Sosyal Medyanın Aktivizm, Siyaset ve Yayıncılıkla İlişkisi Tartışıldı…

Mart 31, 2013

Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nda sosyal medyanın ifade özgürlüğü, siyasi partilere entegrasyonu, hukuki süreçleri, basın ve aktivizmle olan ilişkisi tartışıldı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin düzenlediği Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü Konferansı’nda sosyal medya ifade özgürlüğü, siyasi partilere entegrasyonu, hukuki süreçleri, basın ve aktivizmle olan ilişkisi bağlamında tartışıldı. Konferansta “İfade Özgürlüğü, İnternet ve Sosyal Medya”, “Siyasal İletişim Süreçleri ve Sosyal Medya”, “Dijital Aktivizm ve Sosyal Medya” ve “Sosyal Medya ve Yayın Politikaları” konuları konuşuldu.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakultesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz‘in sosyal medya ve internette erişim yasaklarına karşı yürüttükleri hukuki mücadeleyi anlattığı ilk oturumda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak nefret söylemi ile şiddetin birbirine karıştırıldığını belirtti. 

Avukat Fikret İlkiz ise konuşmasında Arap Ayaklanması ve Madrid’deki Öfkeliler eylemlerini örnek göstererek “dijital medya başkaldırıları yeniden örgütlüyor” dedi.

“Mayıs 2011’de Tarık Ramazan bir konuşmasında Arap Baharı’nın kazara başladığını, Arabisan’daki gençlerin isyanının yolunu yapan sosyal medya eğitiminden geçtiğini söyledi. Ramazan’a göre rejim karşıtı demokrasi hareketi olarak adlandırılan bu hareket kitleleri harekete geçirmek için sosyal medyanın nasıl kullanaılabileceğini öğrendi.”

“Madrid’deki gösteriler ise 15 Mayıs’ta başladı. Öfkeliler olarak da bilinen bu eylemciler 15 Mayıs Hareketi olarak anılıyorlardı. İsyan eden herkesi sosyal medya üzerinden meydana çağırdılar. Binlerce kişi sosyal medyanın örgtlemesiyle meydandaydı. Seçim kurulunun yasaklarının kaldırılmasm için mahkemeye başvurdular ama durmadılar. Bir dakikalık sessizlik eyleminin ardından ‘Hepimiz yasadışıyız’ dediler. Ve polis başkaldıranlara hiçbir şekilde müdehale etmedi. Peki ya biz Taksim’de toplanıp ‘Hepimiz yasadışıyız’ desek ne olurdu?”

Siyaset alanı olarak sosyal medya

Sosyal medyanın siyasal iletişim süreçleriyle etkileşiminin tartışıldığı ikinci oturumda Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nden Doç. Dr. Banu Akdenizli siyasal partilerin sosyal medyayı kullanım oranlarıyla ilgili bilgi verdi.

Almanya Yeşiller Partisi’nden Lars Kreiseler de sosyal medyanın yeni bir politika yapma alanı olduğunu söyleyerek çevrimiçi olma kavramının değiştiğini belirtti.

“Sosyal medya sadece evin dört duvarı arasında olan brir şey değil, 2009’da bile eve gittiğinizde sosyal ağlara dahil olurdunuz. Artık bu dönem bitmiştir. Sosyal medya her anınızda yanınızda. Politik erişimi sürekli yanınızda taşırsınız. Bu yüzden sosyal medyayı bir politik alan olarak görmek zorundayız.”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Malatya Milletvekili Öznur Çalık milletvekillerinin sosyal medya ile daha erişilebilir olduğunu, AKP olarak sosyal medyadan da daha fazla kişiye ulaşmak istediklerini aktardı. 

Ötekilerin Postası’ndan Emrah Uçar‘ın Açlık Grevi Postası ile başladıkları yurttaş gazeteciliği deneyimlerini aktardığı üçüncü oturumda Change.org’dan Serdar Paktin de internet üzerinden yapılan imza kampanyaların hayatı nasıl etkilediği hakkında bilgi verdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü’nden Prof. Dr. Aslı Tunç ise sosyal medya ve internette aktivizm hakkında yaptığı konuşmasında aktivistlerin hayatlarını çevrimiçi ya da çevrimdışı olarak ayırmadıklarını, iki durumda da var olduklarını, sosyal medyanın bu çevrenin etrafında örgütlenmeyi mümkün kıldığını söyledi.

Uluslararası İfade Özgürlüğü Direktörü Jillian York da konuşmasında en basit avatar (profil resmi) değiştirme eyleminin bile ne gibi somut sonuçları olduğunu aktardı.

Son oturumda Utopic Farm Yeni Medya Ajansı’ndan Yiğit Kalafatoğlu, gazeteci Nurcan Akad, Publik Sosyal Medya Ajansı’ndan Volkan Çağsal yer aldı. Kalafatoğlu ve Çağsal’ın sosyal medyayla değişen yayıncılığı ve internet haberciliğini anlattığı oturumda Akad ilk iPad gazetesi olan Zete’nin kuruluşunu ve basılı yayın mantığından çıkıp yeni bir mecra için içerik üretme sürecini aktardı. (EA/HK)

Kaynak: http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/145501-sosyal-medyanin-aktivizm-siyaset-ve-yayincilikla-iliskisi


Veri Korumaya Giriş

Mart 27, 2013

Yazan: Özgür Uçkan

EDRI (European Digital Rights / Avrupa Dijital Haklar Örgütü) 20 farklı Avrupa ülkesinden, 32 kişisel gizlilik ve insan hakları temalı kuruluşun üyesi olduğu bir birliktir (http://edri.org/). Alternatif Bilişim Derneği ise EDRI’nin Türkiye’den tek üyesi (http://www.alternatifbilisim.org/). EDRI, başka bir çok faaliyetinin yanı sıra, dijital hak korumasıyla ilgili önemli konularda, kolay anlaşılır, kullanıcı faydasına odaklanan el kitapları yayınlar. Alternatif Bilişim Derneği, EDRI’nın son yayınını Türkçeye kazandırarak internet kullanıcılarının hizmetine ücretsiz bir e-kitap olarak sundu: Veri Korumaya Giriş (http://ekitap.alternatifbilisim.org/veri-korumaya-giris.html).

Türkiye’de kişisel veri korumasının durumu hakkında bu köşede defalarca yazdım. Bu vahim durum düzeltilene kadar da yazmaya niyetliyim. Artık hepiniz biliyorsunuz: Kişisel Verileri Koruma yasa tasarısı Meclis’e gidip geri dönme rekoru kırdı. Bunun nedeni devletin ilgili birimlerinin kendilerini hukukun üzerinde görme eğilimleri ve yasadan muaf olmak istemeleri. Yasa bu muafiyetlerle çıkarsa, Türkiye ticari olarak “güvenilmez ülke” statüsünü tescil edeceğinden düzenlemeyi çıkarmak yasa koyucunun işine gelmiyor. Yoksa vatandaşı korumak kimsenin umurunda değil.  Bu hukuksuzluk da otoritelerden şirketlere vatandaşın verisini hallaç pamuğu gibi atma özgürlüğü veriyor. Kısaca “kişisel verilerin Vahşi Batısı” olarak adlandırılabilecek bu ülkede, “devlet, bin yıllık biat / tabiyet / aidiyet kültürüyle vatandaşı kendi ‘malı’ saymaya öyle alışmış ki, verileri de onun ‘malı’ oluyor haliyle…” (http://goo.gl/CjmMa)

Bu kitabın, Türkiye gibi kişisel verilerin yasal koruma altında bulunmadığı, mahremiyet ve özel hayatın sürekli ve düzenli olarak ihlal edildiği bir ülkede taşıdığı önem ortada. Çünkü, hakkınız olan koruma size verilmiyorsa, siz de kendi kendinizi korumak zorundasınız.

El kitabı, çoğu kullanıcının vahim bir ihmalkarlık içinde olduğu veri koruması için gerekli bilgiyi teknik detaylara girmeden, açık seçik bir biçimde sunuyor. Alternatif Bilişim, kitabın tanıtım sayfasında bu durumu veciz bir şekilde açıklamış: “Yasal düzenlemelerin ve çeşitli etik ilkelerin olmayışı önemli bir eksikliktir. Öte taraftan, kişisel veri konusundaki genel farkındalık sorunu da can yakıcı düzeydedir. Çoklarınca kişisel veri ve gizlilik (mahremiyet) evimizin ya da yatak odamız duvarları ile sınırlıdır. Sosyal ve kültürel temelleri oldukça derin bu sınırlılık, problemi katmerleştirmektedir. Evin duvarları arasında gösterilen hassasiyetin, tüm yaşam alanlarında da gösterilmesi için farkındalık ön koşuldur. Bu durumun değiştirilmesi ise yasal düzenlemeler yapmaktan çok daha zor. Elinizdeki broşür bu farkındalığın artmasına yardım etmeyi hedeflemektedir. Kişisel veri ve mahremiyet konusunda referans alınacak bir metindir. Broşür içeriği EDRI üyeleri tarafından hazırlanmıştır. EDRI tarafından İngilizce yayınlanan bu broşürü Türkçeye kazandırmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.”

Kitap şu bölümlerden oluşuyor: KİŞİSEL VERİLER – nelerdir? niçin önemsemeli / ANONİMLEŞTİRME – siz bir sayı değilsiniz / AMACIN SINIRLANDIRILMASI İLKESİ – sadece belirtilen amaç için kullan / VERİ İŞLEMEYE RAZI OLMAK – izninizle / BÜYÜK VERİLER – endüstriyel hammadde / VERİ GÜVENLİĞİ VE İHLALLERİ – dikkatli davranın / TERCİHE GÖRE VE VARSAYILAN VERİ KORUMA – gizlilik ilkesine göre tasarım / SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNDE GİZLİLİK VE VERİ KORUMA – paylaşırken dikkatli olun / BULUT BİLİŞİM – öngörülemeyen bir ortamda öngörülebilir koruma / PROFİL OLUŞTURMA – tercihleri tahmin etmek için kişisel veri kullanımı / YABANCI KANUNLARA DAYALI ERİŞİM – kanunun eli uzun / İŞE YARAR BİRŞEY YAPMAK – iyi bir yasa iyi bir uygulama gerektirir…

 Kitap, kişisel veriyle ilgili olarak “gizlilik” mitini yıkıyor ve “anonimlik seti” kavramını açıyor: “İnternette sadece ‘şu kadar haneli sayı’ olarak var olan kullanıcıların kimliklerinin ne kadar gizli olduğu tartışılıyor. İnternette sayı olarak yer almanın gizlilik için yeterli olmadığı, önemli olanın ‘anonimlik setinin’ büyüklüğü olduğu ifade ediliyor. 1997 yılında Netfix kullanıcılarına yönelik bir araştırmanın aktarıldığı broşürde üzerinde sadece posta kodu ve doğum tarihi bilgisi olan tıbbi kayıtların incelendiğinde tek tek bireylere ulaşılabildiği belirtiliyor. Bu yüzden ‘insan’ olarak kaydedilen bir veri tüm insanları kapsarken ‘sarı saçlı insan’ daha küçük bir gurubu kapsıyor. ‘Beyoğlu’nda yaşayan kadın sarı saçlı insan’ ise daha da kısıtlı bir gurubu tanımlıyor. Bu yüzden broşürde kişisel verilerin gizliliği konusunda önemli olanın ‘anonim setinin’ büyüklüğü olduğu vurgulanıyor.” (http://goo.gl/aAkrL)

Bu el kitabı, kişisel verilerinizi korumak için doğru ve güncel yöntemleri teknik bilgiye gerek kalmadan kullanabilmenize hizmet ederek önemli bir iş başarıyor. İnternetin yol aldığı “toplam gözetim distopyası”nda artık iş başa düşüyor: Şifrelemeden diğer anonimleştirme teknolojilerine, yasal hak talebinden “kem gözlere şiş” yöntemlerine… (http://goo.gl/zVnvA)

Gidin, kitabı indirin. Hazır derneğin e-kitap sayfasına gitmişken sunulan diğer ücretsiz e-kitaplara da bir göz atın, ilginizi çekebilir (http://ekitap.alternatifbilisim.org/). Bilgi özgür olmak zorunda. Ama bu vatandaşın, netdaşın bilgisine özgürce erişilebilir anlamına gelmiyor. Demokrasi gereği, devletler ve şirketler şeffaf, vatandaşın bilgisi gizli olmalı. Tersi değil!

İletişim için:ozguru@bilgi.edu.tr

Kaynak: http://www.bthaber.com/veri-korumaya-giris/#


Belge Özgürlüğü Günü -27 Mart 2013

Mart 26, 2013

Belge Özgürlüğü Günü, açık standartlar ve açık belge biçimleri  konularında kullanıcıları bilinçlendirerek, belgeleri özgür kılmak  amacıyla 2008 yılından beri her Mart ayının son Çarşamba günü kutlanan evrensel bir gündür. Avrupa Özgür Yazılım Vakfı’nın (FSFE) öncülüğünde, dünyanın birçok yerinde, gönüllülerin destekleriyle yürütülen bir kampanya niteliğindedir.

Bu sene biz de Türkiye’deki gönüllüler, Belge Özgürlüğü Günü ve açık standartlar konusunda yürütülen bu kampanyaya destek olmak için çalışıyoruz.

http://belgeozgurlugu.org.tr/
adresinde çeşitli dokumanlar, logo ve banner  ve kutlama bilgileri  var:

Şu andaki  etkinlik bilgileri  şöyle:

1) Ankara
a) BMO da  toplantisi:
18:30  BMO Ofisi
http://belgeozgurlugu.org.tr/bmo-belge-ozgurlugu-gunu-2013-bulusmasi/
b) Siemns ofisi
c) Bilkent U. Dogu Kampus  C  Binasi  DB01
  12:40-13.30

2) Istanbul  Hacker Space Bulusmasi  19:00

http://belgeozgurlugu.org.tr/istanbul-hackerspace-belge-ozgurlugu-gununu-kutluyor/

3) İzmir

a) İzmir Belge Özgürlüğü Günü buluşması, 27 Mart 2013 Çarşamba tarihinde Konak‘ta Kızlarağası Hanı’nın arkasında, Neşe Köfte’nin yanında bulunan Azize Kafe‘de saat 18.30′da gerçekleştirilecek. Yer ve içerik ile ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıda yer almaktadır.

http://belgeozgurlugu.org.tr/izmir-belgeozgurlugu-2013/
b) Gönüllü bir ekip Tübitak’ın liselerarası proje yarışmasına katılarak, birçok farklı şehirden katılan öğrenci ve öğretmenlere açık standartlar, açık belge biçimlerinden bahsederek, broşür dağıtarak Belge Özgürlüğü Günü’nü kutlayacak.
——————
Belge Özgürlüğü Nedir?

Her yıl Mart ayının son Çarşamba günü yapılan Belge Özgürlüğü Günü, açık standartlara ve belge biçimlerine farkındalığı arttırmak amacıyla kutlanan bir gündür. Bugün herkesi bu konuda bilinçlenmeye ve kutlamaya çağırıyoruz.

Peki bugün sizin için neden önemli? Özgür belgeler, yazarın niyeti doğrultusunda her şekilde kullanılabilir. Bu belgeler çeşitli araçlar yardımıyla okunabilir, aktarılabilir, düzenlenebilir ve dönüştürülebilir. Özgür olmayan belgeler ise belirli yazılımlara ya da şirketlere bağımlıdır. Yazar, bunları nasıl kullanılacağını kendisi seçemez. Çünkü bunlar teknik kısıtlamalar tarafından kontrol edilirler. Bu durumu güçlü bir arabanın yapay olarak hızını 30 km/saat’e sabitlendiği haline benzetebiliriz.

Belge formatlarının pratik hayatta yaratabileceği sıkıntılar nelerdir? Önemli bir dosya aldığınızda bilgisayarınızın onu tam olarak okuyamadığı zamanları hatırlayın. İşinizde gereken bir eki açabilmek için yeni bir uygulama almak ya da indirmek zorunda bırakıldığınız zamanları düşünün. Bu tarz uyumsuzluk örneklerinin genellikle yaşanmasının nedeni; gizli (kapalı) ve özel mülk (tescilli) olarak gösterilen depolanmış bilgilerdir. Bunlar insanlar, şirketler ve hükümetler için çok büyük problemlere neden olmaktadırlar. Aynı zamanda bu durumun topluma maliyeti yaratıcılık, üretkenlik ve etkililik açısından çok büyüktür. Uyumsuz standartlar pazarları manipüle etmekte ve şirketlerin müşterilerine onların temel verilerini öğrenmesi için bile yüksek ücretlerle yükümlendirilmesine olanak tanımaktadır. Ayrıca kapalı standartlar, dünyanın en kötü teknoloji tekelinin temelidir.

Örnek: Sizin temel kelime işlemci uygulamanız, iş arkadaşlarınızdan gelen bir dosyayı açamaz. O dosyayı açabilmek için sizde halihazırda bir tane olduğu halde yeni bir yazı işlemci programı almanız ya da indirmeniz gerekir.

Siz de kendi şehrinizde etkinlikler düzenleyerek, ilanlar dağıtarak, konuşmalar düzenleyerek, blogunuza banner ekleyerek, bağış yaparak ve daha fazlasıyla katılabilirsiniz


Konferans: Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü Konferansı

Mart 20, 2013
Tarih: 30 Mart 2013 Yer: İstanbul Bilgi Üniversitesi, Dolapdere Kampüsü Mahkeme Salonu

Sosyal medya kullanım oranının dünya çapında baş döndürücü bir şekilde artması çağdaş toplumların bilgi paylaşımını radikal bir biçimde değiştirdi. Dünyada 500 milyon Twitter ve bir milyardan fazla Facebook kullanıcısından bahsediliyorsa, YouTube’da bir günde tam dört milyar video izleniyorsa ve her geçen saniye bu mecraya milyonlarca kişi katılıyorsa artık bambaşka bir iletişim evreninde olduğumuzu kabul etmemiz gerekmektedir.

Sosyal medya bir yandan bireyi bambaşka güçlerle donatırken öte yandan da yazılı, görsel ve işitsel içeriğin kitlelere çoğu zaman kontrolsüz yayılması, öngörülmesi güç sonuçlar doğurmaktadır. İnternet, sınırları kaldırarak küreselleşme, hukuk ve demokrasi tartışmalarının yeniden gözden geçirilmesini de zorunlu kılmaktadır. Artık yirminci yüzyılı biçimlendiren entelektüel tartışmalar dijital medya teknolojileri ışığında yeniden ele alınmalı, toplumların dönüşümü irdelenmeli, ortaya çıkan yeni olgular tartışılmalıdır.

Bu hedefle İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği sosyal medyayı dört farklı bağlamda masaya yatıran bir konferans düzenlemektedir. İfade özgürlüğü tartışmalarını merkeze koyarak bu meseleyi farklı boyutlarıyla, derinlemesine ele alan bu bilimsel buluşmada alanında yetkin isimlerin bir araya getirilmesi hedeflenmektedir.

Bu bağlamda ilk oturumda sosyal medya gibi dinamik bir alanın ifade özgürlüğünün hukuksal hatlarını ne kadar zorladığı, ulusal ve uluslararası düzlemde hukuki düzenlemeler ve sınırlamalar tartışılacaktır.

İkinci oturum siyasal iletişim süreçlerinde sosyal medyanın rolü üzerinde yoğunlaşacaktır. Son dönemde politik kampanyaların da önemli bir aktörü haline gelen sosyal medyanın yurttaşların demokrasiye katılımında nasıl rol oynayabileceği, e-devlet, e-demokrasi gibi kavramların oluşumunun tartışılması da bu oturumun konularından olacaktır.

Üçüncü oturumda ise demokratik katılımın ve yurttaşın protesto hakkının sanal ortama taşınma yolları ele alınacaktır. Toplumsal değişimi, siyasal muhalefeti ve dev politik ve finansal güçlere başkaldırıyı sosyal medya kullanımıyla gerçekleştirmeye çalışan aktivistler de bu oturumda deneyimlerini paylaşacaktır.

Dördüncü ve son oturumda ise sosyal medya kullanımının gazetecilik pratikleriyle buluştuğu noktalar irdelenecektir. Habercilik sürecine eklemlenen ya da alternatif olarak geliştirilen sosyal medya aplikasyonlarının ana akım medyaya etkileri de farklı açılardan ele alınıp tartışılacaktır.

30 Mart 2013, Cumartesi

09.00               Kayıt

09.30-11.30     Birinci Panel: İfade Özgürlüğü, İnternet ve Sosyal Medya                

Yaman Akdeniz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Kerem Altıparmak, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Fikret İlkiz, Avukat

Moderatör:    Turgut Tarhanlı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi

11.30-11.45Çay-Kahve Arası

11.45-13.45     İkinci Panel: Siyasal İletişim Süreçleri ve Sosyal Medya                                              

Banu Akdenizli, Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım

Lars Kreiseler, Birlik 90/ Yeşiller Partisi Seçim Ekibi Üyesi

Öznur Çalık, AK Parti İletişim Merkezi (AKİM)

Moderator:    Aslı Tunç, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi

13.45-14.45 ARA

14.45-16.45     Üçüncü Panel: Dijital Aktivizm ve Sosyal Medya

Aslı Tunç, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi

Jillian York, Uluslararası İfade Özgürlüğü İletişimi Direktörü

Serdar Paktin, Kampanya Uzmanı, Change.org

Emrah Uçar, Ötekilerin Postası                     

Moderator:    Esra Arsan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

16.45-17.00     Çay-Kahve Arası

17.00-19.00     Dördüncü Panel: Sosyal Medyada Yayın Politikaları

Yigit Kalafatoğlu, Utopic Farm Yeni Medya Ajansı
Nurcan Akad, Gazeteci
Volkan Çağsal, Publik Sosyal Medya Ajansı

Moderator:    Sezai Ozan Zeybek, Akademisyen


İnternet 30 yaşında… Ne getirdi, ne götürdü?

Mart 17, 2013

Yazan: Dr. Özgür Uçkan İstanbul Bilgi Üniversitesi/Alternatif Bilişim Derneği

İnternetin yayılım hızını anlatırken kullandığım bir karşılaştırma var: 50 milyon kullanıcıya, telefon 74, radyo 38, PC 16, televizyon 12, internet ise sadece 4 yılda ulaşıyor! İnternetin var olması için diğerlerinin var olması gerektiğini bir yana bırakırsak, bu müthiş hız, bize internet hakkında bir şeyi açıklıyor: diğerleri “birden çoka”, internet “çoktan çoka” bir iletişim ortamı; yani etkileşimli. İnternet yapısı gereği, gayrimerkezi, dağıtık, sınır aşan, küresel, kesintisiz, tarafsız bir ağ. İnternet üzerinde iş yapıyoruz, sosyalleşiyoruz, eğitim alıp veriyoruz, yayıncı oluyoruz, kültürel üretiyor ve tüketiyoruz, alışveriş yapıyoruz, devasa ve gerçek zamanlı olarak bilgiye erişiyor ve bilgiyi dağıtıyoruz, topluluklar oluşturuyoruz, eylemde bulunuyoruz, vb. Küresel ağ kapitalizmine hoş geldiniz!

İnternet hayatımıza hızla girdi ve sosyal, ekonomik ve kültürel olarak ona “gömülü” hale geldi. İnternet ve kullandığı teknolojiler artık her yerde. Peki internet hayatımıza sızarken ne getirdi ne götürdü?

İnternet henüz koza halindeyken bile bir antagonizmalar, uzlaşmaz çatışmalar alanı olduğunu göstermişti: İnternet adı verilen ağ üzerinde hem müthiş bir kontrol ve gözetim hem de müthiş bir anonimlik ve özgürleşme yaşanabileceğini, aynı ağı birbirine tamamen ters amaçlar için kullanabileceğimizi… Ama bunu, yollar, demiryolları, rotatifler, telgraflar için de söylemek mümkün. İnanmıyorsanız göçebelere, Paris komüncülerine, “serserilere” ve Ekim devrimcilerine sorun…

İletişim ve hareketlilik, hem savaşa, kitlesel kontrole hem de barışa, kitlesel başkaldırıya hizmet eder, aynı zamanda onlarla ticaret de yapabilir ve birilerini sömürebilirsiniz… İşte size internetin özeti!

İnternet biz fani bireylere, eylemcilere, başkaldıranlara, sanatçılara, bilim insanlarına ve oluşturduğumuz topluluklara yeni güçler sağladı: “Çok hızlı bir şekilde bir araya gelip dağılabilme; gayrimerkezi bir örgütlenmeyle öngörülemez davranışlarda bulunabilme; iç ve dış iletişimi önlenemez bir şekilde sürdürebilme; yerel eylemlerine küresel iletişim kanallarını kullanarak destek yaratabilme; küresel iletişim yetenekleriyle dünya kamuoyunu etkileyebilme ve iktidarlar üzerinde görülmemiş bir baskı yaratabilme; her şeyden önemlisi, baskının koşulu olan görünmezlik duvarlarını yıkarak ülkeleri dünyaya şeffaflaştırabilme…” (Ö. Uçkan & C. Ertem, WikiLeaks: Yeni dünya düzenine hoşgeldiniz, Etkileşim, 2011, sf. 18) Çünkü internet sadece bir iletişim alanı ve bir medya değil, aynı zamanda etkileşim imkanlarıyla bir örgütlenme alanı da.

Peki internet iktidar odaklarına, devletlere, çok uluslu şirketlere, askeri-endüstriyel komplekslere ne sağladı? Bu soruyu, WikiLeaks kurucusu Julian Assange’ın, Jacob Appelbaum, Andy Müller-Maguhn ve Jérémie Zimmermann’la birlikte yazdığı “Şifreci Punk’lar: Özgürlük ve İnternetin Geleceği” kitabının girişinden bir alıntıyla vereyim (K. Deniz Öğüt çevirisiyle, http://goo.gl/gx90s): “Dünya ulusötesi bir distopyaya doğru kaymıyor, koşar adım ilerliyor. Bu gelişme ulusal güvenlik çevreleri dışında gereğince algılanmadı. Ketumiyet, karmaşıklık ve ölçek yoluyla gizlendi. Özgürleşme yolundaki önemli aracımız İnternet, şimdiye dek gördüğümüz en tehlikeli totaliterlik kolaylaştırıcısına dönüştürüldü. İnternet insan uygarlığına bir tehdittir. (…) Kendi gidiş yoluna bırakılacak olursa, birkaç yıl içinde, küresel uygarlık postmodern bir gözetim distopyası olacak; en üst düzeyde beceri sahibi bireyler dışındakilerin ondan kaçması mümkün olmayacak. Aslına bakılırsa halihazırda bu durumu yaşıyor olabiliriz.”

Yani internet bize ne kadar özgürlük ve özgürleşme imkanı tanıdıysa, iktidar odaklarına da o kadar kontrol, gözetim, izleme, dinleme, fişleme, sansür, bastırma gücü verdi. İstisnasız herkesin internetteki her adımı izleniyor ve kalıcı olarak depolanıp gelişmiş arama ve örüntü kurma algoritmalarıyla sürekli didikleniyor. Hedefli takip, “herkesi takip et, ne olur ne olmaz”a dönüştü! Küresel güvenlik, gözetim ve casusluk endüstrisi 10 milyon doları bastıran devlete veya şirkete çok geniş kitleleri gözetleme ve bilgilerini depolama imkanını satıyor. Küresel polis devletine hoş geldiniz!

Ama aynı internet, bize bu devasa kontrol ve gözetim ağından sıyrılma imkanı da veriyor. Bugün internet sansürüne kısa devre yaptırmayı nasıl öğrendiysek, bu sıkı ağın deliklerinde kayıp kaçmayı da öğreneceğiz: Güçlü şifreleme algoritmaları, anonimleştirme, paylaşım ve katılım teknolojileriyle, iktidarların halklara karşı yürüttükleri siber savaşa asimetrik bir şekilde cevap veren siber gerilla taktikleriyle donanan ve önlenemez bir şekilde örgütlenerek iktidar mekanlarını kuşatıp işgal eden yeni halk hareketlerine hoş geldiniz!

Ne de olsa internet artık sokağın bir parçası, daha doğrusu küresel sokağımız… Ve sokak antagonizmaların birlikte yaşadığı kamusal alandır.

Kaynak: Evrensel Kültür Pazar Eki 13 Ocak 2013 


Bilgi Edinme Hakkı ve Bilgiye Erişim

Mart 15, 2013

Şeffaflık Derneği’nin üç ayda bir düzenlediği açık toplantıların bu ayki konusu Bilgi Edinme Hakkı ve Bilgiye Erişim.

2003 yılında yürürlüğe giren Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve teknolojinin kamu hizmetlerinde kullanımının yaygınlaşması ile devletin vatandaşlara karşı hesap verebilirliğinin geliştirilmesi yolunda önemli adımlar atıldı. Ancak kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana geçen on yılda Bilgi Edinme ve Bilgiye Erişim konularında uygulamalar pek çok soruyu beraberinde getiriyor. On yıl sonra Türkiye Bilgi Edinme Hakkının kullanımında nerede duruyor,  bilgi edinmenin  hak olarak tanımlanması vatandaşın bilgiye ulaşımını garanti ediyor mu ? Bilgi ve güç arasındaki içkin ilişki bilgiye erişimin bir  hak olmasına ne derece müsaade ediyor? Paylaşılan bilgiler ne kadar sağlıklı, veriler manipüle edilebilir mi? Kişisel verilerin gizliliği ve bilgilerin geleceğini belirleme hakkı garanti altına alınıyor mu? Güvenli internet kimin için güvenli? Bu soruların yanıtlarını Birey-Devlet Mücadelesinde Yeni Bir Dönem: Bilgi başlıklı konferansımızda arıyor olacağız. Herkesin katılımına açık olan toplantımızın bilgilerini aşağıda bulabilirsiniz.

Birey-Devlet Mücadelesinde Yeni Bir Dönem: Bilgi

Tarih: 26 Mart 2013  Saat: 17.00 – 20.00

Yer:  Boğaziçi Üniversitesi, İbrahim Bodur Salonu Natuk Birkan Binası, Güney Kampüs

1.Oturum 17.00-18.00 Bilgi Edinme Hakkı Çalıştayı

Avukat Kaan Bayülken

Katılımcılara Sertifika Verilecektir.

2. Oturum 18.00-20.00 Konferans

Konuşmacılar: Av. Volkan Gültekin, Doç Dr. Melih Kırlıdoğ/Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği, Ali Rıza Keleş/Alternatif Bilişim Derneği, Moderatör: Oya Özarslan/Şeffaflık Derneği

Bilgi için: e-posta: info@seffaflik.org


Alternatif Bilişim Derneği adına İnternette Nefret Söylemi…

Mart 14, 2013
İnternet ortamında yaygınlaşan ve sıradanlaşan nefret söylemi nedir? nefret söyleminin türleri nedir? pekiyi bu söyleme karşı mücadele edilir? edilmeli?
Alternatif Bilişim Derneği adına Dr. Özgür Uçkan’ın hazırladığı sunuma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
 
http://www.slideshare.net/requin/ozgur-uckan-internette-nefret-soylemi
 



İlköğretimde Twitter kullanımını öğretmek gerekli…

Mart 2, 2013

İsviçre’de okullarda sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği öğretilecek. Küçük çocukların dahi dijital dünyada gezindiği günümüzde İsviçre, ilkokullarda sosyal medya kullanımını öğretecek. İsviçre çocuk ve gençlik örgütü Pro Juventute’den Irene Heimgartner, çocukların sosyal ağları kullanmasının artık okuma yazma öğrenmesi kadar normal olduğunu belirtti. Heimgartner, bu nedenle daha birinci sınıftan itibaren sosyal medyanın doğru kullanımına yönelik dersin gerekli olduğunu kaydetti.

Ders kapsamında çocuklara, sosyal ağlarda hangi bilgileri rahatlıkla paylaşabilecekleri, hangi verilerin internette yayımlanmaması gerektiği ve öğrenmek amacıyla bilgi kaynaklarına nasıl ulaşacakları öğretilecek.

Kaynak: http://m.t24.com.tr/haber/isvicrede-ilkokullarda-twitter-dersi-verilecek/224813 Erişim: 2.3.2013


Veri Korumaya Giriş El Kitabı Tanıtımı

Mart 1, 2013

Alternatif Bilişim Derneği, Veri Korumaya Giriş broşürünü yayınladı. Ücretsiz olarak edinilen bu broşür internette gezinen ve paylaşan her kullanıcıya kişisel verileri korumayı öğreten bir el kitabı.

İstanbul – BİA Haber Merkezi
01 Mart 2013, Cuma

Alternatif Bilişim Derneği European Digital Rights’ın (EDR) hazırladığı “An Introduction To Data Protection” (Veri Korumaya Giriş) isimli internette kişisel bilgileri koruma yöntemleri ile ilgili bilgi veren broşürü Türkçe’ye çevirdi.

İnternet kullanımı sırasında kişisel verileri korumaya yönelik bir el kitabı niteliğinde olan “Veri Korumaya Giriş” broşürü on iki bölümden oluşuyor.

İlk bölüm olan Kişisel Veriler’de nelerin kişisel veri olduğu ve neden önemsenmesi gerektiği anlatılıyor. İkinci bölüm: Anonimleşme ise internette kişisel verilerin gizli kalıp kalamayacağını anlatıyor.

Bu bölümde internette sadece “şu kadar haneli sayı” olarak var olan kullanıcıların kimliklerinin ne kadar gizli olduğu tartışılıyor. İnternette sayı olarak yer almanın gizlilik için yeterli olmadığı, önemli olanın “anonimlik setinin” büyüklüğü olduğu ifade ediliyor.

1997 yılında Netfix kullanıcılarına yönelik bir araştırmanın aktarıldığı broşürde üzerinde sadece posta kodu ve doğum tarihi bilgisi olan tıbbi kayıtların incelendiğinde tek tek bireylere ulaşılabildiği belirtiliyor.

Bu yüzden “insan” olarak kaydedilen bir veri tüm insanları kapsarken “sarı saçlı insan” daha küçük bir gurubu kapsıyor. “Beyoğlu’nda yaşayan kadın sarı saçlı insan” ise daha da kısıtlı bir gurubu tanımlıyor. Bu yüzden broşürde kişisel verilerin gizliliği konusunda önemli olanın “anonim setinin” büyüklüğü olduğu vurgulanıyor.

Broşürde internette gezinirken nelere “razı” olduğumuz, kişisel verilerimizin güvenliği hakkında bilgi veriyor, sosyal paylaşım sitelerinde verilerimizi nasıl koruyabileceğimize dair yöntemleri aktarıyor.

Veri Korumaya Giriş, interneti kullanan ve paylaşan kullanıcılara yol yordam gösteren, anlaşılır bir dille anlatılmış el kitabı niteliğinde. Kitaba ulaşmak için tıklayın. (EA)

Kaynak: http://www.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/144790-kisisel-bilgileri-koruma-rehberi#