Küresel sansür ve gözetim araçları haritasında Türkiye

Ocak 28, 2013

Yazan: Özgür UÇKAN

Toronto Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren insan hakları izleme ve araştırma grubu “The Citizen Lab”, geçtiğimiz günlerde önemli bir rapor yayınladı: “Blue Coat Gezegeni: Küresel sansür ve gözetim araçlarının haritalandırılması” (http://goo.gl/vXuh9; http://goo.gl/QN8E4; raporun özet çevirisi için bkz. http://goo.gl/S9bst). Rapor bizi de ilgilendiriyor, çünkü tahmin edebileceğiniz gibi, Türkiye de bu haritada yer alıyor!

Önce şu “Blue Coat” neyin nesiymiş, bir bakalım: Bu Kaliforniya’da yerleşik ABD şirketinin adını, Arap Baharı sırasında Suriye yönetimine sattığı internet sansürü ve izleme teknolojisi skandalıyla duymuştuk. Bu teknoloji yüzünden Suriye muhalifleri ciddi bir yara almıştı. Bu konuda, benim de bu sayfalardan duyurduğum çok sayıda haber çıktı (http://www.bthaber.com/%E2%80%9Cdeep-packet-inspection%E2%80%9D-mahremiyet-ve-gozetim/; http://goo.gl/27dLt; http://goo.gl/Hj2pk; http://goo.gl/iLjPo; http://goo.gl/xzg2q). Şirketin “yanlışlıkla” bu işlemi yaptığına dair açıklamaları komikti, çünkü WikiLeaks’in “Casus Dosyaları”nı yayınlamasıyla (http://goo.gl/gyWxG) sicilinde Burma’dan Mısır’a, Suudi Arabistan’dan Çin’e insan hakları konusunda pek de “temiz” sicilleriyle tanınmayan bir çok “müşteri” olduğu ortaya çıktı (http://goo.gl/yTknI). Şirketin bir de Türkiye “benzeri” olduğunu öğrendiğimizde ister istemez işkillenmiştik: Inforcept Networks (http://goo.gl/YU6AA).

İşte bu Blue Coat’un iki temel ürün platformu bulunuyor: “Blue Coat ProxySG” ve “PacketShaper”. “ProxySG”, “SSL Inspection” “hizmeti” sağlayarak internet filtrelemeye odaklanan bir ürün, ama tersine işletilerek “istenmeyen” içeriğe kimin ulaştığını da belirleyebiliyor. “PacketShaper” ise, 600 web uygulamasını gözleyip istenmeyen trafiği engellemeye yarayan bulut temelli bir network yönetim aleti; Blue Coat’ın, içerik kategorisine göre uygulama trafiğini gözetleyen “WebPulse” gerçek zamanlı istihbarat hizmetiyle entegre çalışıyor. Rapora göre, ilk ürüne Mısır, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler rağbet ederken, ikinci ürünü satın alıp kullanan çok sayıda ülke arasında ülkemiz de yer alıyor.

Rapor, Türkiye’de “güvenli internet” adı altında hayata geçirilen, devlet eliyle  merkezi filtre uygulamasının ardından, ISS’lerin bu ürünü alıp kullanmaya başladıklarına da dikkat çekiyor (http://goo.gl/kyNaz). Rapora göre bu ürün TTNET altyapısı üzerinde kullanılıyor (http://goo.gl/dAHct). Blue Coat 2008’den beri, Prolink ile anlaşarak Türkiye’deki distribütörlük çalışmalarına hız vermiş görünüyor (http://goo.gl/tvals). Ayrıca Innova ortaklığıyla “ProxySG” satışına da odaklanmış durumda (http://goo.gl/HDtye).

Daha önce bu sayfalarda dediğim gibi, “11 Eylül 2001’de özgürlük ve güvenlik arasındaki dengenin ikincisi lehine bozulmasından bu yana ciddi anlamda yükselişe geçen ve yıllık hacmi milyarlarca dolarla ifade edilen bu gizli ve küresel endüstri”, “’Deep Packet Inspection’dan (DPI), uydu dinlemeye, truva atı virüslerinden GPS izlemeye çok sayıda ‘ürün’ ve ‘hizmet’ üretiyor” (http://www.bthaber.com/%E2%80%9Ccasus-dosyalari%E2%80%9D/). Dolayısıyla, vatandaşlarını hoşuna gitmeyen içerikten “korumaya” ve onların özel hayatlarına burnunu sokmaya bu kadar meraklı bir yönetim geleneğine sahip Türkiye’nin, bu karanlık endüstrinin gözde müşterilerinden biri olmasına şaşırmıyoruz elbette.

Şaşırmıyoruz, ama vatandaşlar olarak, temel hak ve özgürlüklerimize sahip çıkıp, sorular sorup, devleti ve şirketleri şeffaflığa zorlayıp, hayatlarını biraz zorlaştırma hakkımızın bulunduğunu da unutmayalım…

bluecoat_mapBThaber, s:706, 28 Ocak – 3 Şubat 2013, http://www.bthaber.com/kuresel-sansur-ve-gozetim-araclari-haritasinda-turkiye/


internete övgü

Ocak 25, 2013

brecht’ten bozarak:

iki tane gözün varsa senin,
binlerce gözü var internetin.
her kullanıcının bildiği birkaç kent,
beş kıtanın beşini de biliyor internet.

her kullanıcının vakti belli,
internetin ise tarih saati.
her kullanıcıyı yok edebilirler her an.
internet ise yedi değil, binlerce can.

ama tamamlanamamış bir sinir sistemine benziyor.
-barış

>>> praise of the internet <<<


Brüksel Gizlilik Deklarasyonu….

Ocak 24, 2013

Brüksel Gizlilik Deklarasyonu

Gizlilik temel bir insan hakkıdır, ama bugün bu hak büyük ölçüde göz ardı edilmektedir. Öfkelendik. Öfkelendik çünkü,

  • Biz, Avrupa vatandaşları, çoğunlukla bizim bilgimiz ve onayımız olmadan, yüzlerce veritabanında tutulmaktayız,
  • 1200’den fazla şirket, çoğunlukla bizim bilgimiz ve onayımız olmadan, kişisel verimizin ticareti konusunda uzmanlaşmıştır.
  • Çoğunlukla bizim bilgimiz ve onayımız olmadan, internette gezindiğimiz her zaman 50’den fazla şirket her tıklamamızı izlemektedir.
  • Biz sürekli algoritmalar tarafından kategorize edilmekte ve değerlendirilmekteyiz, sonra, bizim bilgimiz veya onayımız olmadan, “algılanan değer”e göre işe yarayıp yaramayacağımız değerlendirilmekte (bring to businness) ve
  • Lobicilikşu anda Avrupa vatandaşlarının sesinin ve kaygılarını dışa vurumun yerini almaktadır.

Avrupa Parlamentosu üyelerine ve tüm üye devletlerin hükümetlerine gizlilik haklarımızı geliştirmek ve kabul ettirmek çağrısında bulunuyoruz.

Veri koruma ile ilgili yeni Avrupa kurallarının uygulanmasını bekliyoruz:

  • Yazılım ve donanım tanımlayıcılar da dahil olmak üzere tüm kişisel bilgilerin korunması.
  • Her Avrupa vatandaşının etkin bir şekilde kendi kişisel verilerini kontrol etme hakkına sahip olduğunun tanınması.
  • Kişisel verilerimizin işlenmesinde açık, güçlü ve bilgilendirilmiş bir onay alınmalı.
  • Artık daha fazla hizmet kullanımını kişisel veri kullanımı ile ilişkilendirmemeli.
  • Veri işleme ve veri paylaşım uygulamalarında şeffaflık olmalı.
  • Rekabeti teşvik etmek, “kilitli” kalmayı azaltmak ve bilgilerin kaderini tayin hakkını sağlamak için “doğru” veri taşınabilirliği.
  • Hem çevrimiçinde hem de çevrimdışında vatandaşların gizli profillerinin güçlü bir şekilde korunması.
  • Hukuka saygılı olmayan şirketler ve devlet kurumlarına etkili telafi mekanizmaları ve yaptırımların uygulanması.

Avrupa’nın geleceğinin gizlilik ve bizim, sizin bu temel hakkı savunmanıza ihtiyacımız var. İmza için: sign@brusselsdeclaration.net.

Başlatıcılar

Bits of Freedom Özgürlük Uçları

European Digital Rights Avrupa Dijital Hakları

Privacy International Uluslararası Gizlilik

İmzalayanlar

Max Schrems

Andreas Krisch

Panoptykon Foundation

Kaynak: http://brusselsdeclaration.net/


İnternet Medyası Hukuku Panelini izleyebilirsiniz.

Ocak 23, 2013

İnternet Medyası Hukuku Panelini şu linkten : https://www.youtube.com/watch?v=Y_sHzQAx6XE izleyebilirsiniz.


KÜRESEL SANSÜR VE GÖZETİM ARAÇLARININ HARİTALANDIRILMASI

Ocak 23, 2013

– Gözetleme, sansür ve filtreme kapasitesine sahip Blue Coat araçları dünya çapında kullanılmaktadır. Ocak 2013’te sona eren tarama ve doğrulama sırasında filtreleme, sansür ve gözetime olanak sağlayan belirli özelliklere sahip  61 Blue Coat ProgySG cihazları ve 316 Blue Coat Packet Shaper cihazları ortaya çıkarılmıştır.

– Blue Coat cihazlarının 61 tanesi insan hakları, gözetim ya da sansür konularında geçmişte sorunlu olan ülkelerin kamusal ya da resmi ağlarında yer almaktadır.

Blue Coat ProxySG: Mısır, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri

Packetshaper : Afganistan, Bahreyn, Çin, Hindistan, Endonezya, Irak, Kenya, Kuveyt, Lübnan, Malezya, Nijerya, Katar, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Kore, Singapur, Türkiye ve Venezüela.

–  Bulgularımız, Blue Coat uygulamaları belirlenen bu ülkelerde dikkatle inceleme ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin ikili kullanımının yayılmasıyla yakından ilgilenilmesi gerektiğini desteklemektedir. Bu kurulumlar/dağıtımlardan sorumlu internet servis sağlayıcıları işlevlerini kamuoyu karşısında netleştirmelidirler.

Araştırma sonucunda ülkelerle ilgili edinilen bulgulara yer verilen raporda Türkiye’de filtrelemeyi olanaklı kılan bir dizi yasaların Meclisten geçirildiği belirtilmiştir

TÜRKİYE

2013 yılında Google aramaları sonucunda bir PacketShare kurulumu tespit ettik. Kurulumun bulunduğu netblock, eskiden devletin sahip olduğu ve Türkiye’deki en büyük İSS olan TTNet ile bağlantılıydı. Blue Coat Systems, 2008 yılından bu yana “ülkedeki kurumlara ve şirketlere daha iyi hizmet” amacıyla yeni distribütörler aracılığıyla ülkedeki varlığını artırdı. Freedom House, 2001 yılından bu yana çıkartılan yasa aracılığıyla devlet kurumlarına içerik filtreleme gücünün verildiğini raporunda bildiriyor. 5651 nolu yasanın asıl amacının gençleri pornografi ve kumar gibi zararlı içeriklerden korumak olduğu söyleniyor ancak yasa Atatürk eleştirileri, haber siteleri ve medya paylaşım ağları gibi politik içeriklerin engellenmesinde sıklıkla kullanılıyor. 2011 yılında hükümet, İSS’ları aile ve çocuk kullanımına uygun olmayan içeriklerin filtrelenmesini sağlayan sistemi müşterilerine sunma zorunluluğu getirdi. Türkiye’de engellenen sitelerin listesini tutan Engelli Web’in 14 Ocak 2013 tarihinde bildirdiği engelli web sitesi sayısı ise 22.000’den fazla

Kaynak: Planet Blue Coat: Mapping Global Censorship and  Surveillance Tools  adlı rapordan özetlenip çevrilmiştir.

https://citizenlab.org/2013/01/planet-blue-coat-mapping-global-censorship-and-surveillance-tools/


Aaron Swartz (1986 – 2013)

Ocak 15, 2013

American programmer, author, human rights and internet activist Aaron Swartz committed suicide on 1/11/2013 in his house in Brooklyn, New York. He was only 26 but managed to achieve a lot in this short period of time. By working on XML when he was only 16, he made it possible for us to gigantic internet content by contributing to the development of RSS. He was one of the founders of the phenomenal website Reddit. Along with Lawrence Lessig, he was also part of the group that constructed Creative Commons. He was the founder of Demand Progress (http://demandprogress.org/) which enacted many online campaigns that supported civil rights and responsibilities on the web.

Nevertheless, most of us got to know Swartz when he initiated internet activism that pre-empted bills like SOPA and PIPA, which would enable corporations to implement online censorship. This campaign took its place in the history of internet activism and set an example for ACTA, a trade agreement which would violate the neutrality of the web. It also set an example for campaigns against UN, which tried to give the control of internet to nation-states, as well as campaigns against WCIT conference of ITU. Aaron Swartz inspired us with his responsibility and sensitivity, but first with his commitment to the free circulation of and access to knowledge.

Aaron Swartz’s suicide is a very sad but not an individual event. Swartz was being seriously bullied by FBI for a while. There are a lot of reasons for FBI and the US government to be angry at Swartz. For instance in 2008, Swartz founded RECAP and invited the US citizens to use it as an alternative to PACER, which was selling the US laws and legal decisions, which are in essence public goods. By spending his own resources – a small fortune – he opened alone 20 % of US legal system to the public. FBI and US Department of Justice were enraged. Swartz’s following successes such as SOPA/PIPA and Demand Progress did not help. Violating its own principles such as egalitarianism and proportionality, US Department of Justice became involved in this disproportional legal adventure in order to teach so-called lessons with its feelings of revenge.

To be threatened with being deprived of your life for 35 years can make one do many things. This is a very humane feeling. In that sense, it is almost impossible not to think the impact of this violence and illegal threat as far as Swartz’s suicide. Indeed, his close friends such as Lawrence Lessig and Cory Doctorow do think that US authorities are partially responsible for his death. His family will probably sue FBI and US Department of Justice (http://rememberaaronsw.tumblr.com/post/40372208044/official-statement-from-the-family-and-partner-of-aaron). MIT, on the other hand, is being protested for not standing behind Swartz’s case. Lawrence Lessig, who is also Swartz’s lawyer for the JSTOR case, has started a petition for the prosecutor Carmen Ortiz to be relieved of duty (http://goo.gl/poYC4).

Lessig’s following statement actually makes it very clear: Aaron had literally done nothing in his life “to make money.” He was fortunate Reddit turned out as it did, but from his work building the RSS standard, to his work architecting Creative Commons, to his work liberating public records, to his work building a free public library, to his work supporting Change Congress/FixCongressFirst/Rootstrikers, and then Demand Progress, Aaron was always and only working for (at least his conception of) the public good. He was brilliant, and funny. A kid genius. A soul, a conscience, the source of a question I have asked myself a million times: What would Aaron think? That person is gone today, driven to the edge by what a decent society would only call bullying. I get wrong. But I also get proportionality. And if you don’t get both, you don’t deserve to have the power of the United States government behind you.” (http://goo.gl/1tkMv)

Today, academics pay their tribute to Aaron Swartz by spreading their academic articles with a hashtag #pdftribute. The writings of Doctorow, Glenn Greenwald, Kevin Poulsen and especially Quinn and what’s been shared on Hackernews or Reddit reveal what Swartz’s legacy is (http://goo.gl/hlE0u; http://goo.gl/2yRM9; http://goo.gl/eKbs1; http://goo.gl/T02Zg; http://goo.gl/3SmLY; http://goo.gl/Gg6mr)..

That’s true. Aaron Swartz was killed by the USA, which constructs itself as an extension of corporatism and an enemy of its own people. Swartz, who said “With enough of us, around the world, we’ll not just send a strong message opposing the privatization of knowledge — we’ll make it a thing of the past” was killed by a state that was scared of the liberation potential that he represented.

RIP Aaron Swartz. We can  honor your soul by increasing the number of people who liberate knowledge.

Alternative Informatics Association

Translation: Ergin Bulut is a Ph.D. candidate at the Institute of Communications Research at the University of Illinois at Urbana-Champaign


Yeni Medyayı İrdeliyoruz….

Ocak 15, 2013
Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv. ve Sinema Bölümü 4.sınıf seçmeli dersi olan RTS 433 Medyanın Güncel Sorunları kapsamında öğrenci arkadaşlarımız grup olarak veya bireysel çalışarak yeni medya ortamlarında sorun alanları tespit ederek, üretim-metin veya kullanıcı ekseninde, bu sorunlara ilişkin 5 dakikalık videolar ürettiler.  Tespit ettikleri sorunlarda çeşitli görüşmeler yaptılar, sahaya çıktılar…

Yeni medya ortamında nefret söyleminden, türlerinden, kökenlerinden, e-devlet uygulamasının yaygınlığına, Facebook kullanımının yaygınlığına, dijital oyuncunun oyun içi toplumsallaşmasına, Twitter ortamında yanlış enformasyonun hızla yayılması olgusuna, yeni medya ortamlarınsa sansür ve otosansüre, kişisel verilerin gizliliğinin ihlali ve korunaması olgusuna, çevrimiçi haber sitelerinde çalışma koşullarına değin çeşitli sorunlar bu videolarda ele alındı.

Eğitim ve öğretim sürecinde her bireyin kendi sözünü ve bakış açısını uygun araçları, malzemeyi kullanarak üretmesi ve değerlendirmeye amaçması temel bir amaçtır. Bu nedenle, İzlemek-paylaşmak-yaymak ve kanı-yorum-önerileriniz için aşağıda linkimizi tıklayabilirsiniz.

Linkimiz:https://www.youtube.com/user/Medyaninsorunlari

Teaser ve jenerik için Sezai Köse’ye tüm üretimde bulunanlar adına teşekkür ederim…

         

Aaron Swartz (1986 – 2013)

Ocak 14, 2013

Amerikalı yazılımcı, yazar, insan hakları ve internet aktivisti Aaron Swartz, 11 Ocak 2013’te, New York Brooklyn’deki evinde kendisini asarak intihar etti. Daha 26 yaşındaydı, ama kısacık hayatına çok şey sığdırmıştı: Henüz 14 yaşındayken XML üzerinde çalışarak, bugün devasa internet içeriklerini düzenli olarak izlememizi mümkün kılıp hepimizin hayatını kolaylaştıran RSS’in ilk sürümünün geliştirilmesine katkıda bulunmuştu. Artık bir fenomene dönüşmüş olan internet platformu Reddit’in kurucularından biriydi. Lawrence Lessig ile beraber “Creative Commons” lisansını inşa eden ekibin içindeydi. İnternette sivil hak ve özgürlükleri savunan, çok sayıda kampanyanın etkili bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayan Demand Progress’in kurucusuydu (http://demandprogress.org/).

Ama çoğumuz onu, ABD’nin haddini aşan, diğer ülkelerin hukuksal bağımsızlığını ihlal edecek, şirketlere interneti sansürleme yetkisi verecek SOPA ve PIPA yasa tasarılarının, büyük bir internet aktivizmi başarısıyla boşa çıkarılmasını sağlayan küresel internet grevi kampanyasının başlatıcılarından biri olarak tanıdık. Bu kampanya internet aktivizminin tarihine geçti ve daha sonra yine internet tarafsızlığını tehdit eden ticaret anlaşması ACTA, internetin kontrolünü devletlere vermeye çalışan BM ve ITU’nun WCIT konferansı karşıtı kampanyalara örnek ve ön ayak oldu. Aaron Swartz’ın yaratıcılığı, sorumluluğu ve duyarlılığı, ama her şeyden önce bilginin özgür dolaşımı ve erişimine duyduğu bağlılık hepimize ilham verdi.

Aaron Swartz’ın, intihar etmesi çok üzücü, ama sıradan ve sadece “kişisel” bir olay değil ne yazık ki. Swartz, bir süredir FBI tarafından ciddi bir taciz altındaydı. Akademik dergilerde yayınlanmış makaleleri çevrimiçi olarak (ve genellikle fahiş fiyatlara) satan JSTOR adlı sistemden çok sayıda makaleyi ücretsiz paylaşmak amacıyla indirdiği iddiasıyla tutuklanmış ve ABD Adalet Bakanlığı’nca 35 yıl hapis ve 1 Milyon dolar tazminat cezasına çarptırılması istemiyle hakkında bir dava açılmıştı. Davası Nisan ayında görülecekti. Swartz bu makaleleri Massachusettes Institue of Technology (MIT) yerleşkesindeki kayıtlı bir bağlantıyı kullanarak indirmişti. JSTOR makaleleri paylaşmadığı için dava açmaktan vazgeçti ama MIT aynı basireti gösteremedi ve Adalet Bakanlığı’nın ne zamandır aradığı fırsatı onlara sundu; bu ölçüsüz dava böyle açıldı.

FBI ve ABD yönetiminin Swartz’a bu kadar kızgın olmasının ardında bir çok şey var. Mesela Swartz, 2008 yılında, aslında kamu malı olan ABD kanunları ve hukuk kararlarını ücretli olarak kendi vatandaşına satan PACER sistemine  alternatif oluşturan RECAP sistemini kurdu ve vatandaşları ücretini ödeyerek satın aldıkları tüm hukuk metinlerinin bu sistemden ücretsiz paylaşmaya çağırdı. Swartz, tek başına, cebinden küçük bir servet de harcayarak Amerikan hukuk külliyatının %20’sini herkesin erişimine açtı. FBI ve Adalet Bakanlığı kudurdu. Swartz’ın SOPA / PIPA ve Demand Progress başarıları da üzerine tuz biber ekti. Bu yüzden Adalet Bakanlığı Amerikan Anayasası’nın hukukta ölçülülüğü ve eşitliği ilgilendiren tüm ilkelerini çiğneyerek, intikam duygusuyla ve başkalarına da ibret olsun diye bu ölçüsüz hukuk macerasına girişti.

Özgürlüğünden (üstelik 35 yıl gibi hayatınızın yarısı boyunca) alıkonulmak tehdidi size bir çok şey yaptırabilir. Bu gayet insani bir duygudur. Dolayısıyla, Aaron Swartz’ın intihar etmesinde bu vahşi ve gayri meşru tehdidin payının olmadığını düşünmek imkansız. Nitekim ailesi ve Lawrence Lessig, Cory Doctorow gibilerinin de aralarında olduğu yakın dostları, ABD otoritelerinin bu ölümden kısmen sorumlulu olduğunu düşünüyor. Ailesi muhtemelen FBI ve Adalet Bakanlığı’na dava açacak (http://goo.gl/nZqEI). Aaron’un arkasında durmayan MIT ise güçlü bir şekilde protesto ediliyor (http://goo.gl/dJ90i). Aynı zamanda Swartz’ın JSTOR davasındaki avukatı da olan Lawrence Lessig, davaya bakan savcı Carmen Ortiz’in derhal görevden alınması için bir imza kampanyası başlattı: http://goo.gl/poYC4 .

Lessig’in şu cümleleri aslında meseleyi gayet iyi ortaya koyuyor: “Aaron, hayatı boyunca hiç bir zaman “para yapmak” peşine düşmedi. Reddit’in dönüştüğü şeyle şansı yaver gitti, ama RSS standardının oluşturulmasındaki çalışması, Creative Commons’un mimari kurulumundaki rolü, kamusal kayıtları özgürleştirmesi, özgür bir kamusal kütüphane kurması, ‘Change Congress/FixCongressFirst/Rootstrikers’ kampanyalarını başlatması ve Demand Progress’i kurması, Aaron’un her zaman (en azından kendi anlayışına göre) kamusal fayda için çalışmasının sonucuydu. Çok parlak ve eğlenceliydi. Dahi bir çocuk. Bir ruh, bir vicdan, kendime milyon  kez sorduğum bir sorunun kaynağıydı: Aaron ne düşünür? Bu kişi artık yok, uygar bir toplumun ancak taciz olarak adlandırabileceği bir şekilde uçurumun kıyısına itildiği için yok. Hatalıyım belki, ama ölçülülük duygusuna da sahibim. Eğer ikisine de sahip değilseniz, ABD yönetiminin gücünün arkanızda olmasını hak etmiyorsunuz demektir.” (http://goo.gl/1tkMv)

Bugün akademisyenler Aaron Swartz’ı, akademik dergilerde yayınladıkları makaleleri #pdftribute etiketiyle internette herkesin erişimine açarak anıyorlar (http://goo.gl/jr5ar; http://goo.gl/GmwV2). Doctorow’un, Glenn Greenwald’ın, Kevin Poulsen’in ve özellikle Quinn’in yazdıkları, Hackernews’de veya Reddit’de paylaşılanlar, onun ardında nasıl bir iz bıraktığını yeterince anlatıyor (http://goo.gl/hlE0u; http://goo.gl/2yRM9; http://goo.gl/eKbs1; http://goo.gl/T02Zg; http://goo.gl/3SmLY; http://goo.gl/Gg6mr).

Evet, Aaron Swartz’ı, korporatizmin çıkarlarının uzantısı ve kendi halkının düşmanı olmaya meyletmiş bir devlet, ABD öldürdü. “Bütün dünyada yeterince fazla sayıda olursak, yalnızca bilginin özelleştirilmesine karşı güçlü bir mesaj vermekle kalmayacağız, aynı zamanda onu tarihe gömeceğiz. ” diyen Swartz, temsil ettiği özgürleşme potansiyelinden ürken devlet tarafından öldürüldü (http://goo.gl/9z54a).

Huzur içinde yatsın… Ama bilgiyi özgürleştirenlerin sayısını artırarak ruhunu yaşatabiliriz.

 Alternatif Bilişim Derneği


İnternet 30 yaşında… Ne getirdi, ne götürdü?

Ocak 13, 2013

Yazan: Dr. Özgür Uçkan/İstanbul Bilgi Üniversitesi-Alternatif Bilişim Derneği

İnternetin yayılım hızını anlatırken kullandığım bir karşılaştırma var: 50 milyon kullanıcıya, telefon 74, radyo 38, PC 16, televizyon 12, internet ise sadece 4 yılda ulaşıyor! İnternetin var olması için diğerlerinin var olması gerektiğini bir yana bırakırsak, bu müthiş hız, bize internet hakkında bir şeyi açıklıyor: diğerleri “birden çoka”, internet “çoktan çoka” bir iletişim ortamı; yani etkileşimli. İnternet yapısı gereği, gayrimerkezi, dağıtık, sınır aşan, küresel, kesintisiz, tarafsız bir ağ. İnternet üzerinde iş yapıyoruz, sosyalleşiyoruz, eğitim alıp veriyoruz, yayıncı oluyoruz, kültürel üretiyor ve tüketiyoruz, alışveriş yapıyoruz, devasa ve gerçek zamanlı olarak bilgiye erişiyor ve bilgiyi dağıtıyoruz, topluluklar oluşturuyoruz, eylemde bulunuyoruz, vb. Küresel ağ kapitalizmine hoş geldiniz!

İnternet hayatımıza hızla girdi ve sosyal, ekonomik ve kültürel olarak ona “gömülü” hale geldi. İnternet ve kullandığı teknolojiler artık her yerde. Peki internet hayatımıza sızarken ne getirdi ne götürdü?

İnternet henüz koza halindeyken bile bir antagonizmalar, uzlaşmaz çatışmalar alanı olduğunu göstermişti: İnternet adı verilen ağ üzerinde hem müthiş bir kontrol ve gözetim hem de müthiş bir anonimlik ve özgürleşme yaşanabileceğini, aynı ağı birbirine tamamen ters amaçlar için kullanabileceğimizi… Ama bunu, yollar, demiryolları, rotatifler, telgraflar için de söylemek mümkün. İnanmıyorsanız göçebelere, Paris komüncülerine, “serserilere” ve Ekim devrimcilerine sorun…

İletişim ve hareketlilik, hem savaşa, kitlesel kontrole hem de barışa, kitlesel başkaldırıya hizmet eder, aynı zamanda onlarla ticaret de yapabilir ve birilerini sömürebilirsiniz… İşte size internetin özeti!

İnternet biz fani bireylere, eylemcilere, başkaldıranlara, sanatçılara, bilim insanlarına ve oluşturduğumuz topluluklara yeni güçler sağladı: “Çok hızlı bir şekilde bir araya gelip dağılabilme; gayrimerkezi bir örgütlenmeyle öngörülemez davranışlarda bulunabilme; iç ve dış iletişimi önlenemez bir şekilde sürdürebilme; yerel eylemlerine küresel iletişim kanallarını kullanarak destek yaratabilme; küresel iletişim yetenekleriyle dünya kamuoyunu etkileyebilme ve iktidarlar üzerinde görülmemiş bir baskı yaratabilme; her şeyden önemlisi, baskının koşulu olan görünmezlik duvarlarını yıkarak ülkeleri dünyaya şeffaflaştırabilme…” (Ö. Uçkan & C. Ertem, WikiLeaks: Yeni dünya düzenine hoşgeldiniz, Etkileşim, 2011, sf. 18) Çünkü internet sadece bir iletişim alanı ve bir medya değil, aynı zamanda etkileşim imkanlarıyla bir örgütlenme alanı da.

Peki internet iktidar odaklarına, devletlere, çok uluslu şirketlere, askeri-endüstriyel komplekslere ne sağladı? Bu soruyu, WikiLeaks kurucusu Julian Assange’ın, Jacob Appelbaum, Andy Müller-Maguhn ve Jérémie Zimmermann’la birlikte yazdığı “Şifreci Punk’lar: Özgürlük ve İnternetin Geleceği” kitabının girişinden bir alıntıyla vereyim (K. Deniz Öğüt çevirisiyle, http://goo.gl/gx90s): “Dünya ulusötesi bir distopyaya doğru kaymıyor, koşar adım ilerliyor. Bu gelişme ulusal güvenlik çevreleri dışında gereğince algılanmadı. Ketumiyet, karmaşıklık ve ölçek yoluyla gizlendi. Özgürleşme yolundaki önemli aracımız İnternet, şimdiye dek gördüğümüz en tehlikeli totaliterlik kolaylaştırıcısına dönüştürüldü. İnternet insan uygarlığına bir tehdittir. (…) Kendi gidiş yoluna bırakılacak olursa, birkaç yıl içinde, küresel uygarlık postmodern bir gözetim distopyası olacak; en üst düzeyde beceri sahibi bireyler dışındakilerin ondan kaçması mümkün olmayacak. Aslına bakılırsa halihazırda bu durumu yaşıyor olabiliriz.”

Yani internet bize ne kadar özgürlük ve özgürleşme imkanı tanıdıysa, iktidar odaklarına da o kadar kontrol, gözetim, izleme, dinleme, fişleme, sansür, bastırma gücü verdi. İstisnasız herkesin internetteki her adımı izleniyor ve kalıcı olarak depolanıp gelişmiş arama ve örüntü kurma algoritmalarıyla sürekli didikleniyor. Hedefli takip, “herkesi takip et, ne olur ne olmaz”a dönüştü! Küresel güvenlik, gözetim ve casusluk endüstrisi 10 milyon doları bastıran devlete veya şirkete çok geniş kitleleri gözetleme ve bilgilerini depolama imkanını satıyor. Küresel polis devletine hoş geldiniz!

Ama aynı internet, bize bu devasa kontrol ve gözetim ağından sıyrılma imkanı da veriyor. Bugün internet sansürüne kısa devre yaptırmayı nasıl öğrendiysek, bu sıkı ağın deliklerinde kayıp kaçmayı da öğreneceğiz: Güçlü şifreleme algoritmaları, anonimleştirme, paylaşım ve katılım teknolojileriyle, iktidarların halklara karşı yürüttükleri siber savaşa asimetrik bir şekilde cevap veren siber gerilla taktikleriyle donanan ve önlenemez bir şekilde örgütlenerek iktidar mekanlarını kuşatıp işgal eden yeni halk hareketlerine hoş geldiniz!

Ne de olsa internet artık sokağın bir parçası, daha doğrusu küresel sokağımız… Ve sokak antagonizmaların birlikte yaşadığı kamusal alandır.

Kaynak: http://evrensel.net/news.php?id=46163# Erişim: 13 Ocak 2013


2011 General Elections in Social Media: Quantitative-Qualitative Interface Analysis

Ocak 12, 2013

Günseli Bayraktutan**- Mutlu Binark***-Tuğrul Çomu****-Burak Doğu*****- Gözde İslamoğlu******-Aslı Telli Aydemir*******

Abstract

This study is the part covering the development and evaluation of quantitative and qualitative research methods for the interface examination of the project titled “Use of Facebook and Twitter by Political Parties and Leaders in 2011 General Elections in Turkey” and supported by the Scientific and Technological Research Council of Turkey during the period of November 2011- November 2012. In the research project, the use of Facebook and Twitter by political parties and their leaders during the 2011 general elections is examined based on the hypothesis that Web 2.0 contributes to the development of citizenship culture on the basis of democratic participation.  In this study, the relation between the messages of political parties and/or their leaders and the e-discussion amongst electors/citizens on social media interface is examined and to this end, the research team has developed a technical scheme for the qualitative and quantitative content analysis in order to analyse the official accounts of political parties and leaders on Facebook and Twitter. In this communiqué, research methods and techniques for the interface examination through qualitative-quantitative content analysis of social media (Facebook and Internet) will be discussed based on the theoretical framework of the project mentioned above. First the discussion on “How to conduct qualitative and quantitative content analysis on Facebook and Twitter” and the formation process of coding form to be used for this research will be presented. Then, some examples from Facebook walls and tweets on Twitter accounts that are used by political parties and their leaders and where coding form is applied will be shared and the process of creating database will be communicated. Finally, the efforts to develop research techniques and tools to examine the use of social media within the scope of the studies on political communication and new media will be discussed and evaluated. It is thought that this discussion will contribute to the field researches on interface within the scope of new media studies. 

Key words: New media, social media, Facebook, Twitter, political communication, qualitative and quantitative content analysis, research method and techniques

 To see: Bayraktutan, G. Binark, M. Çomu, T. vd.Sosyal Medyada 2011 Genel Seçimleri: Nicel -Nitel Arayüzey İncelemesi”, Selçuk İletişim Dergisi,  7(3) 5-29 (2012)