Yazan: Joselyn Vıllaroel
Çeviri: Hasan H. Kayış, Aksaray Ünv. İletişim Fakültesi RTS Bölümü Araştırma Görevlisi
Dünyanın birçok şehrinde halka açık ortamlara çıktığınızda yüzünüzü, sesinizi, kişisel biyometrik verilerinizi, yürümenizi ve daha fazlasını kaydeden, analiz eden ve saklayan toplu gözetleme araçlarının kullanımı dâhil olmak üzere kendinizi bilmeden gözetime maruz bırakıyorsunuz. Gözetim altında olabileceğinizi bilseniz bile çoğu insan kişisel verilerinin nasıl kullanıldığı veya bu verilere kimin eriştiğini bilmiyor. Latin Amerika’daki ülkelerde hem hükümetler hem de bu tür teknolojiler geliştiren şirketler şeffaf olmayı reddederek vatandaşları karşılaştıkları gizlilik ihlalleri ve tehditleri konusunda karanlıkta bırakıyor.
Kitlesel gözetleme teknolojisini kullanan yetkililer, bu teknolojinin benimsenmesini ve genişlemesini haklı çıkarmak için genellikle bir dizi anlatıyı tekrarlar. Bunlar “Daha fazla teknoloji her zaman bir gelişmedir”, “kamu güvenliği için daha iyidir” ve “Saklayacak bir şeyiniz yoksa korkacak bir şeyiniz yoktur” gibi sözlerdir. Ancak bu argümanlar gerçeklerle destekleniyor mu?
Bu gerekçeleri kimin haklılaştırdığına bakmak önemlidir. Hem teknoloji şirketleri hem de hükümetler, gözetim sistemlerinin “başarısı” ve verilerin beraberinde getirdiği güçle ilgileniyor. Ancak çözüm için istekli olan diğer yetkililer, kapsamlarını tam olarak anlamadan tehlikeli yeni teknolojilerin kullanımına onay verebilirler.
Gerçek niyetler ne olursa olsun etkilenenler her zaman biziz. Burada, toplu gözetleme teknolojisinin konuşlandırılmasını ve normalleştirilmesini sağlayan en yaygın yanlış anlatılardan bazılarını çürütüyor ve buna karşı savaşabileceğiniz yolları paylaşıyoruz.
“Gözetim kamu güvenliğini artırır”
Birçok Latin Amerika ülkesindeki suç, şiddet ve kamu güvenliğinin olmaması gibi yaşamın karmaşık gerçekleri, gözetim lehine yanlış anlatıları besliyor. Bu senaryoda, şirketlerin ve hükümetlerin daha fazla güvenlik kamerasının daha güvenli alanlar yaratacağını iddiası sorun çözücü gibi görünmektedir. Yine de daha fazla kamera takmanın kamu güvenliğini artırdığını gösteren hiçbir kanıt yok.
Dahası, bir hükümet kitlesel gözetleme teknolojisinin kullanımını kontrol etmek için kurallar koysa bile, yeni bir yönetim kuralları değiştirebilir ve “kamu güvenliği” temelinde meşrulaştırılan bir sistem insan haklarını ihlal etmek de dâhil olmak üzere yeniden kullanılabilir. Bunlara hükümet karşıtları veya diğer hedeflenen ve ezilen gruplara/bireylere yönelik ihlaller dâhil edilebilir.
“Daha fazla teknoloji her zaman bir gelişmedir”
Dijital teknolojinin toplum olarak karşılaştığımız tüm sorunları çözebileceğine dair yaygın bir yanılgı var. Tarih, teknolojik gelişmenin ekonomik büyümeyi artıran ve yaşam kalitesini iyileştiren değişikliklere yol açabileceğini gösterse de, tüm teknolojilerin yararlı bir etkisi yoktur.
Hükümetler veya özel şirketler, gittiğimiz her yerde bizi tanımlamak, ayırt etmek ve takip etmek için gözetleme kameraları ve yüz tanıma teknolojisi kullandığında, bu açıkça temel insan hakları ve sivil özgürlüklerle bağdaşmaz. Bu tehlikeli ve ayrımcı teknoloji, otoriter hükümetlerin dünyanın her yerindeki insanlara zulmetmesine şimdiden yardımcı oluyor.
Bu yüzden her zaman şunları sormamız gerekiyor: Bu verilere kim erişiyor? Kişisel bilgilerimiz nasıl kullanılıyor? Nasıl korunuyor?
“Saklayacak bir şeyin yoksa korkacak bir şeyin de yok”
Devlet görevlilerinin telefonunuzdaki veya bilgisayarınızdaki tüm kişisel bilgilere erişimi olduğunu bilseydiniz rahat eder miydiniz? Muhtemelen etmezdiniz. Özellikle biyometrik verileri toplayan ve işleyen toplu gözetim sistemlerini daha az ciddiye almamalısınız.
Gizlilik, tüm insanlara garanti edilen bir haktır. Herkesi ayrım gözetmeksizin gözetlemek, herhangi biri hukuka aykırı davranışta bulunup yakalandığında o sisteminde iyi çalıştığını göstermez. Bu sadece diğer bireylerin masumiyet karinesinin çiğnendiğini gösterir.
Ayrıca, sürekli gözetim vatandaşlar üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak otosansürü ve tamamen yasal faaliyetlerden kaçınmayı teşvik edebilir. Protestolara katılmayı, bir LGBTQ+ olarak kimliğinizin düşmanca bir bağlamda ifşa edilmesini ve söyledikleriniz veya yaptıklarınız hakkında iki kez düşünebileceğiniz durumları göz önünde bulundurun.
“Verilerim zaten her yerde”
Evet, kişisel bilgilerimizin çoğu zaten internette toplandı. Ancak nasıl kullanılacağına karar verebilmeliyiz. Kişisel bilgilerimizi çevrimiçi olarak istismar eden kötü aktörler olması, verilerimizi isteyen herkese teslim etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Ayrıca, kamusal alanlarda kullanılan teknolojinin bir kısmı, mahrem kalması gereken biyometrik bilgileri topluyor olabilir.
Verilerimiz, kamusal ve özel yaşantımız hakkında çok şey ortaya çıkarabilir. Yanlış ellere geçerse, özellikle taciz, ayrımcılık, baskı ve daha kötüsüne hedef olan topluluklar ve bireyler için tehlikeli olabilir. Toplu gözetleme teknolojisinin kullanılmasına izin vermek, kişisel bilgilerimizin çoğunu açığa çıkaracak, herkesin mahremiyetini ve güvenliğini riske atacaktır.
“Gözetim kaçınılmazdır”
Hayır değildir. Temel haklarımızı baltalayan teknolojinin kullanımını kabul etmek için hiçbir sebep yok. Küçük adımlar atmak bile kamu politikasında büyük değişikliklere yol açabilir ve birlikte konuştuğumuzda sesimiz daha güçlü olur. Kitlesel gözetim teknolojisine ilişkin karar verme sürecinde haberdar olmanın ve sesinizi duyurmanın yolları şunlardır:
- Bu tehdit edici teknolojinin yayılmasını durdurmak için küresel #BanBS kampanyamıza katılın.
- Latin Amerika Twitter ve Instagram hesaplarımızı takip edin ve Latin Amerika’da gözetim teknolojisinin kullanımına ilişkin şeffaflığı artırmak için #PorQuéNosVigilan kampanyasına katılın. Şirketlerin hangi teknolojileri geliştirdiğini, bu sistemleri kimin satın aldığını ve toplanan verilerle neler olduğunu bilmek istiyoruz.
- Latin Amerika da dâhil olmak üzere dünya çapında kitlesel gözetimi durdurmaya çalışan ortaklarımızın kampanyalarını destekleyin:
Reclaim Your Face: Avrupa Birliği genelinde toplu biyometrik gözetim yasağını destekleyen bir girişim.
All Out: Cinsiyet ve cinsel yönelimin otomatik olarak tanınmasını yasaklayan bir Avrupa kampanyası.
Con mi Cara No: Yüz tanıma için biyometrik teknolojinin kullanımına karşı çıkan Arjantinli bir kampanya.
Nos vean la cara: Meksika’da biyometrik kitlesel gözetimi durdurmak için bir sivil toplum kampanyası.
[1] Joselyn Vıllaroel, Orijinal metin bağlantı linki: https://www.accessnow.org/stop-normalizing-mass-surveillance-in-latin-america/