Yazar: Koray Löker
Model ülke Türkiye
2012’nin başlamasıyla birlikte dijital dünyada birbirine paralel birçok önemli olay vuku buldu. Bir yanda, ABD sınırları içinde yaşanmakla birlikte tüm dünyayı tartışmaya katan SOPA/PIPA isimli sansür yasaları, diğer yanda Megaupload sitesinin kapatılması ve yöneticilerinin tutuklanmasıyla gelişen olaylar ve bunlarla bağlantılı olarak yıllardır kapalı kapılar ardında devam eden pazarlıklarla küresel ticaret anlaşmalarına eklemlenmek istenen yeni bir McCarthy yasası olarak ACTA. İnternet kullanımımız, despotik hayallerden ve özgürlük ufkumuzdan, dünya üzerindeki başka kavgalardan bağımsız değil…
Yabancı hırsızların Amerikan fikrî mülkiyetini, girişimciliğini ve ürünlerini çalmalarını engellemek için en iyi yolu bulmalıyız.
Bu korsanlık sorunu görmezden gelinemeyecek kadar büyük. Amerikan kültür endüstrisi 19 milyon beyaz yakalıya iş yaratıyor ve ihracatın yüzde 60’ını kaplıyor. Yapılan hırsızlığın Amerikan ekonomisine maliyeti yılda 100 milyar doları buluyor ve binlerce kişinin işine mâloluyor.”
SOPA önerisinin baş savunucusu, Teksaslı senatör Lamar Smith, yasa tasarısını geri çektiğini duyururken böyle diyordu.
Senato’da SOPA, Temsilciler Meclisi’nde PIPA kısaltmalarıyla görüşmeye açılan yasa tasarıları, ABD’den başlayarak tüm dünyada internet kullanıcılarını harekete geçirdi. Korsan yayınla mücadele yöntemi olarak internet erişiminin engellenmesini öneren tasarılar, yoğun tepkiler üzerine rafa kaldırıldı.
İlk tasarı Mayıs 2011’de Temsilciler Meclisi’ne sunulmuştu. Yasa, telif haklarıyla korunan bir içeriğin izinsiz yayınlanması durumunda, bu amatör bir video paylaşımında bile olsa, beş yıl hapis cezası öngörüyordu. Bu uygulamanın akla getirdiği en bilinen örnek, Youtube’da popüler şarkıları kendi yorumuyla paylaşarak ünlü olan Justin Bieber oldu (Bieber Yasası da deniyor o yüzden). New York’ta yaşayan bir dostumuz Facebook’ta şu yorumu yaptı: “Michael Jackson’ın şarkılarını paylaşanı beş yıl, öldüreni dört yıl hapse atıyorlar.”
Tartışmalar eşliğinde komisyonları dolaşan yasa, ekimde Çevrimiçi Korsanlığı Önleme Yasası (Stop Online Piracy Act SOPA) ismiyle Senato’ya sunuldu. Görüşmeler sürerken internet toplulukları ve şirketleri ortak eylem planları oluşturdu. Kasım ayında aralarında Firefox’un hamisi Mozilla Vakfı, tumblr gibi tanınmış organizasyonların da bulunduğu yüzlerce site yayınlarına bir gün ara verdi, çeşitli kampanyalarla kamuoyunu harekete geçmeye çağırdı. 16 Kasım Amerikan Sansür Günü ilan edildi, Kongre milyonlarca mektup ve telefonla bombardımana tutuldu, konu ana akım medyaya taşındı. Aralık ayında Amerikan ulusal kanallarındaki tartışma programları, konuyu TV ile harekete geçen pasif seçmenlere ulaştırmış oldu.
Aralık sonuna gelinirken, Amerikan tipi sosyal hareketlerin bir başka güçlü yönü ortaya çıktı: Boykot. GoDaddy adlı internet şirketinin tasarıya desteğini açıklamasını takiben 100 bine yakın kullanıcı sözleşmesini iptal etti. Bir hafta içinde yasaya karşı koalisyona katılan şirket, kullanıcılardan özür dilemek zorunda kaldı.
14 Ocak’ta Beyaz Saray, Obama yönetiminin bu yasayı desteklemediğini açıkladı. 18 Ocak’ta ise sadece ABD’de değil, tüm dünyada en çok kullanılan web siteleri ortak bir eylem planına göre yayınlarını durdurdu. Google, Wikipedia, Amazon, Flickr gibi firmaların yanında WordPress, Craigslist, Reddit gibi sosyal araçlar sunan siteler de eyleme katıldı. Bu yolla yüz milyonlarca insana ulaşan sansür karşıtı mesajı takiben düzenlenen imza kampanyasına da ilgi çok yüksek olunca, Senato yasa tasarısını rafa kaldırdığını açıkladı.
Bu gelişmeler şaşırtıcı değil. İnternet servislerinin ezici çoğunluğu Amerikan şirketleri tarafından yürütülüyor. Protestocuların sesinin bu kadar yüksek çıkmasını sağlayan önemli etkenlerden biri de, bu şirketlerin eylemleri desteklemesi, hatta zaman zaman organize etmesi.
MİLİTAN TEKELLERİN SONU
İnternet bağlantısı ABD sınırları içinden kurulan tüm siteler zaten sıkı bir telif denetimine tâbi. Yeni yasa, ABD dışından servis veren sitelerin telif haklarını ihlali durumunda erişim engeli öngörüyor; tartışmaların alevlendiği nokta, bu engelin orantısızlığı. Tasarı, tek bir ihlalin bile sitenin topyekûn kapatılmasına yol açacak şekilde düzenlenmiş. Böylece örneğin yüz milyonlarca kullanıcısından tek birinin telif haklarını ihlal eden bir video yüklemesi sonucu tüm Youtube ya da Facebook kapatılabilir.
Türkiye’de aynen süren uygulama nedeniyle onbinlerce site yasaklı. SOPA karşıtı önemli aktörlerden Youtube da uzun süre yasaklı kaldı. İfade özgürlüğü, girişimcilik ve yenilikçiliğin önünde dev bir engel olarak görülen yasanın Türkiye’nin aksine ABD’de kıyamet koparması tesadüfî değil. Bunun ilk nedeni, katma değerli servis kullanımında, yani ek planlar ile ücretli hizmetlerde ABD’li tüketicilerin yoğunluğu. Daha önemli görünen ikinci bir nedense, hizmet veren şirketlerin Amerikan borsalarında halka açık olması.
Sansür karşıtlarınca doğal biçimde oluşmuş koalisyonda elbette sadece dev internet şirketleri yer almıyor. Dijital özgürlükleri dert edinen örgütler, düşünce özgürlüğü savunucuları, küresel düşüncenin Korsan Parti’de vücut bulmuş muhtelif izdüşümleri de aktif katılımcılar arasında. Tasarının geri çekilmesinin ardından düzenlenen bir ankette, “zaferde en büyük pay kimin?” sorusu 15 bin kişiye yöneltildi. Katılımcıların yüzde 40’ı Wikipedia’nın karanlığa gömülmesini hatırlarken, yüzde 25’i irili ufaklı binlerce site ve eylemcinin kolektif çabasını önemli buldu. Google’ın payını önemseyenler Reddit sitesinin takipçilerinin yüzde 5 gerisinde kalarak yüzde 12’lik payı oluşturdu. Reddit ve Wikipedia’nın kolektif yapılarını göz önüne alarak, hiç değilse iradenin iyimserliği hatırına, eylemin çoğunlukla ifade özgürlüğü perspektifinden bakanlarca şekillendiğini umabiliriz.
Activist Post sitesinde yazan Heather Callagan, yasa koyucuların geri adım atmadığının altını çizerek Dijital Ticaretin Çevrimiçi Korunum ve İcrası başlıklı yeni bir önerinin imzaya açıldığını hatırlatıyor. OPEN (Online Protection and Enforcement of Digital Trade) kısaltmasıyla kervana katılan tasarı, sitelerin telif ihlalini bilinçli olarak yapmadıkları durumlarda hedef alınmayacağını içeren bir reformdan başka yenilik içermiyor. Kamuoyu oluşturma güçlerini ispatlayan dev şirketleri oyun dışına çekecek bir havucun baştan beri yedekte tutulduğunu düşündüren bu gelişme hızlıca sonuç verdi. Önceki yasanın en kararlı muhalifleri arasındaki Google, Facebook, Twitter gibi büyük şirketler yeni yasayı destekliyor. Megaupload’un hedef
gösterilme biçiminin bir çeşit pilot uygulama olduğunu akılda tutarak yöntemin ilk günden sonuç verdiğini düşünmek mümkün. Dolayısıyla kullanıcı / tüketici ayrımının flulaştığı dev ticarî alanlardaki eylem çağrılarına veda etme zamanı da geliyor.
BAK, KONUŞUYOR KRALLAR
Sacayağının üçüncü ve belki de en yaygın sorun yaratacak ayağı ACTA bu asimetrinin göstergelerinden biri. Express’in 100. sayısında yer verdiğimiz Ticarette Sahteciliğin Önlenmesi Antlaşması (Anti Counterfeit Trade Agreement ACTA), korsanla mücadele adı altında gümrük görevlilerine bilgisayarlarda internetten indirilmiş film olup olmadığına dair arama yetkisi gibi akıllara zarar önlemler de içeren bir başka şirket terörü yasası. Kültür ürünlerinin paylaşımını ancak internet üzerinden yapıldığında ifade özgürlüğü şemsiyesiyle koruyabilen dev firmaların yokluğunda ACTA gündemde hak ettiği yeri bulamıyor.
Düzenlemenin “normal kanunî yolları içermemesi” nedeniyle Magna Carta ve Amerikan anayasası gibi Anglosakson hukukunun temel düzenlemelerine kökten aykırı olduğu tartışıladursun, web sitelerinin “yasal konular” başlığı altında kendilerine yönelik hukukî ihtar ve tehdit mektuplarına alaycı yanıtlarıyla tanınan ve en büyük dosya paylaşım ağlarından biri olan The Pirate Bay (Korsanlar Körfezi), “Fırtınalı Bir Yıl” başlıklı bir mektupla mücadeleye devam edeceğini açıkladı. Tartışmaları nakletmeye ara verirken, mektuptan bir alıntıyla bitirelim:
“Hiçbir aklı başında insanın uzun süre devam edemeyeceği bu işi yaparken nöbet değiştiriyoruz. Bizi bir araya getiren en güçlü duygu, doğru olanı yaptığımıza dair inancımız. Günü gelince torunlarımıza gurur duyarak anlatacağımız bir hikâye. Nöbeti devraldığımız eski arkadaşlarımızdan üçü, üç kankardeşimiz hapis cezasına çarptırıldı. İsveç’i terk ettikleri için hapse girmekten kurtulmuş olmaları tek tesellimiz. Ama öfkemizi asıl bileyen, bu sistemin, kralların, hükümetlerin hâlâ ne yapacağımıza karar verebilme yetkileri olması. SOPA/ACTA/PIPA yasalarıyla bu konu kapanır mı sanıyorsunuz? Kapanmayacak, daha da saçma yasalar çıkartacaklar. Çünkü siz filmleri, müzikleri paylaşmaktan vazgeçmeyeceksiniz. Çünkü biz asla pes etmeyeceğiz. Çünkü zaman geriye akmaz. Birlikte olduğumuz sürece çekicin her vuruşunda sağlamlaşan demir olduğumuzu biliyoruz. Bu fırtınalı yılda, yeldeğirmeni yapanlar kazanırken, sığınak peşindekiler kaybedecek. Kıpırdanın, harekete geçme zamanı. Yeni yollar, yeni ağlar bulacağız ve zafer için daha güçlü bağıracağız!”
Kaynak: Express Sayı: 126, 2012