Internet filter in Turkey sparks fears of censorship!

Kasım 29, 2011

Turkish telecommunications authorities will soon introduce a new Internet filter that would ban pornographic and separatist material online, despite numerous demonstrations decrying the move as censorship.

On Tuesday, a new Internet filter is set to go into effect across Turkey.

It was originally planned to be introduced three months ago, but was postponed until November 22 for “technical reasons,” according to the government.

In the meantime, tens of thousands of Turks have held protests across the country under the motto “Hands off my Internet!” Media outlets and Internet forums have also sharply criticized the plan.

Although Turkish officials have called the filter “voluntary,” fears persist that it could lead the way toward even more restrictive Internet policies.

Search term blacklist

Supporters have called the filter, recently passed under an electronic communication law, a new consumer protection regulation.

According to the government, the filter would protect children and youth from “objectionable content” on the Internet. In addition, “separatist propaganda” by groups such as the PKK Kurdish rebel organization is also to be banned.

The government says the filter is meant to protect minors from pornography

An 11-member government commission came up with the list of more than 130 search terms deemed “harmful.” Internet freedom advocates criticized the group’s composition, as it was composed exclusively of officials from the ministries of information and family, and did not include any independent experts.

Among the banned search words are the English terms “porno,” “sex,” “adult,” “fetish,” “escort,” “mature” and “gay,” as well as the Turkish words for “naked,” “hot,” “sister-in-law,” “mother-in-law,” “stepmother” and “incest.” Curiously enough, the German word “Verbot” (ban) is also forbidden.

According to findings from the press freedom organization Reporters Without Borders, access to more than 7,000 Web portals could be either completely blocked or heavily limited.

Apart from various pornographic sites, this could also include several online services provided by Google, Myspace and the video service Vimeo. Access to the video site YouTube has been blocked several times in Turkey in recent months.

Worries from abroad

U.S. Secretary of State Hillary Clinton has spoken out in favor of Internet freedom

International observers have also expressed concern over the filter, with US Secretary of State Hillary Clinton saying during a visit in July that she did not find it “necessary or in Turkey’s interest to be cracking down on journalists or bloggers and the Internet.”

The Organization for Security and Cooperation in Europe called the filter “another dimension of censorship,” and said it would limit the individual rights to freedom of information.

Voluntary or compulsory?

The Anatolia News Agency reported that as of this week, Turkish Internet users can voluntarily use the filter, which has been set up by Internet service providers.

About 22,000 of Turkey’s 11.5 million Web users have allegedly opted in.

But the Alternative Information Technologies Association has filed a petition with Turkey’s highest administrative court to cancel the filter legislation, saying the measure is not voluntary, as claimed.

“Internet service providers wouldn’t deny the list provided by the administration, and wouldn’t avoid setting up the infrastructure with regard [to] this,” the group said in a statement.

The group alleges that the measure amounts to an administrative end-run around free speech.

While Joe McNamee, of European Digital Rights – an advocacy group based in Brussels – also interprets the filter as being mandatory, he said calling Web blocking “voluntary” is “far easier politically.”

“The EU in particular has an unfortunate history of promoting ineffective, counter-productive and intrusive measures under the banner of ‘child protection,'” he added.

“Turkey and China have started duplicating this approach to justify their most recent restrictions to Internet freedoms.”

Pro vs. con

Yaman Akdeniz, a Turkish human rights expert and professor at Bilgi University in Istanbul, said the filter was a cornerstone for further censorship of the Internet.

Kurdish separatists are also targeted by the filter

The whole thing may be presented as a service to create a more secure Internet, but in reality it’s downright censorship by the state,” he told Deutsche Welle.

Özgür Uckan, another professor at Bilgi University, said a filter on child pornography would be positive, but that the general limit to Web access was “in the long run a systemization of censorship.”

There are some in Turkey who welcome the filter, like Günseli Ocakoglu, a columnist for the conservative daily newspaper Zaman. He said several other European countries have similar Internet restrictions.

“The Turkish constitution sees protection of the family as one of the fundamental missions of the state,” he wrote. “Thus the state has to take the corresponding measures to protect families and minors from the dangers of the World Wide Web … In the end, no one will be forced to apply a filter.”

Whether the filter will actually come into effect as on November 22 appears to be in doubt – as does the ability of users being able to dodge the filters.

Regardless, the debate in Turkey over freedom of information and censorship will continue.

Author: Murat Celikkafa and Sonya Angelica Diehn / acb

Editor: Sean Sinico / Cyrus Farivar

 Kaynak: http://www.dw-world.de/dw/article/0,,15543036,00.html
Erişim: 29 Kasım 2011

İnettr2011 de…

Kasım 29, 2011

İnettr2011

Inet11.gif

İnet-Tr ’11 yarın başlıyor. Bu yıl “ “Mobil Yaşam”, “Sosyal Ağlar”, “Yeni Medya”, “Fikri Haklar”, Mahremiyet, “İnternet ve Demokrasi”, “İnternet Yasakları”, “Fatih Projesi”, “Medya/Bilgi Okuryazarlığı” konuları ana gündem konusu

İnternet Teknolojileri Derneği tarafından 1995’den bu yana yapılan konferans bu sene İzmir’de gerçekleştiriliyor. Ege Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı konferans yarın başlıyor. 3 gün sürecek konferansta toplam 56 oturumda 13 Panel, 15 seminer ve 27 bildiri oturumu yapılacak. Türkiye’de Internet ile ilgili grupları biraraya getirerek İnternet’i tüm boyutlarıyla tanıtmak, gelistirmek, tartışmak, İnternet teknolojileri aracılığı ile toplumsal verimliliği artırmak ve toplumun dikkatini olabildiğince bu yöne çekmek amaçlarıyla yapılan konferans kayıt olan dinleyicilere açık ve ücretsiz

Konferansta bu yıl 2 de sergi olacak. Anadolu Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevim Selamet “Dünyayı Sörflemek”/”Serfing the World” ile “SansurunARKASINDA”. Ebru Baranseli, Deniz Tan ve Erdem Dilbaz tarafından hazırlanan etkileşimli sergi “SansurunARKASINDA” 22 Kasım’da hayata geçirilen filtreli İnternet’e tepki olarak hayata geçen seninyuzunden.org sitesinde toplanan fotoğraflardan oluşacak.

Ayrıntılı programa http://inet-tr.org.tr/inetconf16/inet11-detay.html adresinden erişebilirsiniz.

Alternatif Bilişim Derneği’nin öneri ve katkılarının olacağı paneller ise şöyle;

Çağa Uygun Yeni İnternet Düzenlemesi

1 Aralık Perşembe 11:30-13:00

Konuşmacılar

  • Ayşe Kaymak, İzmir Barosu Bilişim Komisyonu-Alternatif Bilişim Derneği
  • Elif Küzeci, Bahçeşehir Ü
  • Serhat Koç, İstanbul Barosu Bilişim Komisyonu

Internet Medyası Düzenlemesi Paneli

2 Aralık Cuma 9:30-11:00

Konuşmacılar

  • İlden Dirini, Alternatif Bilişim Derneği
  • Doğan Akın, T24.com.tr/İnternet Medyasi Derneği
  • Haluk Kalafat, Bianet
  • Ayşem Kalyonco, Habertürk

İnternet Yasakları ve Filtreleme

2 Aralık Cuma 16:00-18:00

Konuşmacılar Yönetici: Ebru Baranseli, sansursuzinternet.org.tr

  • Ali Riza Keleş, Alternatif Bilişim Dernegi
  • BTK
  • Deniz Tan, Sansüre Sansür
  • Erdem Dilbaz, Netdaş
  • INETD

Bakınız: http://www.alternatifbilisim.org/wiki/%C4%B0nettr2011


BBC’de röportaj

Kasım 27, 2011

BBC’deki Click programı, Özgür Uçkan ile filtre üzerine röportaj yaptı:

Konuyla ilgili bir haber.


Dijital Beden ve Dijital Gözetim Oturumu

Kasım 26, 2011

IV. Ağ ve Bilgi Güvenliği Sempozyumu Kapsamında Özel Oturum 3 : Dijital Beden ve Dijital Gözetim

Düzenleyen: EMOAnkara Şubesi

Tarih: 26 Kasım 2011

Yer: Atılım Ünv. İncek Kampusu Hukuk Fakültesi Orhan Zaim Konferans Salonu

Oturum Başkanı : Prof.Dr. Mutlu BİNARK / Başkent Üniversitesi

– Dijital Gözetim Olgusu: Panoptikondan, Süperpanoptikona ve Sinoptikona Dijital Gözetimin FarklıBoyutları / Selma Arslantaş- Gülden Gürsoy – Ankara Ünivesitesi

– İnternet’te Dijital Gözetimin Farklı Boyutları / Alkım Özaygen – Ankara Üniversitesi

– Türkiye’de Mernis’den E-Kimliğe doğru TC. Kimlik numarası ile yurttaşın dijital bedenlenişi / Şafak Dikmen – Ankara Üniversitesi

– TC. Kimlik Numarası Özelinde Kişisel Verilerin Güvenliği / Elif Küzeci – Bahçeşehir Üniversitesi

– Yurttaşın Veri Bütünlüğü ve İnsan Hakları Temelinde Sorun Tespiti ve Öneriler / Prof.Dr. Mutlu Binark


Türkiye’de Bilgi İletişim Teknolojileri ve Çocuk ve Gençlerin İnternet ve İletişim Teknolojileri Kullanımı

Kasım 25, 2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Unicef tarafından 21-23 Kasım 2011 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen “Türkiye’de Bilgi İletişim Teknolojileri ve Çocuk ve Gençlerin İnternet ve İletişim Teknolojileri Kullanımı” konferans ve çalıştayındaki saptamalar şu şekildedir:

TÜRKİYE’DE MEVCUT DURUM

Türkiye’de başta İnternet olmak üzere Bilgi İletişim Teknolojilerinin (BİT) kullanımı çocuklar ve gençler arasında giderek artmaktadır. Türkiye’de yapılan araştırmalar, bilgi iletişim teknolojilerinin haberlerin izlenmesi, sosyal medya kullanımı ve eğlence amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca e-devlet uygulamaları çerçevesinde, nüfusun her kesiminin giderek yaygınlaşan ve yoğunlaşan oranda İnternet arayüzeyine ve çeşitli mobil uygulamaları kullanması bir gereksinim haline gelecektir.

Bilgi İletişim Teknolojilerinin gündelik yaşamın vazgeçilmez bir ögesi olarak sahip olduğu yer, bu teknolojilerin iki boyutta irdelenmesini gerekli kılmaktadır: getirdiği olanaklar ve riskler.  Bilgi İletişim Teknolojilerinin olanaklarının ve risklerinin farkına varılması, Türkiye’de gençlerin ve çocukların “dijital yerliler (dijital kuşaklar)” olarak bu teknolojileri daha nitelikli ve daha doğru, yaratıcı ve üretken kullanmalarına olanak sağlayacaktır. Bu çerçevede, 21-22 Kasım 2011 tarihlerinde Ankara’da TBMM’nin himayelerinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile UNICEF’in işbirliğinde düzenlenen “Türkiye’de Bilgi İletişim Teknolojileri ve Çocuk ve Gençlerin İnternet ve İletişim Teknolojileri” kullanımı konulu konferans ve çalıştay sonucunda tespit edilen olanaklar, riskler ve öneriler aşağıda özetlenmiştir:

OLANAKLAR

Bilgi iletişim teknolojileri;

  • Eğitim amaçlı kullanımı ile özellikle uzaktan eğitim sistemleri ile eğitimde mekân sınırlarının aşılması ve toplumun tüm kesimlerine eğitim olanakları,
  • Toplumsal ve kültürel ifade amaçlı kullanımı,
  • Kullanıcılarının kendilerini ifade etmelerini,
  • Kültürel çeşitliliğe olanak,
  • Küreselleşme olgusu sonucunda farklı dilleri kullanabilme becerisinin gelişmesine katkı,
  • İletişimin ve hızının artmasını,
  • Çeşitli ve güncel bilgi kaynaklarına ve bilgiye kolay erişimi,
  • Bilgiye erişmede ve kullanmada fırsat eşitliğini,
  • Ekonomik, toplumsal ve kültürel amaçlarla bireylerin bir araya gelmesini,
  • Oyun oynamayı,

sağlar.

RİSKLER

Bilgi İletişim Teknolojilerinin sunduğu olanaklar,  yanlış ve niteliksiz kullanılmaları halinde riske dönüşmektedir.

Bu riskler;

  • “üretici” değil “tüketici” durumunda bulunmak;
  • Dijital oyun sınıflandırma sisteminin olmaması ve mevcut dijital oyunlara bilinçsiz erişim;
  • Ebeveynlerin ve eğiticilerin “dijital okuryazarlık” düzeylerinin düşük olmasından dolayı çocuklara ve gençlere etkili yönlendiricilik yapamamaları;
  • Çocuklara ve gençlere nitelikli sosyalleşme ortamları sağlanamamasına bağlı olarak İnternet’in aşırı kullanımı;
  • Aşırı kullanım sonucu bedensel, ruhsal ve bilişsel sorunlar;
  • Kişisel bilgilerin kötüye kullanımı;
  • Kötü niyetli yazılımların yarattığı tehlikeler;
  • Aşırı ticari içerik ve yanıltıcı reklamların varlığı;
  • Zararlı içeriklerin ve siber zorbalığın mevcudiyeti

şeklinde özetlenebilir.

ÖNERİLER

  • Üretilecek politikalar, öncelikle ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını temel alarak tüm paydaşların katılımıyla farklı hedef kitlelere yönelik olarak geliştirilmelidir.
  • Dijital okuryazarlık eksikliği, başta MEB, üniversiteler ve diğer paydaşların işbirliği ile giderilmelidir.
  • Türkiye’de var olan İnternet’in güvenli kullanımına yönelik çeşitli çalışmaların ilgili tüm kurum ve kuruluşları, STK’ları ve özel sektörü içerecek şekilde geliştirilmesi, işbirliği ve koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. Bu çalışmalarda özellikle çocukların ve gençlerin görüşlerine başvurulması gereklidir.
  • Çocukların, gençlerin ve ebeveynlerin Bilgi İletişim Teknolojilerinin doğru kullanımı konusunda farkındalıklarının arttırılması gereklidir.
  • Medyanın Bilgi İletişim Teknolojilerinin kullanımından kaynaklanan olanakları ve riskleri dengeli bir şekilde sunması, toplumda doğru kanaat oluşumunu desteklemesi gereklidir.
  • “Medya Okuryazarlığı” ve “Bilgisayar” dersleri müfredatının gözden geçirilmesi gereklidir.
  • Ulusal kurum ve kuruluşların uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapması ve gelişmelerin takip edilmesi gereklidir.
  • Dijital eşitliği sağlayacak şekilde alt yapı eksikliğinin giderilmesi gereklidir.
  • 5651 sayılı kanunun ve ilgili diğer mevzuatın yukarıda tespit edilen olanaklar ve riskler temelinde yeniden ele alınması önerilmiştir.

 


Resmi ‘Filtre’ tepki gördü!

Kasım 25, 2011

IŞIL ÖZ / T24

22 Şubat’ta BTK tarafından kamuoyunun çeşitli kesimlerinin görüşleri alınmadan hazırlanan ve 22 Ağustos’ta yürürlüğe girmesi planlanan Güvenli İnternet kurul kararı, yazılan metnin muğlak olması ve uygulamada çıkabilecek aksaklıkların öngörülmemesi gibi nedenlerle kamuoyunun hemen her kesiminden tepki görmüştü. Sonuçta, düzenleyici kurum bu tepkilerin bir kısmını dikkate alarak metindeki kimi muğlak yerlere açıklık getirmiş ve kimi düzenlemeler konusunda geri adım atılmıştı.

Ancak sorunun özü yine ortada kaldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) 22 Şubat’ta aldığı karar uyarınca “güvenli internet için devlet filtresi” dönemi 21 Kasım tarihinde başladı. Bugüne kadar hangi sitelerin kapatıldığına dair bir liste yayımlamaktan kaçınan devletin filtrelemeleri hangi standartta yapacağı hala muallakta. Dayatma yolu ile mecburen sistemin içerisinde olmak ürkütücü.

Resmi “filtreler” oluşturulmasına tepki gösteren Dr. Ebru Baranseli (Akademisyen) Dr. Burak Cop (Siyaset Bilimci ve Gazeteci),  Dr. A.Murat Eren (Aktivist), Sedat Kapanoğlu (Ekşisözlük), Koray Löker (İletişimci ve Yayıncı), İsmail H. Polat (Akademisyen) ve Deniz Tan (Yazar) ile T24 için görüştük…

Sedat Kapanoğlu, “Başlanan uygulama ile devlet, nihayet İnternet’teki güvenlik kontrolünü kendi eline alarak çocuklarımız için neyin faydalı neyin zararlı olduğuna karar verecek tek otorite oldu” dedi ve ekledi: “Aynı devlet geçtiğimiz haftalarda 13 yaşındaki N.Ç.’ ye tecavüz eden 28 kişiye “çocuk her şeyin farkındaydı” gerekçesiyle ceza indirimi yapmıştı. Aynı devlet şikayetçi olan kadınları koruyamayıp öldürülmelerine seyirci kalmıştı, defalarca. Aynı devlet çocuk tacizcilerini salıvermişti.”
Ama bu defa devlet “çocuklarımız mağdur olmasın” diyor…

Sedat Kapanoğlu: “Çocuklara özel TV kanallarından hangisini izlediği bile çocuğun gelişimini ciddi oranda etkiliyorken umursamazlık, tutarsızlık ve manipülasyon konusunda kendisine kayda değer bir şöhret yakalamış bu devlete çocuğunu emanet etmek büyük risk olur. Ebeveynlerin çocuklarını kendi istedikleri gibi yetiştirmelerini sağlayan bedava ya da ücretli çok sayıda yazılım ve alternatif çözüm mevcut.

Devlet “çocuklarımız mağdur mu olsun?” bahanesinin arkasına saklanarak İnternet üzerinde hiçbir zaman elde edemediği boyutta bir kontrolü eline geçirmiştir.

Çocuk ve yetişkinler farklı sitelere erişebilecekken “aile paketi” altında bunlar birleştirilmiş bu sayede “o senin çocuğuna zararlı” diyerek sadece yetişkinlerin ziyaret edebileceği platformlara da erişim engellenmiştir. Bu konudaki uygulama da insan cesedi tekmeleme videoları barındıran Facebook’a erişimi serbest bırakacak kadar tutarsızdır. Bu videolar site tarafından şikayetle kaldırılabildiği halde o sitelerin çocuğunuzun yaşadığı travmayı ve üzüntüyü düzeltme imkanları yoktur.

Devlet yarım yamalak ve kötü bir çözümü, sadece ve sadece İnternet üzerindeki baskı gücünü arttırabilmek adına konuyla ilgili çok bilgisi olmayan vatandaşa ittirmektedir. Mevzubahis çocuğunuzken “bir deneyelim olmazsa vazgeçeriz” deme gibi bir imkan olmadığı açıktır. Tüm ebeveynlere çocuklarını devlete terk etmemelerini tavsiye ediyorum.

Deniz Tan: “Kılıf aile ve çocuğu korumak, söylem ise “sansür değil, güvenlik!” İnterneti çok da iyi bilmeyen kesimleri yanıltabilecek sözler, sanki “öteki” internet güvensizmiş gibi…  Şimdi Türkiye’deki tüm ailelerin aynı olduğunu, tüm çocukların aynı tarzda yetiştirilmesi gerektiğini varsayan merkezi filtrelerimizle çocuklarımızı koruyacağız. Kimin, nasıl oluşturduğunu bilmediğimiz, sakıncalı site listeleriyle çocuklarımıza, bizi yönetenlerin ideolojik onayından geçmiş içerikler sunacağız.”

Ebru Baranseli: “Çocuklarımız mağdur olmasın” diyen devletin çocukları mağdur etmemesini beklemek gerekir. Aynı hassasiyeti sadece televizyon programlarında veya basın açıklamalarında değil, uygulamada da görmek gerekir.

Kadınların, çocukların maruz kaldığı şiddete karşı korumacı önlem almayı geçtik, açılan davalarda olanları ve sonuçlarını hepimiz hayret ve öfkeyle izliyoruz. Dolayısıyla devletin “çocuklarımızın mağduriyetini giderme” hedefi hiç de inandırıcı gelmiyor. Söz konusu internetle ilgili düzenlemeler olunca doğal olarak insanlar şüpheleniyorlar. Ki bizim devletimizin de dünyadaki diğer iktidar güçleri gibi yıllardır interneti kontrol altına alma isteğinin var olduğunu biliyorsak bu şüphe hiç de haksız sayılmaz. Bu göstermelik hedef çoğunluğa karşı haklı bir gerekçe sunma gayretinden başka bir şey değildir. Zira devlet eliyle sunulan filtre hizmeti sansürün ta kendisidir.”

İnterneti güvenli kullanmanın yolu nedir?

İsmail H. Polat: “Kişisel kanaatim, interneti güvenli kullanmanın yolunun yasaktan ziyade eğitimden geçtiği yönünde. Ülkemizde her iki kişiden biri internet kullanıcısı ama internetin nasıl güvenli kullanılacağına ilişkin ne bir bilinçlendirme kampanyası var ne de doğru düzgün bir eğitim stratejisi. 1 yıldan beri teknolojik bir filtre sistemi üzerinden kamuoyu önünde tartışmalar dönüyor. Halbuki sorunu daha ileri bir vizyonla yani ‘Yeni Medya Okur Yazarlığı’ bağlamında ele almak ve çözümü bunun etrafında oluşturmak lazım.

Şu anda Endüstri Çağı’ndan İnternet Çağı’na bir sıçramanın içindeyiz. Bu çağ sıçraması, dijital ağlar üzerinde kendi topluluklarını ve kültürlerini oluşturan yeni bir kuşak yaratmakta. Bu kuşak kendinden önceki kuşakların kültürel mirasına da ilgisiz ve onlara ulaşmanın yolu da yine internetten, cep telefonlarından, sosyal medyadan kısacası Yeni Medyalardan geçiyor.

Bu yeni kuşağın interneti nasıl kullanacağı da, onları ne kadar anladığımızla orantılı. Bu tip eğitime değil yasaklamalara dayalı uygulamalar Dijital Yerli dediğimiz bu kuşakta tam ters etki yapıyor. Her türlü filtreyi kolaylıkla aşacak donanıma sahip bu kuşağı internetin tehlikelerinden koruyacak yegane şey, onların vicdan, ahlak ve bilinçleridir ki, bunlar da ancak ve ancak eğitimle sağlanabilir.”

Hedef ne olmalı?

İsmail H. Polat: “İnterneti bir bataklık değil fırsatlarla dolu zengin bir yaşam alanı haline getirmeyi hedefliyorsak buranın ruhunu anlamamız ve anlatmamız gerekli. Kısa vadede, halihazırda filtreye güvenerek çocuklarını internetin tehlikeleriyle başbaşa bırakacak bilinçsiz anne-babalara görevlerinin bitmediğini anlatmak ve çocuklarını nasıl bilinçlendirmeleri gerektiğine yönelik sosyal kampanyalar yapmak zorundayız. Orta ve uzun vadede ise ilkokuldan üniversiteye uzanan güvenli internet kullanımı ile ilgili müfredat hazırlayıp uygulamaya koymamız. Ancak filtre, sansür tartışmaktan göz göre göre bu eğitim hamlesinde geç kalıyoruz!”

Deniz Tan: “Her ailenin kendi ihtiyaçları doğrultusunda ücretsiz olarak kolaylıkla kurabileceği bireysel filtre yazılımları, tek tipleştirme yerine farklı renkleri kucaklayabilirdi. Böylece “kutsalıma hakaret ettiler, kapatılsın bu site”cilerin filtresi, özgür ifade ve düşünceyi savunanlarınkilerle çakışmayabilirdi. Olmadı. İfade özgürlüğünde halihazırda ayıplı ülkeler arasında bulunan ülkemize bir kez daha geçmiş olsun.”

Ebru Baranseli: “Ailelerin çocuklarını nasıl televizyon izlerken, gazete okurken (ki bu ikisi zaten başlı başına tehdit) kontrolsüz bırakmamaları gerekiyorsa internet kullanırken de aynı hassasiyeti göstermeleri gerekiyor. Devlet eliyle olması gerekmiyor, çocuklar için pek çok filtre seçeneği mevcut ancak filtre uygulaması da ebevnlerin kontrolsüzce çocuklarını bırakabilecekleri anlamına gelmiyor. Sorumluluk filtreyle sona ermiyor.”

Neredeyse yirmi yıl önce yaşananlar bugünle paralellik gösteriyor…

Koray Löker: “Aynen öyle…1993 yılında özel radyo ve televizyonların yayınına birkaç ay boyunca ara verilmiş, aranın sonunda ancak belirli düzenlemelere tabi olan radyo ve televizyonlar yayın yapabilmeye başlamıştı. Radyoları elinden alınan insanlar, antenlerine siyah kurdeleler bağlayarak protestolarını dile getirmiş, yürüyüşler yapılmış, sansasyonel korsan yayınlar denenmiş ve radyolar açılmıştı. Yaşananların bugüne paralel, gözden kaçırılmaması gereken yönleri çok.

Dönemin devlet erkanı, radyoların kapatılmasını açıklayabilmek için Atatürk Havalimanı kontrol kulesi ve iniş yapan uçaklar arasında telsiz bağlantısı kurulamaz hale geldiği gibi gerçeküstü iddiaları kahvelerden siyaset kürsüsüne taşıyor, bürokrasi ağızbirliğiyle “olmasın demiyoruz, ama kurallı olsun” diyerek, Ankara’nın ilk valisi Tandoğan’a atfedilen “gerekirse komünizmi bile biz getiririz” mantığının ölümsüzlüğünü ispatlıyordu.

Bugün de zihniyet aynı. Hâlâ kontrol altında tutma derdi ön planda. Hâlâ, mecranın ve çağın ruhunu anlamamış, kendini başkalarından daha akîl zannederek onlar yerine karar verebileceğine inananlar iş başında. Oysa zihniyetin aksine mecra çok değişti. Brecht’in rüyası gerçek oldu. Radyo kadar sınırsız, özgür bir iletişim aracı, bir vericiye bağlı olmadan, herkesin verici olabileceği şekilde vücut buldu. Bu da oyunun kurallarını değiştirdi. Pahalı donanımlarla, yasak olmasına rağmen radyo yayını yapmayı göze almak başka şey, hali hazırda İnternet bağlantısına sahipken yayın yapabilmek başka…

Kimin ne yayınladığı gibi temel bir sorun varlığını sürdürünce, önlemler de ona göre gelişiyor olmalı…

Koray Löker: “Elbette … Geçtiğimiz yıllarda onbinlerce site fiilen sansürlendi. Bu duruma dayanak edilen yasalara bile uyulmadı. Ki bu yasalar halk tarafında kabul görmemiş, alanın araştırmacıları tarafından kıyasıya eleştirilmiş, yetersiz ve sakat bulunmuş yasalardı. Böyle yasalara bile uyulmayacak kadar el yordamıyla süreçler işletildi. Şimdiyse aile ya da çocuk olmak üzerine yüklenen anlamlar seferber edilerek kimbilir kaç bin site daha kamusal bilgi alanından yok edilecek endişesiyle bekliyoruz.”

A.Murat Eren, Türkiye’de İnternet’in dertlerinın filtrelerden öncesine dayandığını yineledi: “Mahkemelere İnternet yayınlarını durdurma yetkisi veren katalog suçlar içinde yer alan “müstehcenlik” ve “Atatürk aleyhine işlenen suçlar” gibi, çağdaş bir toplum tarafından komik ve utanç verici bulunması gereken bahaneler, birkaç yıldır zaten İnternet sitelerine erişimi engellemek için bolca kullanılıyor.”

Peki, İnternet filtrelerini bu tür problemlerin bir devamı olarak mı görmeliyiz?

A.Murat Eren: “Hayır, zira BTK’nın altyapısını oluşturduğu filtre sistemi, otoritenin iletişim özgürlüğünü tekeline alması noktasında büyük bir devrim. Toplumun önemli bir kesimi devletin bunu ‘çocuklar’ için yaptığına ikna olmuş  görünüyor. Halbuki hukuğun çocuklara yönelik cinsel istismar ve tecavüz olaylarında failler lehine kararlar aldığı, 600 binden fazlası ağır koşullarda olmak üzere bir milyona yakın çocuğun ucuz işçi olarak çalıştığı, dünya standartları ile kıyaslanamaz durumdaki çocuk esirgeme kurumu yuvalarına sahip, çocuk gelin sayısında liderliğe oynayan bir ülkede, sivil toplum kuruluşlarının dile getirdiği tüm kaygılara rağmen yürürlüğe sokulması konusunda büyük bir kararlılık gösterilen bu filtre sisteminin ardındaki motivasyonun gerçekten çocukları İnternet’in sebep olabileceği zararlardan korumak olduğuna ikna olmak için sadece optimist değil, aynı zamanda naif olmak da gerekiyor.”

Bütün bu saldırganlığın kaynağı, nedeni ne?

Koray Löker: “Polisiye romanların temel mantık dizgesine göre suçlu suçtan en çok çıkarı olandır. İletişim özgürlüğümüzün -dosdoğru söylemek gerekirse- cahilce ve barbarca sakatlanması da az polisiye bir olay değil diye düşünerek, herkesi bu suçtan kimin çıkarı olduğuna bakmaya davet ediyorum.

Radyolar açıldı dendiğinde, kapatılan radyolar geri gelmemişti. Bir çoğu son derece özgün, kişisel dokunuşlar ve kültürel yaratılar taşıyan binlerce radyonun yerini, büyük sermaye gruplarına bağlantılı, reklam pastasını paylaşmaktan daha büyük derdi olmayan tıpkıbasım istasyonlar almıştı. Bugün de kontrol altında tutulmaktan dem vurulan İnternet, devlet gözünde ticaretini yeterince kontrol altında tutup tutamayacağına baktığı bir alandan ibaret.

İki büyük talihsizliğimiz var. Birincisi, sağlık politikalarındaki gelişmelerden de gördüğümüz biçimde, mevcut siyasi erk ancak çok büyük sermaye gruplarını muhatap almayı yeğliyor ve küçüklere yaşam şansı tanımıyor. Bu da İnternet’in doğasına başlı başına ters olmasıyla korkunç sonuçlar doğuracak bir yaklaşım.

İkincisi kültürel zenginliğe hiç önem vermeyen bir yaklaşım var, elinin ölçüsüzlüğünden neler çektiğimiz ortada. Bu talihsizlikler sonucunda, aslında başlı başına korkunç sonuçları olan bir eylem zinciriyle İnternet’in ticarileştirilmesiyle karşı karşıya bırakıldığımız yetmiyor gibi, bir de bunun hayata geçiriliş biçimindeki acul tavırlarla uğraşmak zorunda bırakılıyoruz.

Tüm bu operasyondan sorumlu bakan, bilişime kafayı çok takmamız gerektiğini anlatıyor. Dünyanın geri kalanıyla teknolojik anlamda eşit rekabet şanslarına sahip olduğumuz belki tek alanı, fırsatı ve bunun üzerinden kuracağımız bir geleceği de böylece çöpe atıyoruz.”

A.Murat Eren: “Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde gerek WikiLeaks’in sadece İnternet üzerinden duyurduğu belgelerin kamuoyunda yarattığı yankı, gerekse Arap Baharı, Avrupa’daki halk ayaklanmaları ve Occupy Wall Street gibi hareketlerin bilgi alışverişi noktasında faydalandığı İnternet iletişiminin konvansiyonel medyanın karartma girişimlerinden muaf bir noktaya gelmiş olduğunu göstermesi bütün devletlerin tüylerini diken diken etti. Fakat elbette Türkiye’deki otoritenin elinin altında, ona Batılı emsâllerine fark atmasını sağlayan “haklarının elinden alınışı ile barışık yaşamayı öğrenmiş tepkisiz bir halka sahip olmak” gibi büyük bir avantajı var. Bu avantajını da sonuna değin kullanıyor.”

Burak Cop: “Ekonomi iyi gittiği için pek az insanın umrunda ama Türkiye’de demokrasi git gide geriliyor. Alelade bir gün, 22 Kasım, haber bültenlerini açıyorsunuz ve karşınıza arka arkaya şu 3 haber çıkıyor: Kitap yazarak “terör örgütüne” yardım etmekle suçlanan insanların da aralarında bulunduğu, çoğu gazeteci olmak üzere 13 sanığın yargılandığı Oda TV davası (tabii ki tahliye yok), KCK tutuklamalarında yeni dalga, aralarında Mahmut Alınak’ın da bulunduğu 70’den fazla kişi gözaltında, ve CHP’li İzmir Belediyesi’ne yönelik “yolsuzluk” operasyonu: 44 gözaltı.

Türkiye, 66 ülke arasında son 10 yılda terör suçundan hüküm giyen 12 bin kişiyle birinci sırada. Bizi takip eden Çin’le aramızda 5 bin kişilik bir fark var. Bugün 500’den fazla öğrenci terör örgütü üyeliği iddiasıyla tutuklu. Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün bu konuyu TBMM Genel Kurulu’nda gündeme getirdiğinde (sanırım geçen ay) tam sayı 503’tü. Şimdi daha da arttığına şüphe yok. Bu gençlerin biri bile silahla yakalanmadı. Medya deseniz, tek sesli.

Böylesi bir memlekette internet de anca Çin’deki kadar, İran’daki kadar, Suriye’deki kadar özgür olur. Ben bu sözde “güvenli internet” uygulamasını, toplumun muhafazakarlaştırılması ve siyasal sistemin otoriterleştirilmesi yolundaki ana stratejinin küçük bir dalı olarak yorumluyorum. Samanyolu TV’nin “vatandaş güvenli internetten çok memnun, gençler de güvenli interneti destekliyor” tarzında, uydurmasyona yakın haberleri de sansür uygulamasının kimlerce ve hangi amaçlarla hayata geçirildiği konusunda bizlere fikir veriyor.”

Son söz A. Murat Eren’den: “Türkiye’de yürürlüğe giren İnternet filtreleri, iletişimin devletin belirlediği köprüleri kullanması için gereken mevzuatın yasal ve teknik altyapısı olarak görülmeli. Devletin kontrolündeki bu altyapının özgür iletişimin otorite menfaatleri ile örtüşmediği durumda tamamen kapatılmasa da muhalif seslerin kısılması noktasında kullanılacağı unutulmamalı. Bu bağlamda filtrelerin amaçları ve kapsamından daha önemli olan tartışma konusu, devletin cüreti olmalı. İnsanlar hükumetlerin ve otoritenin vitrininin değiştiğini, bugün onların hoşuna giden yasakları mümkün kılan mevzuatların yarın onların hoşuna giden şeyleri yasaklamak için kullanılabileceğini idrak edip konformist tutumunu bir kenara bırakmalı. Yıl 2011. Türkiye’de halkın korkması gerekenin ‘diğerleri’ değil, filtreler ve sansür olduğunu anlama vakti gelmiş olmalı.”

Kaynak: t24.com.tr (Erişim: 24.11.2011, 23:13)

 


Güvenli internete güvenen gülmeyi bile unutsun!

Kasım 25, 2011

Fıkra sitelerine bile erişim yasağı getirilmesi şaşkınlık yarattı

‘Güvenli İnternet’ dönemi dün başladı. Çocuk profilinde beyaz liste olarak adlandırılan bin civarında internet sitesine erişim imkanı bulunurken, kapsamı daha geniş olan ‘Aile Profili’nde ise bazı fıkra ve mizah sitelerine erişim imkanı bulunmuyor.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim (BTK) Kurumu tarafından dün uygulamaya konulan “Güvenli İnternet” sorunlu başladı. ‘Çocuk ve Aile’ profilleri ile internette tercihe bağlı filtre uygulaması getiren pakette, ‘çocuk profili’nde erişilebilen internet sitelerinin isimleri bilinmezken, ‘aile profili’nde fıkra sitelerine bile erişim yasağı getirilmesi şaşkınlık yarattı. BTK’dan alınan bilgilere göre, çocuk profilinde sınırlı sayıda yani bin civarında internet sitesine erişim imkanı bulunuyor. Bu siteler beyaz liste olarak isimlendiriliyor. İçerik açısından da eğitim, bankacılık uygulamaları, alışveriş, müzik-oyun-eğlence, haber, e-posta, resmi siteleri,tatil, özel şirketler, eğitim kurumları ve e-devlet kapsamında tutuluyor. Aile profilinde ise sınır biraz daha genişliyor. BTK’nın açıklamasına göre kumar, uyuşturucu, fuhuş, müstehcenlik, şiddet, terör, dolandırıcılık ve zararlı sitelere bu profilde erişim imkanı yok. Ancak engelliweb.com’un yaptığı çalışmaya göre ‘aile profili‘nde bazı fıkra, mizah ve proxy internet sitelerine de girişler engelleniyor.

“Yüzde yüz güvenlikten bahsedemeyiz”

Güvenli İnternet’in ilk gününü VATAN’a değerlendiren Bilgi Güvenliği Uzmanı Huzeyfe Önal, uygulamasının tam anlamıyla bir güvenlik sağlamadığını kaydetti. Önal, “Aldığımız bilgilere göre internet kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu bu sistemi kullanmayacak. Ancak asıl önemli problem bu denli güvenli hale getirilen internetin başka güvensiz sitelere davetiye çıkarması. Örneğin ben bir aile sahibiyim ve çocuk profili uyguluyorum. Çocuk muhtemelen çocuk profilini atlatmak için önerilen sitelere girecek ve böylece yeni virüsler ve ajanlar ortaya çıkacak. Gerçi bu durum yaşanmasın diye ciddi bir sistem kuruldu. Ama mutlaka bir boşluk bulunacaktır. Hiçbir zaman yüzde yüz bir güvenlikten bahsedemeyiz. Bu yüzden de güvenli internet kullananlar antivirüs yazılımını kullanmayı da bırakmamalıdır.”

Mizah ve prezarvatif siteleri bile yasaklı

Türk Bilişim Derneği Hukuk Müşaviri Mehmet Ali Köksal da, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun (BTK) hangi siteleri yasakladığını gizli tuttuğunu kaydetti. Köksal,”Bu siteler açıklanmadığı sürece de elbette biz bu siteleri bulmaya yönelik denemeler yapacağız. Ayrıca çocuk profilini seçen bir kullanıcı da ‘Facebook’ kapanırken ‘google’ ve ‘gmail’ de aynı statüde sayılarak kapatılabilir. Bu durumu nasıl engelleyecekler belli değil.”

engelliweb.com internet sitesinde açıklanan listeye göre, ‘aile filtresi’nde erişimi engellenen siteler:

cku.com

Marka – İç Çamaşırı

durex.com

Marka – Prezervatif

fiestacondom.com

Marka – Prezervatif

figleaves.com

Marka – İç Çamaşırı

fikra.gen.tr

Fıkra/Mizah

fikrabul.com

Fıkra/Mizah

freshpair.com

Marka – İç Çamaşırı

lambda.org

Eşcinseller Derneği

Kaynak: aksam.com.tr (Erişim: 23.11.2011, 23:53)


Filtreli İnternet’in ağına takılanlar tepki çekti

Kasım 25, 2011

İlden Dirini

Kamuoyunun tepkilerine rağmen dün filtreli İnternet hayata geçirildi. Aile filtresine iç çamaşırı ve prezervatif markalarının resmi siteleri takıldı. Konu basına yansıyınca bu siteler filtreden çıkarıldı

İnternete yeni sansür olarak yorumlanan ve seçimlerin keyfi biçimde yapılacağına dikkat çekenlerin haklılığı daha ilk günden ortaya çıktı. BTK’nın Aile filtresine iç çamaşırı ve prezervatif markalarının siteleri dahi taklıdı. BTK’nın “Aile Profili”ni seçenler, dünden itibaren bazı iç giyim ve prezervatif markalarının resmi internet sitelerine erişemedi. Müstehcenlik kriteri gerekçesiyle erişilemeyen bu sitelerin başında ise Durex ve Fiesta Condom ile Victoria’s Secret ve Calvin Klein’ın iç giyim markası yer aldı. Aile Profili’nde bu sitelere erişimin olmaması kullanıcıların sosyal ağlar üzerinden de tepkisine neden oldu. Ancak dosya indirme ve paylaşım amacını taşıyan torrent siteleri ile sansür ve izlemeyi atlatmak ya da daha güvenli bir şekilde İnternet’e bağlanmayı sağlayan VPN, proxy siteleri hala aile profilinde engelli durumda.

BTK YÖNETMELİKTEKİ MUĞLAKLIĞI İTİRAF ETTİ
Hangi profilde hangi içeriğin olup olamayacağı konusunda net listelerin yayımlanmadığını belirtilen yetkililer, yaşanan sorunu, “Liste yok ama kriterler var. Müstehcenlik de geniş bir kavram olduğu için ilk günlerde Güvenli İnternet uygulamasında bazı sıkıntılar yaşanabilir” itirafında bulundu.

BTK’NIN AÇIKLAMADIĞI SİTELER LİSTELENİYOR
engelliweb ise filtreli İnternetin uygulamaya başlaması ile birlikte yeni bir çalışma başlattı. BTK’nın yasakladığı ancak açıklamadığı listeleri yayınlayan engelliweb filtreler için de bir servis açtı. Site http://engelliweb.com/filtre adresinden siteleri sorgulatıyor. Aynı adreste filtre içindeki siteleri listeliyor. Site moderatörleri, “Profillerden birini kullanırken karşılaştığınız erişim engellemelerinden uygun olmadığını düşündüklerinizi bize bildirebilirsiniz. Alan adı olmak zorunda değil, bir Facebook profili de, sözlük entry`si de filtrelenmiş olabilir” diyor.

Sansür karşıtları filtreler gündeme geldiği ilk günden seçimlerin BTK eliyle keyfi bir şekilde yapılmasının sansür anlamına geldiğini söyleyerek itiraz etmişti. Kara ve beyaz listelerin hangi kriterlere göre belirleneceğinin muğlak olduğunu belirten sansür karşıtları filtrenin hükümetin istediği gibi bir aile ve toplum yaratma isteminin yansıması olacağını vurgulamıştı.

SANSÜRE KARŞI GÖSTER YÜZÜNÜ
Son olarak Alternatif Bilişim Derneği yönetmeliğin durdurulması için Danıştay’da dava açmıştı.

Sansür karşıtları şimdi farklı bir protesto yöntemiyle de sesini duyurmaya çalışıyor. seninyuzunden.org adresinde sansür karşıtları fotoğrafları ve mesajlarını yayınlıyor. seninyuzunden.org, “Sadece bizi yönetenler yüzünden mi dersin bu sansür? Senin yüzünden de artmadı mı yasaklar; sen görmezden geldikçe, kabullendikçe? Sen ne kadar susarsan, o kadar beslenecek sansür, bilmiyor musun? Dünyan giderek başkalarının doğrularına göre şekillenecek, düşüncen birilerinin iznine mecbur kalacak. Sansür, doymak bilmeyecek” diyor.

Sansür mekanizmalarının kırılması için insanları sansüre karşı yüzünü göstermeye davet ediyor.


AVRUPA ADALET DİVANI İNTERNETTE FİLTRE UYGULAMASINI AB HUKUKA AYKIRI OLDUĞUNA HÜKMETTİ!

Kasım 24, 2011

LÜKSEMBURG (A.A) – 24.11.2011 – Avrupa Adalet Divanı, bir internet servis sağlayıcısına fikri mülkiyet haklarını korumak amacıyla filtre sistemi oluşturma ve elektronik haberleşmeyi engelleme talimatı vermenin, AB hukukuna aykırı olduğuna hükmetti.

Merkezi Lüksemburg’da bulunan AB mahkemesinden yapılan açıklamada, filtre uygulamasının Avrupa vatandaşlarının temel haklarına zarar verdiği kararına varıldığı belirtilirken, bu karar internete genel filtre uygulanmasından yana olanlar için ciddi bir darbe olarak nitelendirildi.

Mahkeme, bu kararını, Belçika Besteciler Derneği (Sabam) ile internet servis sağlayıcısı Scarlet Extended arasındaki anlaşmazlık üzerine verdi.

Sabam’ın, 2004’te Scarlet şirketi abonesi internet kullanıcılarının, repertuvarındaki eserleri, izinsiz ve telif haklarını ödemeden internet üzerinden indirdikleri gerekçesiyle açtığı davada, bir Belçika mahkemesi Scarlet şirketine Sabam’ın repertuvarındaki müzik eserlerinin müşterileri tarafından elektronik dosya olarak gönderilmesi veya alınmasını imkansız kılarak telif haklarına zarar verilmesinin sonlandırılmasını istedi.

Bunun ardından Scarlet’in kararı temyize götürmesi üzerine, Brüksel temyiz mahkemesi, Adalet Divanı’ndan Avrupa Birliği hukukunun, üye devletlerin hakimlerinin, bir internet servis sağlayıcısına, illegal dosyaların indirilmesini tespit etmek amacıyla, genel biçimde tedbir olarak ve zaman içinde sınırsız bir elektronik iletişim filtre sistemi uygulamasına izin verip vermediğini bildirmesini istedi.

(AFP-BUR-MVA)


İnternete filtre geldi

Kasım 23, 2011

Test süreci tamamlanan filtreli internet uygulaması yürürlüğe girdi. İnternet kullanıcıları, bu tarihten itibaren filtreli yani kısıtlanmış internet hizmetini isteğe bağlı ve ücretsiz olarak kullanabilecek.

(CNNTURK.COM) — Peki Güvenli internet olarak lanse edilen filtreli internet uygulaması neler getirecek. Bu konuyu uzmanlarına sorduk.

“İnternetime dokunma” eylemleri sonrası güvenli internet yönetmeliğinde değişikliğe gidildi. İlk haliyle tepkilerin ardından düzenlenen son hali arasında olumlu anlamda ne değişti? Hala olumsuz noktalar var mı?

Arda Kutsal (Webrazzi kurucusu): 

“Bugüne kadar güvenli internet uygulamasına gelen tepkilerin büyük bölümünün filtre paketleri odağında olduğunu gördük ve duyduk. Ancak ben bu tepkilerdeki temel hedefinin tüm interneti tek bir kanala almak fikrinden ortaya çıktığını düşünüyorum. Yapılan düzenlemeler ile paket seçimi yapmayan kullanıcıların internet erişim paketlerinde ya da tercihlerinde herhangi bir değişiklik olmayacak olması önemli ancak elbette interneti tek bir noktadan kontrol etme ve tek bir merciye bağlama fikrini ortadan kaldırmıyor. Bu noktada karar mekanizmalarında bir düzenleme yapılması sanıyorum ki olumsuz tepkileri de büyük ölçüde azaltacaktır.”

Dr. Özgür Uçkan (İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi, Alternatif Bilişim Derneği, İnternette Sansüre Karşı Ortak Platform):

“Yoğun kamuoyu tepkisi, kararı yürüyüşlerle protesto eden on binler ve başta Avrupa Birliği olmak üzere ilgili uluslararası kuruluşların baskısı sonucunda, BTK geri adım attı ve ilk kararını değiştirerek filtre profillerini ikiye indirdi: Aile ve çocuk profilleri… Bu profillerden birini seçmeyen kullanıcıların da standart profilde internet kullanımına devam edeceğini söylüyorlar. Elbette bu yeni karar eski karara göre daha olumlu.

Ama filtre ile ilgili pek çok sakınca aynen devam ediyor. Yeni kararda “filtre” yerine “liste” sözcüğü kullanmak, uygulamanın filtre ve sansür uygulaması olduğu gerçeğini değiştirmiyor. BTK, filtre içeriklerini kamuoyundan gizli bir şekilde kendisi belirleme inadından vaz geçmiş değil. Sonuçta seçimlik olsa da olmasa da, bu devlet eliyle merkezi bir filtre uygulaması ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı üyesi 56 ülke içinde devlet eliyle merkezi filtre uygulamaya kalkan ilk ve tek ülke Türkiye. Yani, BTK’nın iddia ettiği gibi demokratik ülkeler bizdeki gibi filtre uygulamıyor. Çünkü o ülkelerde devlet filtre içeriğine müdahale etmiyor ve bunu merkezi bir şekilde dayatmıyor.

“İnternet zaten sansürlü…”

Ayrıca uygulamanın “seçimlik” olacağı ve filtreli paketleri kullanmayanların durumlarında bir değişiklik olmayacağı (yani zaten ağır bir şekilde sansürlenmiş bulunan interneti kullanmaya devam edecekleri) iddiasına da inanmıyorum. Bu paketlerden birini seçmeyen kullanıcılar bir istisna haline gelecek. Bu aslında adı konulmamış üçüncü bir paket, yani “standart paket” de var demektir. Bu uygulamayı “güvenli internet hizmeti” diye sunarak kamuoyunu yanıltıyorlar. Şimdi durumdan haberi olmayan sıradan kullanıcı, “güvenli internet hizmeti ister misiniz” sorusuna ne cevap verecektir? Güvenli internet deyince, insan spam, pishing, kötü amaçlı yazılım ve dolandırıcılıktan korunmuş bir internet anlıyor, oysa bu düpedüz “sansürlü internet”. BTK dezenformasyon kampanyasıyla kamuoyunu yanıltarak seçme özgürlüğüne müdahale ediyor.

Bu seçimlik aldatmacası ile ilgili çok daha ciddi bir kaygı da var ortada. Şimdi, devlet eliyle merkezi olarak filtre uyguluyorsanız, tüm internet servis sağlayıcılarına genel bir sistem dayatmak zorundasınız. Yani ilgili paketleri ve standart kullanıcıyı birbirlerinden ayırarak internet erişimini denetleyecek bir sistem. İster filtreli internet kullansın ister kullanmasın ülkedeki tüm internet kullanıcıları aynı arayüz ve aynı sistemden geçerek internete erişecekler.

Bu sistem, tüm internet kullanımımızı takip edip denetleyebilecek bir sistem olmak zorunda. Böyle bir sistemle her türlü keyfi engelleme, sansür, dinleme, izleme vb. yapılabilir. Bu durum da mahremiyet hakkı ve iletişim özgürlüğü başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerimize yönelik açık bir tehdit oluşturuyor. Tunus, Mısır, Libya, İran, Çin gibi ülkelerde kurulu bulunan bu tip sistemlerin nelere kadir olduğunu gördük. Benzeri bir sistem kurulumu için BTK’nın iki yıldır uğraştığını biliyoruz. Derin paket sorgulama (Deep Packet Inspection – DPI) yazılımları almak için ihaleye girdiğini de. Bu yazılımlarla kullanıcıların e-postaları dahil her türlü iletişimini hukuk dışı bir biçimde dinlemek ve denetlemek mümkün.

“BTK taleplerimize tatmin edici cevap vermiyor”

Terör vb. gerekçelerle bu tip bir sistemin kurulmakta olduğu da medyada yer alan haberlerden. Ülkemizin hukuk dışı dinleme, gözetleme ve izleme konusunda kabarık sicilini de bu bilgilere katarsanız, neden kaygı durmamız gerektiğini anlarsınız. Nitekim BTK’ya bilgi edinme hakkı çerçevesinde yaptığımız bilgi taleplerinin hiç birine tatmin edici bir cevap alamadık. Açıkçası ben bu filtre kararını aynı zamanda böyle bir denetim – gözetim sistemini hukuk dışı bir şekilde kurmak ve meşrulaştırmak için bir adım olarak da değerlendiriyorum.

Çünkü hali hazırda ailelerin çocuklarını ve kendilerini korumak için kullanabilecekleri, akıllı tanıma sistemleriyle donatılmış ücretsiz veya ücretli pek çok yazılım mevcut. Açıkçası ben çocuğumu BTK’nın sansür saplantısıyla elle oluşturacağı filtrelerden çok daha iyi koruyacak böyle yazılımları tercih ederim. Çocukları korumak ebeveynlerin sorumluluğunda. Bunun için BTK sansürüne ihtiyacımız yok. BTK, ille de aileyi koruyacağım diyorsa, hepimizin vergileriyle oluşturup nerelere harcadıklarını açıklamadıkları Evrensel Hizmet Fonu’ndan kaynak ayırıp servis sağlayıcılara aktarsın, onlar da profesyonel filtre yazılımlarının en iyilerini kullanıcılarına ücretsiz sunsun. Ama hayır, sanki bu konuda yetkisi, bilgisi ve birikimi varmış gibi bu işe BTK kendisi soyunuyor.

Üstelik böyle yaparak, filtre uygulaması adına servis sağlayıcıları altına soktuğu mali yükü (sistem kurulumu, loglama vb.) de, bu paketleri seçmeyen biz kullanıcılara erişim ücreti olarak ödettirecek! Dolayısıyla ben “aile ve çocuğu korumak” söyleminin sansürü maskelemek için bir bahaneden ibaret olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede çocuğu korumak için devletin atması gerekip de atmadığı o kadar çok adım varken sansüre doğru koşturmayı da pek iyi niyetli bir girişim olarak algılamıyorum.

Prof. Dr. Yaman Akdeniz, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.:

“Eylemler tabii ki çok etkili oldu ama eylemleri ateşleyen Bianet tarafından Danıştay nezdinde açılan iptal davasıdır. Bazı öenmli olumsuz yönleri giderilmiş olsa dahi 22 Kasım’da yürürlüğe girecek olan filtre uygulaması ile ilgili de çok ciddi problemler var. Zorunlu olmasa dahi sorunlu bir filtreleme uygulaması ile karşı karşıyayız. Zaten devlet eli ile filtreleme uygulamaları her zaman sansür tartışmalarına neden olacaktır.

“Yasal dayanağı yok”

İdare hukuku açısından problemler devam etmektedir. BTK’nın toplumun büyük bir kısmını etkileme potansiyeli olan böyle önemli bir konu hakkında Meclis tartışması olmadan kendi kendine ilgili usul ve esasları belirlemesi hem Anayasa hem de idare hukuku açısından ciddi kaygılar içermektedir. Ayrıca BTK kendi kendine aldığı bir kararla filtreleme kriterlerini belirlemek için bir Çocuk ve Aile Profil Kriterleri Çalışma Kurulu oluşturdu. Bu Kurul hiçbir yasada tanımlanmamış,
BTK’nın keyfi tercihlerine göre yapılandırılmış bir idari birimdir. Yasal dayanaktan yoksunluğun ötesinde, Kurul tamamıyla keyfi bir şekilde kaleme alınmıştır.

Kurul’un üyeleri, Bakanlık ve Kurum tarafından herhangi bir ölçüte bağlı olmaksızın atanacaktır. Atama sonrasında hiçbir hukuksal güvence söz konusu olmadığı, görev için bir süre öngörülmediği için aynı şekilde Kurul üyeliği sona erdirilebilecektir. Böyle bir Kurul’un amaçlandığı gibi baskı altında kalmaksızın bağımsız ve tarafsız çalışması, kararlar alması mümkün değildir.”

Somut olarak ne yapılmalı? 

Dr. Özgür Uçkan (İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi, Alternatif Bilişim Derneği, İnternette Sansüre Karşı Ortak Platform):

“BTK’nın sitesinde bir anket gördüm. Filtre kullanmayı düşünmeyenlerin oranı düşünenlerin oranından fazlaydı. Sonra gözümün önünde evet oyları bir anda arttı ve anketi kapadılar! BTK başkanı yılda 200 bin şikayet aldıklarını söyleyerek bu uygulamayı meşrulaştırmaya çalışıyordu. Yine kendisi ülkedeki internet kullanıcı sayısının 40 milyonu bulduğunu söylüyordu. Yani, mükerrer ihbarları bir kenara bıraktığımızda bile şikayetçi olanların oranı %2,5! Yani 40 milyonun 1 milyonu durumdan şikayetçi. Sansürlü interneti de bilerek ve isteyerek bunlar tercih edecek! Sansür kararı da bu küçük azınlık için çıkarılıyor. Ne kadar da demokratik!

“Er ya da geç nasıl bir internete mahkum edildiklerini anlayacaklar”

Talebin ne kadar olacağını göreceğiz. Açıkçası ben çok yüksek olacağını düşünmüyorum. Ama, yanıltıcı bir şekilde sansürlü internetlerini “güvenli internet” diye sundukları için, durumun farkında olmayan kullanıcıların bir kısmı başlangıçta bu uygulamayı talep edebilir. Ancak, er ya da geç nasıl bir internete mahkum edildiklerini anlayıp geri döneceklerdir. Yani doğru bir değerlendirme için en az bir yıl beklememiz gerekecek. Tabii bu arada uygulamayı iptal ettirmezsek…

Ama mevcut “güvensiz” internetin de zaten ağır bir şekilde sansürlü olduğunu da unutmayalım. Yaklaşık 60 bin site sansürlü. 5651 sayılı sansür kanunu iptal edilmeden bu tür tehditlerle hep karşılaşacağız. ”

Prof. Dr. Yaman Akdeniz, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.:

AB’ye üye ülkelerde filtre kullanımı 1997 yılından beri teşvik eidlmesine rağmen çok yaygın değil. Avrupalı aileler İnterneti bizdeki gibi güvensiz veya çok problemli olarak görmüyorlar. Ayrıca filtrenin çocukları gerçekten koruduğuna dair bir bulgu da yok. BTK sistemi de sözde güvenli bir sistem. Maalesef Türkiye’de hep yasaklama ve engelleme üzerine kurulmuş bir altyapımız var. Basılmamış kitaplar toplanabiliyor, adında “porno” kelimesi geçen Ölüm Pornosu adlı bir kitap dava konusu olabiliyor, çevirmeni sanık olabiliyor, Adile Naşit sansürleniyor ve 5Posta sitesinin sahibi müstehcenlik suçundan yargılanabiliyor. O bakımdan ne 5651 sayılı İnternet Kanunu kapsamındaki erişim engellemelerine ne de filtre girişimine çok şaşırmamak gerek.

Kaynak: cnnturk.com, Erişim: 23.11.2011, 00:55