öncüdür. Ve şimdi YZ konusunda sırada nelerin olduğu hakkında bir fikri var: “Bu alanda lider olan kişi dünyanın yöneticisi olacak.”. Bir bakıma, Putin’in çizgisi biraz abartılıyor. YZ, bir ulusun fethedebileceği bir tepe değil, ya da bir ülkenin ilk olarak geliştireceği bir hidrojen bombası da değildir. YZ, bilgisayarların nasıl çalıştığıdır; Bağımsız kararlar vermek için örneklerden veya kurallara uymayı öğrenen sistemleri tanımlayan geniş bir terimdir.
Çin’in güçlü bir YZ altyapısı inşa etmede ABD’ye karşı iki temel avantajı var. Her iki avantaj da otoriter devletlerin demokratik olanlara kıyasla sahip oldukları avantajlar. Bunlardan ilki, Çin teknoloji devleri tarafından üretilen verilerin kapsamıdır. Facebook’un kullanıcılarından ne kadar veri topladığını ve bu verilerin şirketin algoritmalarına nasıl güç verdiğini düşünün; Tencent’in popüler WeChat uygulamasını, Facebook, Twitter ve çevrimiçi banka hesaplarınızın bir araya getirdiğini düşünün. Çin’de, ABD’nin yaklaşık üç katı kadar cep telefonu kullanıcısı var ve bu telefon kullanıcıları mobil ödeme ile yaklaşık 50 kat fazla para harcıyor. Çin, The Economist’in belirttiği gibi, kullanıcı verilerinin Suudi Arabistan’ıdır. Veri gizliliği korumaları Çin’deki yükselişte olsa da ABD’de olanlardan daha zayıf ve Avrupa’dakilerden daha zayıflar, veri toplayıcılarına topladıkları şeylerle ilgili daha kolay bir el sağlıyorlar. Dahası, Beijing demokratik hükümetlerin karşı karşıya kalacağı yasal kısıtlamalar olmaksızın, kişisel verilere kamu ya da ulusal güvenlik nedenleriyle erişebilir. Çin’in YZ dönemine girerken ikinci büyük bir avantajı var ve bu, en büyük şirketleriyle ve devletin arasındaki ilişki. Çin’in en ileri YZ uygulamalarını üreten özel şirketler Başkan Xi’nin önceliklerine uymak zorundalar.
Geçtiğimiz bahar, Google’nin çalışanları şirketin Pentagon’la iş birliği yaptığı Maven isimli projeden çekilmesini istedi. Amaç Savunma Bakanlığı görevlerinde görüntü tanıma için YZ kullanmaktı. Savunma Bakanlığı yetkilileri, özellikle Google’ın Çin teknoloji şirketleriyle bir dizi ortaklığa sahip olması nedeniyle hayal kırıklığına uğradılar. Eski Savunma Bakanı Ashton Carter şöyle diyor: “Çin ordusuna direkt bir kanal olmaması bakımından Çinli şirketlerle çalışmak ironik. Amerikan ordusuyla da çalışmaları beklenmez çünkü daha şeffafız ve toplumumuzun değerlerini yansıtıyoruz. Kusurlarımız var tabii ama diktatörlük de değiliz”.
Dijital devrimin doğal olarak demokrasiyi desteklemesi kaçınılmazdı. Bugün ise YZ küresel otoriteryanizmin, liberalizmin kalıcı dezavantajına katması da kaçınılmaz değildir. Bu senaryo gerçekleşirse, bunun nedeni bir dizi seçimlerin ve koşulların bu sonucu hazırlaması olacaktır. Orijinal Soğuk Savaş’ta, iki ideolojik düşman, karşılıklı olarak birlikte çalışamayan rakip jeopolitik bloklar yarattı. Aynı şey tekrar felakete yol açabilir.
Kampların ilk kanıtını görüyor olabiliriz: Mayıs 2018’de, Zimbabve’nin despot Robert Mugabe’den kurtulmasından yaklaşık altı ay sonra yeni hükümet, YZ ve yüz tanıma sistemi kurmak için CloudWalk adlı Çinli bir şirketle ortaklık kurduğunu açıkladı.
Pakistan’daki Şafak gazetesi, Huawei ve diğer Çinli firmaların yardımıyla 2016 yılında başlatılan “Güvenli Şehirler” projesinin bir parçası olan gözetleme kameraları ve araç izleme sistemleriyle birlikte Pakistan genelindeki şehirleri yüksek hızlı fiber ağ ile bağlamak için yapılan planlamaları ortaya çıkardı. Çin, bazı durumlarda, demokrasiler yerine gözetim devletleri inşa eden kendi Marshall Planını etkili bir şekilde inşa etmiş oldu.
ABD’de, 2016 başkanlık seçimleriyle kullanıcı gizliliği çevresinde dönen tartışmaların ardından, giderek artan sayıda Cumhuriyetçi ve Demokrat, Amerika’nın teknoloji devlerini düzenleme ve dizginleme niyetinde. Aynı zamanda Çin, YZ süper gücü olma konusundaki kararlılığını pekiştiriyor ve tekno-otoriter devrimini ihraç ediyor. Bu da ABD’nin, teknoloji şirketlerinin dünya liderliğindeki devamını sağlaması bakımından önemli bir ulusal çıkarına sahip olduğu anlamına geliyor.
ABD’nin Çin’i etkilemesi için gereken yol: YZ’nin gelişimi için uluslararası kurallar ve normlar geliştirmek adına Çin ile çalışmak. İnsanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını yöneten algoritmaların şeffaf ve hesap verebilir olmasını sağlamak için uluslararası standartlar oluşturmak. Her iki ülke, açık veri tabanları geliştirmeyi taahhüt edebilir. Ancak şimdilik birbiriyle çelişen hedefler, karşılıklı şüphe ve YZ gibi ileri teknolojilerin kazananın her şeyi aldığı bir oyun olduğu yönündeki artan inançlar, iki ülkenin teknoloji sektörlerini daha da zorluyor. Kalıcı bir bölünme fahiş bir maliyete dönüşecek ve sadece tekno-otoriteryanizmin büyütmesi için daha fazla yer verecektir.