XVII.TÜRKİYE’DE İNTERNET KONFERANSI PROGRAMI BELLİ OLDU….

Ekim 28, 2012

XVII. Türkiye’de İnternet Konferansı

7-9 Kasım 2012

Anadolu Üniversitesi
İletişim Bilimleri Fakültesi
Yunus Emre Kampusu, Eskişehir

Türkiye’de Internet ile ilgili grupları biraraya getirerek İnternet’i tüm boyutlarıyla tanıtmak, gelistirmek, tartışmak, İnternet teknolojileri aracılığı ile toplumsal verimliliği artırmak ve toplumun dikkatini olabildiğince bu yöne çekmek amaçlarıyla, 1995’den beri her yıl yapılan, ulusal boyutta bir konferans düzenlenmistir. Konferansa bildiri sunma, eğitim semineri verme ve tartışma grubu/açık oturum düzenleme şeklinde aktif katılım davet edilmektedir. Konferans kayıt olan dinleyicilere açıktır ve ücretsizdir. Bu yıl “ “Mobil Yaşam”, “Sosyal Ağlar”, “Yeni Medya”, “Fikri Haklar”, Mahremiyet, “İnternet ve Demokrasi”, “İnternet Yasakları”, “Fatih Projesi”, “Medya/Bilgi Okuryazarlığı” konuları öne çıkacaktır. Türkiye İnternetinin temel ve güncel konularını kapsayan panel ve oturumlar yapılacaktır. İnternet Başarı öykülerini anlatan oturumlar da planlanmaktadır. Bilgi Toplumu, İnternet ve Güncel sorunların tartışılacağı oturumlar ve geniş toplum kesimlerine hitab edecek seminerler planlanmaktadır.

Program için bakınız:

http://inet-tr.org.tr/inetconf17/cerceve.html

Kayıt formu için:

http://inet-tr.anadolu.edu.tr/iletisim.html


ECREA 2012 ve SOSYAL MEDYA OLGUSU…

Ekim 28, 2012

İstanbul’da devam eden İletişim Konferansı’nda sosyal medya tartışıldı. Konuşmacıların üzerinde ortaklaştığı tespit ise sosyal medyanın geleceğin haber mecrası olduğu…

“Sosyal Medya ve Küresel Sesler” temasıyla sosyal medyayı ve etkilerini geniş çaplı ele almayı amaçlayan Avrupa İletişim Konferansı (ECREA 2012), Avrupa İletişim Araştırmaları Derneği ve İletişim Araştırmaları Derneği iş birliğiyle Türkiye’de gerçekleştiriliyor.

Dünyaca ünlü iletişim profesörlerinin açılış konuşmasını yaptığı konferansta iletişimin sosyal medyaya taşınması ve ülkesel sınırların yerini küresel seslerin alması akademik bir perspektifle ele alınıyor.

ECREA 2012’nin katılımcıları; İngiltere’deki Oxford Üniversitesi ve London School of Economics, Kanada’daki McGill Üniversitesi, ABD’deki Columbia Üniversitesi, Almanya’daki Freie Berlin Üniversitesi gibi sosyal bilimler alanında önde gelen üniversitelerde görev yapıyorlar ve kitapları dünyada iletişimin önemli kaynakları olarak kabul görüyor.

4. Avrupa İletişim Konferansı’nın ilk gün konuşmacıları İtalya’daki Avrupa Üniversitesi’nden demokrasi üzerine bilimsel çalışmalarıyla tanınan Donatella Della Porta, yurttaş medyası ve alternatif medya kavramlarının oluşmasında ve yaygınlaşmasında önemli katkısı bulunan Kolombiyalı Clemencia Rodriguez ‘di.

“E-Demokrasi? İletişim ajanı olarak sosyal hareketler“ başlıklı sunumunda “Sosyal hareketler, demokratik kamusal alanın merkezi aktörleridir. İletişim, her ikisi için de kimliklerinin inşasında ve iddialarını ifade etmede merkezi bir rol oynar. Bu nedenle iletişim teknolojisindeki değişikliklerden etkilenmişlerdir. Siyasi fırsatlar gibi medyatik fırsatların da sosyal hareketin örgütsel biçimi, eylem stratejileri ve çerçeveleme üzerinde etkisi vardır.  Aynı zamanda sosyal hareketler kendi iddialarını medyatik gündeme tanıtmak dışında güç yapılarını değiştirmek içinde mücadele vermektedir” diyen Donatella Della Porta, konuşmasında “Eski işçi hareketi bugün yerini yeni sosyal harekete bıraktı” vurgusuyla dikkat çekti.

Oklahoma Üniversitesi Profesörü Rodriguez da, “Sosyal hareketlerin medya teknolojilerini kullanmasına en çarpıcı örneklerden biri, Lübnanlı bloggerların 2006 yılında yaşadıklarını aktardıkları ve kendi medyalarını yarattıkları dönemdir. Mevcut medya sistemi hakkında üniversitelerde, kafelerde yapılan konuşmalar şiddete maruz kalanların, başkaldıranların kendi medyalarını yaratmasına neden oldu“ dedi.

Bunun ilk örneklerinin 1994’te Güney Meksika’daki Zapatista Hareketi ile başladığını söyleyen Rodriguez, “O zamandan beri, kolektiflerin ve bireylerin kullanımına uygun, seslerini duyurmalarını veya alternatif kimliklerini ifade etmelerini sağlayacak, artan sayıda medya teknolojileri sahip bir dünya sahnesinde şahit olduk. Zapatista medyasından son Arap Baharına kadar, dünyanın her köşesinde insanlar medya teknolojilerini devralarak, melezleştirerek, geri dönüştürerek ve adapte ederek dünyayı kendi istedikleri şartlarda adlandırdılar. Bu yeniçağ, iletişim ve medya alanındaki akademisyenlere ve araştırmacılara bir dizi yeni sorun oluşturmaktadır” diye konuştu.

Rodríguez, Meksika, Lübnan ve Kolombiya’dan örnekler kullanarak yaptığı konuşmasında dört zorluğa ve genç bilginlerin bu durumu geliştirmek için kullandığı araştırma stratejilerine dikkat çekti.

Konferansın ikinci gününde konuşmacılar, Ljubliana Üniversitesi’nden Slavko Splichal ve İngiltere’de Westminster Üniversitesinde Hint Medya merkezi yöneticisi, Daya Thussu’dı.

Splichal, konuşmasında 1990 yılından sonraki verilere göre bilimsel yazılarda, ‘halk’ ve ‘kamusallık’ gibi geleneksel ve kritik kavramların, ‘kamusal alan’ kavramı tarafından gölgeye düşürüldüğüne dikkat çekti.

Orijinal kavramların üzerindeki kavramsal değişikliklerin üç aşaması olduğunu belirten Splichal “Bunlar; (1) kamusallığın “araçsal” baskın akışının yeniden kavramlandırılması, (2) kamudaki tutulmanın tarihsel ve kuramsal nedenleri (3) daha önce “pazar yeri” olarak yapılan metaforun bugün “kamusal alanın pazarlaşması” olarak dönüşmesi. Kantianizmin kamusallık özdeyişi araçsal tanıtım tarafından değiştirildi. Bu yolu takip ederek, ‘kamu’ kamunun fikirleri tarafından şekillenen bir kavramsal tutulma haline bürünmüştür. Sonuç olarak kamusal alanın pazarlaşması ve sosyal entegrasyon bireylerin pazara kişisel sadakatleriyle ilişkilendirilmektedir. Bu da kamusal alan kavramını yumuşatmakta ve liberalleşmenin ilk aşamalarına ve sakinleşmeye yönlendirme yapmaktadır.” dedi.

Westminster Üniversitesi Profesörü Daya Thussu da şu tespitlerde bulundu:

“Uluslararası medya ve bu konuya dayalı çalışmalar, bu değişim sürecinde giderek artan mobil ve küresel ağ iletişim alt yapısı tarafından uzantılı duruma getirilmiştir. Çok sesli, çok yönlü ve çok katmanlı medya akışları, medya hakkında birçok gereksiz geleneksel düşünme yolları belirlemiştir. Dünyada en hızlı büyüyen akademik alanlardan biri ve hızla küreselleşen bir konu olmasına rağmen ‘medya’ yine de ABD hakimiyetindeki bir epistemolojik ve pedagojik çerçevede kalmıştır.”

Daya Thussu, medya çalışmalarının akademik alan olarak nasıl bir evrimden geçtiği üzerine kısaca tarihsel bilgi verdikten sonra, “geride kalanların yükselişi”nin gerekliliği üzerine özellikle Çin ve Hindistan küresel iletişim ve medya konuşmalarındaki epistemolojik sınırlamalarını eleştirdi.

Daya Thussu, “En hızlı büyüyen ekonomilerin bazılarının bulunduğu ve dünyanın en kalabalık bölgesi olan Asya’daki iletişimdeki ve medyadaki dönüşümün ‘küresel’ medya ve çalışmalarında derin bir etkisi vardır” dedi.

Kaynak: http://www.medyatava.com/haber.asp?id=97906 Erişim: 28 Ekim 2012


Brüksel, 10 Ekim 2012 SEC (2012) 336 KOMİSYON TARAFINDAN AVRUPA PARLAMENTOSU’NA VE KONSEY’E SUNULAN BİLDİRİM Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar 2012-2013 {COM(2012) 600}ekindeki KOMİSYON ÇALIŞMA DOKÜMANI TÜRKİYE 2012 YILI İLERLEME RAPORU

Ekim 21, 2012

İfade özgürlüğü konusunda, bazı gazeteciler aşırı uzun süren tutuklu yargılanmanın ardından serbest bırakılmıştır. Üçüncü Yargı Reformu Paketi, yazılı eserlere yayımlanmadan önce el konulmasını yasaklamaktadır. Cezai soruşturmalar konusunda medyaya yönelik kısıtlamalar azaltılmıştır. Ermeni meselesi veya ordunun rolü gibi hassas addedilen birçok konu açıkça tartışılmaya ve muhalif görüşler düzenli olarak açıklanmaya devam etmektedir. Ancak, yapılan reformlar ifade özgürlüğü alanında belirgin bir ilerleme sağlanması açısından yeterli olmamıştır. İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişe kaynağı olmuş, basın özgürlüğü uygulamada kısıtlanmaya devam etmiştir. Gazetecilerin, basın çalışanlarının ve dağıtıcıların hapsedilmelerine ilişkin eğilimdeki yükselme bu endişeleri artırmıştır 8. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Türkiye’de ifade özgürlüğünün ihlal edilmesine ilişkin olarak çok sayıda başvuru yapılmıştır.

Kürt meselesi hakkında yazan ve çalışan yazar, akademisyen, gazeteci, bilim adamı ve araştırmacılara karşı çok sayıda dava açılmıştır. Bazı sol görüşlü ve Kürt gazeteciler, terörizm propagandası yapmaktan tutuklanmıştır, diğerleri de cezaevlerindedir (Bkz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki durum). Birçoğu terörizmle ilgili iddialardan dolayı, 2.800’den fazla öğrenci gözaltına alınmıştır. Örgütlü suçlar ve terörizme yönelik yasal çerçeve hâlâ net değildir ve istismar edilmeye açık, çok sayıda iddianame ve mahkûmiyete neden olan tanımlar içermektedir. Ayrıca, bu konuda savcılar ve mahkemelerin yorumu tutarsız olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumlu değildir. Türkiye’nin, şiddete tahrik ile şiddet içermeyen fikirlerin ifadesi arasında net bir ayrım yapması için Türk Ceza Kanununda ve terörle mücadele mevzuatında değişiklik yapması gerekmektedir.

Terörle Mücadele Kanununun 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 220 ve 314. maddelerinin birleştirilerek uygulanması istismara sebep olmaktadır; kısacası, bir makale yazmak veya bir konuşma yapmak, dava açılmasına ve terör örgütü üyeliği ya da liderliği suçlamasıyla uzun süreli hapis cezasına sebep olabilmektedir. Üst düzey Hükümet ve kamu görevlileri ile ordu defalarca alenen basına yüklenmekte ve davalar açmaktadır. Hükümeti açıkça eleştiren makaleler kaleme almalarını müteakip, gazetecilerin işten çıkarıldığı birkaç olay yaşanmıştır. Bütün bunlar, çıkarları düşünce ve bilginin serbestçe yayılmasının ötesine geçen işlerle uğraşan sanayi gruplarının medyada yoğunlaşmasıyla bir araya geldiğinde, Türkiye’deki ifade özgürlüğü üzerinde olumsuz etki yaratmakta ve uygulamada ifade özgürlüğünü sınırlandırmakta olup, bu durum otosansürü Türk medyasında yaygın bir olgu haline getirmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesine dayanarak açılan dava sayısı az olmasına rağmen, 301. madde hakkında iki AİHM kararı hâlâ uygulanmamıştır.

İnternet sitelerinin orantısız kapsam ve süreyle yasaklanması devam etmiştir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), yasaklanan internet siteleri ile ilgili olarak, Mayıs 2009’dan bu yana bir istatistik yayımlamamıştır. YouTube video paylaşım sitesi ve diğer internet portalleri aleyhine açılan davalar da devam etmektedir. İfade özgürlüğünü sınırlayan ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtlayan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un revize edilmesi gerekmektedir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun internette filtreleme sisteminin isteğe bağlı olmasını getiren kararı yürürlüğe girmiştir. Bu konuda, kamu otoritelerinin müdahalesi olmadan bilgi ve fikirleri alma ve iletme hakkına ilişkin olarak Avrupa standartları ile uyumlu bir uygulama yapılması önemlidir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), özellikle batıl inançlara özendirilmesi, genel ahlak ve ulusal değerlerin bozulması, ailenin korunması, müstehcenliğin özendirilmesi ve terörizmin övülmesi gibi konular televizyon kanallarına uyarıda bulunmuş ve para cezası uygulamıştır.

Sonuç olarak, ifade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişelere sebep olmaktadır ve basın özgürlüğü uygulamada daha da kısıtlanmıştır. Özellikle örgütlü suçlar ve terörizmle ilgili yasal çerçeve ve bunun mahkemelerce yorumu istismara neden olmaktadır. Devlet yetkilileri tarafından medyaya yapılan baskı ve eleştirel gazetecilerin işten çıkarılmasıyla birlikte bu durum, otosansürün yaygınlaşmasına neden olmuştur. İnternet sitelerinin sıklıkla yasaklanması ciddi bir endişe kaynağı olmaktadır ve internet hakkındaki kanunun revize edilmesi gerekmektedir.

4.10. Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya

Elektronik haberleşme ile bilgi ve iletişim teknolojileri konularında bazı ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, özellikle pazar erişimi ve ara bağlantı, perakende tarife düzenlemesi, spektrum yönetimi ve evrensel hizmet yükümlülükleri ile ilgili hükümler olmak üzere mevzuatın AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi için daha fazla çaba harcanması gerekmektedir. Piyasadaki rekabetin ve şeffaflığın iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler ve rekabetçi korunma tedbirlerinin uygulanmasında iyi düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu (BTK), üçüncü tur piyasa analizini başlatmıştır. İnternet servis sağlayıcılarının hizmet kalitelerini iyileştirmek için Şubat 2012’de bir tebliğ yayımlanmıştır. Sabit numara taşınabilirliği ve toptan hat kiralama 2012 yılının başlarında işler hale gelmiştir. Tarifelerin yeniden dengelenmesi ileri seviyededir. Ulusal dolaşımın sağlanması ve sanal mobil ağ operatörlerine erişim hakkı verilmesi konularında ilerleme kaydedilmiştir. Geniş bant kablosuz erişim hizmeti operatörlerinin yetkilendirilmesi ile ilgili uygulama yönetmeliği kabul edilmiştir. Yeni nesil erişim şebekelerinin düzenlenmesi ile ilgili olarak, BTK, Ekim 2011’den itibaren fiberi, önümüzdeki beş yıllık dönemde veya fiber bağlantılı aboneliklerin yüzdesi tüm sabit geniş bant aboneliklerinin %25’ine ulaşıncaya kadar fiberi, piyasa analizinin kapsamı dışında bırakmıştır. Yerleşik işletmecinin referans teklifi, BTK tarafından kabul edildiği şekliyle, tesis paylaşımının şartlarını ve koşullarını içermekte olup, yerleşik işletmeci ayrımcı olmayan bir temelde kendi fiber ağı üzerinden veri akışı ve toptan hizmet sunmayı taahhüt etmiştir. Aynı zamanda, BTK’nın faaliyetlerinin finanse edilmesi içinişletmecilerden toplanan ücretler, giderleriyle karşılaştırıldığında orantısız bir biçimde yüksek olup, arta kalan fonlar düzenleyici faaliyetlerin maliyetlerini karşılamanın dışındaki diğer amaçlara yönlendirilmektedir.

Yurt içinde birbirleriyle rekabet halinde üç adet mobil telefon operatörü bulunmakta iken, sabit telefon ve sabit geniş bant sektörlerine, yerleşik işletmeci hâkim olmaya devam etmektedir. Sabit geniş bant penetrasyonunun nüfusa oranı az bir artış gösterirken (2011 sonunda %10,7’ye ulaşmıştır), mobil geniş bant penetrasyon oranı önemli ölçüde artmıştır (%6,7’ye ulaşmıştır). Mobil hizmetler için uygulanan iletişim vergileri, sabit telefonlar için uygulanan vergiler ile karşılaştırıldığında yüksek olmaya devam etmektedir. Operatörler ayrıca, mobil/kablosuz ağ kurmak için geçiş hakkı elde etme konusunda zorluklar yaşamaktadır.

Bilgi toplumu hizmetlerinde ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye, şartlı erişime dayanan hizmetlerin yasal olarak korunması ile ilgili Avrupa Konseyi Sözleşmesini imzalamamıştır. “Elektronik İmza Kanunu” ve AB direktifi arasındaki farklılıklar uyumlaştırılmayı beklemektedir. Verilerin korunması ve e-ticaret ile ilgili kanun tasarıları hâlâ beklemektedir. İnternet içeriği ve hizmet sunucuları ile ilgili kanun, ifade özgürlüğünü koruyacak şekilde uluslararası standartlar ile uyumlaştırılmalıdır. Kasım 2011’den itibaren, BTK, internet hizmet sunucularından müşterilerine, talepleri üzerine, ücretsiz bir internet filtreleme hizmeti (çocuk ve aile profilleri olan) sunmaları yükümlülüğünü getirmiştir.

Görsel işitsel politika konusunda iyi düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Görsel işitsel medya hizmetleri direktifi ile uyum sağlanmasını amaçlayan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 2011’de yürürlüğe girmesinin ardından, bir takım yönetmelikler kabul edilmiştir. Ancak, “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun”, yargı yetkisi konusunda düzenleme getirmemiştir. RTÜK hâlâ yabancı yayıncıları düzenleme hakkını elinde tutmakta olup, Avrupa eserleri tanımıyla uyum sağlanmamıştır. Radyo frekansları ve TV kanallarına yönelik frekans planlama çalışmaları devam etmiştir. Dijital televizyon mültipleks kapasitesi frekans ihalesinin Mart 2013’de sonuçlanması hedeflenmektedir. Analog yayınların kapanış tarihi Mart 2015’tir. Dijital yayına geçiş tarihi Haziran 2015 olarak planlanmaktadır.

Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayın yapan, özel yayıncılar, içerik, zaman kısıtlamaları veya altyazı/ardıl çeviri gereklilikleri ile ilgili kısıtlamalar olmaksızın yayınlarına devam etmişlerdir. Türkçe dışındaki dillerde yayın yapan yayıncıların sayısı 25’e yükselmiştir. Kullanılan diller Kürtçe ve Arapçadır. Ticari kaygılar, teknik zorluklar ve insan kaynağı eksikliği, ulusal yayınların önündeki başlıca engellerdir. RTÜK, kararlarının şeffaflığını sağlamak için, bu kararları kamuoyuna açıklamaktadır.

Küçüklerin korunmasına ve ticari iletişime ilişkin kuralları ihlal eden yayıncılara yönelik yaptırımlar getirilmiştir. RTÜK’ün bazı kararları, başta müstehcenlik, ailenin korunması ile ulusal ve ahlaki değerlerin korunmasına ilişkin yasal hükümler olmak üzere, bazı yasal hükümlerin geniş bir biçimde yorumlandığı konusunda endişe uyandırmaya devam etmektedir

(Bkz. İfade özgürlüğü bölümü).

Bilgi toplumu ve medya alanında ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, başta yetkilendirme ve pazar erişimi ile ilgili olmak üzere, elektronik haberleşme konusundaki AB çerçevesine uyum sınırlı kalmaktadır. Bilgi toplumu hizmetleri ile ilgili mevzuatın daha fazla uyumlaştırılması için çabaların sürdürülmesi gerekmektedir. İnternet içeriğine ilişkin ifade özgürlüğünü kısıtlayabilecek hükümler ile yayıncılara yönelik yaptırımlar başta olmak üzere, bazı yasal hükümlerin çok geniş biçimde yorumlanması endişe uyandırmaktadır. Bu alanda yapılan hazırlıklar kısmen ileri düzeydedir.


Türkiye’deki İnternet kullanan çocukları İnternet ortamında nasıl güvenli tutabileceğimiz konusunda yeni tavsiyeler

Ekim 17, 2012

Basın bülteni 16.10.2012

EU Kids Online III, Avrupa Çevrimiçi Çocuklar Projesi III, ODTÜ

Türkiye’deki İnternet kullanan çocukları İnternet ortamında nasıl güvenli tutabileceğimiz konusunda yeni tavsiyeler

Çocukların İnternet güvenliği konusunda hap bir çözüm yok

Bu hafta Avrupa Komisyonu çocuklar için daha iyi bir İnternet nasıl oluşturulabilir konusunda Avrupa’daki ilgili paydaşlar ile görüşecek. Avrupa Çevrimiçi Çocuklar projesi araştırmacıları tarafından hazırlanan “Ulusal Görüşler (Perspectives)isimli yeni raporda uluslararası farklılıklara dikkat çekilmekte ve Türkiye için de özel tavsiyeler sunulmaktadır.  Türkiye için verilen önde gelen tavsiyeler ebeveynlerin ve özellikle annelerin İnternet kullanıcısı yapılıp, riskler konusunda bilgilendirilmesi/bilinçlendirilmesi ve çocukların İnternet risklerinden kendilerini nasıl koruyabilecekleri ile ilgili bilgilendirme çalışmalarının artırılması şeklinde ortaya konulmuştur

Türkiye Avrupa’daki diğer ülkeler arasında “Düşük kullanım, Biraz risk” grubundadır. Türkiye’de çocukların büyük çoğunluğu internet kullanırken, %36’sı günde 1 saatten fazla internet kullanmakta, %52’si internet’e evden bağlanırken, bir o kadarı da İnternet kafelerden İnternet’e erişim sağlamaktadır. Türkiye’deki çocuklar İnternet kullanım becerileri konusunda Avrupa’nın en gerisinde gelmektedir. Aileler yine İnternet kullanımı açısından Avrupa’nın en gerisindedir. Özellikle kadınların kullanım oranı %24 olup, Avrupa’daki kadınların kullanım oranının %82 olduğu düşünüldüğünde büyük bir farklılık olduğu göze çarpmaktadır. Türkiye’deki çocukların İnternet üzerinden risk durumlarıyla karşılaşma oranı düşük olsa da bu onların İnterneti az kullanıyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Bulgulara göre Türkiye’deki aileler, Avrupa’dakilere göre çocuklarına İnternet’te yaşadıkları sorunlarla ilgili çok daha az seviyede yardım edebilmektedirler. Ayrıca, ev dışında İnternet kullanımının yüksek olması da bu desteği zorlaştırmaktadır.   Bu sonuçlar ışığında araştırmacılar şu tavsiyelerde bulunmaktadırlar;

 1.    Çocuklar İnternet riskleri konusunda pek çok kanal üzerinden bilinçlendirilmeli 2.    Çocukların bilinçli İnternet kullanımı için ev, okul ve ev dışı ortamlarda destek ve eğitim alabilecekleri bir sistem olmalı 3.    Ailelere teknik bilgi vermek kısa vadede zor olsa da, en azından internet’teki risklerin farkına varmalarını sağlayıcı destek yapıları oluşturulmalı 4.    Fatih projesinde dağıtılan tabletlere güvenli internet kullanımına yönelik içerikler ve etkileşimli programlar eklenmeli 5.    Türkiye Avrupa’daki farkındalık oluşturma kurumlarına katılarak, farkındalık merkezleri kurmalı ve ihtiyaç duyulan alanlarda bilinçlendirici eğitim ve seminer gibi programlar yürütülmeli, 6.    Bireylerin İnternet üzerinde yaşadıkları sorunlarla başa çıkabilmeleri için destek kanalları kurulmalıdır.

Yasaklama değil, bilinçlendirme gerekiyor!

EU Kids Online projesi tarafından yayınlanan rapora göre, sosyal ağ üyeliği 13 yaş sınırı gerektirirken, Türkiye’deki 13 yaş altı çocukların yarısından fazlası Facebook kullanmaktadır. Ayrıca, çocuklar Avrupa ortalamasından daha fazla şekilde özel bilgilerini (cep telefonu, ev adresi) herkesle paylaşmakta, İnternet kullanım becerileri açısından Avrupanın en düşük seviyesinde iken %85’e yakını bilgisayar konusunda çok şey bildiklerini iddia etmekte, annelerin %75’inden fazlası internet kullanmadıkları halde çocuklarına yeterince yardımcı olabildiklerini düşünmektedirler.  Burada hem çocuk hem de ailenin İnternet kullanımı konusunda kendilerine sahip oldukları bilgilerin ötesinde güvendikleri görülmektedir. Bu aşamada sadece güvenli olmayan İnternet sitelerinin yasaklanması yöntemi gelebilecek bir çok internet riskinin önüne geçmekten uzaktır. Bu nedenle hem çocuk hem de aile için bilinçlendirme çalışmalarının yapılması daha büyük bir önem arz etmektedir.

EU Kids Online projesi Türkiye koordinatörü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) Prof.Dr. Kürşat Çağıltay konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları belirtti:

Günümüzde, İnternet ile sosyalleşmenin ve iletişimin doğası değişmektedir. Sokakta çocuklarımızın karşı karşıya olduğu riskler de tamamen ortadan kaldırılamıyor ama o risklerle nasıl başa çıkacağını öğrenen çocuklar güvenle dışarıda gezebiliyor. Avrupa ülkelerinde çocukların daha bilinçli ve etkin İnternet kullanımı için neler yapılabileceği konusunda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’de ise bu yöndeki çalışmalar devlet eli ile İnternet sitelerine ulaşımın kısıtlanması ya da içeriği nasıl oluşturulduğu bilinmeyen Güvenli İnternet paketi yaklaşımının ötesine maalesef geçememektedir.

Türkiye: Düşük Kullanım / Biraz Risk

Raporda genel olarak yüksek kullanımı olan çocukların daha fazla riskle karşılaştığı sonucu çıkmaktadır. İnternet riskleri ile karşılaşma oranlarının kullanımlarına olan oranına göre Türkiye’deki çocuklar düşük kullanım/biraz risk kategorisinde yer almaktadırlar. Bu durum, Türkiye’deki çocukların kullanım oranına göre daha fazla riskle karşılaştıklarını ve yine çocukların İnternet kullanım bilgi ve becerilerinin az olması nedeniyle İnternet üzerinde riskler doğuracak davranışlar sergilediklerini göstermektedir. Raporda İnternet’e dair pek çok risk unsuru belirtilmektedir. Bunlar, hem çocukların teknik olarak İnternet kullanım becerilerinden kaynaklanan hem de İnternet’teki sosyal çevrenin davranışlarından kaynaklanan (siber zorbalık, yabancılarla arkadaşlık etme, özel bilgilerini paylaşma gibi) risklerdir. Bu nedenle İnternet üzerinde yaşanabilecek sorunlara yönelik olarak pek çok açıdan çözüm geliştirilmesi gerekmektedir.

Projenin Avrupa genel koordinatörü, Londra Ekonomi Okulundan Dr Leslie Haddon raporun geneli hakkında yaptığı açıklamada 33 Avrupa ülkesinden çocukların İnternet kullanımı deneyimleri ile ilgili elde edilen bulguların karşılaştırılmalı olarak sunulduğunu ve ülkeler arasında gözlenen farklılıkların çocukların İnternet’teki güvenlikleri konusunda herkes için çalışan hap bir çözümün olmadığını göstermektedir demiştir.

Türkiye için de benzer durum geçerlidir. Sadece teknik anlamda kısıtlamalar kişileri korumaktan çok, yararlı bilgi erişimini de engelleyecektir. Fatih projesi gibi büyük bir İnternet ağ yapısının kurulduğu bu günlerde, politika  geliştiricilerin okul İnternet ağlarında kısıtlama yapmak yerine, çocukların İnternet’i nasıl daha güvenli ve kendilerine daha faydalı şekilde kullanabilecekleri konusunda çalışma yapmaları önerilmektedir.

Eski tavsiyeler güncelliğini yitirmekte

İnternet güveliği ile ilgili çalışmaların ilk aşamalarında ailelere bilgisayarı çocuğun odasında değil oturma odasında bulundurmaları tavsiye ediliyordu ancak şimdilerde bir çok çocuğun mobil cihazlarla İnternet’e erişebilmesinden dolayı, (çalışmanın yapıldığı 2010 yılında çocukların %14’ü mobil cihazlarla İnternete bağlandıklarını ifade etmişlerdir) önerilen tavsiyelerin de güncellenmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Rapordan Türkiye ile ilgili diğer bulgular

  • Çocukların %85’i Facebook kullanmaktadır
  • Çocukların %42’si Facebook hesabını herkese görünür şekilde ayarlamaktadır
  • Çocukların %9.6’sı İnternet üzerinden üzücü bir durumla karşılaştıklarını ifade etmiştir, bununla birlikte ailelerin %4.5’I çocuklarının bu tür durumla karşılaştığını ifade etmiştir. Burada ailelerin farkındalığının düşük olduğu görülmektedir
  • Çocukların %15’i zararlı bilgiler içeren web sitelerini ziyaret ettiklerini belirtmiştir
  • Türkiye’de babaların internet kullanımı %49 oranındayken annelerin kullanım oranı %24’tür

 

Ulusal Görüşler raporunun tamamı için, Avrupa Çevrimiçi Çocuklar projesinin Türkiye sayfasına bakınız.

http://eukidsonline.metu.edu.tr

Daha detaylı bilgi için Prof.Dr. Kürşat Çağıltay, ODTÜ,

kursat@metu.edu.tr


Avrupa Çevrimiçi Çocuklar Projesi (EU Kids Online), Ulusal Görüşler (National Perspectives) raporu dun yayınlandı…

Ekim 17, 2012

Avrupa Çevrimiçi Çocuklar Projesi (EU Kids Online), Ulusal Görüşler (National Perspectives) raporu dun yayınlandı.
http://eukidsonline.metu.edu.tr/file/PerspectivesReport.pdf

bu rapordan Turkiye bulgulari ile ilgili yayınladığımız Türkçe basın bülteni:
http://eukidsonline.metu.edu.tr/file/BasinBulteniEkim12.docx

Proje hakkinda detay bilgi icin:

http://eukidsonline.metu.edu.tr


İnet -tr’12 den….

Ekim 12, 2012

inet-tr’12  7-9 Kasım 2012 Yer: Anadolu Universitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

inet-tr’12  programdan parçalar : Mutfak’tan bir görüntü.
PANELLERDEN BAZILARI…

TÜRKİYE’DE 2011 GENEL SEÇİMLERİNDE SOSYAL MEDYA KULLANIMI: ÖRNEKLER ÜZERİNDEN BİR TARTIŞMA,
Günseli Bayraktutan, Mutlu Binark, Tugrul Çomu, Burak Dogu, Gözde İslamoglu, Aslı Telli Aydemir

YENİ MEDYADA ETİK SORUNLARI TARTIŞMAK
Mutlu Binark, Günseli Bayraktutan, Emek Kepenek, Ali Rıza Keleş

http://inet-tr.org.tr
http://inet-tr.anadolu.edu.tr
http://facebook.com/inettr17/
http://openconf.inet-tr.org.tr

Konferans herkese açık ve ücretsizdir.
Konferansa katılacak herkesin
http://inet-tr.anadolu.edu.tr/iletisim.html
adresinde kayıt olmasını rica ediyoruz.
——————————


doğru dürüst haber / bilgi sitelerini listeliyoruz (via chyzmyz – www.aaaaarg.org)

Ekim 12, 2012

DOĞRU DÜZGÜN HABER SİTELERİNİN LİSTESİ KOLEKTİF OLARAK HAZILANDI:

Adam Curtis Blog http://www.bbc.co.uk/blogs…

Alternative Radio http://www.alternativeradio.org/pages…

CorpWatch http://www.corpwatch.org/

David Harvey’s Reading Marx’s Capital http://davidharvey.org

DIW http://diw.de/sixcms…

Greek Left Review http://greekleftreview.wordpress.com

Haiti Liberte http://www.haiti-liberte.com/

Indian Punchline http://blogs.rediff.com/mkbhadr…

Irish Left Review http://www.irishleftreview.org

Jadaliyya Ezine http://www.jadaliyya.com

Japan Focus http://www.japanfocus.org/

LabourStart http://www.labourstart.org/

Lenin’s Tomb http://www.leninology.com/

New Left Project http://www.newleftproject.org/index…

Overland Literary Journal http://overland.org.au

Pambazuka http://www.pambazuka.org/

Progressive Geographies http://progressivegeographies.com

Richard D. Wolff http://www.rdwolff.com/article…

Thinking Africa http://thinkingafricarhodesuni…

Through Europe http://th-rough.eu

TomDispatch http://tomdispatch.com/

War in Context http://warincontext.org

Econbrowser http://www.econbrowser.com/

Joseph E. Stiglitz http://www.project-syndicate.org/rss…

Karl Whelan http://karlwhelan.com/blog

Paul Krugman http://krugman.blogs.nytimes.com/

Progressive Economics Forum http://www.progressive-economics.ca/ Yanis Varoufakis http://yanisvaroufakis.eu/

Counterpunch http://www.counterpunch.org/

Distance Implications http://distanceimplications.blogspot.com/ Middle East Report http://www.merip.org/rss.xml Znet http://www.zcommunications.org/znet

Bianet http://www.bianet.org/

Emek Dünyası http://www.emekdunyasi.net/

Evrensel http://evrensel.net/index.php

HaberSol http://haber.sol.org.tr/

BirGün http://www.birgun.net/

İstanbul Indymedia http://istanbul.indymedia.org/

Erkan’s Field Diary http://erkansaka.net/

Emrah Göker’in İstifhanesi http://istifhanem.com/

Yeni Medya https://yenimedya.wordpress.com/

Alternatif Bilişim Derneği http://www.alternatifbilisim.org/wiki… SansüreSansür http://sansuresansur.blogspot.com/ http://www.sansuresansur.org/ Bilgi Üni. İletişim Fakültesi Öğrencileri http://www.habervesaire.com/

bundan sonrası da karışık…

AlterNet http://www.alternet.org/ Ergin Yıldızoğlu http://globalpolitikultur.blogspot.com/ http://erginyildizoglu.blogspot.com/ Homo İnsurrectus http://homoinsurrectus.com/ İsmail Hakkı Polat http://ismailhpolat.com/ Başka Haber http://www.baskahaber.org/ Yeşil Gazete http://www.yesilgazete.org/ Bağımsız Kadın gazetesi http://www.kazete.com.tr/ Özgür Gündem http://www.ozgur-gundem.com/ Indymedia http://www.indymedia.org/ InterPress Service http://www.ips.org/ Union for Concewrned Scientist http://www.ucsusa.org/ Medialens http://www.medialens.org/ Agos http://www.agos.com.tr/

KÜLTÜREL ÇOĞULCU GÜNDEM İÇİN:

http://www.daplatform.com/Sendika.org http://www.sendika.org/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı http://www.tihv.org.tr/index… İnsan Hakları Derneği http://www.ihd.org.tr/ Mazlumder http://www.mazlumder.org.tr/ Göçder http://www.gocder.net/ Savaş Karşıtları http://www.savaskarsitlari.org/ LAMBDA http://www.lambdaistanbul.org/s… Amargi http://amargi.org.tr/ Adbusters http://www.adbusters.org/ Occupy OWS http://www.adbusters.org/campaig… http://directory.occupy.net/ http://occupytheory.org/http://occupystreams.org/ http://takethesquare.net/ Mediapart http://www.mediapart.fr EFF http://eff.org ACLU http://aclu.org OWNI http://owni.fr/ EDRI http://edri.org New Internationalist http://www.newint.org/ Açık Radyo http://acikradyo.com.tr/ Özgür Radyo http://www.ozgurradyo.com/ Reporters Without Borders http://en.rsf.org/ Democracy Now! http://www.democracynow.org Libcom http://www.libcom.org – Robert Fisk http://www.independent.co.uk/opinion… George Monbiot http://www.guardian.co.uk/profile… Center for Economic and Policy Research http://www.cepr.net/ Newsmap http://www.newsmap.jp/ Occupy the Future http://occupythefuture.org/ Alternatif Bilişim TV http://www.alternatifbilisim.tv/ Free Press http://www.freepress.net/ http://freepress.org/ Humane http://humane.net/ Information Clearing House http://www.informationclearinghouse.info/ Palestine Chronicle http://palestinechronicle.com/ Freedom of Press http://www.freedomofthepress.net/ Z Magazine http://www.zcommunications.org/zmag Alternative Radio http://www.alternativeradio.org/ Common Dreams https://www.commondreams.org/ Dave Lippman http://www.davelippman.com/ UnCommon Sense TV Media http://www.uncommonsensetv.org/ Multinational Monitor http://www.multinationalmonitor.org/ Draft Resistance http://www.draftresistance.org/ Refuse and Resist http://www.refuseandresist.org/ The Bloody Crossroads http://thebloodycrossroads.com/ Occupy Together http://occupytogether.org/ The Real News Network http://therealnews.com/ Renegade Economist http://www.renegadeeconomist.com/ New Economy Working Group http://neweconomyworkinggroup.org/ Nation of Change http://www.nationofchange.org/ Latin Bilgi http://www.latinbilgi.net/index… Nation Magazine http://www.thenation.com/ Salon http://www.salon.com/ Ragıp Duran http://apoletlimedya.blogspot.com/ Bir+Bir http://birdirbir.org/ The New Yorker http://www.newyorker.com/ The Atlantic http://www.theatlantic.com/ Truthdig http://www.truthdig.com London Progressive Journal http://londonprogressivejournal.com#alterhaber Rue89 http://www.rue89.com/ Dandelion Salad http://dandelionsalad.wordpress.com/ Boing Boing http://boingboing.net/ Torrent Freak https://torrentfreak.com/ Falkvinge on InfoPolicy http://falkvinge.net/ Ve elbette WikiLeaks’in kendisi … http://wikileaks.org/ Royal Society for the encouragement of Arts, Manufactures & Commerce http://www.thersa.org/ – Global Voices Online http://globalvoicesonline.org/ Citizen’s Eye http://www.citizenseye.com/ Citizen Journalism Africa http://www.citizenjournalismafrica.org/ (Burası ölmüş, Facebook’a taşınmışlar:http://www.facebook.com/pages…) Ground Report http://www.groundreport.com/ Center for Citizen Media blog http://citmedia.org/blog Oochoo News http://www.oochoo.com/ Global Editors Network http://www.globaleditorsnetwork.org/ en.Slow Media http://en.slow-media.net/ İnfoShop http://www.infoshop.org/ RadioSwap http://www.radioswap.net/ 000fff http://000fff.org/ The Occupied Wall Street Journal http://occupiedmedia.us/ Truthout http://truth-out.org Avaaz.org http://www.avaaz.org/ Avaaz haber sitesi https://secure.avaaz.org/en/avaaz_becomes_the_media/?slideshow


Kürtler, Muhalifler ve “Yeni” İletişim Teknolojileri

Ekim 8, 2012

Yazan: Burçe Çelik, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi

Dünyanın her yerinde “yeni” diye atfedilen, merkezsiz, akışkan ve kişiselleştirilebilir iletişim teknolojileri muhaliflerin elinde kendi söylemlerini üretmek üzere işlevselleştiriliyor. Bu, elbette demek değil ki, twitter, facebook, bloglar ya da bilgisayarlaşmış cep telefonları gibi teknolojiler olduğu sürece ifade özgürlüğü, demokrasi ve eşitlik sağlanabilecek. Çünkü aynı teknolojiler iktidarlar tarafından gözetleniyor, filtreleniyor ya da iktidarın söylemini yeniden üretmek için de kullanılıyor. Kaldı ki, direniş, demokratik hakların kazanılması ya da toplumsal eşitlik talebi veya oluşumu teknolojiler sayesinde değil, teknolojileri amaçları için kullanan insanlar sayesinde gelişir, oluşur. Böyle bakıldığında bu mobil ve dijital teknolojilerin getirdiği yenilik ya da değişim, sıradan kişilerin kitlesel ya da kamusal mesaj ve söylem üretebilir ve hızla bu mesajı yaygınlaştırabilir hale gelmeleri.

Başka bir deyişle, sosyal medya, interaktif iletişimi mümkün kılan internet teknolojisi ya da vücudumuzun ve gündelik hayat pratiklerimizin ayrılmaz parçası haline gelen cep telefonu teknolojilerine “yeni” olma sıfatı veren, tarihsel olarak en yeni olmaları ya da sıkça romantize edildiği gibi sonsuz ve sınırsız alternatif söylem üretebilme imkanları yaratmaları değil, sıradan mahremi kamusal ve çok kişinin ulaşabildiği kamusal haline getirebilme imkanı. Bu teknolojiler kimin kullanımında ise onların söylemlerine ve mücadelelerine eklemlenebilirler. Bu özellik de, söz konusu teknolojilerin akışkan nitelik kazanmasını sağlar; tıpkı bir sıvının içine girdiği kabın biçimine uyum sağlaması gibi teknolojiler de kullanıcıların arzu, istek, eğilim, ihtiyaç ve onların yaşadıkları toplumsal, ekonomik, kültürel ve fiziksek koşullara uyumlanabilirler.

Bu bağlamda bakıldığında, Türkiye’de muhaliflerin hem kendi söylemlerini üretmek üzere kullandıkları hem de aktivitelerinin ve mesajlarının gözetlendiği bir iletişim ortamı sunuyor, dijital iletişim teknolojileri. Türkiye muhalif gruplarından benim araştırma konusu ettiğim Kürt gençleri de, yaygın iletişim ortamlarında kendi kimlik temsillerinin kendi arzu ettikleri biçimde olamaması eksikliğini gerek twitter gruplarıyla, gerek online sözlüklerle, facebook gruplarıyla, e-dergiler ve cep telefonunun ürettiği hazneleme aygıtlarıyla telafi etmeye çabalıyor ve bu teknolojileri oldukça etkin kullanıyorlar. Niceliksel olarak nüfus ve dijital iletişim teknolojilerini kullanma oranlarına baktığımızda ortaya çıkmayan bu etkin kullanım örneği, niteliksel olarak Kürt gençlerinin örnekse cep telefonunu, interneti ve sosyal medyayı nasıl kültürel mücadelelerine eklemlediğine baktığımızda hemen ortaya çıkıyor.

Örneğin, 2000’li yılların başlarında kurulan Kürt 2.0 sosyal medya grubu kısa zamanda online bir cemaat oluşturmuş ve başat olarak mizah dilini ve kahkahanın ürettiği muhalefeti kendine şiar edinmiş bir söylem üretme mekanizması gibi çalışmaya başlamıştır. Bu grupların filtreleme ya da Ayyıldız gibi hacker gruplarının müdahaleleriyle yok edilmesinin hemen ardından yine aynı ya da benzer kişiler Kürt 2.0’ın sürümünü arttırarak, örneğin Kürt 2.1, Kürt 2.2 olarak aktivitelerini devam ettirebilmişlerdir. Bu grupları sadece Kürt 2.0, 2.1, 2.2 olarak değil aynı zamanda Tolaz, Ajans Amed gibi yine amatör kullanıcıların ürettikleri Kürt gençlerinin yeni bir söylem üretmek için tasarladıkları online kolektifleri de ekleyebiliriz. Tüm bunlarla ortaya çıkanın da, yeni bir kamusal alan ve kamusal kimlik hayali olduğunu söylemek mümkün olabilir. Bu kamusal alanda tartışılan, konu edilen ve hayali kurulan Kürt genç kimliğinin ne olduğuna baktığımızda da, kendine güvenli, sorunlarıyla hüzün ve melankoli ile değil mizahla yüzleşen ve bu sorunları kahkahanın kuvvetiyle temsil etmeye çalışan, doktrinel kimlik tasavvurlarının dışında bir iddia sunan, modern bir muhalefet etme biçimi üreten bir deneyim gibi görebilmek mümkün. En azından bu grupların iddiası budur. Haberi yapılmayanın haberini yapmak, lafı edilmeyenin lafını etmek, Kürtlerin medya temsillerinde sıkça gördüğümüz önyargıların, kanıksanmış dilin ve söylemin iç çelişkilerini ortaya çıkaran mizah üretmek ve kullanıcıların aynı zamanda mesaj üreticisi oldukları bu ortamda kolektif bir özgüven sağlamak, modern bir dil üreterek kendi temsillerini üretmek olduğunu söyleyebiliriz.

Öte yandan, bu denli kamusal söylem üretmekle ilişkilenmeyen ancak kullanıcıların kendi çevrelerinde başka bir dil deneyimi üretmeyi amaçlayan başka ilgi çekici örnekler de mevcut. 2011 yılında Diyarbakır ve İstanbul’da genç Kürt cep telefonu kullanıcılarıyla yaptığım araştırmada gözlemlediğim ve dünya literatüründe benzeri bulunmayan bu kolektif tekno-toplumsal deneyim, temel olarak ana dillerine yabancı olan ancak gurbetinde kaldıkları ana dillerini gündelik hayat teknolojisi olarak bedenlerinin bir parçası haline gelmiş cep telefonları ile pratik etmek ile örülüyordu. Yazılı bir dil olarak kurumsallaşmamış Zazaca konuşmayı arzu eden, annelerinin dilini gündelik hayat dilleri haline getirmeye çalışan bu gençler, kendi aralarındaki SMS iletilerini çokça vakit almasına ve tam olarak neyi nasıl yazacaklarını bilememelerine rağmen Zazaca yazmaya çalışıyorlar ve bunu da kendi kültürel kimliklerine sahip çıkma, sorumluluklarını yerine getirme deneyimi olarak anlatıyorlardı. Oysa dünya literatürü, SMS gibi kısa gündelik koordinasyon biçimlerinin temel olarak en hızlı ve ekonomik iletişim biçimi olduğu için kullanılageldiğini anlatır. Kürt gençlerinin elinde aynı teknoloji bambaşka bir anlama ve kültürel ve kültürel olduğu kadar da politik bir değere kavuşuyordu. Zazaca mesaj atmak zordu ama gerekliydi.

Tüm bunlar ışığında, dijital ve mobil iletişim teknolojilerinin diğer muhalifler gibi Kürtlerin özellikle Kürt gençlerinin elinde yeni bir modern muhalefet etme ve kültürel kimlik oluşturma mücadelesinin parçası olduğunu söylemek mümkün. Öte yandan bu mücadelenin gözetlendiğini, gerektiği anda suça delil oluşturabildiğini, dolayısıyla iktidar alanının dışında kalamadığını da eklemek gerekir.

Kaynak: Güncel Hukuk

 

 

 


What has happened on the Internet in Turkey in 2012?: “Progress Report””

Ekim 5, 2012

Prepared by ALTERNATIVE INFORMATICS ASSOCIATION

September 28th, 2012

 

The “progress report” and situation assessment of the internet and social networks in Turkey as of 2012 have been prepared under seven main titles:

  1. The power operations to audit and regulate  social networks
  2. The regulations envisaged to be introduced to ensure that e-ID numbers can be entered on the Internet
  3. Filtering and blocking of the Internet by the Ministry of Health
  4. The breach of the privacy of personal communication by the company, Phorm in Turkey
  5. The hate speech that is on the rise on new social networks
  6. “Safe Internet”, the filtering application put into force by ICTA
  7. Updated information on the websites whose access has been blocked and some punishments applied to social network users

1. The power operations against social networks

Nowadays we see more and more people against whom trials have been initiated and cases have been opened and who have been arrested for their sharing on social networks. In the past, such cases used to be limited to the lawsuits that were brought against the people claimed to have insulted the Prime Minister or Ministers. However, all of a sudden such sharing on social networks started to be taken as “evidence” for criminal charges such as membership of a terrorist organization and insult to “values and beliefs”.  Astronomic penalties are demanded for very young detainees on the grounds that they make propaganda on social networks. The famous Twitter case of Fazıl Say was represented in the international media. While some States call “hacktivist” groups like Anonymous and LulzSec a “cyber threat” in a precautious manner, Red Hack, which is a group of the same kind, is declared to be a “terrorist” organization in a legally disputable way. Moreover, according to some news, a prosecution is likely to be started against several people following Red Hack on Twitter for they are said to be the “sympathizers of a terrorist organization”. Social media sharing is turned into an offence by the new university discipline legislation; people are being arrested for the things they have posted or shared on social networks. Their sharing is turned into “evidence”, which is completely strange from legal perspective. Using social networks is nearly coded as a terrorist activity.  Why is that so? It is because the power has no tolerance of the media that it cannot control. The mainstream media are under a serious pressure. Turkey ranks number one all over the world in terms of the number or journalists under arrest. Social media, on the other hand, have already proved to be an alternative in many events. That’s the reason why prosecutions are started against opponent discourses and people are being taken under detention to set an “example”. Whether or not the detentions are eventually turned into imprisonment, an operation of fear has been initiated with de facto punishment acts and users are obliged to apply auto-censor.  The government, which does not find these operations of fear sufficient, has already started to get ready for applying instant and temporary censor on social networks.  Binali Yıldırım, the Minister of Transport, Maritime and Communications qualified social media as a threat and said that precautions must be taken. Following this, it was announced by the media that the Ministry and ICTA would apply instant censor on social networks. Subsequent to the serious reactions, the Ministry denied the allegations with a written and official letter. Yet, those who have been following the government’s attempts about social networks for some time were not contended with this denial. As a matter of fact, this issue has not been closed yet in spite of the denial, and the discussions are still continuing on social networks.  The general impression is that the government is trying to measure the reactions and is continuing to work on this issue. In fact, any censorship to be applied on the sly requires the cooperation of the company concerned.  For the time being, censor is partially applied by blocking certain topics in the “Trend Topic” list of Turkey. A real censor would necessitate the blockage of access to social networks such as Twitter and Facebook, but that could only be the last remedy as the reactions against such a censor would be fierce. Then, what could “instant blocking” possibly be ? According a possible scenario, access to popular social networks can temporarily be denied right after a “sensitive” event and until that event is forgotten. Such a blockage may even be reflected as a “technical problem”. In any case, Internet access is provided by TTNet, a monopole that the government can control. The existence of such a monopole can be justified with a simple regulation to be based on Anti-Terror Law, which is anti-democratic. The fear operations that force social network users to apply auto-censor as well as the government’s censor projects targeting such alternative information media are a clear violation of the freedom of expression, which is protected by our Constitution and the international conventions we have signed.

2. The regulations envisaged to be introduced to ensure that e-ID numbers can be entered on the Internet

The party in power has been dreaming of following and blacklisting Internet users for a long time by making it obligatory to enter ID number and a password to access the Internet. Such applications are already in force in countries like China, Saudi Arabia, North Korea and Iran. However, the projects violating privacy are not even put on the agenda in the USA and European countries where people do not have to carry or submit their ID cards. This project was first shared by Rıfat Sait, Izmir Deputy of AKP (The Party of Development and Justice). He said he would submit a law proposal on the “increase of Internet crimes” and obligation of ID number/password. (http://www.ntvmsnbc.com/id/25370093/). Afterwards, we were informed that a commission had been established under General Directorate of Security upon the instruction of the Prime Minister. This commission is said to be working on a similar plan which would treat all citizens as if they were potential criminals with the purpose of “preventing cyber-crimes”.   (http://www.ntvturk.com/ntv-teknoloji/10958-internete-tc-kimlik-numarasi-ve-sifreyle-girilsin.html). The commission’s “Draft Law on the Regulation of Informatics Network Services and Informatics Crime” includes other grave proposals: To establish “Internet Monitoring Center”, which had been put on the agenda five years ago but then suspended, under TIB (Telecommunications and Communications Commission) in order to monitor and audit the entire Internet medium; to make it mandatory for service and hosting providers to keep their records for five years, which would mean a further violation of privacy; to oblige “service providers” to intervene in “unfavorable” broadcasting;  to make the punishments about hacking heavier… The proposal that crowns this draft law is “to make it obligatory to enter a password accessing the Internet so that all the operations of Internet users can be recorded”.  Sezgin Tanrıkulu, Istanbul Deputy of CHP (The Republican People’s Party) shared the demand of the General Directorate of Security in the Parliament. This demand aims to prevent informatics crime by making it obligatory to enter a password and ID number in accessing Internet. He also submitted a parliamentary question including rightful detections targeting the Minister of Interior (http://www.yurtgazetesi.com.tr/teknoloji-ve-bilim/chp-kimlik-numarali-interneti-meclise-tasidi-h16504.html). This draft law, which openly violates privacy, private life and the right to be anonymous and institutionalizes the censor on the Internet in a way to eliminate the freedom of expression, information and press, conflicts not only with our Constitution but also with the related regulations of the European Union.

3. Filtering and blocking of the Internet by the Ministry of Health

On September 8th, 2012, turk.internet.com[1]  declared that the Ministry of Health blacklisted about 200 websites for they misinform the public on some health problems such as losing weight, heart diseases and diabetics. The Ministry of Health established cooperation with TIB for filtering throughout this process. Following this, it was announced on September 14th, 2012 that the websites in question that cover some news portals, announcements, promotion campaigns and various digital equipment had been filtered as their content was harmful.[2]

However, this process, which poses a threat to the circulation of information and the freedom of expression, also proves that the public is unaware of the technical difference between blocking and filtering a website. The Ministry of Health and TIB could have uploaded a warning sign on the websites concerned instead of filtering them. Moreover, such warning could have been directed at all citizens whether they use filtering or not. Such an alternative application could have been more effective because it addresses to a larger audience. It could have been more principled in terms of freedom of expression and information flow on the Internet, too.

4. The breach of the privacy of personal communication by the company, Phorm in Turkey

TTNET, which owns the Internet backbone in Turkey and is the biggest Internet Service Provider (ISS) of the country, signed a business agreement in 2012 with the company Phorm, which is listed in London stock exchange. Phorm, which uses DPI (Deep Packet Inspection) technology, has caused a trouble in the countries it has invested in for it leads to breach of personal privacy. This company had to leave the USA as it was revealed that its software products that run on the Internet violate personal privacy. The company is known to have conducted secret experiments on the Internet users by establishing business partnership with big ISSs in the UK in 2006 and 2007. Phorm has drawn the attention of EU upon the revealment of these experiments. The EU opened a case against the UK for the breach of personal privacy. Phorm had to leave the UK and South Korea upon the reactions, but it is still trying to penetrate into the markets like Turkey and Brazil, which it does not find to be sensitive about personal privacy issues. As Alternative Informatics Association, we have started a campaign against this company and its partnership with TTNET:www.enphormasyon.org

The products of Phorm (Apropos, Adware.Webwise) are categorized as “dangerous software” by prestigious anti-virus software companies like F-Secure and Symantec. We demand that the dangerous activities of the company, Phorm be terminated. We think that the internet users in Turkey need support about personal privacy just as those in the EU do.  For further information on this issue:

http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/09/570

http://www.f-secure.com/weblog/archives/00001420.html

http://www.symantec.com/security_response/writeup.jsp?docid=2008-093010-4206-99&om_rssid=sr-mixedsecurityrisks

http://en.wikipedia.org/wiki/Phorm

5. The hate speech that is on the rise on new social networks

The increasing use of social networks causes citizens to share and expand their views on the agenda. Some recent and exemplary cases in Turkey (Van earthquake, Hrant Dink case, attacks in the South East Anatolia, refugee camps established due to the conflicts in Syria) have also proven that such events accelerate the production and circulation of hate speech online. On the other hand, as it is mentioned above and will be detailed below, it is possible to conduct penal prosecutions/investigations for the statements delivered online and in the spaces not regulated by laws, while hate speech against ethnical minorities, different sexual orientations and membership to sects other than the dominant Sunni belief is ignored although the issue of “provoking the public for grudge and hostility” is regulated in the penal code.  The control on the social networks through the instant access denial is justified with sharing on social media. Particularly the Prime Minister’s statement that “There must be regulations against Islam-phobia in Muslim countries” ignores the hate speech in different areas (political hate speech, hate speech against women, foreigners, immigrants, sexual identity, belief and sect- oriented hate speech) (https://yenimedya.wordpress.com/2012/01/20/sosyal-medyanin-nefret-soylemi-icin-kullanilmasi-ifade-ozgurlugu-degildir/). Given that even the existing laws are not completely and properly applied, it is seen that is very difficult and mostly impossible to prevent hate speech through laws.  From this perspective, Internet users must be very well informed about hate speech as well as the limits of democracy and freedom of expression. There is also a need to carry out educational activities in this field. Yet, the government neither gives a place to such issues in the national education system nor finances the non-governmental organizations so that they can organize trainings as required. It should also be noted that hate speech turns into a source of justification as the government wants to introduce prohibitive/impeditive legal regulations in the fields it likes.

Besides, we would like to state that the source and the roots of the hate speech on social networks are in the offline world. For example, when Sırrı Sakık, BDP (Party of Peace and Democracy) lost his son, some Twitter users carelessly produced hate speech with their tweets on the former’s sad day. (http://t24.com.tr/haber/oglunu-kaybeden-sirri-sakika-twitterdan-nefret-soylemi/213151). The reason for the hate speech is the ethnical segregation, discrimination and polarization. Furthermore, the discursive practices of politicians cover and circulate discrimination.

6. “Safe Internet”, the filtering application put into force by ICTA

“Safe Internet”, which is a filtering application, was carried into effect on November 22nd, 2011 by ICTA. This filtering is composed of family&child filtering and standard user options. In this application, the filtering words designated by ICTA are sent to all ISSs. Therefore, the words and websites to which access is prohibited/denied are determined by the State itself.

The application that was brought into effect by the State on November 22nd, 2011 is a central and arbitrary system. It is not transparent at all. That the application is optional does not suppress the fact that the censor is being applied by the State. This application narrows the freedom of expression and imposes one single family/child projection on our citizens. The State can have no responsibility or authority to decide on the websites citizens can access no matter the application is optional/voluntary. Protection of children and family cannot be a justification of the State’s censor. Security is of course the right and need of all citizens including children. However, the filters in question can absolutely not offer a solution to safety issues. Safe Internet use can be ensured not with filters but through digital literacy. A central filtering application is not recommend in any democratic countries. Among the OSCE countries, the only country that allows central filtering is unfortunately Turkey. The countries where filtering is applied by the State are North Korea, China, Iran, Saudi Arabia and alike. In addition, it is not possible to obtain information about how the filtering functions using the right to information act. We need to question on which pedagogic and sociological formation and/or competency the ICTA relies while introducing such prohibitions and restrictions on the freedom of communication. The solicitation to stop the filtering is still subject to a case by the Council of State.

Besides, ICTA has attempted to influence/convince the public opinion as its filtering application has not drawn enough attention. Its purpose is to justify the filtering and make people adopt it without questioning it. At some universities, they have even tried to impose filtering as a useful and exemplary application on faculty members through university senates. Upon this, Alternative Informatics Association launched a signature campaign with a high participation rate. For the signature campaign and list of participants, please see: http://bit.ly/yEafsr

7. Updated information on the websites whose access has been blocked and some punishments applied to social network users

Based on Engelli.web, we can say that currently access to 20.690 websites is blocked. The access denial on these websites can be categorized as follows: (http://engelliweb.com/kategoriler/):

Those blocked by TIB (17471)

Those blocked upon the decision of Court/Prosecution Office (982)

Those without Court Decision (1219)

Those whose access denial is removed (113)

Blocked IP addresses (69)

Blocked WordPress Blogs (26)

Blocked Blogger/Blogspot Blogs (52)

Recently, the Ministry of Transport, Maritime and Communications has started a legal process to block access to URL addresses that cover the video content of the film, Innocence of Muslims.  The Consultancy of Press and Public Relations under the Ministry of Transport, Maritime and Communications has made a written statement and provided information on a study about the denial of access to URL addresses that cover the videos in question without applying access denial to all video sharing websites:  “Access to the videos in question has been denied to a great extent with the intermediation of internet providers. The sensitivity of this issue has been explained in verbal and oral form to the law office of Youtube&Google Inc. in Turkey so that the video content is removed from the URL addresses in question through the “warn-remove” method. The legal process has been initiated so that access to the URL addresses concerned can be denied on the websites that continue broadcasting the film in question”. (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1101599&CategoryID=77).

The denial of access to such contents and/websites are based on a single/unique ethical understanding. The prohibitions are generally applied in an arbitrary way and for political reasons. Freedom of expression and communication on social networks is violated via a politicized jurisdiction. Those holding opposing views are punished with “arrest” and “imprisonment” using Turkish Penal Code and Anti-Terror Law. The society is thus disciplined. For example, a criminal complaint has been filed against EkşiSözlük writers on the grounds that they insult Islam. An allegation has been made against “Allahcc”, a Twitter user again on the grounds that s/he insults Islam. Criminal complaints have also been filed against some account owners on Facebook as they are alleged to insult the President and Prime Minister. These complaints are filed according to Turkish Penal Code by the Chief Prosecution Office and some   defendants have already been punished at the end of the judgment process. Further examples are as follows:

  1. A recent case concerns the tweets of Fazıl Say, a famous pianist and composer.  It is stated in the bill of indictment prepared on June 1st, 2012 as follows “Mr. Say’s tweets that constitute the subject of the case hurt the feelings of the members of the big tree religions about the concepts that are common to these religions like the God, paradise and hell for no reason and make no contribution to the development of human relations. His tweets cannot be considered as criticism within the freedom of expression. It is decided that he used such concepts to degrade religious values and to form an opinion that these concepts are meaningless, unnecessary and worthless.” The case in question has been opened according to Articles 216/3 and 218/1 of Turkish Penal Code which refers to the crime of “openly degrading religious values that a part of the society has adopted”. Mr. Say is being judged with the solicitation of imprisonment from 9 months to 1,5 year.  (http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/138802-saya-dini-degerler-davasi, Accessed on: 19.06.2012).
  2. Ali C. A, a 52 year old retiree living in Zonguldak  was sentenced to 1 year and 3 months of imprisonment in the case he was judged without arrest on the grounds that he had insulted the President, Abdullah Gül. The Court decided to postpone the declaration of the verdict.  See: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21551640.asp
  3. Serdar Tuncer, a TV producer and presenter filed a complaint against @allah (cc) and his/her 200 thousand followers on Twitter. Tuncer alleged that @allah (cc) and his/her followers make fun of Islam and other divine religions, and degrade the believers. The criminal complaint included the following statements “@allah (cc) and his/her followers post tweets that insult and degrade the Islam and Muslims. As the people who believe in Islam, Muslims and divine religions are subject to insult and humiliation due to the acts of suspects, a reaction that may cause public indignation occurs. Therefore, I request by attorney that a public prosecution be started so that the suspects are penalized according to the crime of “Degrading Religious Values” as stated in Article 216/3 of Turkish Penal Code. See: http://bianet.org/bianet/din/135986-allah-cc-ne-yapacak
  4. Mehmet Baransu, the correspondent of the Taraf launched a campaign to close Ekşisözlük on the grounds that the latter insults Islam. See: http://bianet.org/bianet/diger/134185-mehmet-baransunun-eksi-sozluk-kampanyasi
  5. Imprisonment up to 2 years has been solicited for H. Y on the grounds that he insulted the Prime Minister Erdoğan and ministers  by posting an audio, written and visual message while chatting with his/her friends on Facebook.
  6. An administrative investigation has been started against İ.D, a civil servant working at PTT in Zonguldak on grounds that he insulted and degraded statesmen by sharing news and caricatures against the Prime Minister, Recep Tayyip Erdoğan and the government. İ.D was subject to “wage deduction” and deprived of “advance by echelon” and then appointed to Ordu. In addition to the administrative investigation, a complaint was filed to the Public Prosecution Office on the grounds that he insulted statesmen.

We would like to submit our “progress report” on the situation of the Internet and social media as of 2012 for your information. With this progress report, we would like to emphasize that “progress” is vital and necessary on the Internet and social media for the development of participatory democracy within the framework of fundamental rights and freedoms. Thus, our purpose is to underline the quality of the Internet and social media as well as its conscious use rather than the increase in the number of users.

For further communication:

http://www.alternatifbilisim.org

bilgi@alternatifbilisim.org, @altbilisim

Eğitim Mah. Ömerbey Sok. Keskin Hancı İş Merkezi

No.19/B 34722 Kadıköy / İstanbul

0 216 418 0 417