Yapay Zekanın Soğuk Savaşı Hepimizi Tehdit Ediyor

Kasım 15, 2018

Yazarlar:Nicholas Thomson ve Ian Bremmer

Bu makalenin orijinal içeriği 23 Ekim 2018 tarihinde WIRED dergisinin web sayfasında yayınlanmıştır.

Türkçe özetleyen: Gökçe Özsu

AlphaGo isimli bir yapay zekâ (YZ) sistemi 2016’nın bahar aylarında Seoul’de gerçekleşen bir turnuva maçında dünya şampiyonu bir Go oyuncusunu yenmeyi başardı. Pek çok Amerikalıya [ve tabii ki Türkiye’deki kullanıcılar için de – ç.n.] yabancı olan bu antik Asya oyunu, bir tahta üzerine yerleştirilen beyaz ve siyah taşlarla oynanıyor. Bilgisayarlar halihazırda dama ve satranç taşlarını yönlendirdi, ancak şimdi ise çok daha kompleks olan Go’ya nasıl hâkim olacaklarını öğrenmiş bulunuyor.

Amerikalılar aslında Go’nun nasıl oynanacağını bile bilmez ama Amerikalıların aksine Çin’de 280 milyon kişi AlphaGo zaferini izledi. Aslında mesele Kaliforniyalı bir şirket olan Google’nin annesi olan Alphabet’in Asya’da 2500 yıl önce icat edilmiş bu oyunu fethetmesiydi. Ülkenin önemli TV kanalları tüm Seoul’deki maç boyunca yayın yaptılar ve YZ alanının öncülerinden Kai-Fu Lee’den maçı yorumlamasını istediler.  Lee uzun zamandır risk yatırımı yapıyordu ve maçtan sonraki ilgiye kayıtsız kalamayıp yatırım stratejisini şöyle özetledi: “Maçtan sonra ‘Tamam’ dedik, bütün ülke YZ’yi öğrenecek. Bu yüzden büyük oynadık”.

Makinenin zaferi, Çin’in başkenti Beijing’de havaya açılan uyarı ateşi gibi yansıdı. Uzun zamandır kendi YZ planları üzerinde çalışan Çin’in bilim ve teknoloji bürokrasisindeki üst düzey karar alıcılar, odaklanmış bir Amerikan stratejisinin yükselişini belirtilerini görüyorlardı ve hızlıca harekete geçmeleri gerekiyordu. AlphaGo ertesi yıl yine bir Go şampiyonunu devirdi ve bu seferki zaferden 2 ay sonra Çin, Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı adını verdikleri ve ülkenin 2030 yılına kadar YZ’de küresel lider olma stratejisine dayanan bir belge açığa çıktı. Beijing’den gelen bu net sinyalle birlikte, sanki dev bir eksenin endüstriyel devlet mekanizmasına dönüşü başlamış gibiydi. Çin’deki çeşitli bakanlıkların bu plana bağlı kalarak hazırladıkları kendi planları ise peşi sıra geldi. Birden uzman ekipler ve endüstri birlikleri toplandı ve Çinli yerel yönetimler YZ’ye risk yatırımı yapmaya başladı.

Çin’in teknolojik devleri de sıraya girdi. Alibaba, Beijing’in 60 mil güneybatısındaki kurulması planlanan yeni bir Özel Ekonomik Bölge [Çin’de bu bölgelere yapılan iç ve dış yatırımlar merkezi hükümetin regülasyonundan bağımsızdır – ç.n.] geliştirilen “Kent-Beyin”e dahil oldu. Zaten, Hangzhou şehrinde, şirket binlerce sokak kamerasından veri toplayıp trafik ışıklarını kontrol etmek için YZ kullanıyordu. Şu anda Alibaba, AI’yı yeni bir megakentin tüm altyapısını tepeden tırnağa tasarlamaya yardımcı olacak.

Çin devlet başkanı Xi Jinping 18 Ekim 2017’de, 2300 kişilik parti üyesinin önünde yapmış olduğu 3 buçuk saatlik konuşmasında YZ’yi, büyük veriyi ve interneti Çin’in önümüzdeki onyıllarda ileri endüstriyel ekonomiye dönüştürmesine yardımcı olacak temel teknolojiler olarak tanımladı. Bu tarz teknolojiler, 5 yılda bir toplanan Çin Komünist Partisi Kongrelerindeki başkanın konuşma metnine ilk kez giriyordu.

“Eğer AlphaGo, Çin’in Sputnik anıysa, [Beijing’in] YZ planı da Başkan Kennedy’nin ABD’nin Ay’a insan gönderileceğine dair yaptığı çığır açıcı konuşmasına benziyor.” [ABD ile SSCB arasındaki uzay yarışının, SSCB’nin 1957 yılında ilk yapay uyduyu uzaya başarılı bir şekilde fırlatmasıyla başlamasına göndermede bulunuyor. Amerikan politikası bağlamında herhangi bir konuda ABD’nin diğer ülkelerle yarışmak için atağa geçmesine “sputnik moment” adı verilir – ç.n.] yorumunu yapıyor Kai-Fu Lee, YZ Süpergüçleri adlı kitabında. Beijing vitesi arttırmaya başlarken Amerikan hükümeti ise yürüme hızına düştü. Mart 2017’de Hazine Bakanı Steven Mnuchin, YZ’den dolayı insanların işini kaybedeceği fikrinin radarlarında dahi olmadığını söyledi. “Belki tehdit olur” demekle yetindi, “50-100 yıla kadar” diye ekledi. Aynı yıl Çin 2030’a kadar 150 milyar dolar YZ yatırımı yapacağını taahhüt etti.

Mayıs ayında Amerikan Savunma Bakanı James Mattis, eski dışişleri bakanı Henry Kissenger’ın Atlantik’te yayımlanan ve insan zekasını ve yaratıcılığını yakında alt üst edebilecek kadar hızlı ilerlediği şeklinde uyaran makalesini okudu. Sonuç olarak, Bakan bu durumun Aydınlanmanın sonu olabileceğini söyledi, hükümet komisyonlarına konuyla ilgilenilmesi talimatı verdi. Ancak, eğer Trump yönetimi YZ’nin önemini ve potansiyelini kavramasına yetecek kadar göreceli bir yavaşlıktaysa, rekabete girişecek kadar da hızlı bir kavrayış bu. Geçen yaz, YZ alanındaki “yeni Soğuk Savaş silahlanma yarışı” Amerikan medyasında son derece yaygın bir şekilde yer aldı.

Dijital devrimin yeni bir evresinin başlangıcında, dünyanın en güçlü iki ülkesi, bir Go tahtası boyunca dizilmiş oyuncular gibi rekabetçi yalnızlık politikası içindeki pozisyonlarına hızla geri çekiliyor. Ve tehlikede olan şey ise, yalnızca ABD’nin teknolojik üstünlüğü değil. Modern liberal demokrasinin durumuyla ilgili büyük bir endişe sırasında, Çin’deki YZ otoriter yönetimin inanılmaz derecede güçlü bir destekçisi olarak görünüyor. Dijital devrimin yayı, tiranlığa doğru mu eğiliyor? Peki bunu durdurmak için herhangi bir yol var mı?

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, Batı’daki geleneksel akıl, iki inançla yönlendirildi: liberal demokrasinin gezegene yayılması ve dijital teknolojinin rüzgârı arkasına alması. Sovyet dönemi otokrasilerini güçlendiren sansür, medya konsolidasyonu ve propaganda, yalnızca internet çağında çalışamazdı. Kimse teknolojinin serbestleştirilmesinde teknoloji şirketlerinin kendilerine olan güveninden daha fazla güvenemedi: Twitter, bir yöneticinin ağzından, “ifade özgürlüğü partisinin ifade özgürlüğü kanadı” idi; Facebook dünyayı daha açık ve bağlantılı hale getirmek istedi; Sovyetler Birliği’nden gelen bir mülteci tarafından yönetilen Google, dünyanın bilgisini düzenlemeyi ve herkes için erişilebilir olmasını istedi. Ancak sosyal medya çağına girerken, tekno-iyimserlerin iki inançları görünmez oldu.

Kahire’deki muhalifleri harekete geçirmeye yardım eden ilk Facebook grubunu kuran Mısırlı bir Google yöneticisi olan Wael Ghonim, “Bir toplumu kurtarmak istiyorsanız, tek ihtiyacınız olan şey internet” diyordu. Bununla birlikte, Arap Baharı’nın -birkaç yıl içinde Batı ülkelerinde de korkunç bir şekilde aşina olduğu bir şekilde- kışa dönüşmesi uzun sürmedi. Cumhurbaşkanı Hosni Mubarak’in ayrılışının birkaç hafta sonrasında Ghonim, aktivistlerin birbirine düşman olmaya başladığını gördü. Sosyal medya herkesin en kötü içgüdülerini güçlendiriyordu. “Ortadaki seslerin giderek daha fazla ilgisiz olduğunu, aşırı uçlardaki seslerin giderek daha fazla duyulduğunu kolayca görebilirsiniz” diye anımsatıyor.

Ghonim, Kaliforniya’ya taşında ve yeni bir sosyal medya platformu kurmaya çalıştı. Ancak, kullanıcıları Twitter ve Facebook’tan uzaklaştırmak çok zordu ve proje uzun sürmedi. Bu arada Mısır’ın askeri hükümeti, eleştirel içerikleri sosyal medyadan silmeye izin veren bir tasarıyı yasalaştırdı.

Genel olarak, dünyadaki liberal demokrasilerin sayısı son on yıl boyunca istikrarlı bir düşüş gösterdi. Freedom House’ye göre, geçen yıl 71 ülke siyasi haklar ve özgürlüklerde düşüşler yaşadı; sadece 35 ülke gelişme kat etti.

ABD’de Donald Trump; Birleşik Krallık’ta Brexit; Almanya, İtalya ya da Doğu Avrupa’daki yeniden dirilen sağ partiler, Batı demokrasisinin küresel kurallarına ve kurumlarına sadece derin bir düş kırıklığı değil, aynı zamanda demagojiyi tıklamalarla ödüllendiren otomatik bir medya ortamı da ortaya koydu. Siyasi görüşler daha da kutuplaşmaya başladı, nüfus daha aşiret haline geldi ve sivil milliyetçilik parçalandı.

Çin’de, hükümet yetkilileri Arap Baharı’nı dikkat ve endişeyle izlediler. Beijing, dünyanın en sofistike internet kontrol sistemine sahipti ve Google da dahil olmak üzere çok sayıda yabancı web alanlarını dinamik olarak engelliyordu. Şimdi, Büyük Güvenlik Duvarı’nı [Çin Seddi’ne benzetilen büyük ulusal çevrimiçi filtre sistemine batılıların verdiği isim – ç.n.] daha da dikenli tellerle süsledi. Çin, şehirlerdeki bölgelerdeki internet erişimini kapatmak için yeni yollar geliştirdi. Aynı zamanda internet üzerinden yayılan şiddetli protestolar sonrasında Xinjiang’ın [Sincan Uygur Özerk Bölgesi – ç.n.] tüm eyaletinden dijital olarak tecrit edildi. Beijing, ulusal çapta “acil kapama butonu” yaratmayı bile hesaba katmış olabilir.

Şimdiye dek, internette dolaşan, sohbet mesajları paylaşan ve ABD ile Avrupa’nın toplamından daha fazla insanın bulunduğu Büyük Güvenlik Duvarı’nın ardında çevrimiçi olarak alışveriş yapan yaklaşık 800 milyon insan var. Ve birçok Çinli için, yükselen orta sınıf refahı, çevrimiçi sansürü önemli ölçüde kolaylaştırdı. Özgürlüğü ver, ya da internet kalsın bana refahımı ver.

Geçtiğimiz on yıl boyunca, Çin’in önde gelen teknoloji şirketleri, kendi pazarlarına hâkim olmaya ve küresel olarak rekabet etmeye başladılar. Güneydoğu Asya’daki satın almalar yoluyla genişlediler. Baidu ve Tencent, ABD’de araştırma merkezleri kurdu ve Huawei, Avrupa’da gelişmiş ağ ekipmanları sattı. Eski İpek Yolu, Çinli fiber optik kablolar ve ağ ekipmanıyla ile örülmekte.

Diğer ülkelerden daha fazla bir şekilde Çin, birkaç düzenlemeyle otokrasinin internet çağına oldukça uyumlu olduğunu gösterdi. Ancak bu düzenlemeler, internetin kendisini aynı hatta çarpışan iki kıta gibi parçalanmaya başlamasına neden oldu. Silikon Vadisi “geek”lerince domine edilmiş serbest, sıkı düzenlemeler içermeyen bir internet var. Bir de en az Batılı karşılıkları kadar yenilikçi, devasa yerli teknoloji devlerinin bulunduğu Çin’in otoriter alternatifi var.

Hükümet, teknolojiyi bir kontrol aracı olarak aktif bir şekilde kullanıyor. Xinjiang da dahil olmak üzere Çin’deki kentlerde yetkililer, yüz tanıma yazılımı ve güvenlik için YZ destekli teknolojileri deniyorlar. Mayıs ayında, Zhejiang’daki bir stadyumda bulunan yüz tanıma kameraları, stadyumdaki bir konsere gelen bir firarinin tutuklanmasını sağladı. 2015’ten beri 17 bin dolar değerinde patates çaldığı iddiasıyla aranıyordu. Çin’in Polis Bulut Sistemi, “istikrara zarar verenler”in de dahil 7 kategorideki insanları izlemek üzere oluşturuldu. Ayrıca her vatandaşa ve her şirkete bir sosyal kredi puanı verecek bir sistem kurulması hedefleniyor.

Başlangıçta iletişim devrimi bilgisayarları kitlere uygun hale getirdi. Bugün dijital devrimin aşaması farklı, beğendiğiniz her içeriği, konuştuğunuz herkesi, satın aldığınız ve okuduğunuz her şeyi, gittiğiniz her yerin kaydını tutarak izliyor.

Günümüzün dijital dünyasında, Çin ve aynı şekilde Batı’da, gücün kullanımı, verileri kontrol etmekten, anlamlandırmadan ve insanların nasıl davrandıklarını etkilemeye yönelik bir şekilde.

Söz konusu sibersavaş ve dezenformasyon olduğunda, Vladimir Putin teknolojik bir öncüdür. Ve şimdi YZ konusunda sırada nelerin olduğu hakkında bir fikri var: “Bu alanda lider olan kişi dünyanın yöneticisi olacak.”. Bir bakıma, Putin’in çizgisi biraz abartılıyor. YZ, bir ulusun fethedebileceği bir tepe değil, ya da bir ülkenin ilk olarak geliştireceği bir hidrojen bombası da değildir. YZ, bilgisayarların nasıl çalıştığıdır; Bağımsız kararlar vermek için örneklerden veya kurallara uymayı öğrenen sistemleri tanımlayan geniş bir terimdir.

Çin’in güçlü bir YZ altyapısı inşa etmede ABD’ye karşı iki temel avantajı var. Her iki avantaj da otoriter devletlerin demokratik olanlara kıyasla sahip oldukları avantajlar. Bunlardan ilki, Çin teknoloji devleri tarafından üretilen verilerin kapsamıdır. Facebook’un kullanıcılarından ne kadar veri topladığını ve bu verilerin şirketin algoritmalarına nasıl güç verdiğini düşünün; Tencent’in popüler WeChat uygulamasını, Facebook, Twitter ve çevrimiçi banka hesaplarınızın bir araya getirdiğini düşünün. Çin’de, ABD’nin yaklaşık üç katı kadar cep telefonu kullanıcısı var ve bu telefon kullanıcıları mobil ödeme ile yaklaşık 50 kat fazla para harcıyor. Çin, The Economist’in belirttiği gibi, kullanıcı verilerinin Suudi Arabistan’ıdır. Veri gizliliği korumaları Çin’deki yükselişte olsa da ABD’de olanlardan daha zayıf ve Avrupa’dakilerden daha zayıflar, veri toplayıcılarına topladıkları şeylerle ilgili daha kolay bir el sağlıyorlar. Dahası, Beijing demokratik hükümetlerin karşı karşıya kalacağı yasal kısıtlamalar olmaksızın, kişisel verilere kamu ya da ulusal güvenlik nedenleriyle erişebilir. Çin’in YZ dönemine girerken ikinci büyük bir avantajı var ve bu, en büyük şirketleriyle ve devletin arasındaki ilişki. Çin’in en ileri YZ uygulamalarını üreten özel şirketler Başkan Xi’nin önceliklerine uymak zorundalar.

Geçtiğimiz bahar, Google’nin çalışanları şirketin Pentagon’la iş birliği yaptığı Maven isimli projeden çekilmesini istedi. Amaç Savunma Bakanlığı görevlerinde görüntü tanıma için YZ kullanmaktı. Savunma Bakanlığı yetkilileri, özellikle Google’ın Çin teknoloji şirketleriyle bir dizi ortaklığa sahip olması nedeniyle hayal kırıklığına uğradılar. Eski Savunma Bakanı Ashton Carter şöyle diyor: “Çin ordusuna direkt bir kanal olmaması bakımından Çinli şirketlerle çalışmak ironik. Amerikan ordusuyla da çalışmaları beklenmez çünkü daha şeffafız ve toplumumuzun değerlerini yansıtıyoruz. Kusurlarımız var tabii ama diktatörlük de değiliz”.

Dijital devrimin doğal olarak demokrasiyi desteklemesi kaçınılmazdı. Bugün ise YZ küresel otoriteryanizmin, liberalizmin kalıcı dezavantajına katması da kaçınılmaz değildir. Bu senaryo gerçekleşirse, bunun nedeni bir dizi seçimlerin ve koşulların bu sonucu hazırlaması olacaktır. Orijinal Soğuk Savaş’ta, iki ideolojik düşman, karşılıklı olarak birlikte çalışamayan rakip jeopolitik bloklar yarattı. Aynı şey tekrar felakete yol açabilir.

Kampların ilk kanıtını görüyor olabiliriz: Mayıs 2018’de, Zimbabve’nin despot Robert Mugabe’den kurtulmasından yaklaşık altı ay sonra yeni hükümet, YZ ve yüz tanıma sistemi kurmak için CloudWalk adlı Çinli bir şirketle ortaklık kurduğunu açıkladı.

Pakistan’daki Şafak gazetesi, Huawei ve diğer Çinli firmaların yardımıyla 2016 yılında başlatılan “Güvenli Şehirler” projesinin bir parçası olan gözetleme kameraları ve araç izleme sistemleriyle birlikte Pakistan genelindeki şehirleri yüksek hızlı fiber ağ ile bağlamak için yapılan planlamaları ortaya çıkardı. Çin, bazı durumlarda, demokrasiler yerine gözetim devletleri inşa eden kendi Marshall Planını etkili bir şekilde inşa etmiş oldu.

ABD’de, 2016 başkanlık seçimleriyle kullanıcı gizliliği çevresinde dönen tartışmaların ardından, giderek artan sayıda Cumhuriyetçi ve Demokrat, Amerika’nın teknoloji devlerini düzenleme ve dizginleme niyetinde. Aynı zamanda Çin, YZ süper gücü olma konusundaki kararlılığını pekiştiriyor ve tekno-otoriter devrimini ihraç ediyor. Bu da ABD’nin, teknoloji şirketlerinin dünya liderliğindeki devamını sağlaması bakımından önemli bir ulusal çıkarına sahip olduğu anlamına geliyor.

ABD’nin Çin’i etkilemesi için gereken yol: YZ’nin gelişimi için uluslararası kurallar ve normlar geliştirmek adına Çin ile çalışmak. İnsanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını yöneten algoritmaların şeffaf ve hesap verebilir olmasını sağlamak için uluslararası standartlar oluşturmak. Her iki ülke, açık veri tabanları geliştirmeyi taahhüt edebilir. Ancak şimdilik birbiriyle çelişen hedefler, karşılıklı şüphe ve YZ gibi ileri teknolojilerin kazananın her şeyi aldığı bir oyun olduğu yönündeki artan inançlar, iki ülkenin teknoloji sektörlerini daha da zorluyor. Kalıcı bir bölünme fahiş bir maliyete dönüşecek ve sadece tekno-otoriteryanizmin büyütmesi için daha fazla yer verecektir.


Senex -new cfp

Kasım 6, 2018

MEDIA AND THE NEW MEDIA ECOSYSTEM

Since 2018, Senex Journal of Aging Studies deals with aging in files comprised of articles evaluating aging more within the historical – sociological context of its relational nature, rather than just discussing it as a stand-alone issue. Within this scope, the subject of the second file of Senex has been determined as Media and the New Media Ecosystem.

One of the haikus of Bashou expresses the cycle of life and the passion we have for life, as follows: “I am in Kyo, but, oh bird of life, I still miss Kyo!” Aging causes us to long for the past, in particular our youth, with nostalgia, and to remember it as if past times were somehow better times. More precisely, the myth of “youth” is configured in the life course so as to be remembered in a more noble light. The media, in particular, plays an important role in the regeneration of this myth. The phenomenon of aging changes the utilization of the media and practices of new media in daily life. The practices of the media and new media within the life course, representation of this cycle in various environments of the media and new media, use of technologies and information technologies in aging, and the development of gerontechnological products are important subjects which have been dealt with in the international literature. However, in Turkey, aging studies and both generational differences and heterogeneity of old age from interdisciplinary and intersectional points of view are relatively new. In particular, the phenomenon of digital inequality exhibits differences and variations based on gender, ethnicity, and social class, among older generations. Digital inequality itself is varied under numerous different headings such as ownership of resources, access to resources, and inequalities in individuals skill set aptitudes. The flow of information and the use of information technologies also vary among the different generations, as displayed in generational differences in habits displayed on social media usage. The media and new media ecosystem used is shaped according to the individuals cultural and economic capital possessed up until that time. Deprivations and possession affect the use of the ecosystem. If we accept the media and new media ecosystem as a cultural and economic “area”, it will be possible for us to observe how the individual’s existence is shaped and affected by intersections of numerous components in daily life.

Given this background, Senex: Journal of Aging Studies will publish its second file, entitled, The Media and New Media Ecosystem, in November 2019. As such, the Media and New Media Ecosystem file will include studies, which assesses the practicalities of existence of different generations in an aging community within the media and new media ecosystem. Suggested research questions which may be addressed in this file are listed as follows:

  • What are older generations doing within the media and new media ecosystems?
  • How are different generations being included in the new media ecosystem?
  • How is the phenomenon of aging represented in the media and new media?
  • What opportunities might the media and new media ecosystems create by eliminating social isolation brought about by aging?
  • By demonstrating sensitivity to heterogeneity among older adults, what mobile application designs promise to make life easier for older adults? How can these applications be used?
  • How would being connected to the modern public sector and being included in the virtual extension bring value to society, especially to older adults?
  • What are the positive and negative roles of smart technologies, the Internet of things and the vehicles of observation in the process of aging?
  • What appearance do the skills of digital literacy, which in our day, have become a requirement like basic reading and writing, have among the different generations?
  • What impact do digital inequality types have on the different generations?
  • At what levels are the possessions of digital skills, literacy of technology and the social media found among the older generations in Turkey today?
  • What, if any, are the macro social policy (either indirectly or via information technologies) goals for the elimination of social inequalities between older male and female populations?

The guest editor of this file will be Prof. Dr. Mutlu Binark, the Faculty of Communications at Hacettepe University, while the assistant editor will be Dr. Bilge Narin, Hacı Bayram University Researchers who wish to contribute to the Media and New Media Ecosystem file may submit articles, prepared in accordance with the Senex: Journal of Aging Studies format criteria, to binark@hacettepe.edu.tr and senex@akdeniz.edu.tr, by May 3, 2019.


senex-yeni çağrı….

Kasım 6, 2018

MEDYA VE YENİ MEDYA EKOSİSTEMİ

Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi 2018 yılından başlayarak, yaşlanma ve yaşlılığı basitçe bir sorun olarak tartışmaktan öte, onun ilişkisel doğasını tarihsel-sosyolojik bağlam içinde değerlendiren yazılardan oluşan dosyalara yer vermektedir. Bu çerçevede, Senex’in ikinci dosya konusu Medya ve Yeni Medya Ekosistemi olarak belirlenmiştir.

Bashou’nun bir haikusu yaşam döngüsünü ve yaşama duyduğumuz tutkuyu şöyle ifade etmektedir: “Kyo’dayım ya, gene de Kyo’yu özlüyorum-ey, zaman kuşu!” Yaşlanma, geçmişi özellikle de gençliği nostaljik bir şekilde aşkınlaştırmamıza, daha güzel iyi günlermişçesine anmamıza yol açar. Daha doğrusu “gençlik” miti bu şekilde ilerleyen yaşam döngüsünde böyle kurulur. Medya özellikle bu mitin yeniden üretilmesinde önemli rol sahibidir. Yaşlanma olgusu, medya ve yeni medya pratiklerinin de gündelik yaşam içerisinde kullanımını değiştirmektedir. Yaşam döngüsü içinde medya ve yeni medya pratikleri, bu döngünün medya ve yeni medya ortamlarında temsili, yaşlanmada teknoloji ve bilişim teknolojilerinin kullanılması, geronteknolojik ürünlerin geliştirilmesi uluslararası literatürde ele alınmış önemli konulardır. Ancak Türkiye’de yaşlanma ve kuşaklararası farkları ve yaşlılığın heterojenliğini, interdisipliner ve kesişimsel bir bakış açısı ile ele alan çalışmalar görece yenidir. Özellikle dijital eşitsizlik olgusu yaşlı kuşaklar arasında, toplumsal cinsiyete, etnik kökene, eğitim durumuna, sınıf aidiyetine ve gelir düzeyine göre farklılaşmakta, çeşitlilik göstermektedir. Dijital eşitsizliğin kendisi de, kaynaklara sahiplikten, erişimden, beceri eşitsizliğine değin bir çok başlıkta çeşitlilik göstermektedir. Kuşaklararasında enformasyonun akışı ve bilişim teknolojilerinin kullanımı farklılaşmakta, sosyal medyada sergilenen alışkanlıklar çeşitlilik göstermektedir.  Bireyin kullandığı medya ve yeni medya ekosistemi, onun o güne değin taşıdığı kültürel, ekonomik sermayeye göre şekillenmektedir. Yoksunluklar ve sahiplik, ekosisteminin kullanımını etkilemektedir. Medya ve yeni medya ekosistemini bir  kültürel ve ekonomik “alan” olarak kabul edersek, bireyin buradaki varoluşunun nasıl biçimlendiğini ve gündelik yaşamındaki varoluşunu bir çok bileşenle kesişerek nasıl etkilediğini görmemiz olanaklı olacaktır.

Bu arkaplandan hareketle, Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 2019 yılı Kasım ayında Medya ve Yeni Medya Ekosistemi başlıklı ikinci dosyasını yayınlayacaktır. Medya ve Yeni Medya Ekosistemi dosyasında, hızla yaşlanan bir toplumda, farklı kuşaklarının medya ve yeni medya ekosistemi içindeki varoluş pratiklerini değerlendiren çalışmaların yer alması planlanmaktadır. Bu dosyada ele alınabilecek araştırma soruları şöyle sıralanabilir:

  • Yaşlı kuşaklar medya ve yeni medya ekosistemlerinde ne yapıyorlar?
  • Yeni medya ekosistemine farklı kuşaklar nasıl dahil oluyorlar?
  • Medya ve yeni medyada yaşlanma olgusunun temsili nasıldır?
  • Yaşlanma ile ortaya çıkan toplumsal yalıtılmanın ortadan kaldırılmasında medya ve yeni medya ekosistemlerin yarattığı olanaklar neler olabilir?
  • Yaşlı kuşağı içinde heterojenliği gözeten yaşamı kolaylaştıran mobil uygulama tasarımları neler olabilir? Nasıl kullanılabilir?
  • Ağdaş kamu içinde bağlantılı olma ve sanal uzama dahil olma halleri farklı kuşaklara, özellikle yaşlılara ne ifade etmektedir?
  • Yaşlanma sürecinde, akıllı teknolojiler (giyilebilir teknolojiler), nesnelerin internetinin ve gözetim araçlarının olumlu ve olumsuz rolleri nelerdir?
  • Günümüzde temel okuryazarlık gibi bir gereksinim haline dönüşen dijital okuryazarlık becerileri kuşaklar arasında nasıl bir görünüme sahiptir?
  • Dijital eşitsizliğin türleri kuşakları nasıl etkilemektedir?
  • Türkiye’de dijital beceri sahipliği, sosyal medya ve teknoloji okuryazarlığı yaşlı kuşaklarda ne düzeydedir?
  • Yaşlı erkek ve kadın nüfusu arasında toplumsal eşitsizliğin giderilmesi için bilişim teknolojileri dolayımlı/üzerinden makro sosyal politikalar varsa nelerdir? Uygulayıcı aktörler arasındaki eşgüdüm nasıl sağlanmaktadır?

Söz konusu dosyanın misafir editörlüğünü Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mutlu Binark ve Hacı Bayram Üniversitesi’nden Dr.Bilge Narin üstlenmektedir. Medya ve Yeni Medya Ekosistemi dosyasına katkı yapmak isteyen akademisyen/araştırmacılar, Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi formatına uygun olarak hazırlayacakları yazılarını, 3 Mayıs 2019 tarihine kadar, binark@hacettepe.edu.tr ve senex@akdeniz.edu.tr adresine gönderebilirler.