Twitter sansürüne karşı mücadele….

Nisan 20, 2015

Yazan: Efe Kerem Sözeri

Türkiye’deki tweet’lerin özgürleşmesinin en iyi yolu, Twitter’ın Türkiye hükümeti ile kurduğu bu sansür ortaklığını tek taraflı olarak sona erdirmesi. Biamag’da “Twitter beni neden sansürledi?” yazımın yayınlandığı gün Twitter hukuk ekibinden bir e-posta aldım:

“Sayın Twitter kullanıcısı,

“Şu URL adresinde bulunan Tweet’inizin engellenmesi hakkındaki mesajınızı aldık ve engelin kaldırılması talebinizi değerlendirdik:

https://twitter.com/efekerem/status/585169638104895488

“Yapmakta olduğunuz araştırma ve yazıldığı şartları göz önünde bulundurarak, bu seferlik, Tweet’iniz hakkındaki engeli Türkiye’de kaldırdık. Eğer bu Tweet hakkında Türkiye makamlarından başka bir haber alırsak sizi bilgilendireceğiz.

“Saygılarımızla,

Twitter Hukuk” *

Takip edebildiğim kadarıyla, ilk kez Twitter mahkemelere yapılan yasal itirazlar dışındaki bir yolla sansürü kaldırmış oldu. Bunun son olmaması için, şimdiye dek sansürle mücadelede kazanılan tecrübeleri derleyio yeni yollar açabileceğimizi ümit ediyorum.

1. Yol: Türkiye hukuku

Daha önce Twitter’ın geri aldığı tüm sansür kararları Türkiye’deki yargı süreci içinde oldu, yani, itiraz üzerine üst mahkeme erişim engeli kararını kaldırınca Twitter da sansürü kaldırdı.

Bu yolla geri alınan ilk sansür kararı, Twitter’ın 21 Mart 2014’te ülke çapında engellenmesine kadar giden @oyyokhirsiza hakkındaki karar aslında:

Ulaştırma eski bakanı ve dönemin İzmir belediye başkan adayı Binali Yıldırım ve oğlu Erkam Yıldırım’ın 18 Mart 2014 tarihinde yaptıkları başvuru üzerine, İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi @oyyokhirsiza Twitter hesabı ile hirsizaoyyok.wordpress.com blog’unun erişime engellenmesine karar verdi, ancak Twitter adına Avukat Gönenç Gürkaynak’ın yaptığı itiraz üzerine bu karar 27 Mart’ta kaldırıldı.

Sansürü kaldıran üst mahkeme, kararın gerekçesinde siyasetçilerin kamu denetimine tabi olması gerektiğini ve eleştirilere daha toleranslı olmaları gerektiğini açıklıyor.

Ancak bildiğiniz gibi, bu karara rağmen Twitter hakkındaki engelin kaldırılabilmesi ancak hukukçular Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak’ın Anayasa Mahkemesi başvurusu sonrasında olmuştu.

Erdoğan’ın seçim mitinginde “Twitter, mwitter kökünü kazıyacağız” demesiyle, yani siyasi bir kararla kapatılan Twitter, o dönemden beri Türkiye’de “ülke bazlı içerik gizleme” politikasını sürdürüyor.

2014 yılı boyunca 79 hesap ve 2 bin 3 tweet sansürlendi. Twitter, 2014 Şeffaflık Raporu’unda Türkiye mahkemelerinden gelen kararların %70’ine yasal yollarla itiraz edilmesine rağmen bu itirazların ancak %5’inin kabul edildiğini, sansürü bu şekilde geri alınan sadece 3 hesap ve 189 tweet olduğunu söylüyor.

Örneğin, @keremtan3449 hesabının 1 tweet nedeniyle tamamen sansürlenmesi de geri alındı; ancak bu kullanıcı şikayete konu tweet’ini sildi, ve ne yazık ki o tarihten beri de Twitter’ı kullanmıyor (bkz. “chilling effects”, halkı ifade özgürlüğünden soğutmak).

Bir de itiraz sürecinin Twitter’ın aleyhine işlediği durumlar var. Elif Akgül’ün haberinde okuduğumuz gibi, @madigudisi’nin tweet’i hakkındaki şikayet ilk mahkemede reddedilmiş, ancak üst mahkemede sansürlenmişti. Lütfi Elvan’ın 68 tweet’lik sansür özgeçmişi malum.

Bu nedenlerle Türkiye hukuku, ifade özgürlüğü açısından bir çıkmaz sokak.

2. Yol: Kamuoyu baskısı ve prestij kaybı

Twitter’ın mahkeme kararı olmasına rağmen Türkiye’de hiç uygulamadığı sansür kararları da var. Bunların sebebinin kamuoyu baskısı ve şirketin uğrayacağı prestij kaybından kaynaklandığını düşünüyorum.

Bunların ilki, 15 Ocak 2015 tarihli, Suriye’ye silah taşıdığı iddia edilen MİT TIR’larına ilişkin mahkeme belgelerinin sızması hakkındaki yayın yasağı ve erişim engeli kararıydı.

Twitter yaptığı açıklamada, “mahkeme kararında geçen hesaplardan birini tümüyle, diğer hesabın ise bazı tweet’lerini ve retweet’leri engellemek zorundayız” dedi.

Halbuki Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin sansür kararında “@BirGun_Gazetesi isimli twitter hesabı” yazılı, bazı tweet’leri değil.

Aynı şekilde, 166 URL’lik karara imza atan hakim Bekir Altun’un şikayetiyle 21 Ocak 2015 tarihinde gazetecilerin tweet’lerine verilen sansür kararını da uygulamadı Twitter.

Fakat, bu kararlar hangi şartlarla, hangi kriterlerle uygulanmadı, bilemiyoruz. Hükümet ile Twitter heyeti arasındaki görüşmelerde basın özgürlüğü gündeme geldi mi, Twitter bunları nasıl savundu, ‘karşılığında’ hükümet ne talep etti (ve belki elde etti) bilemiyoruz.

Ancak, Hakim Bekir Altun’un gazetecileri toptan şikayet ettiği sansür kararının Ocak ayında Twitter tarafından uygulanmaması üzerine, Altun’un 166 URL’lik kararı veren hakim olması, bu karar içinde en büyük payı Twitter sansürünün alması, ve sonucunda karardaki ısrarın Twitter’ı ülke çapında engellemeye dek varmasını dikkate değer buluyorum.

3. Yol: Bireysel itiraz artık mümkün

Benim tweet’im hakkındaki “ülke bazlı içerik gizleme” kararı, Türkiye saati ile 9 Nisan akşamı bana gönderilen e-posta bildirimi ile başladı ve 10 Nisan’da e-posta yoluyla yaptığım itiraz** üzerine 11 Nisan sabahı kaldırıldı. Bu, Twitter’ın Türkiye’de uyguladığı sansüre bireysel itiraz yolunun açık olduğunu gösteriyor.

Ancak, sansürün kaldırılmasında kullanılan dil, bu kararın bir istisna olduğunu hissettiriyor.

Kaldı ki, hukukçu Yaman Akdeniz’in haklı olarak belirttiği üzere, engellenen her tweet’i özgürleştirmek için mücadele vermek zorunda olmamalıyız; keza sistemli bir şekilde sansürlenen 2 binden fazla tweet için tek tek mektup yazmak çok verimli bir yöntem değil.

Twitter’ın benimle ilgili kararında uyguladığı kriterler de net olmadığı için her sansürü bu yöntemle geri aldırmamız da mümkün olmayabilir.

Açık ki, Twitter kendi hatasından dönmeli ve şimdiye dek Türkiye makamlarının talebiyle sansürlediği tüm içeriği açmalı. Pakistan’da bizzat bunu yaptı.

4. Yol: Pakistan

Twitter, Türkiye’deki uygulamasına benzer bir şekilde, 18 Mayıs 2014’te Pakistan’da “ülke bazlı içerik gizleme” politikasını uygulamaya soktu. Bu karara dayanak oluşturan ve Pakistan makamlarınca “dine hakaret” ve “ahlaksızlık” gibi gerekçelerle sansürlenmesi talep edilen 36 hesap ve 15 tweet engellendi.

Ancak bir ay sonra, 17 Haziran 2014’te, Twitter bir açıklama yayımlayarak bu hesaplar üzerindeki engeli kaldırdı. Twitter’ın açıklamasında Pakistan’ın taleplerinin “yeniden ele alındığı, ve Pakistan makamlarınca durumu açıklığa kavuşturan ek bilgiler verilmediği için engelin kaldırıldığı” belirtiliyor.

Türkiye’deki tweet’lerin özgürleşmesinin en iyi yolu, Twitter’ın Türkiye hükümeti ile kurduğu bu sansür ortaklığını tek taraflı olarak sona erdirmesi. Ancak, Türkiye Pakistan’a dönüşmeden önce bunu yapsa herkes için daha iyi olur. (EKS/HK)

* Twitter Hukuk’tan bana gönderilen 11 Nisan tarihli e-postanın orijinali:

“Dear Twitter User,

“We have received and reviewed your message and your request for unwithholding of the Tweet at this URL: https://twitter.com/efekerem/status/585169638104895488. Given the nature of your research and the additional context, at this time, we have unwithheld your Tweet in Turkey. We will inform you if we hear again from Turkish authorities regarding the Tweet.

“Sincerely,

“Twitter Legal”

** Twitter’a gönderdiğim itirazın Türkçe çevirisi:

“Sayın Twitter Hukuk Ekibi,

Bu e-posta ile Twitter’da yazdığım içeriğin sansürlenmesini protesto ediyor ve bu kararın geri alınmasını talep ediyorum. Eğer sansür 24 saat içinde kaldırılmazsa, karara ABD mahkemelerinde itiraz edeceğim.

Tweet’imde açık olduğu üzere, ben Türkiye mahkemelerinin sansürü hakkında bilgi vermek amacıyla, sizin de tanıdığınız araştırmacı @zeynep’le sansürlü içeriğin ekran görüntüsünü paylaştım:
https://twitter.com/efekerem/status/585169638104895488

Ben sansür hakkında çalışan bir araştırmacıyım. Bizzat bu sansür kararı hakkındaki haberimi şurada bulabilirsiniz:
http://www.dailydot.com/politics/turkey-mass-censorship-twitter-youtube-facebook/

Mahkeme kararının talebi ile, benim gibi kullanıcıların amacını ayıramamanız kabul edilemez.

Bir siyaset bilimci olarak, Türkiye hükümetinin sizi zorladığı “sansürle ya da kapatırız” konumunu anlıyorum; ancak, bir Twitter kullanıcısı olarak her mahkeme kararına uymanızı desteklemiyorum.

Hukuçular Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak’ın size gönderdikleri ihtarda açıklandığı gibi, Twitter, Türkiye mahkemelerinin karalarına uymak zorunda değil, kaldı ki, bu karaların çoğu uluslararası insan hakları prensiplerine aykırı:
http://cyber-rights.org.tr/docs/Twitter_ihtar_ENG.pdf

Bu nedenlerle şirketinizin benim ifade özgürlüğümü sadece Türkiye’deki yasal süreç içinde değil, bizzat kendi şirket politikanızla da uygulayarak savunmasını talep ediyorum.

Saygılarımla,
Efe Kerem Sözeri
@efekerem

Kaynak: http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/163909-twitter-sansuru-neden-geri-aldı


İnternet ve Sokak derlemesi yayınlandı.

Nisan 18, 2015

IMAG0424 Ayrıntı Yayınlarından Yasemin İnceoğlu ve   Savaş Çoban’ın derlediği İnternet ve Sokak kitabı yayınlandı. (2015).


İnternet haftasını kutlarken

Nisan 12, 2015

Yazan: Orkut Murat YILMAZ

22 yıl önce bugün, 12 Nisan 1993’te, kiralık bir hat üzerinden, ODTÜ’deki Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Sistem Salonu’ndan NSFNet’e (ABD’deki National Science Foundation Network) TCP/IP protokolü üzerinden bağlanıldı. Türkiye’nin internet serüveninin başlangıcı sayılan bu olayın ardından, birçok kamu kurumu ve akademik kurum, ODTÜ’ye bağlanarak, ODTÜ üzerinden internete çıkmaya başladı.

O günden bugüne, gezegenimiz, Güneş çevresinde 22 kez tur attı. O gün doğan çocuklar, bugün ODTÜ’den mezun olacak yaşa geldiler. Ancak Türkiye’nin internetle olan ilişkisi, aşk ile nefret karışımı bir yerde, Mehteran’dan miras “iki ileri bir geri” ilerleme mantığı üzerine kurulu olarak debelenip duruyor. “Türkiye’de İnternetin Yaş Günü”nü kutladığımız bu günü, “Türkiye’de İnternet”i ve yaş günü kutlama programını inceleyerek geçirelim.

2014 TÜİK Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması bizlere, Türkiye genelinde hanelerin %46.5’inin, yani yarısının, henüz hiç internet ya da bilgisayar kullanmadığını gösteriyor. Kentlilerin %41’in, köylülerin ise %70.5’i hiç internet kullanmamış. Köyde kadınların %80’i, erkeklerin %59’u, kentte erkeklerin %31’i, kadınların %50’si internete hiç girmemiş. 22 yılda böyle bir istatistiksel duruma ulaşmak, “evde zor tutulan %50” istatistiksel durumuyla örtüşüyor.

4 Mayıs 2007’de, henüz “Türkiye’de İnternet” 14 yaşında bir çocukken kabul edilen, 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”la, web sitelerine erişimi engelleme geleneğinin başlamasından bugüne dek 8 yıl içinde 70.000’den fazla web sitesine erişimin engellendiğini tespit edebildik. Bu sayı resmi değil ve devletimiz açıklama yapmadığı için, sayıyı EngelliWeb topluluğunun çabaları ile tespit edilebilen “engelli web siteleri” listesinden alabiliyoruz. Topluluğun geçen yıl bu zamanlarda 30.000’den fazla web sitesine erişimin engellenmiş olduğunu tespit edebildiğini düşünürsek, devletimizin son 1 yılda, ondan önceki 7 yılda yaptığı toplam mesaiden daha çok mesai yapmış olduğunu anlayabiliriz.

“5651 Sayılı Yasa” hakkında AİHM tarafından verilen “İnsan Haklarına Aykırı” kararına rağmen, yasanın geçirdiği evrimi düşünecek olursak, en az sansür kadar endişelenmemiz gereken başka bir konu daha var: Gözetim. “Siteler yerine sayfaları engellemekten” bahseden bir yasa, tüm kullanıcıların tek tek hangi sayfalara girdiğini gözetlemezseniz işlevsiz kalmak zorundadır. Siteleri topyekün engellemek mümkünken, iş sayfalara gelince, kullanıcı ile web sitesi sunucusu arasındaki tüm trafiği gözetlemenizi gerektirir. 2013 Aralık’taki “Siteler yerine sayfaları engelleme” değişikliğinden 1.5 yıl önce başlayan DPI (Deep Package Inspection / Derin Veri Analizi) kullanımı, yasal altyapıya kavuşmanın ardından çeşitlilik ve derinlik kazandı. Bir zamanlar yalnızca Phorm kullanılırken, bugün TTNet’le Phorm’un sözleşmesi resmi duyuru ile bitirilse de, Palo Alto, Finfisher gibi araçlar çok çeşitli DPI işleri için kullanılıyor. Tüm trafiği analiz ederek, sizin kimliğinizin samimi arkadaşlarınızla dahi paylaşmadığınız yönlerini çıkarabilen bu araçlar, aynı zamanda, kendi müşterilerini de gözetlemeye yarıyor. Çünkü, bu araçların ezici çoğunluğu “Özel Mülk Yazılım”, yani birer kapalı kutu. İçerdikleri arka kapılarla, Türkiye’deki birçok kuruma ait bilginin, uluslararası veri karaborsasında satılabilir olmasını sağlıyorlar. Bir de, https karşısında çok da başarılı olamadıkları için, son yaşanan Twitter, Youtube erişim engellemelerinde olduğu gibi, sitenin tümünü erişime engelletmek zorunda kalabiliyorlar. Matematiğe şükürler olsun.

1984 başta olmak üzere, birçok distopya betimlemesinin kullanım kılavuzu gibi okunmasının sonucunda gelinen bu noktada, “Türkiye’de İnternet”in yaş gününü kutlamak biraz buruk oluyor. Bilişim STK Platformu tarafından düzenlenen etkinlikler ve yapılan açıklamalar da, bu burukluğu aşabilmek için bazı çözümler sunuyor. Dilerseniz, bu çözümlere birlikte bir gözatalım.

İlk olarak, Internet sözcüğünün anlamı üzerine odaklanmak gerekli. Internet, “Inter Networks Network”ün kısaltması. Yani “Ağlar Arası Ağ”. 2 ya da daha çok bilgisayarı birbirine bağladığınız zaman bir ağ kurmuş olursunuz. Sonrasında birkaç ağı birbirine bağlayarak, minik bir “Ağlar Arası Ağ” kurmanız mümkündür. Elbette, adından anlayabileceğimiz gibi, “Ağlar Arası Ağ” olabildiğine dağıtık bir yapıdadır. Bu nedenle, merkezileşmeden kaçınmak, “Ağlar Arası Ağ”da olmanın yollarından birisidir. Facebook, Youtube, Twitter gibi merkezi web siteleri, bu ruha ihanet ederek tekelleşmeyi bizlere pazarlar. Hiç değilse, İnternet Haftası sırasında, daha az merkezi sitede zaman geçirmek, bunun yerine küçük küçük siteciklerde gezinmek “Ağlar Arası Ağ”ın ruhuna uygun bir hareket olacaktır.

İnternetin büyük bir veri evreni olduğunu göz önünde tutarak, anlamlı verileri özgür bir biçimde (telif, patent gibi tuzaklara düşmeksizin) insanlık yararına sunmak da, İnternet Haftası’nın bir parçası olmalıdır. Her türden akademik, mesleki, kültürel verinin özgürleşmesi için, başta kendimiz olmak üzere çevremizdeki veri üreticilerini, kaynağı açmak, patent ve teliften kurtulmak için ikna etmeye çalışarak işe başlayabiliriz. Sonrasında üniversiteler, kamu kurumları ve şirketlere giderek, bu çalışmanın hepimize sağlayacağı yararı anlatmak hedeflerimizden olmalıdır.

Okullarda, öğrencilerin Vikipedi, OpenStreetMap gibi özgür veri kaynaklarından yararlanması ve daha ileri giderek katkı sunması özendirilmelidir. Hiç değilse bu hafta içinde eğitimciler ve velilerden bu yönde küçük bir adım atılması, çok anlamlı olacaktır.

Belediyelerin, yurttaşlarına ücretsiz internet olanağı sağlaması özendirilmeli, yurttaşların belediyelerden bu hizmeti, eğer vermiyorsa, istemesi için örgütlülükler oluşturulmalıdır. İnternet, bugün temel insan haklarından birisine dönüşmektedir. Bu nedenle, yurttaşlar tarafından talep edilmesi önemlidir.
Belediye ya da kamu kurumlarınca sağlanan, ancak bir türlü internet üzerine aktarılmayan hizmetlerin, internete geçiş sürecinin başlaması için yurttaşların inisiyatif alarak, kendileri ve çevreleri için önemli bir katkı sunmaya başlamaları, İnternet Haftası’nı kutlama biçimlerinden birisi olmalıdır. Böylece, birkaç yıl sonra ortaya çıkacak sürümlerde daha nitelikli olacak hizmetlere katkı sağlanmış olur.

Üniversitelerden çıkan tez, makale, rapor ve diğer yayınların, Open-Access / Açık Erişim kapsamındaki çeşitli platformlarda yaygınlaşması için üniversite yönetimleri ve hocalarla konuşmak da, yapılabilecek güzel işlerdendir. Dahası, çevrimiçi ders/kurslarla akademinin yaşamımıza katkılarını artıracak çalışmalara başlamak da bilime adanmış insanları mutlu edecektir.

Gözetimle mücadele etmek için, çeşitli güvenli iletişim araçlarını kullanmaya başlamak da İnternet Haftası’nın en önemli etkinliklerinden birisi olmalı. Sözgelimi, bu hafta Whatsapp kullanmak yerine TextSecure (iOS kullananlar için bu uygulama Signal adıyla indirilebiliyor) kullanarak, “İnternetin Ruhu”na katkı sunabilirsiniz. Yahut, TOR Browser kullanarak, çeşitli yasaklı sitelerde gezinebilir, internetin tadını çıkarabilirsiniz.

Herkese özgür, açık, şeffaf ve güvenli bir internet diliyorum.

Kaynak: http://www.evrensel.net/haber/110179/internet-haftasini-kutlarken


Panel: Dijital Ekosistemin İnsanları: Üreticiler, Tüketiciler, Yoksunlar

Nisan 11, 2015

Tarih: 13 Nisan 2015 Saat: 15.30
Mekan: İstanbul Şehir Üniversitesi-Batı kampüsü Sinema Salonu

Moderatör:
Mustafa Akgül, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi – İNETD Başkanı
Panelistler:
– İsmail Hakkı Polat, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi
– Yalçın Arı, Yeni Medya Uzmanı
– Zeynep Karagöz, Makers Hareketi Öncüsü – 5 Dakika Girişimi
– Nermin Canik, Free Software Foundation Europe Üyesi
– Aslı Telli Aydemir, İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi


Twitter, Facebook ve YouTube’un yasaklara uyması ne anlama geliyor?

Nisan 9, 2015

Görüşme: Çağıl Kasapoğlu

Türkiye’de sosyal medyaya erişim geçen hafta bir kez daha geçici olarak kısıtlandı.

YouTube, Twitter ve Facebook’a erişim engelinin getirilmesinin nedeni, İstanbul’da DHKC’nin rehin aldığı ve kurtarma operasyonu sırasında hayatını kaybeden savcı Mehmet Selim Kiraz’ın başına silah dayalı halde çekilen fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasıydı.

Sosyal medya şirketleri mahkemenin talebi üzerine istenmeyen içerikleri sildi, sitelere erişim yeniden sağlandı.

Fakat uygulama bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi:

“Sosyal medyanın sansürlenmesi mümkün mü?”

“Kullanıcıların yasakla birlikte toptan engellenen erişim hakkı, bilgi alma ve iletişim hakkı ne olacak?”

Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) yakın aktif bir sosyal medya kullanıcısı olan Taha Ün şikâyetler doğrultusunda uygulandığını söylediği erişim kısıtlamasını doğru buluyor.

Hayatını kaybeden savcı Kiraz’ın başına silah dayalı halde çekilen fotoğraflarının paylaşılması gerekçesiyle getirilen karar için Taha Ün, “İki sebebi var. Birincisi, aile yakınlarının bireysel hakları, evrensel sebepler. Hiçbir çocuk babasını internette kafasına silah dayanmış halde görmek istemez. Diğer sebep de DHKP-C’nin terör örgütü olması. Bu içeriklerin kalması demek terör örgütünün propagandası demek” diyor.

  • ‘Bizim Twitter sansürlü’

Hukukçu akademisyenler Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak ise erişim engelleme kararlarına dün mahkeme yoluyla itiraz etti.

BBC Türkçe‘ye konuşan Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, ana akım medyaya alternatif olarak öne çıkan ve sanal ortamda kullanıcıların kendilerini özgürce ifade edebildikleri, bilgi paylaşabildikleri özgür bir platform olarak görülen bu şirketlerin Türkiye mahkemelerinin aldığı her karara uyacaklarını söylüyor.

Peki şirketler bu kararlara uyarak kendi etik ve demokratik değerlerinden uzaklaşıyor mu?

Akdeniz bu sorulara “Evet, maalesef öyle” cevabını veriyor ve ekliyor:

“Sizin (İngiltere’de) aldığınız veya Amerikalıların aldığı Twitter hizmeti ile benim Türkiye’de aldığım Twitter hizmeti arasında çok ciddi bir kalite farkı oluştu. Bizimkisi sansürlü, her an hesabınız kapanabilir.”

Akdeniz’e göre Twitter gibi sosyal medya şirketleri “kapalı kalmak ve risk almak istemedikleri” için kararlara uyuyor ve “ekonomik çıkarları önde tutuyor.”

“Ama belki de almaları gereken bir risk o. Çünkü zulüm görüyorlar” diyor Akdeniz.

  • ‘Ülkemin saygınlığı daha önemli’

Taha Ün ise “Erişim engeli, Türkiye’deki kullanıcıları cezalandırmak adına yapılan bir girişim değil, Twitter’ı cezalandırmak adına yapılan bir girişim” yanıtını veriyor ve devam ediyor:

“Ben sonuçta telefonuma VPN’imi yüklerim Twitter’a girerim. Benim önümde bireysel bir engel yok. Burada Twitter’a ‘Sen benim vermiş olduğum karara uymazsan, ben de senin Türkiye’deki kullanıcılarına erişimini zorlaştırırım’ deniyor.”

“(Twitter) neden Türkiye’yi tanımıyorsun? Sanki Türkiye’yi sosyal mecraları kısıtlayan sansürcü bir hükümetmiş gibi göstermeye kimin hakkı var?”

“Benim insanlarımın, vatandaşlarımının güvenliği özgürlüğü, ülkemin saygınlığı benim Twitter’a girme özgürlüğümden çok daha önemli.”

  • Yeni düzenleme

Uygulamaya giren yeni internet yasasıyla beraber, internet sitelerine erişim kişilik haklarının ihlali gerekçe gösterilerek kolayca kısıtlanabiliyor.

Bireysel başvurular dikkate alınıyor. Yasanın 9’uncu maddesinde şu ifadeler var:

“İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.”

  • ‘Seçim öncesi engellemeler artacak’

Peki iki yıl üst üste seçim öncesi gelen yasaklar, seçim tarihi yaklaştıkça genişleyebilir mi?

Benzer uygulamaların tekrarlanma ihtimaline dair akademisyen Yaman Akdeniz, “Seçim öncesi daha çok olacak. Seçime kadar bu aç kapalar devam edecek. Seçime doğru tansiyon yükseldikçe farklı sebeplerle engellemelerde artış olacağını düşünüyorum” diyor.

Yaman Akdeniz, aynı yasa kapsamında Adana ve Hatay’da MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına ilişkin haberlere ve Charlie Hebdo dergisinin karikatürlerini yayınladıkları için bazı gazete ve internet sitelerine getirilen yönelik kısıtlamalara dikkat çekiyor.

AKP’ye yakın sosyal medya editörü Taha Ün’e göre de bu uygulamalar tekrarlanabilir:

“Mutlaka böyle şeyler olabilir. İki temel nokta var. Birincisi Türk bireyin özel hayatı ve özel hayatın gizliliği ilkesi dünyadaki bütün kurumlardan, bütün şirketlerden ve sosyal medya platformlarından daha önemlidir. Twitter tekrar böyle bir sorunla karşı karşıya kalmak istemiyorsa, bu ilkeleri net bir şekilde uygulamalı”.

Türkiye’de 7 Haziran’daki genel seçim öncesi, ana akım medyaya alternatif olarak kullanıcıların ve seçmenlerin başvurduğu sosyal medya mecraları yeni kısıtlamalarla karşı karşıya kalabilir gibi görünüyor.

Bu da, özgür bir platform olarak öne çıkan mecralarda “bireylerin ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanması” olarak yorumlanıyor.

Yaman Akdeniz, “Türkiye’deki televizyon kanallarında konuşmak ve gazetelerde yazmak genel olarak siyasi eleştiri anlamında çok zorlaştı” diyor ve şu yorumu yapıyor:

“Dolayısıyla insanlar sosyal medya platformlarını daha özgür gördükleri, kendilerini daha rahat ifade edebildikleri için Twitter’a, Facebook’a dönüyor, YouTube’u kullanıyor. Ama artık bu da zorlaştı.”

Kaynak: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/04/150408_sosyal_medya_yasaklar


Social media platforms blocked again in Turkey

Nisan 8, 2015
By Heini Järvinen

Turkish authorities ordered access to 166 websites, including Twitter, Facebook and YouTube, to be blocked after photos of a hostage crisis that ended with the death of a government prosecutor were circulated in the social media platforms.

On 31 March 2015, in Istanbul’s courthouse, two militants took Mehmet Selim Kiraz hostage. He was the prosecutor in the controversial case of the killing of a teenage boy, who died after being hit in the head by a teargas canister fired by the police during the 2013 Gezi Park protests. After the eight-hour hostage drama at a courthouse, and an intervention by special police forces, Kiraz was rescued but succumbed to his injuries later in hospital. The two captors, with alleged links to the outlawed far-left Revolutionary People’s Liberation Party-Front (DHKP-C), were killed by security forces.

Just hours after the kidnapping, photos of one of the militants holding a gun to the hostage’s head were posted to Twitter, allegedly by the captors, from an account that was suspended shortly thereafter. They began immediately circulating in the platform, and were also published by several Turkish newspapers and news sites.

During the incident, TV journalists reporting from outside the courthouse were forced by authorities to cease live reporting. The following day, on 1 April, several media organisations who had published the images were denied accreditation to the funeral of Kiraz. The government accused them for “spreading terrorist propaganda”.

On 6 April, access to Twitter, Facebook and YouTube, along with 163 other websites and specific links to the stories published by Turkish newspapers, was blocked in Turkey, on the basis of a court ruling. The ban on Facebook was lifted rapidly, supposedly because it complied with the ruling before the expiration of the four-hour deadline imposed by the court. By the evening of 6 April, also YouTube and Twitter were accessible again, as the platforms had removed the content that the court deemed illegal. The photos could still, however, easily be found online, and a number of international news sites had already published it in their articles talking about the hostage drama and online censorship.

In recent years, online censorship has frequently raised concerns in Turkey. In March 2014, Twitter and YouTube were blocked, after recordings that raised allegations of corruption towards the Prime Minister Recep Tayyip Erdogan and some of the members of his cabinet were posted to the social media platforms. The ban was lifted after the High Court ruled it unconstitutional.

Turkey blocks Twitter, YouTube, scores of websites after prosecutor’s killing (06.04.2015)
https://globalvoicesonline.org/2015/04/06/turkey-blocks-twitter-youtube-scores-of-websites-after-prosecutors-killing/

Turkey Twitter block lifted after image removed (06.04.2015)
http://www.bbc.com/news/technology-32194915

Turkey lifts ban on Twitter after it removes photos of slain prosecutor (07.04.2015)
http://www.euractiv.com/sections/enlargement/turkey-lifts-ban-twitter-after-it-removes-photos-slain-prosecutor-313563

Prosecutor dies of wounds after Istanbul hostage shootout (31.03.2015)
http://www.reuters.com/article/2015/03/31/us-turkey-hostage-idUSKBN0MR19T20150331?utm_source=twitter

EDRi-gram: Internet censorship and surveillance in Turkey (12.03.2014)
https://edri.org/internet-censorship-surveillance-turkey/

EDRi-gram: Turkey: Twitter ban lifted, YouTube still blocked
(07.05.2014)
https://edri.org/turkey-twitter-ban-lifted-youtube-still-blocked/

Source: https://edri.org/social-media-platforms-blocked-again-turkey/


AB vs Google…

Nisan 7, 2015

Yazan: Nazlı Orhon

Avrupa Birliği, Google’a arama sonuçlarını “manipüle etmesi ve şeffaf olmaması” iddiasıyla dava açmaya hazırlanıyor. Daha önce Amerika’da dava edilmekten son anda kurtulan Google, Avrupa Birliği davasından kaçamıyor. Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamada Google’ın pazardaki büyük payını kendi lehine kullanması ve arama algoritmasının şeffaf olmaması nedeniyle dava açacaklarını belirttiler.

Avrupa Birliği, Google’a arama sonuçlarını “manipüle etmesi ve şeffaf olmaması” iddiasıyla dava açmaya hazırlanıyor. Daha önce Amerika’da dava edilmekten son anda kurtulan Google, Avrupa Birliği davasından kaçamıyor.

Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamada Google’ın pazardaki büyük payını kendi lehine kullanması ve arama algoritmasının şeffaf olmaması nedeniyle dava açacaklarını belirttiler. 2010’dan beri gelen şikayetleri çok dikkatle incelemeye başlayan Avrupa Birliği yetkilileri, bu süreden beri yeterince delil toplandığını ve dava açmaya hazır olduklarını belirttiler (1).

Avrupa Komisyonu’nun resmi internet sitesinde yayınlanan açıklamada davanın nedenleri yayınlandı. İlk neden olarak, Google’ın kendi arama servislerini, rakiplerine göre çok daha fazla öne çıkardığının tespit edilmesi gösterildi.

Bir diğer neden olarak ise, Google’ın online reklamlardaki problemleri verildi.

Avrupa Komisyonu Rekabet Poliçesi Başkanı Joaquín Almunia yaptığı açıklamada, 2010’dan beri Google’ı mercek altına aldıklarını, gelen bütün şikayetleri değerlendirdiklerini ve artık dava açmaya hazır olduklarını belirtti.

Ayrıca Almunia, Avrupa Komisyonu olarak hem kullanıcıların hem de diğer rakiplerin rekabet ortamından fayda sağlamaları için çalıştıklarını fakat Google yetkililerinin rekabeti kendi lehine çevirmek için yaptığı davranışların adil olmadığını söyledi.

Daha önce Avrupa Birliği, Google’dan arama motoru fonksiyonunu, diğer işleri birbirinden ayırmasını istemişti (2).

Türkiye’den de bir örnek verelim. Geçen sene sonlarına doğru Google, arama algoritmasının kullanılmasına karşı değişiklik yapmış ve bir anda Hürriyet, Milliyet, Habertürk, Mynet gibi yayınların arama sonuç sıralaması alt sıralara almıştı (3).

Daha önce de yazısını yayınladığımız Kolumbiya Gazetecilik Okulu TOW Merkezi Direktörü Emily Bell, Reuters Enstitüsündeki konuşmasında “Artık okuyucuya hangi haberin ulaşacağı konusundaki karar, yayın organlarının verdiği bir karar olmaktan çıktı. Bu konuda belirleyici olan Silikon Vadisindaki bir grup şirket” diyerek Google’ın da içinde bulunduğu şirketlerden söz etmişti (4).

1. Statement on the Google investigation

2. Avrupa Parlamentosu Google’un Arama Motoru İşi ile Diğer İşlerini Birbirinden Ayırması Kararı Yayınladı

3. Google, Neden Milliyet, Hürriyet, Mynet’i Engelledi? Google Humminbird Algoritması Nasıl Çalışıyor?

4. Gazetecilik, Silikon Vadisine Karşı İnisiyatifi Eline Almalı, Teknoloji Gazeteciliği Özgürleştiriyor ama Kontrolü de Alıyor

Kaynak: http://www.turk-internet.com/portal/yazigoster.php?yaziid=49583


Dijital Emek ve Karl Marx yayınlandı…

Nisan 7, 2015

C.Fuch’sun Digital Labour & Karl Marx/Dijital Emek ve Karl Marx adlı kitabı NotaBene (2015) yayınlarından çıktı.

Dijitalleşmenin kapitCBg201CVEAEREeSalist biçimde gerçekleştiği dünyada emek nasıl değişiyor? İnternete girerken, bilgisayarları ve akıllı telefonları kullanırken veya bir çağrı merkezi temsilcisiyle konuşurken bunların arkasında gittikçe görünmez hâle gelen emek “ağ”larını ve üretim ilişkilerini düşünüyor muyuz? Christian Fuchs, Dijital Emek ve Karl Marx kitabında bunları görünür kılıyor ve bizi düşünmeye çağırıyor. Bilgisayarların üretiminde kullanılan madenlerin çıkarılmasında köleleşen işçilerden, sosyal medya kullanıcılarının sonsuz şekilde sömürülmesi ve metalaştırılmasına kadar EİT endüstrisinin eleştirel ve karşılaştırmalı bir analizini bulduğumuz bu kitapta Marksist ekonomi politiğin günümüzü yorumlamadaki aydınlatıcı rolünü yeniden anlıyoruz. Kitabı okurken sosyal medyaya aslında hapsedilmiş olduğumuzu görüyor, kendimizi bir anda Kongo’da çatışmalara neden olan madenlerin içinde köleliğin tam ortasında buluyor veya çağrı merkezlerinin ev işine dönüşen emek sürecinde patriyarkanın rölünü görürken kapitalizmin giderek karmaşıklaştırdığı üretim ağlarını üzerimize nasıl ördüğünü ve bundan nasıl çıkacağımızı tartışırken buluyoruz./Senem Oğuz

Enformasyon teknolojilerini her kullandığımızda hatırlayacağımız şekilde bu ürünleri bize ulaştıran ve ömürleri kan ve ter içinde geçen işçileri ve köleleri anlatıyor; sosyal medyayı kullanırken metaya dönüştürülen kişisel verilerimizle aslında karşılığı ödenmeyen bir emek gücü olduğumuzu tartışmaya açıyor. Fuchs, Smythe’ninizleyici emeğinden ve çağdaş kültürel çalışmalardan başlayarak deneysel verilerle, yoğun sömürü ve kölelik örnekleriyle günümüzdeki teknolojinin oluşumunu anlatıyor. Kitap, Marksist çözümlemenin günümüzü anlamakta olgun ve başarılı bir kullanımını da gösteriyor. Bütün bu sömürü, kölelik anlatımını sadece çözümlemeyle, anlatmayla bırakmıyor, alternatif, sömürünün olmadığı ve ortak mülkiyete dayalı bir dünya kurmanın olası araçlarını da tartışıyor, sorguluyor./Tahir Emre Kalaycı


Twitter’a erişim açıldı….

Nisan 6, 2015

CB7UskKW4AAQFut


18. İnternet Haftası Başladı….

Nisan 6, 2015

Bu sene 18. düzenlenen İnternet Haftası başladı. İnternet Haftası’nı destekleyen 12 sivil toplum örgütünün bildirgesi TMMOB’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

İnternet Teknolojileri Derneği Kurucusu Doç. Dr. Mustafa Akgül, İnternet Derneği’nden Yavuz Günalay ile Alternatif Bilişim Derneği’nden Orkut Murat Yılmaz’ın katılımıyla açıklanan bildiride  özetle “2015 yılında, 22 yılın ardından, Internet Haftasında hala sansürden konuşmak utanç verici! Siyasi kadrolar, gündelik siyasi hesaplarını bir kenera koymalı ve yurttaşların temel hak ve özgürlüklerine saygı göstermelidir” dendi.

Etkinlikler

18. İnternet Haftası etkinlikleri kapsamında 12 Nisan Pazar günü Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde İnternet’in 22. Doğum Günü kutlanacak. Etkinlikte Türkiye’nin İnternet tarihçesi, güncel durum ve geleceğe bakış tartışılacak.

13 Nisan’da Şehir Üniversitesi batı kampüsünde Dijital Ekosistemin İnsanları başlıklı panel düzenlenecek.

14 Nisan’da da Ankara Barosu Konferans Salonu’nda Seçim Güvenliği Paneli yapılacak.

Güncellenen etkinlikleri şu sayfadan takip edebilirsiniz.

12 sivil toplum örgütünün imzasını taşıyan bildiri özetle şöyle:

Sansür ve İfade Özgürlüğü

* Sansür ve otosansür temel hak ve özgürlüklerimizi daraltıyor, ülkemizde çok uzun yıllar kendini ifade etme fırsatı bulamamış yurttaşların / toplulukların internetle yakaladıkları fırsatı ellerinden alıyor.

* Medyanın siyasi kutuplaşmaya paralel şekilde iki uca ayrıldığı bir ortamda, yurttaşlarımızın fikirlerini etkin bir şekilde ifade edebilecekleri bağımsız yegane mecra İnternet. 5651 numaralı yasa ve etrafında şekillenen yasal mevzuat bu mecrayı yok ediyor.

* Mevcut durum, kişilik haklarının korunmasının ötesine geçmiş ve bir baskı ortamına dönüştü. Yurttaşlar ve daha da önemlisi siyasetçiler, İnternet’in yatay düzlemini kabullenmeli, söylemlerini bu yeni düzleme göre değiştirmeli, onu geleneksel mecralara dönüştürme hevesinden vazgeçmeli.

Sayısal Uçurum

* 2014 TÜİK Hane halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırmasına göre Türkiye genelinde hanelerin 46.5’i hiç internet veya bilgisayar kullandı. Yani geçen 22 yılın ardından Internet, Türkiye’nin yarısı tarafından hiç kullanılmıyor.

* Hiç kullanmayanlar arasında kenttekilerin oranı %41 iken, kırda %70.5’e ulaşıyor. Yine kadın ve erkek arasındaki fark kırda %59’a – %80 iken kentte %31’e %50.

* Resmi rakamlar uçurumun derinliğini çok net bir biçimde tasvir ediyor. Sadece TÜİK rakamları değil, uluslararası gelişmişlik indekslerinde de Türkiye maalesef sonlarda yer alıyor.

* Bilgisayar ve İnternet kullanımında kadın-erkek ve kent-kır arasında süregelen sayısal uçurumu gidermek, ancak ilköğretim düzeyinden başlayarak müfredata sağlıklı bilişim teknolojileri kullanımı konusunda pedagojik ve analitik temelli içerik sağlayarak mümkün olabilir.

* Bilişim teknolojilerin eğitimi ülkenin kalkınması, dünya ile rekabet edebilmesi içinde önemlidir. Bu kapsamda özgür yazılımların önemine işaret etmek isteriz. Özgür yazılımlar tasarruf, güvenlik, istihdam ve rekabet açılarıdan önemlidir.

Dijital Gözetim

* Devletler ve şirketler bizlerden yasal veya yasadışı topladıkları datalarımızı temel hak ve hürriyetlerimize aykırı şekilde kullanıyorlar.

* Gündelik yaşamın birçok alanı güvenli hale getirme söylemini meşru kılmak ve risk yönetimi amacıyla dijital olarak gözetliyorlar.

* Türkiye’de yurttaş artık oldukça kapsamlı ve entegre bir elektronik veri tabanının içinde sayısal bir varlık haline getirilmiş halde.

* Mecliste taslak halde bekleyen kişisel verilerin korunması yasası son derece yetersiz, hatta hukuksuzluklara hukuki kılıf olacak nitelikte düzenlemeler içeriyor. Bu yasa bu haliyle meclisten geçmemeli. Yeni bir taslak STKların görüşleri doğrultusunda hazırlanmalı.

Yeni Medya Okuryazarlığı

* Yeni medya kullanım pratiklerinin gündelik yaşamın doğal ve rutin bir parçası haline gelmesi sonucunda, artık yeni medya okuryazarlığı yurttaşın temel bir gereksinimi haline geldi.

* Türkiye’de yeni medya okuryazarlığın her düzeyde geliştirilmesi için ilgili kamu kurumlarının ve STK’ların işbirliği yapılmalı.

Öneriler

Bildiride şu öneriler yer aldı:

* Bilişim ve İnternet stratejik sektör ilan etmeli. Bunun için en başta Bakan düzeyinde bir siyasal sahiplenme olmalıdır. Bunu, tüm paydaşları kapsayan, katılımcı saydam yapılar kurmalı, kamuoyunca açık ortamlarda yeterince tartışılan, gözden geçirilen eylem planları yapılmalı ve hayata geçirilmelidir. Yurttaş ve sivil toplum bu gelişmelerin odağında olmalı, gelişmler saydam ve katılımcı bir şekilde hyata geçmelidir.

* Yeni medya alanında üretilecek siyasal ve toplumsal politikalar öncelikle ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını temel alarak tüm paydaşların katılımıyla farklı hedef kitlelere yönelik olarak geliştirilmeli.

* Türkiye’de sayısal uçurumu çözmeye yönelik eğitim politikası geliştirilmeli; eğitim seferberliği başlatılmalı.

* Türkiye’de var olan İnternet’in güvenli kullanımına yönelik çeşitli çalışmaların ilgili tüm kurum ve kuruluşları, STK’ları ve özel sektörü içerecek şekilde geliştirilmeli, işbirliği ve koordinasyonu sağlanmalı.

* Türkiye’de her düzeyde yeni medya okuryazarlığın geliştirilmeli.

* Medya yeni medyanın kullanımından kaynaklanan olanakları ve riskleri dengeli bir şekilde kamuoyuna sunmalı, toplumda doğru kanaat oluşumunu desteklemeli.

* Temel öğrenim kurumlarındaki “Medya Okuryazarlığı” ve “Bilgisayar” dersleri müfredatı dijital okuryazarlığı geliştirecek şekilde gözden geçirilmeli.

* 5651 sayılı kanunun ve ilgili diğer mevzuatın yurttaşın ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı temelinde yeniden ele alınmalı.

* Yurttaşın kişisel verilerinin korunması anayasal bir hak. Bağımsız ve özerk bir yapı tarafından bu koruma sağlanmalı.

* Kullanıcı merkezli, kullanıcının haklarını odağa kalan tekno-sosyal politikaların geliştirilmeli.

İmzacı kurumlar

Bildiride imzası bulunan kurumlar şunlar:

Ankara Barosu Bilişim Kurulu, Alternatif Bilişim Derneği, Demokrat Bilgisayar Mühendisleri, EMO – Elektrik Mühendisleri Odası, ISOC-TR – İnternet Derneği,  INETD – İnternet Teknolojileri Derneği, İYAD – İnternet Yayıncıları Derneği, Korsan Parti Türkiye Hareketi, LKD – Linux Kullanıcıları Derneği, OKD – Okul Kütüphanecileri Derneği, PKD – Pardus Kullanıcıları Derneği, TBD – Türkiye Bilişim Derneği

Bildirinin tam metnini şuradan okuyabilirsiniz. (EA)

Kaynak: http://www.bianet.org/bianet/medya/163619-18-internet-haftasi-basladi?bia_source=rss&utm_content=buffer14add&utm_medium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer