Aktivist Videoda Etik Meselesi

Haziran 25, 2016

Yazan: Aysel YILDIZ /Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi

Video Aktivizm Nedir?

Aktivizm, bir grup insanın kurum ve kuruluşlar üzerinde baskı yaratarak sorunlu gördükleri politikaları, uygulamaları ya da durumları değiştirme süreci olarak tanımlanır. Genellikle aktivizm toplumdaki bazı üyelerin sorunlu bir durumu görmeleriyle ortaya çıkmakta ve yükselmektedir. Irk, cinsiyet, ekonomik farklılıklar gibi sosyal ayrılıklar aktivizmin ortaya çıkması için ön şartlar olarak görülmektedir. Bunların yanı sıra aynı zamanda politik, dini veya ekonomik, ideolojik ayrımlar da aktivizmin dikkat çektiği diğer alanlardır (Yılmaz, Dündar, & Oskay, 2015, s. 486). Aktivizm, insanların yaşamlarında değişim yaratmayı amaçlayan her türlü bireysel ya da toplumsal, kamusal ya da gayri resmi beşeri etkinliği ifade eder (Karadoğan Doruk & Akbıçak, 2016, s. 857).

Aktivizmin temelinde toplumsal hareketler yatar. Toplumsal hareketler 19. yüzyıl sonunda işçi hareketleriyle başlar, siyasal iktidarı hedefleyen, ekonomik çıkar yörüngeli sınıfsal yapısı olan bu hareketler “eski toplumsal hareketler” olarak adlandırılırlar. “Yeni toplumsal hareketler” ise, 1970’lerden itibaren ortaya çıkmış olan ekoloji hareketlerini, feminist hareketi, barış hareketini, nükleer karşıtı hareketi, azınlık hareketlerini ve yerel özerklik hareketlerini ifade etmek amacıyla kullanılır ( Karagöz, 2013, s. 134)

Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen mesele ya da sorun video aktivizmin konusu olabilir. Geleneksel medyada kendine yer bulamayan kişisel deneyimler, politikalar ve bakış açıları örnek olarak verilebilir. Video aktivizminin tarafsız olmak gibi bir çabası yoktur, onun yerine toplumda değişimi sağlayacak, eylemi teşvik edecek yeni fikirleri yaratmayı amaçlar. Tüm bunların yanında video aktivizm sadece bir video çekme eylemi değildir. Aktivist videoların çekilmesinden dağıtılmasına kadar olan kolektif süreci de içinde barındırır. Dünyanın bir bölgesinde meydana gelen bir olayın görüntüleri diğer aktivistlerle paylaşılarak olayın küresel ölçekte duyurulmasına ve yayılmasına yardımcı olunmaktadır. Böylece video aktivistleri arasında işbirliğine dayalı yatay bir ilişki söz konusudur.

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, video kameraların boyutlarının gittikçe küçülmesi ve ucuzlaması, kurgu programlarının her bilgisayarda bulunması ve amatörlerin bile bu programları kolayca kullanabilmesi ve tüm bunların yanında internet teknolojisin yaygınlaşması günümüzde sıradan insanların tanık olduğu olayları kayıt altına alıp bunları internet üzerinden paylaşarak olumsuzluklara karşı güçlü kanıtlar oluşturabilmelerine yardımcı olmaktadır.

Video aktivizm ya da görgü tanığı videolar insan hakları mücadelesinde ve toplumsal adaleti sağlamada etkili birer araçlardır. Witness’ın ifadesiyle “sözcüklerin kifayetsiz kalacağı bir durumda” görüntüler oldukça etkili bir kanıta dönüşmektedir. Aktivist videonun gücü ilk kez 5 Mart 1991 yılında gerçekleşen bir olayla fark edildi. George Holiday ABD’nin Los Angeles kentindeki evinin balkonundan Rodney King’in polisler tarafından öldürülesiye dövüldüğü anları gösteren 81 saniyelik görüntüyle videonun insan hakları ihlallerine karşı nasıl etkili bir araç olduğunun göstergesidir (Widgington, 2015, s. 113)

ABD’de Paper Tiger, Whispered Media, Witness, Appalshop; Meksika’da Chiapas Media Project, Bolivya’da CEFREC, Hindistan’da Drishti Media Collevtive, Indian People’s Media Collective Kritika; İngiltere’de Undercurrents, I-contact video network, Güney Kore’de Labor News Production, Endonezya’da INSIST, İtalya’da Candida, Türkie’de Karahaber, Videa gibi birçok öncü oluşum örnek olarak verilebilir (http://www.goethe.de/ins/tr/lp/prj/art/med/str/tr9835055.htm).

Aktivist Videoda Etik

Aktivist videolar, insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmak ya da çeşitli sorunları belgelemek açısından önemli birer kanıt niteliği taşımaktadır. Fakat videolardaki görüntülerin kamusal alanda paylaşılıp paylaşılmaması ya da nasıl paylaşılacağına karar verilmesi etik sorunları beraberinde getirmektedir. Bu konuyu Witness şu şekilde yorumlamaktadır;

Bir video görüntüsüne ait sorumluluk 3 aktöre ayrılmaktadır:

  • Filme çekilen bireyler,
  • Video yaratıcıları ve
  • İzleyici.

Filme çekilen bireylere karşı olan etik sorumluluk ilk olarak bireylerin filme çekileceğine dair bilgilendirilmesi ve bu yönde rızasının alınmasıdır. Bilgilendirilmiş onayla kişi, videonun amacını, videonun izleyicisini ve bu videonun getireceği risklere karşı uyarılır. Bireyin verdiği onay kalıcı olmayabilir, zaman içinde kararları çeşitli nedenlerden dolayı değişebilir. Bu gibi durumlarda karara saygı duymak gerekir.

Bireylerin videoya çekilirken verdiği onay değerlendirilirken tutuklular, çocuklar ve zihinsel engelli kişilere karşı hassas olunmalıdır çünkü bu kişiler videoda olmanın risklerinin farkında olmayabilirler ya da bu konuda karar vermek için yeterli özerkliğe sahip olmayabilirler. Eğer bir kişi orijinal kayda bilgilendirilmiş onay verirse, bu onay gelecek kullanımlar için de devam etmemektedir.

Filme çekilen bireylerin kaydedilmek için bilgilendirilmiş onay vermediği durumlarda, videoyu çeken ve paylaşan kişi muhtemel riskler ve insan hakları ihlalini ortaya çıkarmada amaçlanan sosyal faydayı değerlendirerek kendi profesyonel yargısını kullanmak zorundadır. Videonun gösterilmesinden ve dağıtılmasından sonra hassas konumdaki kişiler için beklenmedik bir zarara sebep olma olasılığını en aza indirmelidir. Bunun için görüntüyü göstermek yerine izleyiciye videonun bir açıklaması yapılabilir. Ayrıca bir videoyu paylaşmadan önce kimlikler gizli tutulabilir. Bu çeşitli yollarla yapılabilir;

Yüz ve Ses Tanınırlığı: Bireylerin yüzleri tanınmaz olana kadar bulanıklaştırılır. Sesini gizlemek için de bir ses düzenleyicisi kullanılır.

Diğer İpuçları: Görüntüdeki kıyafetlerin, dövmelerin, ifadelerin ve diğer görsel işitsel bilgilerin kişiyi tanıtacak bilgileri açığa çıkarmadığına dikkat edilir.

Meta Veri: Videonun nerede ve kim tarafından çekildiğine dair bir meta veri varsa video paylaşıldığında bu veriler ortaya çıkmayacak şekilde düzenlenmelidir.

Bazı videolarda filme alınan bireylerin onayını almak mümkün olmayabilir ya da birden fazla kişinin yer aldığı durumlarda videonun asıl odağı olmayan bireylerin kimliği kasıtlı olarak açığa çıkarmamaya dikkat edilmelidir.

Fail videolarında istismarı açığa çıkarmak için çekilen videonun kullanılması görüntüdeki kişileri tekrar mağdur edebilir. Hassas ve genellikle insanlık dışı bir durumda olan kurban kaydedilmeye onay veremeyecek durumdadır. Bu tarz bir olayı paylaşmak ve kişilerin kimliklerini ortaya çıkarmak psikolojik travmaya ve daha fazla istismara neden olabilir.

Filmi çeken kişiye karşı etik ilk sorumluluk onun güvenliğidir. Çatışmanın yaşandığı ya da son dakika olaylarında olay yerinden görüntü alan kişilerin güvenlikleri, getirecekleri görüntülerden daha önemlidir. Güvenlik sebeplerinden dolayı videoyu çeken kişi anonim kalmak isteyebilir. Bu durumda kaynağın anonimliği korunmalıdır. Bazı videolarda çeken kişinin kimliğinin açığa çıkması o kişiyi tehlikeye sokabilir. Bu durum görüntünün gerçek olup olmadığı doğrulamaya çalışanlar için güçlük oluşturmaktadır. Bir videonun gerçekliğini doğrulayacak birçok araç ve yöntem mevcuttur ancak bazen yeterli bilgi sağlanamaz. Böyle zamanlarda görüntünün paylaşılıp paylaşılmaması kişinin kendi profesyonel yargısına kalmaktadır. Eğer videoyu paylaşmaya karar verirse, görüntü hakkında ne bilindiği ve ne bilinmediği açık bir şekilde izleyiciye aktarılmalıdır.

Zaman zaman videoyu çeken kişiler güvenlik dolayısıyla kimliklerini gizli tutarlar ancak bazen kendilerini tanıtacak ve görüntüleri başkaları tarafından kullanıldığında izin istenmesini ve itibar edilmesini beklerler. Aktivist videoların haber kuruluşları tarafında kaynağı belirtilmeden ve izinsiz olarak kullanılmaması gerekir. Ayrıca bu videolar çok farklı görüşe sahip kişiler tarafından çekilebileceği için izleyicinin olayların hangi perspektifinin kim tarafından belgelendiğini bilmesi gerekir. Çünkü neyin çekildiği kadar nelerin çekilmediği de önemlidir. Bu nedenle videoyu yayınlayanlar videonun kaynağını açıklamalı ya da kaynağın anonimliğini sağlamak için geçerli sebeplerini belirtmelidir.

Bir videonun orijinal yapımcısı veya yükleyicisini tanıtmanın çeşitli yolları vardır. Birincisi, orijinal kaynak tarafından yüklenen çevrimiçi video ile bağlantı (link) kurulabilir. İkincisi, videoyu çeken kişinin ismi ya da kim olduğuyla ilgili içerik sağlanabilir. Son olarak, eğer kaynakla ilgili kesin bilgi yoksa veya güvenlik dolayısıyla açıklanamıyorsa izleyiciye videonun nasıl bulunduğu, neden gerçek olduğuna inanıldığı açıklanmalıdır.

İzleyiciye karşı etik sorumlulukta ilk olarak aktivist video bir bağlam içermelidir. Böylece izleyici izlediği videoyu daha iyi anlayabilir. Bir videoya küratörlük yapılırken onun sahip olduğu gerçekliğe zarar verilmemelidir. Ayrıca bazı videolar nefreti, korkuyu, yanlış bilgileri ya da stereotipleri yaymak için yapılmaktadır. Küratörlük yapılan videolarda bu tarz amaçların olup olmadığına dikkat edilmeli ve bu doğrultuda tedbirler alınarak izleyici bilgilendirilmelidir. İlave olarak küratörlük yaparken savunuculuk, adalet, toplumsal organizasyon gibi çeşitli amaçlar mevcuttur. Küratörlük yapılan videodaki amaç izleyiciye bağlam içerisinde verilmelidir.

Eğer videoda öldürme, cesetler ya da ciddi şekilde yaralanmış insanlar gibi rahatsız edici içerikle bulunuyorsa izleyicileri görmek üzere oldukları görüntüler konusunda önceden uyarmak gerekmektedir. Ya da görüntüleri görmeden istismarı öğrenebilecekleri bir seçenek verilmelidir. Video çevrimiçi bir yazıda veya blogda yer alıyorsa izleyenlerin uyarıyı görmeden videoyu izlemelerini önlemek için kişileri videoya yönlendirecek bir hiperlink koyulmalıdır.

Zaman zaman yukarıda söz edilen etik ilkelerin bazıları birbiriyle uyuşmazlık içinde olabilir, bu durumda kişi kendi tercihlerini yapmak zorunda kalmaktadır.

Kaynakça

Berkant Yılmaz, G. D. (2015). Dijital Ortamda Aktivizm: Online İmza Kampanyalarına Katılım Davranışlarının İncelenmesi (Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma). E-Journal of Intermedia , 481-504.

Karadoğan Doruk, E., & Akbıçak, A. (2016). Dijital Aktivizm Platformu Change.Org’da Başarıya Ulaşmış Kampanyalara Yönelik Bir Çalışma. 2. Uluslararası Medya Çalışmaları Kongresi Yeni Medya ve Görsel Kültür, Bildiri Kitabı 2, (s. 854-873). Antalya.

Karagöz, K. (2013). Yeni Medya Çağında Dönüşen Hareketler ve Dijital Aktivizm Hareketleri. İletişim ve Diplomasi , 131-157.

Widgington, D. (2015). Devrimi İzlettirmek Video Aktivizmle İlgili Sıkça Sorulan Sorular. A. Langlois, & F. Dubois içinde, Otonom Medya Direnişi ve Muhalefeti Canlandırmak (s. 108-128). İstanbul: Kafka.

WİTNESS https://witness.org/

http://www.goethe.de/ins/tr/lp/prj/art/med/str/tr9835055.htm Erişim Tarihi 16.06.2016

 

 

 

 

 

 


Dijital Kavramlar, Olanaklar ve Deneyimler…yeni bir çalışma…

Haziran 18, 2016

Nilüfer Timisi’nin derlediği Dijital Kavramlar, Olanaklar ve Deneyimler, Kalkdeon Yayınlarından (2016) çıktı.

Nilüfer Timisi’nin deyişiyle,”Dijital iletişim, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve tarihsel bağlamları dikkate alınarak çok çeşitli başlıklar altında incelenebilir. İletişim çalışmalarında (genel olarak sosyal bilimlerde) iletişim aracını merkezine alan bir düşünme, teknolojik determinizme kapılarını açabilmektedir. Günümüz
toplumlarında teknolojinin bir tür atmosfer gibi kuşatıcılığı, kapsayıcılığı dikkate alındığında aracın kendisi ve niteliklerinden bağımsız bir düşünme biçimi de neredeyse olanaksızdır. Deterministik bir idealleştirme yapmaksızın, teknolojinin,
imkanları aracılığıyla ortaya çıkan sosyal iletişimi anlamak giderek daha da önem kazanmaktadır. Teknoloji, yaşadığımız dönemde iletişimin aracı ve içeriği haline geldikçe teknolojiyi anlamak ile teknoloji karşıtlığı arasına bir mesafe
konulması da zorunlu hale gelmektedir. Bu çalışmada sosyal teoride teknoloji üzerine düşünen yazının, toplum ve teknoloji arasındaki ilişkiyi nasıl ele aldığı üzerine durulup, bu ikiliği aşmaya çalışan ağ yaklaşımlarının sosyal bilimlere ve iletişim araştırmalarına ne tür bir açılım sağladığı irdelenecektir.”


Hece dergisinden özel sayı: Dijital Kültür

Haziran 1, 2016

HAZİRAN 2016, HECE DİJİTAL/SAYISAL KÜLTÜR ÖZEL SAYISI ÇIKTI

Hece’nin Dijital/Sayısal Kültür Özel Sayısı değişimi, içinde bulunulan zamanı tüm yönleriyle kavrama ihtiyacından doğuyor. Her an değişen bir süreci kavramak onu hareket hâlindeyken kavramayı gerektirir. Sayının amaçlarından biri de analog dünyadan dijital dünyaya gidiş sürecini betimlemek. Bunu kültür sözcüğünün tüm genişliği içinde yapmaya çalışıyor Hece.

Bu sayı bir atölye çalışması, her yazı bir sorunun sonucu doğmuş. Çok sayıda başlıkla, birçok disiplinle ilişkili yazılarla konu çepeçevre kuşatılıyor. Sayı, sosyal bilimlerle sayısal bilimleri kesiştiriyor. Her gün yeni kavram ve nesnelerle tanışan bir dünyada bulunuş gereği kaynakça oluşturmayı, disiplinlerarası konularda ilk sözleri almayı önemseyen Hece, konuyu uzmanlarından ve genç kuşaktan dinlemeyi tercih etmiş.

Olagelen karşısında sadece birer seyirci miyiz? Hayatın ve hayatlarımızın ne kadar failiyiz? Bu yakıcı soruları soruyor ve yanıtlıyor Hece. Teknolojik devrimler hayata müthiş katkılar sunuyor ama daha iyi bir gezegene göç edecek değil insanoğlu. İnsan soruyu da burada sormak çözümü de burada bulmak zorunda; burada ve şimdide.

İletişim teknolojilerininhece dijital 2016; bugünü, gelecek kuşakların hayatını, politikayı, kitle-iktidar ilişkilerini biçimlendirdiğinin farkında olan bu sayı ile Hece, hayata şekil verenlerden olmaya, etkin olmaya, farkında olmaya, Robert Pepperel’in Posthuman Manifesto’da dediği gibi dalganın üzerinde kalmaya talip. Sörf yapar ya da ölürsünüz çünkü “Bir dalgayı kontrol edemezsiniz ama o dalga üzerinde sürüklenebilirsiniz.”

Devrimci ve yenilikçi görünümüne rağmen tekno-ilerlemede süreklilik eğilimi ve toplumun ruhuna göre biçimlenme eğilimi var. Çoğu zaman bir ifrat gibi algılansa da tekâmülün ihtiyaçlarla belirlendiği ve ilerlemenin, buluşların bir insan eylemi olduğu, âdemoğlu eliyle olduğu akılda tutulmalı. Diğer her eylem gibi tekâmül de inançlara, yasalara, cezaya, ödüle tabi. Bir başka deyişle dibine kadar politik.

Peki, bu kaotik dünyada şiir ve söz sanatları nasıl mücadele ediyor, kendilerine nasıl yeni bir organ üretiyorlar, bu soruların cevapları da var bu sayıda. Bilhassa şiirin başı çektiği akımlarla, hareketlerle yaklaşan toplumsal fırtınaları haber verdiği söylenebilir. Bu bağlamda sanatçının, şairin ve yeni biri olan “kullanıcı”nın binbir hâline de değiniyor Hece Dijital/Sayısal Kültür Özel Sayısı.

Link: www.hece.com.tr