İnternet Ungovernance Forum’a hoşgeldiniz demekten mutluluk duyuyoruz.
Yerel hackerspace’te parti düzenleme fikriyle başlayan şey, IGF’ye önerdiğimiz atölyelerin hepsinin reddedilmesiyle birlikte, hayal edemeyeceğimiz büyüklükte bir şeye dönüştü. Gerçi Türkiye’de işler kolayca boyumuzu aştığından bu çok da şaşırtıcı değil.
Bu iki günün, aleyhimize işleyen kimi kırılmaların dikişlenmesine yarayacağını umuyoruz. Ve hayır, dijital kırılmalardan bahsetmiyoruz, toplumsal adalet meselelerini muhatap almadan kamu-özel partnerlikleriyle “yoksula* yardım” etme yollarından da bahsetmiyoruz. Politik ve ekonomik değişimlerin yerine sadakacılığı harekete geçirerek istismar edilen bu kırılmalardan bahsetmeyi yerinde bulmuyoruz.
Bahsetmek istediğimiz kırılmalar, hepimizi etkilemiş olaylar arasında bulunan bağlantılara bizi körleştirenlerdir. Mesela Türkiye’de şu olaylar doğrudan bağlantılıdır: Hrant Dink isminde bir gazetecinin öldürülmesi; İnternet sansürüne karşı “Sansüre Sansür” ve “İnternetime Dokunma” adıyla yapılan unutulmaz gösteriler; Roboski’de (Irak sınırına yakın küçük bir Kürt köyü) dron destekli hava saldırısı; Gezi protestoları; yurttaş gazeteciliğinin yükselişi; şimdiki hükümetin en yüksek kademesindeki yolsuzluklar; İsveç Kraliyet Ailesince desteklenen bir İsveç şirketinden satın alınan DPI yazılımı; ve çocuk pornografisi.
Bağlantı kümelerinden bir tanesi bu, kuşkusuz başka kümeler de bulunuyor. NSA’in Türkiye etkinliklerine dair Snowden’in ifşası ve Spiegel’in yazısı sayesinde artık biliyoruz ki Roboski’de düzinelerce insanı katleden saldırının tetiği NSA istihbaratına dayanarak çekilmişti. Cesur gazeteciler ve yeni iş arkadaşları yurttaş gazeteciler olmasaydı, Roboski’de düzinelerce insanın öldürülmesinden haberdar olamayacak, protesto için harekete geçemeyecektik. Bu olaylarda yaşanan kitlesel düş kırıklıkları Gezi Parkı protestolarının tetikleyicileri arasındaydı. Bunlara karşılık Gezi, çevre ve şehir aktivistlerini, “Sansüre Sansür” ve “İnternetime Dokunma” olarak önceden örgütlenmiş internet aktivistleriyle bir araya getirdi. Yine bu dayanışma ağları, ana akım medyanın sessiz kaldığı hükümet yolsuzluklarına dair bilgilerin yayılmasında anahtar rol oynadı. Hükümet, kirli etkinliklerine ışık tutulması karşısında gaddar internet kanunları getirdi ve bugünse İsveçli DPI yazılımının entegrasyonunu ISP’lere dayatmaktadır. Bugün bize deniyor ki, kadınlara ve çocuklara dönük şiddetin sistematik olarak gözardı edildiği bu ülkede, çocuk pornografisi endişesinden dolayı DPI’lar devreye sokulacaktır. Hükümetimiz Silikon Vadisine kadar uzanmıştır ve bunun sonucunda bugün Facebook ve Twitter politik aktivistleri ve yurttaş gazetecileri sansürlemektedir.
Türkiye tekil bir örnek değil. Günümüzde, devlet ve şirketlerin halklara ve doğal kaynaklarımıza yaptığı muamele ile; dünyanın belli başlı meydanlarında ifade bulan hoşnutsuzluk ile, gözetim ve sansür karşısındaki mücadeleler arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Biz de, noktaları birleştirmekten bizi alıkoyan kırılmaların tartışılması için bir foruma ihtiyacımız olduğunu düşündük. İşte irdelenme ihtiyacını hemen hissettiren kırılmaların bir listesi:
Birinci Kırılma: Çevrimiçi/çevrimdışı ayrımının anlamlı olduğu noktanın çok ötesinde bulunuyoruz. “İnternet”, “gerçek” dünyadan ayrı değildir. Roboski’de katledilen sözde “kaçakçılar” çevrimiçi olmasalar da, trajedileri mücadelelerimize dahil olmuştu. Yalnızca “dijital insan hakları”nın talep edilmesi yeterli değildir, esas talep etmemiz gerekenler temel haklar ve adalettir.
İkinci Kırılma: İnterneti diğer ortak altyapılardan bağımsız görmek makul değildir. Şunun farkına varmalıyız: İnternet aktivisti için bilgi neyse, çevre aktivisti için tohum odur, şehir aktivisti için kamusal alan odur, vb. Bütün bu hareketlerin kavgası, şirket tekelleri ve hükümetteki işbirlikçileri karşısındadır. Haklarımıza yeniden sahip çıkmak için en iyisi bu mücadelelerle dayanışma içinde olmamızdır.
Üçüncü Kırılma: Teknolojileri geliştirenler ve “internet politikası” yapanlar arasında ciddi bir kırılma vardır. Bu insanlar genelde birbirlerinden şikayet ediyorlar. Bizse gelin iki taraftan birden şikayet edelim. İster politika değişikliği için verilen kavgalarda olsun, ister bozucu teknolojiler geliştirilmesinde olsun, bunlar aktivist akılla yapılsa bile, teknokratik çözümcülüğe düşülmesi kolaydır. Size şunu soruyoruz, süslü kelimelerle sıkıca kenetlenmiş ağlarınızı kırıp açmak için ve halkların internetine ulaşabilmemiz için ne yapacaksınız?
İşte forumumuzu toparlarken uğraştığımız kırılmaların bazıları bunlardır. Bu yüksek düşüncelerin bütün gereklerini yerine getirmememiz muhtemeldir ve kuşkusuz bunların bir kısmı da tartışmalıdır. Yine de bunları sizinle paylaşmayı önemsiyoruz. Bir şekilde bunların programa da yansıyarak tartışmayı zenginleştireceklerini umuyoruz.
Çoğunuzla yeni tanıştığımızı, sizin de bizlerin çoğuyla yeni tanışmış olduğunuzu kabul etmek lazım. Forum bu nedenle daha da heyecan vericidir. Birbirimizi tanıdığımız, birbirimizden öğrendiğimiz ve kolektif mücadelelere şekil verdiğimiz bir forum olmasını umuyoruz. Bunun yapılması için, özellikle panelistlerimizden sunumlarını 10 dakikadan kısa tutmalarını, katılımcılardan ise uzun konuşanlar olursa bu durumu onlara hissettirmelerini rica ediyoruz. Bu forumu burada bulunan herkes için tasarladık ve önümüzdeki iki gün süresince bunun böyle olmasına özen göstermenizi rica ediyoruz.
Bizden önce gelen herkesin; burada bulunan hepinizin; ve burada olmasa da mücadelelerini paylaştığımız herkesin adımlarını izleyerek, dileyelim ki bu, YENİ başlangıçların birlikte ve kırılmaları aşarak düşünüleceği bir forum olsun, halklarla ve halklar için gelecek bir İnternetin forumu olsun. Son olarak, veri ve istatistik kullanan “yönetilişlerin” artış gösterdiği bu dünyada, Arendt’ten bir alıntı ile bitirmek isteriz: “YENİ olan, her zaman, istatistiksel yasaların ve bunlara bağlı olasılıkların ezici üstünlüğü karşısında gerçekleşir”.
4 Eylül 2014, #ungovForum
*: “poor” sözcüğünün “teknik” çağrışımları da var: kötü, yetersiz, verimsiz, zayıf, fena, vb.