YAŞLANMA VE İKLİM KRİZİ

Mart 19, 2024

Yazan: Samuel Young

Türkçeleştiren: Beren Kandemir, Hacettepe Üniversitesi SBE- İletişim Bilimleri Doktora Programı

Nüfusun yaşlanıyor olduğu bir gerçek.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2020 ile 2050 yılları arasında dünya çapında 60 yaş ve üzeri insan sayısı 1 milyardan 2.1 milyara çıkacak. Daha varlıklı birçok ülkedeki yaşlı nüfus ise halihazirda orantısız. Örneğin Galler’de 60 yaş üzerindeki kişilerin 2026 yılına kadar nüfusun yaklaşık %30’unu oluşturacağı tahmin ediliyor. Şimdi ise dünyanın geri kalanı bu orana yetişiyor: 2050 yılı itibarıyla 60 yaş üstü nüfusun üçte ikisi, şu anda düşük ve orta gelirli olarak kabul edilen ülkelerde yaşıyor olacak.

Yaşlanan nüfus, ,iklim kriziyle karşı karşıya kalındığında bir tür zorluk teşkil ediyor. Yaşlanmanın belirli bir yolu yok elbette. Birçok insan ilerleyen yaşlarında da sağlıklı ve aktif bir yaşam sürebiliyorlar ve tıpa yaşanan gelişmeler, sağlıklı yaşamın daha ileri yaşlara kadar uzatılabilmesine olanak sağlıyor. Bununla birlikte yaşlanma yine de çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkma olasılığını artırıyor ve birçok yaşlı insan için birden fazla sağlık ve sosyal bakım ihtiyacı ortaya çıkıyor. Toplum yaşlandıkça bakım ihtiyaçları da doğal olarak artıyor ve sağlık ve sosyal bakım hizmetlerine daha fazla kaynak ve insan gücü aktarılması gerekiyor. Bu gidişat, mevcut küresel yaşlanma eğiliminin, eş zamanlı olarak artan iklim istikrarsızlığıyla da örtüştüğü dikkate alındığında, sorunlu bir hale geliyor. Daha ekstrem ve öngörülemez bir iklim, yalnızca nüfusun -özellikle de yaşlı bireylerin- üzerinde daha fazla baskı oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumların artan bakım ihtiyaçlarını karşılama becerisini de zorlayacaktır.

Artan bu zorluğa ve yaşlı bireylerin özel sağlık ve sosyal bakım ihtiyaçlarını toplumun gözleri önüne getiren Covid-19 salgınına rağmen, yaşlanma ve iklim değişikliği arasındaki kesişime ilişkin tartışmalar görece geri kalmış durumdadır. Bu durum, başta, geleneksel “ılıman deniz “iklimi koşullarına sahip ve bu yüzyılın ortalarında normal hale gelebilecek ekstrem iklim koşullarını son zamanlarda deneyimlemeye başlayan yüksek gelirli bir ülke Birleşik Krallık için geçerlidir. Britanya’nın iklim söylemi, küresel nüfusun büyük bir kısmının halihazırda kuraklık, sel, kontrol altına alınamayan yangınlar ve diğer ölümcül iklim olaylarından zarar gördüğü bir dönemde, iklim değişikliğinin, özellikle de en yaşlı ve savunmasız vatandaşları için taşıdığı potansiyel insanlık trajedisi konusunda görece bilinçsiz kalmaktadır.

İlginç bir şekilde iklim tartışmalarında bir belirsizlik hâkim. Haber içeriklerinde elektrikli otomobiller, et içermeyen beslenme rejimlerin ve tartışmalı olan yeniden yabanlaştırma tasarıları tartışılıyor, ancak iklim değişikliğinin büyüyen sosyal tehlikelerine değinme konusunda suskun kalınıyor.

Bu konuda konuştuklarında ise, ses tonu genellikle tembel ya da düpedüz çocuksu oluyor. Yaşlılar ve iklim değişikliği hakkındaki söylem, yaşlıların iklim değişikliği konusunda hiçbir farkındalığı ya da ilgisinin olmadığı varsayımı gibi yaş ayrımcılığına dayalı stereotiplere saplanıp kalmış durumda. Bundan daha kötüsü, yaşlıların iklim değişikliğinin baş etkenleri oldukları yönündeki işe yaramaz iddia da çevrimiçi reklam geliri uğruna nesiller arası çatışmayı körüklemekten başka bir amaca hizmet etmiyor.

O halde yaşlanma ve iklim değişikliği hakkında daha ciddi düşünmeye nasıl başlayabiliriz? Ve yaklaşan iklim felaketini, aynı ufukta beliren yaşlanma artışına paralel olarak görmekten neler öğrenebiliriz?

Yaşlanma ve İklim Riskleri

İklim değişikliğinin hem yaşlıların sağlığı hem de toplumun artan bakım ihtiyaçlarını karşılama yeterliği üzerindeki olası etkilerinden bazılarını tanımlayarak başlayabiliriz. Şunu da eklemek gerekir ki; Birleşik Krallık örneği üzerinden burada tartışılanların çoğu, büyük iklim değişikliğinin şokunu henüz yeni hissetmeye başlayan diğer zengin ve ılıman (ve yaşlanan) ülkelere için de aynı şekilde geçerli olduğu söylenebilir.

Bu risklerden en acil olanı, gezegenin kendisinin ısınmasıdır. Yüksek sıcaklıklar hepimizi tehlikeye atıyor ancak zararlı etkileri yaşlı insanlar için daha ciddi bir tehlike oluşturuyor. 2023 yılı dünya çapında kaydedilen en sıcak yıl olurken, İngiltere’de sıcaklığın ilk kez 40°C’nin üzerinde kaydedildiği 2022’den sonra ikinci en sıcak yıl oldu. Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı’na göre, eğer sıcaklıklar mevcut seyrinde yükselmeye devam ederse, 2050 yılına kadar Birleşik Krallık’ta her yıl hipertermiden yaklaşık 10.000 ölüm yaşanacak. Bunların büyük çoğunluğunun, bedenleri ekstrem hava koşullarında iç sıcaklıkları düzenleme konusunda daha fazla zorlanan yaşlı insanlar olması bekleniyor.

Gezegen ısındıkça hava koşulları daha dramatik ve öngörülemez hale geliyor. Kuraklık, sel, soğuklar, kontrol edilemeyen yangınlar, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklimle bağlantılı diğer felaketlerin tümü, sağlıklı gıda, temiz su ve yaşamı sürdürmek için gerekli diğer temel unsurların tedarik zincirlerini büyük ölçüde bozma potansiyeline sahip. Karmaşık, küreselleşmiş toplumumuzda bu, her yaştan ve yetenekten insanı etkileyecektir. Ancak karmaşık sağlık ihtiyaçlarının daha fazla olması ihtimallerinin yüksek olması nedeniyle, artan riskle karşı karşıya kalanlar yine yaşlı nüfustur.

Dahası, bulgular iklim değişikliğinin bulaşıcı hastalıkların bir zamanlar ılıman olan bölgelere yayılmasını hızlandıracağına işaret ediyor. Daha sıcak ve daha nemli bir iklim, sivrisinek kaynaklı Batı Nil, Dang humması ve Chikungunya virüsleri gibi, şu anda Birleşik Krallık’ta görülmeyen tropikal hastalıklar için de uygun bir zemin oluşturuyor ve bunların tümü, vücutları enfeksiyonla savaşmada daha zayıf kalan kişiler için risk oluşturuyor. 2022’de gördüğümüz gibi daha sıcak yazlar, kontrol edilemeyen yangın riskini de artırıyor; bu sorun, geniş kırsal alanların açık otlaklarla kaplı olduğu Galler’de giderek daha yaygın hale geliyor. Yangınlar bariz tehlikesinin yanı sıra hava kalitesinin bozulmasında da rol uynayarak, giderek daha yaşlı ve daha izole hale gelen kırsal nüfus için risk oluşturuyor.

Son olarak belirtmek gerekirse; yaşlanan bir nüfus, iklim kaynaklı şoklara karşı savunmasız olan sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin daha fazla kullanılmasını gerektirmektedir. Birleşik Krallık’ta giderek yaygınlaşan bir örnek de, sel ve toprak kaymaları nedeniyle ulaşım ağlarında yaşanan kesintilerdir. Bu durum, insanların sağlık hizmetlerine erişme olanağını kısıtlayabilir (evde bakımın kesintiye uğraması dahil) ve acil durum hizmetlerini yavaşlatabilir. Gıda ve su örneğinde olduğu gibi, tedarik zincirlerinde iklim kaynaklı aksamalar ilaç ve tıbbi ekipmanın bulunabilirliğini de sınırlayabilir ve karmaşık sağlık sorunları ve engelleri olan kişileri daha fazla etkileyebilir.

Bunlar iklim değişikliğinin yaşlanan nüfusa nasıl doğrudan tehdit oluşturduğuna dair birçok örnekten sadece birkaçı. Buradaki örnekler, iklim değişikliğinin öngörülen etkilerinin -en azından şimdilik- görece daha hafif olacağı Birleşik Krallıklar ile sınırlı (Gary Haq, Conversation’da 2023’te yayımlanan makalesinde, yaşlanan nüfusun ekstrem iklim koşullarıyla nasıl etkileşime girdiğine ilişkin daha geniş bir tabloyu ele alıyor). Diğer yandan, bu sınırlı örnekler bile, bu iki kritik gidişatın yaklaşmakta olan -ve durdurulamaz- çatışmasının yaratacağı sosyal riski gözler önüne seriyor.

İnsanlık Krizi

Peki bütün bunlar bize ne anlatıyor? Kesinlikle oldukça kasvetli ve en inatçı kuşaklar arası savaşçıyı bile ayıltacak bir tablo. Ancak daha da önemlisi, iklim krizinin son derece insani bir kriz olduğunu ve öyle olacağını bize gösteriyor. Nüfus yaşlandıkça ve iklim daha çalkantılı hale geldikçe, küresel Kuzey’in karmaşık sağlık ve sosyal bakım sistemleri de dahil olmak üzere iklim değişikliğinin bir insanlık trajedisi olarak ortaya çıktığını göreceğiz.

Bu durum, iklim değişikliğini nasıl yorumladığımızı kökten değiştirme potansiyeline sahip. Aşırı iklim koşullarına karşı dayanıklılığı, insanlığın- özellikle de toplumdaki en savunmasız kişilerin – acil refahı meselesi olarak yeniden düşünmek, ciddi yapısal değişiklikleri siyasi gündeme taşımayı mümkün kılabilir. Bunlar, tedarik hatlarının karmaşıklığının azaltılmasını, toplu taşımanın teşvik edilmesini ve eskimiş konut stoğunun kapsamlı bir şekilde güncellenmesini içerebilir. İklim istikrarı mücadelesini insan yaşamı için bir mücadele olarak yeniden tasavvur etmek, iklim tartışmalarını, sözde ciddi yorumcular tarafından ortalıkta dolaşan, küresel nüfusun azaltılması çağrıları gibi matematiksel olarak etkisiz ve daha da önemlisi tamamen insanlık dışı bazı karanlık önerilerden uzaklaştırabilir.

Yaşlılar üzerindeki zararlı etkisine odaklanarak iklim krizini insanileştirmek, iklim eyleminin önündeki engellerin yıkılmasına da yardımcı olabilir. İklim aktivizmi hala sosyal sınırları aşmak için mücadele ediyor. Birleşik Krallık’ta iklim aktivizmi genellikle (adil ya da adil olmayan bir biçimde) genç, orta sınıf, üniversite eğitimli insanlara yönelik bir arayış olarak stereotipleştiriliyor. En ufak bir sıcaklık artışının bile nüfusun geniş bir kesimi üzerinde yaratacağı etkiye dikkat çekerek, daha geniş bir grubu harekete geçirmek mümkün olabilir. Yokoluş İsyanı’nın tuhaflıkları herkesin hoşuna gitmeyebilir ama kimse büyükanne ve büyükbabasının Dang hummasına yakalanmasını istemez.

İklim değişikliği ile yaşlanan nüfus arasındaki kesişim pek hoş bir tablo olmasa da her krizin değişim yaratma potansiyeli vardır. Daha dramatik hava koşulları daha zengin ve daha kayıtsız ulusları rahatsız etmeye başladıkça, iklim değişikliği kaçınılmaz olarak yaşlılardan başlayarak daha insani bir boyut kazanacak. Belki büyüyen sosyal acil durum, sosyal motivasyonlu iklim eylemi etrafında yeni bir fikir birliği oluşturarak kayıtsızlığı ortadan kaldıracak, belki de bunu yapamayacak fakat en azından iklim krizinin sonuçta aynı zamanda bir insanlık krizi olduğunu bize hatırlatacak.

Kaynak: https://www.resilience.org/stories/2024-03-13/ageing-and-the-climate-crisis/?s=06


YAŞLILAR VE GERONTEKNOLOJİ

Mart 10, 2024

Yazan: Bahar Akyıldız, Hacettepe Ünv. SBE. İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı Yüksek lisans öğrencisi

Geronteknolojinin Rolü: Yaşlıların Bağımsız Yaşama Hakkı

Günümüzde, yaşlı nüfus olarak değerlendirilen 65 yaş ve üstü diğer yaş gruplarına göre daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu yaş grubundaki bireylerde kaçınılmaz olarak fonksiyonel düşüş ve fiziksel değişimler meydana gelmektedir. Fonksiyonel düşüş ve fiziksel değişimler sonucunda, bireylerin yaşam kalitelerinde de düşüşler meydana gelmektedir ve bağımsız yaşayabilme sorunu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, ortaya bazı yeni ihtiyaçlar çıkmaktadır. Geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıttır. Bu teknolojiler yaşlı bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirmek ve bağımsız yaşamalarını mümkün kılmak için uygun teknolojileri ve ortamları tasarlar. Yaşlı bireylerin fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin azaldığı bir ortamda, teknolojik desteklerin kullanımı, yaşam kalitesini artırabilir, sağlık hizmetlerine erişim engellerini azaltabilir ve mobilite ile iletişimi kolaylaştırabilir. Bu gelişmeler, yaşlıların günlük yaşamlarını daha bağımsız ve konforlu bir şekilde sürdürebilmelerine olanak tanır (Kalınkara ve ark., 2016). Bilgi ve iletişim teknolojileri, yaşlı bireylerin sosyal ilişkilerini güçlendirmekte ve boş zamanlarını daha keyifli hale getirmelerine olanak tanımaktadır. Sosyal ağlar ve sosyal medya gibi platformlar, yaşlıların birbirleriyle bağlantı kurmalarını sağlayarak sosyal çevrelerini zenginleştirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu teknolojik gelişmeler, yaşlıların hayata daha aktif bir şekilde katılmalarına destek olmaktadır. Geronteknoloji alanında da, bu iletişim araçlarının yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir (Artan ve ark., 2019).

Yaşlı Yaşamında Geronteknolojinin Oynadığı Kilit Rol

Yaşlıların yaşam kalitesinde rol oynayan teknoloji, günümüzde büyük bir öneme sahiptir. Bu önem özellikle yaşlıların kullandığı platformlar, akıllı teknolojiler ve geronteknoloji ile ilişki içermektedir. Akıllı teknolojiler, yaşlıların bakıma muhtaç olma yükünü azaltsa da demans ve buna benzeyen hastalıkların gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalabilmektedir. Demans gibi hastalıklarda ihtiyaçlar daha fazla özen gerektirir. Dolayısıyla yaşlıların teknolojiye olan adaptasyonu burada önem kazanmaktadır (Mishra ve ark., 2022). Yaşlanma sürecindeki bireyler için akıllı teknolojiler çoğunlukla olumlu yönde destek sağlayan sistem araçlarıdır. Bu teknolojilerin sağladığı destekler hem sosyal hem de psikolojik boyutlar ile ilişki içermektedir.

Yaşlıların çoğu hem fiziksel hem de zihinsel açıdan yaşamlarını bağımsız sürdürme olanağına erişmek isterler ve teknoloji bu noktada önem taşır. Her ne kadar teknolojiyle iç içe olmak ileri yaşlardaki bireyler için zor olarak düşünülse de akıllı teknolojilerin yaşlıların hayatına girmesi fiziksel ve zihinsel açıdan iyileşmelere yol açmaktadır (Marston ve Musselwhite, 2021). Yaşlı nüfusu gittikçe artan ve pek çok boyutu içeren önemli bir konudur. Yaşlılık dönemindeki süreci belirleyen boyutlar bazen bireyin yaşamı için olumsuzluk meydana getirebilir. Yaşanan olumsuzluklara bir örnek olarak sosyal hayata dahil olamamak gösterilebilir. Yaşlılar için sosyal ortamda varlığını sürdürme ihtiyacı arttığında akıllı teknoloji kullanımı pek çok kolaylığı beraberinde getirmektedir. Bu süreci daha kaliteli hale getirebilecek akıllı teknolojiler olumsuzlukları geride bırakıp yaşlılıkta yaşam kalitesini artırabilmektedir (Klimova, 2016). Yaşlıların yaşam kalitesi için hastalıkların daha fonksiyonel bir halde tedavi edilebilmesi önemlidir. Akıllı teknolojilerden akıllı ev teknolojisi kullanımı, hayati tehlikeleri minimum yapma ve ani ortaya çıkan durumları uzaktan kontrol edebilme imkanını sağlamaktadır. Yaşlılık ile beraber hastalıkların yol açtığı zorluklar daha da artmaktadır. Süreç içerisinde akıllı teknolojilerin kullanımı yaşlılara uzaktan da her an destek ve takip imkanını sunar. Böylece sağlık hizmetlerine gidecek yeterli fiziksel güce sahip olamayan yaşlılar için sağlık hizmetlerini ayağına getiren bir takip sistemi ile her an irtibat ve iletişim halinde olmak mümkündür (Facchinetti ve ark., 2023). Yaşlıların geronteknoloji kullanımı ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Bu bireyler teknolojileri kullandıkları süreçte ortaya çıkan duygularına bağlı olarak, o teknoloji kullanımını benimser ya da benimsemezler. Bireylerin geronteknoloji kulllanımları ve bu kullanım sırasında şekillenen duygularının, kullandıkları geronteknolojinin ihtiyaçlarına yanıt verdiği miktarda olumlu yönde olduğu saptanmıştır. Eğer ki bu süreç daha da bağımlı olma hissini yarattıysa bireylerde daha fazla uzak durma isteği de oluşabilmektedir (Golant, 2017). Yaşlı bireyler akıllı teknolojiler ile beraber, zorluk olarak adlandırılan ve kendilerini başka bir aktöre bağımlı kılan pek çok durumu geride bırakabilirler. Fiziksel sorunlar, sağlık sorunları ve psikolojik sorunlar bu zorluklar arasında yer almaktadır. Her ne kadar akıllı teknolojiyi kullanma imkanı az olan veya bu teknolojilerin kullanımını benimseyememiş yaşlı bireyler olsa da, akıllı teknoloji kullanımını benimsemiş ve günlük yaşamına dahil etmiş bireyler de bulunmaktadır. Akıllı teknolojiyi daha fazla kullanabilen ve yaşamlarına dahil eden bireyler bu teknolojinin avantajlarından faydalanabilmektedir (Marston ve ark., 2019). Yaşlılıkla beraber bireylerin yaşam faaliyetlerinde düşüşler meydana gelmektedir. Yaşlı bireylerin deneyimleri de yaşam faaliyetlerindeki düşüş durumuna bağlı olarak şekillenmektedir. Akıllı teknolojiler bu sürece bazı katkılar sağlasa da yaşlanma ile birlikte teknolojiyi kullanma süreci karmaşıklaşmaktadır. Bu bireylerin psikolojik ve sosyolojik deneyimlerinin kendileriyle beraber yaşıyor olması teknoloji kullanım sürecini ya kolaylaştıran ya da zorlaştıran bir unsurdur. Akıllı teknolojiler her türlü karmaşıklık için yaşlılık sürecine olumlu yönde katkı sağlamayı ve teknoloji kullanma deneyimini kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak bu teknolojiler ile beraber hayatın konforlu hale gelmesi önem kazanmaktadır (Lee ve ark., 2020). Yaşlıların çevreyle olan iletişimini kolaylaştıran akıllı teknolojiler, bu bireylerin hayata dahil olma isteğini gerçekleştirebilecek ürünler tasarlamaktadır. Uzaktan takip ile bağımsız bir yaşam vaadini gerçekleştiren bu teknolojiler yaşlıların yaşamlarına destek olduğu için önem taşımaktadır. Bu gibi örnekler yaşlıların akıllı teknolojileri benimsemelerini ve bu teknolojilerle olumlu bir bağ kurmalarını kolaylaştırmaktadır. Yaşlıların psikolojik olarak kendilerini hayatla daha sıkı bir bağ içerisinde ve iyi hissetmelerine yol açmaktadır (Zhao ve ark., 2023). Yaşlanma sürecinde akıllı teknolojilerin kullanımı artan bir şekilde önem kazanmaktadır. Özellikle nüfusta önemli bir orana sahip olan yaşlı bireyler kaçınılmaz ihtiyaçlarından dolayı bu teknolojilerin sunduğu avantajlardan ve dezavantajlardan daha fazla etkilenmektedirler. Akıllı teknolojiler yaşlı nüfusun yaşamlarına onların ihtiyaçlarına ve teknolojiyi benimseme süreçlerine bağlı olarak eşlik etmektedir. Bu teknolojilerin ruh halinde bıraktığı deneyimler ile kullanım oranı arasında da bir bağlantı yer almaktadır. Bu deneyimler dış faktörlere göre şekillenmektedir. Kullanım sürecini anlayabilmek için bireyin teknolojiye bakışı açısını ve kullanıcı deneyimini gözlemlemek önemlidir (Shah, 2021).

Duygusal ve Sosyal Boyut: Yaşlılar ve Teknolojinin İç İçe Geçişi

Yaşlılar için geronteknoloji kullanımı oldukça önemlidir. Bu teknolojilerin kullanımını, pek çok faktör belirlemektedir. Bu faktörler arasında yer alan kaygı duygusu, yaşlılardaki teknoloji kullanımıyla beraber artmaktadır. Antalya’da, 60 ve üstü yaş grubuna özel olarak kurulmuş Tazelenme Üniversitesi öğrencilerine yapılan anket çalışmasında; veriler geronteknoloji kullanımın kaygıda artışa yol açtığını ortaya koysa da, yaşlılar arasında geronteknoloji kullanımı hala devam etmektedir. Yapılan ankette en çok kullanılan ürünler arasında %95.9 oranı ile yardımcı teknolojilerin içinde yer alan kumandalı ev/günlük yaşam teknolojisi cihazlarının ön plana çıktığı tespit edilmiştir (Özgür, 2020). Yaşlanma gittikçe büyüyen bir öneme sahip toplumsal bir konudur. Bu önemli konuyla beraber hastalık ve bakıma muhtaç olma meseleleri de şüphesiz gündeme gelmektedir. Bağımsız yaşamda düşüşlerin meydana geldiği bu süreçte hem bakıma ihtiyaç duyan hem de bakım veren için karmaşık durumlar yaşanmaktadır. Bu karmaşıklıkları azaltmak ve yaşam kalitesini artırmak için geronteknoloji alanı oldukça önemlidir. Geronteknolojide bakıma ihtiyaç duyanlar ile birlikte bakım verenler bu süreçteki iki ana aktördür. Bu aktörler arasında çoğunlukla bakıma muhtaç bireyler daha ön plandadır. Bakım verenlerde ise üstlendikleri görevler sonucu sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu aktörler meydana gelen sağlık sorunlarını azaltmak için geronteknolojiye başvurmalarına rağmen, yaşanılan sorunlar için etkin bir sonuç elde edilememektedir. Burada bilgisizlik, sosyoekonomik faktörler ve ürünlere erişilebilirliğin eşit olmaması, sonucu belirleyen unsurlar arasında önem kazanmaktadır (Özkurt, 2018). Yaşlı nüfus olarak değerlendirilen 65 yaş ve üstü, diğer yaş gruplarına göre daha hızlı bir artış göstermektedir. Dolayısıyla bu kişiler nüfusun önemli bir kısmını kaplamaktadır. Yaşlı bireylerin kaçınılmaz boyuttaki değişimleriyle birlikte meydana gelen ihtiyaçlarını karşılamak ve toplum içerisindeki yalnızlık duygusunu azaltmak oldukça önemlidir. Yaşlı bireylerin bu ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet edecek ürünlerin geliştirilmesi temel amaçlardan biri haline gelmektedir. İhtiyaçlar belirlenirken bireylerin içinde yaşadıkları çevreye göre mikro, mezzo veya makro ihtiyaç sınıflandırmaları yapmak mümkündür. Bu sınıflandırmalar ekolojik unsurlar ile değerlendirilip kullanılacak ürünü seçmede belirleyici rol oynamaktadır (Şahin, 2021). Yaşlı nüfustaki artış ile birlikte kişilerde meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişimler ihtiyaçlar konusunu da gündeme getirmektedir. Yaşlıların bakım alma ihtiyacı duymasının yanı sıra bu durum yeni çözüm arayışlarını da artırmaktadır. Burada bakım alma durumunu kalıcı ve uzun süreli hale getirebilmek oldukça önemlidir. Bu durum yaşlılara daha özgür ve güvende hissettirecek, geronteknolojik ev modelleri konusunu gündeme getirir. Bu ev modeli teknolojileri uzun süreli bakım için daha sürdürülebilir ve elverişli olmayı amaçlar (Tunçel, 2019). Yaşlı nüfusun artışını takiben geronteknoloji konusu da değerli hale gelmektedir. Geronteknoloji, nüfusa ilişkin demografik değişimler ile orantılı olarak gelişmelerini sürdürmektedir. Bu teknolojiler ilk ortaya çıktığı yıllarda doğrudan sağlık alanında tıbbi çalışmalar yapma eğilimindeyken şu an da fizyolojik, psikolojik, sosyal birçok boyutu da çalışmalarına dahil etmektedir (Borazan, 2019). Yaşlılık günümüzde disiplinler içerisinde yer verilen ana konulardan biridir. Tıbbi gereksinimlerde artışın ortaya çıktığı bir süreç olarak, yaşlılığın tıp camiasında da ele alındığı çeşitli çerçeveler mevcuttur. Yalnızca somut olarak görünen sağlık durumu tedavileri değil aynı zamanda soyut olan duygusal durumlar da bu süreçte aktif bir rol oynamaktadır. Yaşlı sağlığını artırma ve bağımsız bir yaşam kurma amacıyla şekillenen gerontoloji alanı, vadettiklerinin yanında bir umut ışığı da sunmaktadır. Sağlıkla ilgili umut vadeden bu alan tıp alanında soyut kalan bir konu olmaktadır ve umut vadederken ne kadar etik bilinmemektedir. Sunulan bu umudun etik sınırları aşmaması için kuramsal araştırmayı somut analizlerle bir arada yürütmek, incelemeyi net görme imkanı yaratmaktadır (Can, 2011). Teknoloji yaşlı bireylerin yaşam kalitelerini artıran önemli bir unsurdur. Yaşam kalitesinin artması ile teknoloji kullanımını benimseme durumu arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Birey yaşlandıkça teknolojiye adaptasyonu azalmaktadır ve bu da yaşamı zorlaştırmaktadır. Bu sürece adapte olabilen yaşlı bireyler yaşamlarını daha güvende ve konforlu bir şekilde geçirebilmektedirler. Teknoloji kullanımı her geçen gün artarken yaşlı bireyler gündelik yaşam pratiklerini geliştirmek amacıyla, teknoloji kullanım sürecine kaçınılmaz olarak maruz kalmaktadırlar. Teknoloji hızla ilerleyerek yaşamın her alanına nüfuz etmektedir. TÜİK verilerine göre 2014 ve 2019 yılları arasında yaşlı nüfus olarak belirlenen 65-74 yaş aralığı da, teknolojiyi deneyimlemektedirler. Yaşlı bireyler ve teknoloji arasındaki ilişki, istatistik sonuçları ve teknolojilerin bu bireylerin ihtiyaçlarına sunduğu hizmetlerden dolayı büyük önem taşımaktadır (Ağaoğlu ve ark., 2019).

Dijital Dönüşüm ve Gelecek: Yaşlılar için Sürdürülebilir Teknoloji

Dijital dönüşüm çağı ile birlikte teknolojinin önemi de artmaktadır. Teknoloji iş dünyasından sağlık hizmetlerine ve iletişime kadar, birçok sistem alanında, büyük etki ve öneme sahiptir. Dijital dönüşüm, geleneksel süreçlerin dijital teknolojilerle yeniden tasarlanmasını ve optimize edilmesini ifade eder. Teknolojinin önemi, iş süreçlerinin otomatikleştirilmesi, zamandan ve maliyetten tasarruf edilmesi, veri analitiği sayesinde daha iyi kararlar alınması, kullanıcı deneyiminin iyileştirilmesi ve inovasyon potansiyelinin artması ile ortaya çıkmaktadır. Ayrıca teknolojik araçlar ve dijital platformlar, insanların daha kolay iletişim kurmasını sağlamakta, bilgiye erişimlerini artırmakta ve küresel bağlantılarını güçlendirmektedir. Dolayısıyla dijital dönüşüm ve teknolojinin önemi günümüzde giderek daha fazla vurgulanmakta ve sürdürülebilir büyüme ve gelişme için işletmelerin, kurumların ve toplumun bu alanlara ağırlık vermesi önem kazanmaktadır. Yaşlılıkta sağlık bakım ihtiyaçlarının ortaya çıkması önemli bir sorun olarak görülürken, teknoloji alanı içerisinde önem kazanan geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıt vermektedir (Arıcı ve ark., 2021).

Kaynakça

Ağaoğlu E, Önen, N. ve Tokatlı, P. (2019). Yaşlı Bireylerin Teknoloji Eğitimleriyle İlişkilenme Biçimleri. Ankara Büyükşehir Belediyesi Bilgi Erişim Merkezi Örneği, VI. Ulusal Yeni Medya Kongresi.

Arıcı, A., ve Bayram, M. N. (2021). Yaşlılıkta Dijital Çağı Yakalamak. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi21(2), 367-390.

Artan, T., ve Urhan, G. (2019). Yaşlıların Teknoloji Kullanarak Ulaşabilecekleri Sosyal Ağlar ve İletişim Teknolojileri. Akgül, A.(editör). Geronteknoloji1, 66-71.

Borazan, N. G. (2019). İsmail Tufan ile sözlü tarih çalışması: Türkiye’de gerontolojinin (Yaşlılık biliminin) gelişimi. [Yüksek lisans tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü].

Can, R. (2011). Tıp etiği çerçevesinde geriatri ve gerontoloji alanlarında umut yönetimi. [Doktora tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü].

Facchinetti, G., Petrucci, G., Albanesi, B., De Marinis, M. G., ve Piredda, M. (2023). Can Smart Home Technologies Help Older Adults Manage Their Chronic Condition? A Systematic Literature Review. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(2), 1205.

Golant, S. M. (2017). A theoretical model to explain the smart technology adoption behaviors of elder consumers (Elderadopt). Journal of Aging Studies, 42, 56-73.

Kalınkara, V., Başıbüyük, G. Ö., ve Ay, F. (2016). Yaşlıların Geronteknolojik Ürünleri Kabule Yönelik Tutumları.

Klimova, B. (2016). Elderly people and their use of smart technologies: benefits and limitations. In Smart Education and e-Learning 2016 (pp. 405-412). Springer, Cham.

Lee, L. N., ve Kim, M. J. (2020). A critical review of smart residential environments for older adults with a focus on pleasurable experience. Frontiers in psychology, 10, 3080.

Marston, H. R., ve Musselwhite, C. B. (2021). Improving Older People’s Lives Through Digital Technology and Practices. Gerontology and Geriatric Medicine, 7, 23337214211036255.

Marston, H. R., ve Samuels, J. (2019). A review of age friendly virtual assistive technologies and their effect on daily living for carers and dependent adults. Healthcare. 7(1), 49.

Mishra, R. K., Park, C., Momin, A. S., El Rafaei, N., Kunik, M., York, M. K., ve Najafi, B. (2022). Care4AD: A Technology-Driven Platform for Care Coordination and Management: Acceptability Study in Dementia. Gerontology, 1-12.

Özgür, Ö. (2020). 60+Tazelenme Üniversitesi Öğrencilerinin Geronteknolojik Ürünleri Kullanımına Yönelik Tutumları: Antalya Örneği. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Üniversitesi Sağlik Bilimleri Enstitüsü].

Özkurt, V. (2018). Bakım Sürecinde Geronteknolojinin Etkin Kullanımı: Bakım Verenlerin Algılarına İlişkin Nitel Bir Çalışma. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü]

Shah, P. V. (2021). Impact of the psychological resistance and the trust-building factors on elders’ technology adoption decisions [Doctoral dissertation, Carleton University].

Şahin, Ö. (2021). Yaşlıların Gerontolojik Sosyal Hizmet İhtiyaçlarının Ekolojik Bakış Açısı İle Değerlendirilmesi. [Doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü].

Tunçel, L. (2019). Türkiye’de ve dünyada “Gerontolojik ev” konsepti.

Zhao, Y., Mao, M., Wang, Y. A., ve Hu, G. (2023). Research on the Elderly User Assisted Experience Based on Digital Twin Remote Collaboration System. Design Studies and Intelligence Engineering (pp. 230-244).IOS Press.