Yazan: Uğur Çetin, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, Araş.Görevlisi
Daniel Miller ve Jolynna Sinanan. (2017). Visualising Facebook A Comparative Perspective. UCL Press. 226 sayfa. ISBN: 978- 1- 911307-40-2.
Sosyal paylaşım siteleri, büyük ölçüde insanların iletişim kurma, kendi hayatlarından paylaşımlarda bulunma, ortak düşünülen konular etrafında aynı konumu paylaşma zorunluluğu olmaksızın bir araya gelme gibi amaçlarla kullandıkları en güncel internet uygulamalarıdır. İnsanlar sosyal medya sitelerinde desteklenme, kendini tanıtma ve kabul ettirme gibi sosyal ihtiyaçlarını karşılamak, ilişkilerini güçlendirmek ya da eğlenmek amaçlı paylaşımlarda bulunmaktadır. Kitap eleştirisi olarak hazırlanan bu yazı, sosyal paylaşım sitelerinden Facebook’ta paylaşılan görseller üzerine lokal araştırmalar içeren, “Why We Post” adlı projenin bir parçası olan, Daniel Miller ve Jolynna Sinanan tarafından kaleme alınan Visualising Facebook adlı çalışması üzerinedir.
Visualising Facebook çalışması, 9 farklı alana yayılmış olan her biri 2 yıla yakın sürmüş büyük bir projenin kıyaslamalı olan tek bölümü olarak hazırlanmıştır. Çalışma, yazarlarca açıklanan üç temel sebeple ortaya konulmaktadır. Diğer bölümlerin metin ağırlıklı oluşu nedeniyle, ilk olarak görsellere odaklanan bir çalışmanın eksikliğini gidermek kaygısı çalışmaya kaynaklık etmektedir. Proje, görsel basımın maliyetli oluşu gibi ekonomik sebeplerle metin yoğunluklu çalışmaları zorunlu kılmaktadır. Bu durumun yarattığı eksiklik şu anda incelediğimiz araştırma ile giderilmeye çalışılmıştır ve alan çalışması yapılan iki bölgede yaşayan insanların doğrudan görsel paylaşımları üzerinde yoğunlaşılmıştır. Yazarlar böylece, “hem dikkat çekme hem de çoğaltılmaları bakımlarından, hangi fotoğraf ve memlerin kitabın yazıldığı dönemde belirli bölgelerin sosyal medya paylaşımlarına hangi derecede egemen olduklarını doğru bir şekilde yansıtarak”, bu görsel paylaşımların hakkını vermeyi amaçlamaktadır (2017:201).
Yazarlarca vurgulanan bir diğer amaç, karşılaştırmalı antropolojinin potansiyelini ortaya koyabilme çabasıdır. Yazarlara göre sosyal medyada paylaşılan görseller üzerine yapılan çalışmaların sayısındaki artış, yapılan paylaşımların bir yerden ötekine ne denli değişkenlik gösterebileceğini görünür kılmakta ancak niceliksel ve niteliksel kanıtları sistematik olarak karşılaştırma anlamında somut bilgi ortaya koymamaktadır. Bu araştırmanın tam da bu noktada öncü rolü üstlendiği yazarlarca iddia edilmektedir. Çalışmanın bir diğer amacıysa araştırmacılarca “hâlihazırda alandan elde edilmiş geleneksel yöntemlerle elde edilmiş antropolojik verinin analizi açısından görsellerin bir potansiyel taşıyıp taşımadıklarını keşfetmek olarak ortaya konuyor” olarak açıklanmıştır. (2017:201).
Daniel Miller ve Jolynna Sinanan, The Glades ve El Mirador isimlerini verdikleri iki ayrı şehirde Facebook’ta paylaşılan görselleri; yaş, cinsiyet, kültür, inanç, sınıf gibi kategorilere göre ele alarak “niçin paylaşıyoruz?” sorusuna cevap aramaktadırlar. Şehirlerden ilki The Glades; Londra’nın doğusunda, yaklaşık 20.000 nüfusa sahip, göçmen nüfusu neredeyse olmayan, ekonomik olarak orta sınıfın yoğunluklu yaşadığı bir kenttir. Diğer şehir El Mirador ise, nüfusunun çevre gecekondularda yaşayanlarla birlikte 25.000 olduğu tahmin edilen ve Venezuela kıyılarında bir Karayip ülkesi olan Trinidad’a bağlı bir kasabadır. Adanın en fakir bölgelerinden olan El Mirador’da eski köleler, ucuz işgücü olarak getirilmiş Hindistanlı’lar ve diğer gruplar yaşamaktadır. El Mirador; hastane, okul ve kamu kurumlarının olduğu bir kasaba olmakla birlikte Trinidadlılar tarafından geri kalmış bir bölge olarak görülmektedir. Diğer yandan özellikle kalabalık pazarı, cadde üzerinde bulunan dükkânları ve barlar ve yer yer canlı müzik bulunabilen mütevazı eğlence olanakları sayesinde çevre köyleri cezbetmektedir (2017: 3-4).
Araştırmacılar tarafından her bakımdan birbirinden farklı olduğu açık bu iki bölgenin seçilmiş olması, araştırma sonuçlarını doğrudan etkilemektedir. Her ne kadar yazarlar ortaklıkların da bulunduğunu metnin sonlarında işaret ediyor olsalar da okuyucunun tüm çıplaklığıyla gördüğü üzere seçilen kentler birbirinin neredeyse tamamen zıttı olan yaşamları temsil etmektedirler. Bir tarafta gerek kültürel gerek ekonomik, toplumsal gerek konumu bakımından açıklıkla avantajlı olan bir kent olarak The Glades, diğer tarafta ucuz iş gücünün, sınıfsal dezavantajın temsilcisi El Mirador. Yazarlar The Glades’in İngilizliği, El Mirador’un Trinidadlılığı temsil etmediğini sıkça vurguluyor olsalar da özellikle The Glades için bu durumun tam olarak gerçeği yansıtmadığı söylenebilir. Metni incelediğimizde her iki araştırma alanı ve bulundukları ülkelerle ilişkileri açısından bir eşitsizlik olduğu kolayca göze çarpmaktadır. Metinde İngilizlik ve İngiliz kelimeleri 133 kez kullanılmışken The Glades 225 kez kullanılmıştır. Buna karşılık Trinidad ve Trinidadlılık 256 kez kullanılmışken, El Mirador 157 kez kullanılmıştır. Buradan yola çıkılarak The Glades ve niteliklerinin İngilizliği daha fazla temsil ettiği söylenebilecekken, Trinidad değerleri ve niteliklerinin El Mirador üzerinde daha fazla belirleyici olduğu yazarların iddialarının tersine ileri sürülebilir. Orta ve üst sınıf İngilizlerin yoğunlukla yaşadığı bir Londra banliyösü “ideal” İngilizliğin değerlerini neredeyse kusursuzca yansıtmakta ve burada yaşayanların Facebook paylaştıkları görseller İngilizlikle özdeşleşen mizah, kendini geri çekme, uçlardan kaçınma gibi karakter niteliklerini yansıtmaktadır. Bunun karşısında Trinidadlılık ile özdeşleştirilen üçlü kozmolojinin izleri kendini El Mirador’da yaşayanların Facebook paylaşımlarında göstermektedirler.
Araştırmacılar The Glades ve El Miradorlu Facebook kullanıcıların paylaştıkları fotoğraflar üzerinden bir sonuca varmak gayesindedir. Araştırmanın ilgisi fotoğrafın kendisiyle ya da paylaşanın kişiliğiyle ilgili değildir. Araştırma fotoğrafı araçsallaştırmakta, kişileri göz ardı etmektedir. Fotoğrafı araçsallaştırır çünkü tartışması teknik olarak fotoğrafın niteliği değildir; vurgusu fotoğrafı paylaşan kişiler değildir çünkü kişilerin paylaşımlarını belirleyenin ne olduğunun izini sürmektedir. Bu kitap, yazarlara göre “insanların artık her gün milyarlarca görüntüyü çevrimiçi yayınladıkları gerçeğinin bir yansıması ve onaylanmasıdır.” (2017:207) Burada yoğunlaşılan, fotoğrafın geleneksel anma ve temsil etme yeteneklerine bir diğer mecburi becerinin, sosyal medyada ses ve metin ile rekabet etmek durumunda kalan, gündelik iletişimin önemli bir yönü olarak fotoğrafın eklenmesidir. Bu noktada fotoğrafın geleneksel kullanım ve temsil etme biçimlerinin çalışmanın dışında tutulduğunu belirtmemiz gerekiyor. Buna ek olarak alanda fotoğrafın yeni niteliği ile ilgili çok önemli tartışma mevcutken kitapta bu tartışmalarla da ilgilenilmemektedir. Bu çalışma açısından, mesele sosyal medya fotoğrafçılığının doğasını anlamak değil, bu materyali kültürel farklılıkların incelenmesi ve ifade edilmesi için yeni bir araç olarak kullanmaktır (araçsallaştırıyor). Çalışma; fotoğrafın, ister geleneksel türleriyle ilişkili olsun ya da ister selfie gibi tamamen yeni bir tür olsun, kullanımlarının İngiltere’de Trinidad’la kıyaslandığında nasıl farklı olduğuna ya da gençler arasındaki kullanımlarının yetişkinler arasındaki kullanımından nasıl farklılaşabildiğine odaklanmaktadır. Geleneksel türler ancak belirgin şekilde devamlılık söz konusu olduğunda, örneğin orta sınıf yoğunluklu olan The Glades’te, geleneksel düğün fotoğrafçılığı türünün ya da aile albümü geleneğinin devamı söz konusu olduğunda, tespit düzeyinde değini konusu olabilmektedir. (2017: 9, 66, 69). Fotoğrafın kendine özgü temsil biçimlerinin ve yeni medya ile birlikte geçirdiği yeniliklerin ve bu konuda yapılan tartışmaların konu dışı bırakılmasının, çalışmanın sonuçları açısından belirleyici olduğu açıktır. Fotoğraf bu anlamda, alandan elde edilen etnografik verinin bir sağlaması aracına indirgenmiş olmaktadır. Yazarlar bunu sevinçle karşılamışlar ve görsellerin proje boyunca ve bu çalışmada söylemek istediklerini doğrudan gösterebilmenin bir aracı olmasını önemli bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir (2017: 207).
Çalışmanın ilk bölümlerinde insanların bebeklikten yetişkinliğe belirli beklenti ve normlar uyarınca toplumsallaştıklarının iması söz konusuyken, 6. Ve 7. Bölümlerde, bu normların tarihsel ve toplumsal koşulları tartışma konusu edilmektedir. Bu anlamda paylaşımların öznellik içermediği toplumsal normlarca belirlendiği ileri sürülmüş olmaktadır. Fakat böyle bir iddia objektif bir nesnel bir bakışı ima edebileceğinden 8. Bölümde, her bir görselin paylaşanın niyetinin ötesinde başkalarınca bambaşka şekillerde anlamlandırılabileceği ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu bölümde 10 kişiye bir grup görsel gösterilmiş ve bu kişilerin aynı görselleri, görselleri yayınlayanların niyetlerinden, araştırmacıların yorumlarından ve birbirlerinden ne kadar farklı şekillerde alımladıkları ortaya koyulmuş, bu kişilerin ayrıca gördükleri şeyleri görme biçimleriyle ilgili fikirlerini ne kadar kolay değiştirebildikleri de gözlemlenmiştir. Böylece görsel analiz yapılırken basit bir nesnelliğin imkânsızlığı vurgulanmıştır. Bu çabanın yeterli olduğunu söylemek pek kolay değildir. Öncelikle bu bölüm yalnızca Trinidadlılar açısından gerçekleştirilmiştir. The Glades’te gerçekleştirilen paylaşımlar için aynı şey düşünülmemiş, bu durum İngilizliğin genel niteliğiyle, başkaları hakkında mütevazılık sınırlarının aşarak yorum yapmayacakları varsayımıyla gerçekleştirilmemiştir (2017: 204). Dolayısıyla ciddi şekilde bir genellemeye gidilmiş ve yazarlar tarafından kısmi olduğu varsayılan bu genelleme yapılan bu çalışma ile giderilebilmiş değildir.
Yazarlar, Facebook kullanıcılarının yaptıkları paylaşımların içindeki bulundukları koşullar yani genel anlamda yapı tarafından belirlendiğini, sosyal medyanın var olan kimliği çeşitlendirdiğini antropolojinin tipik olanla ilgilendiğine yaslanarak işaret etmektedir. Kimlik kısaca “ben kimim, biz kimiz” sorularına verilen cevaptır. (Güvenç, 1996) Kişilik bireyin kendisine dair bir şeyler söylerken kimlik toplumsala dair bilgi vermektedir. Sosyal medya hesapları da kişisel kimlikler oluşturmanın mekânı haline gelmiştir. Giddens bu kişisel kimlikler mekânını “Artık kimliklerimizi geçmişimizden almıyoruz; kimliklerimizi başkaları ile etkileşime girerek yaratmak zorundayız” diyerek açıklar. (Giddens, 2008: 159) Araştırma(cılar) için temel olan Facebook’un izlenim oluşturma ve buna bağlı olarak sosyal kimlik inşa etmeye katkısını The Glades ve El Mirador’lu kullanıcılar üzerinden incelemek gibi görünse de araştırmacılar genel anlamda sosyal medyada paylaşılan görsellerin, yapının devamlılığına katkı sağladığını salık vermektedir. Oysa sosyal medya aracılığıyla kimlik kişinin yeniden inşa edebildiği böylece yapıyı tersyüz eden bir hal almakta, araştırmanın işaret ettiği durumu yansıtmamaktadır.
Araştırma öncelikle The Glades’teki gençlerin Facebook hesaplarında paylaştıkları fotoğrafların detaylarını incelemektedir. The Gladesli gençlerin Facebook’ta paylaştıkları fotoğraflara bakıldığında “spontan” izlenimi uyandıranların sayısının oldukça fazla olduğu söylenebilir. Paylaşılan fotoğraflar büyük ölçüde arkadaşlarla eğlenilen, turistik geziler, konserler ve partilerden seçilmektedir. Spontanlık vurgusu olan fotoğraflarda dil çıkarma ve iki parmağını kaldırma yaygınlıkla kullanılan ifadeler olarak belirginleşmektedir. Fotoğrafın kendisine ilişkin bir diğer konu da fotoğrafın eğlenmenin bir aracına dönüşmüş olmasıdır. Kameranın yukarı kalkmasıyla birlikte fotoğraf için eğlenceli pozlar veren genç Facebook kullanıcıları böylece fotoğrafı da eğlence için araçsallaştırmaktadır (2017: 11).
Sosyal medya kullanımının özellikle akıllı cihazlarla uyumlu hale getirildikten sonra artması, akademik çalışmaların da konusu haline gelmiştir. Çalışmaların birçoğu sosyal medya kullanımdan doğan kimliği yeniden kurma halinin narsisizmi tetiklediğini göstermeyi amaçlamaktadır. Sosyal medya kullanımını eleştiren çalışmalar, Facebook ile kurulan bu yeni kimliğin; kendini teşhir etmek, görünür kılmak, kendini olduğu gibi değil olmak istediği gibi göstermek gibi bir işleve sahip olduğunu savunmaktadır. “Narsisist kişiler sosyal paylaşım sitelerinde oldukça başarılı olurlar; çünkü sosyal medyanın yapısı, narsisist kişinin kendini ortaya koyma ve beğendiği fotoğraflarını seçme, çok sayıda arkadaşa sahip olmak gibi eğilimlerini ödüllendirmektedir” (Twenge ve Campbell: 2010). Daniel Miller ve Jolynna Sinanan, Facebook’ta fotoğraflarını paylaşan gençlerin narsisizmle ilişkilendirilmesine karşı çıkmaktadır. Araştırmadaki bulgularından yola çıkan araştırmacılar, Facebook’ta yalnızken paylaşılan fotoğrafların, arkadaş ya da ailelerle paylaşılan fotoğraflara kıyasla çok az olduğuna dikkat çekmektedir. Öte yandan Miller ve Sinanan, Facebook’ta paylaşılan fotoğrafların beğenilmesi üzerinden gelişen kabul görmeye muhtaç özgüven eksikliğinin altını çizmektedir (2017: 17). Dolayısıyla Facebook’ta paylaşım yapmanın narsisizmle ilişkisini kabul etmemektedirler. Gerçekten de yeni bir sosyalleşme aracı olarak bu ağların kullanılıyor olması kendine hayranlığı değil, kendiliğin onayını kullanıcılara sunmanın bir aracıdır. Örneğin genelde gençlerde narsisizmin bir göstergesi olarak görülen selfie’nin The Glades’te aldığı biçimin bunun tam tersi akranlar arası bir kendini onaylatma davranışı olarak kullanıldığını ortaya koyan çalışma, öte yandan örneğin El Mirador’da küresel olarak genel güzellik algısına uymayacak vücutlara sahip kadınların bu varsayıma ve ne kadar fit görüldüklerine bakmaksızın ‘selfie’lerde kendilerini ortaya koyduklarını dolayısıyla böyle güzellik kavrayışının kesin ve evrensel olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır. “The Glades’te gençlerin kendi deyimleriyle “selfie kızları” ölçütlerine uygun olan paylaşımlar görülmekle birlikte bunlar sayısal olarak neredeyse yok denecek kadar azdır” (2017: 29-30).
Miller ve Jolynna araştırmalarında Facebook’ta kadın ve erkeklerin fotoğraf paylaşımlarını da ayrıca ele almaktadırlar. Kadın öğrenciler daha çok hemcinsleriyle olan fotoğraflarını paylaşırken erkek öğrenciler kadın arkadaşlarıyla olan fotoğraflarını paylaşmaktadır. Araştırmacıların yaptıkları görüşmelerden çıkan sonuca göre erkeklerin kadın arkadaşlarıyla paylaştıkları fotoğraflar doğrudan erkeklikle ilgili olup, maçoluk göstergesidir. Yine yapılan görüşmelerden kadın öğrencilerin paylaştığı fotoğraflarda hemcinsleriyle olmalarının henüz karşı cinsle karşılaşmanın gerilimine hazır olmadıklarından mı yoksa itibarlarını korumak amacından mı kaynaklandığı anlaşılamamıştır (2017: 22).
Miller ve Jolynna The Glades ve El Miradorlu gençlerin Facebook’ta yaptıkları paylaşımlardaki temel farkları yaratan unsurun büyük oranda İngiliz tevazuu olduğu sonucuna varmışlardır (2017: 22). El Miradorlu Facebook kullanıcısı gençlerin uç denilebilecek paylaşımlarına karşı The Gladesli gençler daha ortada duran denilebilecek paylaşımlar yapmaktadırlar. İngiliz gençler arasında Facebook’un tamamen farklı bir dünyayı ortaya koyduğunu görmek mümkündür. Araştırmada incelenen İngiliz gençlere ait hesaplarda ünlülerle bir araya gelinmiş fotoğraflar, maddi nitelikli şeylere odaklanan fotoğraflar, satın alınan ürünleri ya da kıyafet ve takıları gösterir fotoğraflar paylaşılmamaktadır. Odak büyük oranda yüzler, kollar ve eller aracılığıyla alınan keyfin gösterilmesine yöneliktir.
El Miradorlu gençler arasında yaygın olan fotoğraflar genellikle okulda çekilmiş, üniformalı oldukları fotoğraflardır. Özellikle başarıların paylaşıldığı fotoğraflar aynı zamanda Trinidadlı olmaya vurgu yapan, milliyetçi de bir tavırla paylaşılmaktadır. El Miradorlu Facebook kullanıcılarının paylaştıkları fotoğraflardan yola çıkıldığında toplumsallığın formlarını yaşattıkları hem de birey olmanın özgünlüğünü göstermeye çalıştıkları görülmektedir. The Gladesli kullanıcıların avantajlı kimliklerinden getirdikleri tevazuu El Miradorlularda coşkunun ön plana çıkarılmasıyla karşılanır. Burada yerleşik kültür, sınıf gibi öğelerin böylesi bir farklılaşmaya neden olduğu açıkça görülmektedir. The Gladesli kullanıcıların tevazuu sınırları içinde kalma kaygısı, El Miradorlu kullanıcılarda kendini bütünüyle ortaya koyma, örtük olanı açığa çıkarma kaygısına karşılık gelmektedir (2017: 39-40).
Kitabın üç dört ve beşinci bölümünde araştırmacılar El Miradorlu kullanıcılarla The Gladesli Facebook kullanıcıları arasındaki farkları ele almaktadır. Gençlikten yetişkinliğe ve ebeveynliğe geçişte Facebook hesaplarında yapılan paylaşımları inceleyen araştırmacılar konuyu devamlılık bakımından incelediklerinde The Gladesli kullanıcılarda devamlılığın El Miradorlulardan farklı işlediğini fark etmişlerdir. The Gladesli kadın kullanıcılar anne olduktan sonra kendileriyle ilgili paylaşımlar yapmaktan geri durarak çocuklarının fotoğraflarını paylaşmaktadırlar. Bu paylaşımlar paylaşımı meşru kılan özel günlerden –doğum günü gibi- yapılmaktadır. Çocukların fotoğrafları bebeklikte yalnız olduklarından, oyun oynama yaşlarına geldiklerinde akranlarıyla olanlardan seçilmektedir. Gençlik döneminden farklı olarak The Gladesli kadınlar; toplumsal değerleri, domestikliği ve aile içi sorumluluğu temsil etmektedirler. Paylaştıkları fotoğraflarda ev hanımlığı vurgusu oldukça fazladır. Bununla birlikte cup-cake fotoğrafları, kadınlıkla özdeşleşen şarap fotoğraf ve memleri de sıklıkla paylaşılan görsellerdir (2017: 84-85).
El Miradorlu Facebook kullanıcılarıysa kendi hesaplarını devamlılık üzerinden kullanmaya devam ettirmektedirler. Çocuklarının fotoğraflarının yanında kendi fotoğraflarını da paylaşmaya devam etmektedirler. Çocukların fotoğrafları The Gladeslilerden farklı olarak akranlarla değil akrabalarla –kuzenler olabilir- olanlardan seçilerek paylaşılmaktadır. The Gladesli ve El Miradorluların paylaştıkları çocukların akran ve akrabalarıyla olan fotoğrafları iki grup için etnografik bir bulguyu gözler önüne sermektedir. The Glades’te çekirdek aile modeli ön plandayken El Mirador’da geniş aile modelinin yaygın olduğu sonucunu paylaşılan fotoğraflardan çıkarmak mümkündür.
Her iki grup için de benzerlik gösteren paylaşımlar ise çocuk fotoğraflarının daha çok anneler tarafından paylaşılıyor olmasıdır. The Gladesli babalar, paylaştıkları fotoğraflarda dışarıda arkadaşlarıyla birlikte alkol özellikle bira tüketirken görülürken anneler kadın arkadaşlarıyla evde buluştukları fotoğraflar paylaşmaktadır. El Miradorlu babalarınsa anneler tarafından çekilmiş fotoğraflarda çocuklarıyla ilgilendiklerini gösterir fotoğrafları olmakla birlikte bu fotoğraflar yine annenin hesabından paylaşılmaktadır. Araştırmacılar, The Gladesli ve El Miradorlu kadın ve erkeklerin paylaştıkları fotoğraflardan yola çıkarak her iki yerde de toplumsal cinsiyet rollerinin devam ettirildiğini sonucuna varmaktadır. Araştırmacılar her ne kadar toplumsal cinsiyet rollerinin Facebook hesaplarında devam ettiğini açıklıyor olsalar da bunu mesele etmekten uzak durmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet rolleri tarihsel ve politik bir mesele olarak ele alınmamakta, yazarlar konuyla ilgili düşüncelerini aktarmamaktadır. Toplumsal cinsiyet konusu veriler üzerinden okunarak değinilip yüzeysel olarak bahsedilip geçilmiştir. Bu da yazarların metnin amacı olan “ne paylaşır, niçin paylaşırız” konularından sadece “ne paylaşırız”a odaklandıklarını göstermektedir.
Yetişkinlik dönemine geçişte El Miradorlu erkeklerin Facebook paylaşımlarında, El Mirador’da bulunan alt-orta ve alt sınıf nüfus Amerikan hip-hop kültüründe popüler olan ‘Gangsta’ imgesiyle özdeşleşmenin yaygın olduğu görülmektedir. Genç erkekler için “gangsta” tarzı bir erkeklik şapka, düşük bel büyük boy kot pantolon, spor ayakkabı, t-shirt ya da atlet, altın zincir, saat ve güneş gözlüğü giymeyi gerektirdiği paylaşılan fotoğraflardan açıkça anlaşılmaktadır. Bu imgeyi benimseyen genç erkekler, biçimsel olarak hip-hop kültüründe kesişen ırk, sınıf, toplumsal cinsiyet ve cinsellik kavrayışıyla da özdeşleşmiş görünmektedirler. ‘Gangsta’ imgesiyle özdeşleşen kişiler aynı zamanda para fotoğrafları, para ile ya da para kazanmakla ilgili memler, ve pahalı içkiler ve arabalarla birlikte çekilmiş fotoğraflar gibi tüketimle ilgili paylaşımlar da yapmaktadır (2017: 102). Yetişkinliğe geçiş döneminde El Miradorlu erkek Facebook kullanıcıları, erken gençlik dönemlerinde olduğu gibi oyunlar ve sporla ilgili paylaşımlar yapmaya devam etmektedirler. Özellikle Dünya Kupası döneminde bu tarz fotoğraflar ön plana çıkmaktadır ancak erken gençlik döneminde olduğu kadar yoğun paylaşım yapmaktan kaçınmaktadırlar. Çalışan erkekler, kendileri bizzat spor yapıyor dahi olsalar bu tarz fotoğrafları daha az paylaşmaktadırlar. Araştırmacılar paylaşımların azalmasının nedenini açıklıyor olmasalar da yetişkin erkeklerin yeni kimliklerini kurdukları Facebook platformunda kadınların ilgilerine dair öngörüleri üzerinden paylaşımlarını belirledikleri anlaşılmaktadır (2017:104).
Annelik öncesi genç yetişkin El Mirador kadınları Facebook paylaşımlarını The Gladeslilerden farklı olarak sürdürmeye devam etmektedir. Gelenek ve kültüre bağlı olarak yaptıkları paylaşımların yanı sıra küresel olarak kabul edilebilecek paylaşımlar da yapmaktadırlar. Küresel kabul edilenlere örnek olarak tek başına yenilen yemek paylaşımları, Amerikan restoran zincirlerinde yapılan paylaşımlar, tatil, iş gezisi gibi fotoğrafların paylaşılması sayılabilmektedir. Ayrıca El Miradorlu genç kadınlar moda ‘blog’ ve ‘vlog’larını yakından takip etmekte ve buralarda gördüklerini uyguladıkları fotoğrafları da Facebook hesaplarında paylaşmaktadırlar. Trinidadlı ya da benzer kolonyal geçmişi olan yerlerden ve benzer yaş grubundan olan ‘blogger’ları takip eden genç El Miradorlular az sayıda da olsa cinsel ve romantik ilişkileri ele alan ‘blogger’ları da takip etmektedirler. İlişkilerle ilgili ‘blog’ları takip etme sebepleri olarak aile kurma ve aile değerlerini ele alıyor olmaları bakımından bir özdeşlik kuruyor olmalarıdır (2017: 110).
Araştırmacılar Facebook paylaşımlarını sınıf kavramı bakımdan da ele almaktadırlar. Trinidadlılar için sınıf meselesi ırksal farklılıklarla iç içe geçmiş durumdadır. Bağımsızlık sonrası ilk elli yıl köleleştirilmiş olan Afrika kökenli Trinidadlılar beyaz üst sınıfla rekabet edebilmek adına eğitim yoluyla kültürel sermayeyi artırarak statü kazanma çabasına girişmişlerdir. Buna karşılık Doğu Hindistan kökenli Trinidadlılar toprak edinme ve ticaret yoluyla servet edinmeye çalışmışlardır. Trinidad’da sınıf meselesi ‘ghetto’ ve ‘stush” kavramlarıyla açıklanmaktadır. Bu kavramlar zengin ya da fakir olmanın ötesinde ahlaki öğeler barındırmaktadır. Bu anlamda ‘stush’ birinin yalnızca ne kadar zengin olduğunu değil sahip oldukları dolasıyla diğerlerinden daha üstün olduğunu işaret eden bir kavramdır. ‘Ghetto’ ise tam tersinden rüküşlüğü, ucuzluğu, gürültücü kimseleri temsil etmektedir. ‘Ghetto’ ayrıca olumsuz ırksal çağrışımlar da yapan ve çoğunlukla Afro-Trinidadlılar için kullanılan bir kavramdır. Facebook paylaşımlarına bakıldığında üst sınıftan olanların kendilerine aldıkları şeylerden çok onlar için alınmış hediyeleri, restoran ve barlarda sunum gibi detayları, kaliteli içkileri paylaştıkları görülmektedir. Bunun üstüne alt grupların markaları, evde yapılmış yemekleri ve çok fazla içildiğini gösterir fotoğrafları paylaştıkları görülmektedir (2017: 109).
Araştırmacılar sınıf kavramını da diğer tasniflemelerinde olduğu gibi eleştirel bir pozisyondan ele almamaktadır. Oysa kavram kendinde eleştireldir. Bir iletişim ağı olarak Facebook’u ele alan bir araştırmanın iletişim ekonomi politiğini göz ardı ederek alt alta veriler sıralaması başlı başına bir problemken, sınıf kavramını ele alırken dahi ekonomi politiği dikkate almaması araştırmayı sığlaştırmaktadır. Tüm iletişim ağları kapitalist ekonomiyi geliştirmenin yanında yeni iktidar yapıları üreten ve bu ağları kullanan insanların kendisini, içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal koşulları, yaşadıkları dünyayı anlamlandırmasında etkin rol oynamaktadır. Kişinin yaşadığı dünyayı yeniden anlamlandırmasının vesilesi olarak sosyal ağlar ve yeni iletişim kanalları bir tür sahne performansları alanı oluşturmakta ve gösteri durmaksızın devam etmektedir. Ve bu gösteride “yaşamın her bir görünümünden kopmuş imajlar, bu yaşamın birliğini yeniden kurmanın artık mümkün olmadığı ortak bir bakışta kaynaşırlar. Kısmi olarak göz önünde bulundurulan gerçeklik, ayrı bir sahte-dünya olarak, salt seyrin nesnesi olarak kendi birliğinde sergilenir.” (Debord, 2006: 35)
Yeni medya kapitalist ekonominin işlevli bir taşıyıcısıdır. Althusser’in deyimiyle söylemek gerekirse yeni medya “ideolojik aygıtlardan” yalnızca biridir. Althusser’in görüşü sosyal ağlara da pek tabi uygulanabilirdir. “Gelenekler, görenekler, din ve öteki toplumsal alışkanlıklar, kitle iletişim araçları yaşadığı sürece ideolojiler de yaşamaktadır.” (Althusser, 2003: 58) Sosyal ağlar, insanlar arası iletişimi ve bilginin dağılımını mümkün kılarak ideolojinin yaşamını sürdürmesine katkıda bulunurlar ve dolayısıyla ideolojik düzenin önemli bir taşıyıcısı görevini üstlenmektedirler. Althusser’in ideoloji tanımına daha yakından bakarak sosyal ağların nasıl ideolojinin bir taşıyıcısı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. “İdeoloji, insanlar ile onların dünyası arasında yaşanan ilişkidir. Ya da bu bilinçsiz ilişkinin yansıtılmış bir biçimidir” (Althusser, 1995: 280). Althusser ideolojiyi egemen sınıfın bir diğer sınıfa kabul ettirdiği fikirler bütünü olarak değil tüm sınıfları çağıran, içine çeken ve tüm sınıflarda yayılan pratikler olarak yeniden tanımlamıştır. Sosyal iletişim ağları da Althusser’in bu yeniden tanımlamasına uygun bir aygıt olarak varlığını sürdürmektedir. Sosyal ağlar kullanıcılarına zaman ve mekân kategorilerinden bağımsız olarak enformasyon üretme ve iletişim kurma imkânı sağlamaktadır. Geleneksel medya biçimlerinin aksine bireyler edilgenlikten etkin konuma geçmişlerdir. Bu etkin olma hali kendini popüler kılmayı da mümkün kılmaktadır. Böylece “toplumsal/kültürel alandaki bu ideolojik inşayı yerine getirirken sürekli olarak toplumdaki sınıfsal çelişkileri perdeleyerek gündelik hayat, yaşam biçimi, eğlence, tüketim, moda gibi kategoriler oluşturarak bir anlamlandırma çerçevesi oluşturmayı tercih etmektedirler” (Fiske, 2003: 224).
KAYNAKÇA
Althusser L (1995) Kapital’i Okumak, Celal A. Kanat (çev), Belge Yayınları, İstanbul.
Althusser L (1998) Gelecek Uzun Sürer, İsmet Birkan (çev), Can Yayınları, İstanbul.
Althusser L (2003) İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Alp Tümertekin (çev), İthaki Yayınları, İstanbul.
Debord, E. G. (2006). Gösteri Toplumu (2. baskı) (Çev. A. Emekçi, O. Taşkent). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Fiske, J. (2003) İletişim Çalışmalarına Giriş, Süleyman İrvan (çev.). Bilim ve Sanat, Ankara.
Giddens, Anthony (2008). Sosyoloji, Cemal Güzel (çev.), İstanbul: Kırmızı Yayınları.
Güvenç, Bozkurt (1996). Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Twenge, J.M., Campbell, W.K. (2010). Asrın Vebası: Narsisizm İlleti. (Çev. Özlem Korkmaz). İstanbul: Kaknüs Yayınları. (2009).
Zourabichvilli, François. (2002). Deleuze Sözlüğü (Çeviren: Aziz Ufuk Kılıç), İstanbul: Say Yayınları.
[1] Arş. Gör. , Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, cetinugur@gmail.com