BİTDER GENEL KURUL: 31 TEMMUZ 2010

Temmuz 28, 2010

Basın Duyurusu:

Sektörümüzde önemli bir eksikliği gidermek üzere kurulmuş olan “Bilişim ve İletişim Emekçileri – bitder” derneğimiz 1.5 yıl’ın üzerinde bir zamandır faaliyette olup; sektör’ün tanınan, görüş alınan, danışılan derneği konumundadır. Her kararı 500 kişilik grubumuzda tartıştıktan ve ortak görüş oluşturduktan sonra eylem’e dünüştürerek, demokratik yapımızı en üst seviyede tuttuk. Bu özelliğimizi sürdürebilmek için tüm sektör çalışanlarını YÖNETİM’E ADAY olması ya da AKTİF KATILIMCI olması ya da ELEŞTİREN/YÖNLENDİREN
olması için GENEL KURUL toplantımıza davet ettik ve etmeye devam ediyoruz. Siz değerli basın ve Sivil toplum örgütlerinin bu önemli demokratik günümüze şahit olmanızı istiyor ve sizleri
Genel Kurulumuza davet ediyoruz.

Saygılar,
BİTDER Geçici Yönetim Kurul Üyeleri

Tarih: 31 TEMMUZ, CUMARTESİ
Saat:14:00’de
Yer: İstanbul Elektrik Mühendisleri Odası, Beşiktaş


Yeni Bir Doktora Tezi: Blog Ortamı ve Türkiye’de Blogosferdeki Akademik Entelektüeller Örneği.

Temmuz 28, 2010

Günseli Bayraktutan-Sütçü “Blog Ortamı Ve Türkiye’de Blogosferdeki Akademik Entelektüeller Örneği”   Ankara Üniv. SBE.de yürüttüğü doktora tez çalışmasını tamamladı (2010). Teze YÖK Tez Tarama Katalogundan ulaşabilirsiniz. Tezin özeti aşağıdadır:

Bu çalışmada modern kitle iletişim araçlarının var oluşundan bu yana süre gelen ve artık kanıksanmış medya ve entelektüel ilişkisinin çerçevesinin, belirleyenlerinin ve doğasının “yeni medya” aracılığıyla ne kadar değişip, dönüştüğü, farklılaştığı ve bu süreci etkileyen faktörler (örneğin neo-liberal ethos) akademik entelektüellerin blog kullanımları üzerinden incelenmektedir. Bu amaçla Türkiye’deki blogosferde varlık gösteren akademisyenlerin blog profilleri ve blogları metin çözümlemesine tabi tutulmuş; aynı zamanda belirli kategorileri temsil eden akademik entelektüellerle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Yeni medyada akademik entelektüelin üretici aktörler haline dönüşmesini sağlayacak olanaklar ve esnek yapılar sözkonusudur. Ancak, bu çalışma da göstermiştir ki yeni medya dolayımıyla akademik entelektüeller bloglarında etkileşime geçmemektedirler. Akademisyenler bloglarını, mekânı anlamlandırma ve ilişki kurma anlamında kullanmamaktadırlar. Melez bir araç olarak tanımlanan bloglarda da bireylerin üretici olmaktan daha çok izleyici olarak var olduklarını gözlemlemek mümkündür. 

 

 


EU KIDS ONLINE YENİ ÜLKE RAPORLARI YAYINLANDI!

Temmuz 26, 2010

EU KIDS ONLINE ülke raporları için bakınız:
<http://www2.lse.ac.uk/media@lse/research/EUKidsOnline/EUKidsII/StakeholderForumReport.doc>

Ayrıca Sonia Livingstone’un University of Antwerp de düzenlenen E-Youth Konferansında sunduğu “e-Youth: (Future) Policy Implications: Risk, harm and vulnerability online” başlıklı bildiri için bakınız:
<http://eprints.lse.ac.uk/27849/>


Beyaz yakalıların sınıf aidiyetsizliği üstüne…

Temmuz 21, 2010
Yazan: Mete Gürkan


Bilişim sektörü çalışanları tam bir sınıf yanılsaması içinde.

BThaber için hazırladığım “Bilişim ve Örgütlenme” konulu haber için çeşitli akademisyenler, dernek ve sendika temsilcileri ile görüşüyorum son haftalarda. Yine geçtiğimiz günlerde Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof.Dr. Mutlu Binark ile bir görüşmem oldu. Bu konuda yetkin isimlerden biri olan Binark, Temmuz ayı başında İstanbul’da düzenlenen Avrupa Sosyal Forumu bünyesinde bu konu üstüne bir panele de katılmıştı. Binark ile şimdiye kadar IBM’de son dönemde yaşanan gelişmeler dışında örgütlenme anlamında ciddi deneyimleri olmayan bilişim sektöründe örgütlenmenin önündeki engelleri de konuştuk.

Binark’a göre bilişim sektöründe çalışanların ciddi bir örgütlenmeye gidememesinin ardında pek çok sebep bulunuyor. Bunlardan en önemlilerinden biri de eğitimli işgücünün kendilerini birer işçi ve emekçi olarak görmemeleri. Bu tespit, üzerinde durulması gereken, sektörün önemli sorunlarından biri kanımca da.

Gerçekten de, meslek ve kariyer gibi kavramlar işin içine girince, bilişim çalışanları sendikayı daha alt sınıflara ait birşey gibi görme eğilimine giriyorlar. Oysa günümüzün vahşi rekabete dayalı neo-liberal ekonomi düzeninde, meslek ve kariyer mitini derinden sarsacak şeyler oluyor. Güvencesiz çalışma koşulları, geleceğe yönelik belirsizlikler, gösterilen emeği karşılamayan düşük ücretler, esnek (ama mesai saati sonralarına doğru esnek) çalışma saatleri, geç ödenen maaşlar, bir günde çalışanların kendini kapı önünde bulma riski. Tüm bunlar aldı başını gidiyor.

Bilişim sektörü çalışanları tam bir sınıf yanılsaması içinde. Geçtiğimiz yıl muhabir olarak izlediğim IBM önündeki bir eylemde bunu görmüştüm. Plazadan çıkan beyaz yakalı tabir ettiğimiz bilişim emekçileri, kendileri gibi birer emekçi olan eylemcilere, adeta başka bir dünyadan gelmişlercesine bakıyorlardı. Bazıları ise ellerinde Starbucks kahveleriyle eylemcilere bakma ihtiyacı hissetmiyor, adeta onların varlığından rahatsız oluyorlardı, “bunların işi ne burda” diyorlardı içinden.

Beyaz yakalılar kendini işçi sınıfına ait hissetmiyor. Oysa artık değişen proleter profili belki de en çok masa başı çalışanlarını, beyaz yakalı ofis emekçilerini kapsıyor.

Beyaz yakalı kendini mavi yakalıyla bir görmüyor. Görmek istemiyor. “Ben eğitim aldım yıllarca, ABD’lerde okudum, sertifikalar elde ettim” diyor, kendini birer yönetici değil de işçi olarak görmek ağrına gidiyor belki. Oysa bu tam bir yanılsama. Bunu içselleştirmeden, bilişim çalışanlarının haklarını yenilmesinin önüne geçmesi zor. Veya en azından haklarının yendiğinin fark etmesi.

Örgütlenmenin önündeki diğer engellerden biri de sendikaların yeni dünyanın gerektirdiğii yeni emekçi profilinin ihtiyaçlarını tam olarak anlayamaması, kendini buna göre yenileyememesi. Bu noktada yeni sendika yapıları, belki de moda deyimi uyarlarsak Sendika 2.0 anlayışı gerekiyor. Bu konuya önümüzdeki haftalardaki yazılarımda değineceğim.

Bu arada bir not, yazının başında belirttiğim “Bilişim ve Örgütlenme” konulu haber BThaber’in CeBIT Bilişim Eurasia ve Bilişim Zirvesi döneminde, Ekim başında yayınlayacağı özel sayılarda geniş ve kapsamlı bir şekilde yer alacak.

Kaynak:

http://www.btnet.com.tr/wps/portal/makale/detay?wcm.haberId=btnethaber_1279701176456


Sansürsüz internet için ilk kez sokağa çıktılar!

Temmuz 20, 2010

İnternet yasakları ilk kez sokakta protesto edildi. Yüzlerce kişi, Taksim yapılan yürüyüşte sansürsüz internet istedi. Sansüre karşı internet üzerinden onlarca eylem düzenleyen sansür karşıtları bu kez sokağa çıktı. Taksim’de bir araya gelen yüzlerce kişi, “Sansürsüz İnternet” dedi, şarkı ve ıslıklarla sansürü protesto etti. Bin 500’ü aşkın kişi Taksim Maydanı’nda bir araya geldi. “Sansürsüz internet” yazılı pankartın taşındığı yürüyüş renkli görüntülere sahne oldu. Sansür karşıtları, “Devlet sansürü sizi gerçeklerden korur”, “Özgürlüğümüze tıklamayın” yazılı dövizler taşıdı. Bir saati aşkın bir süre devam eden yürüyüş boyunca “Sansürlere dur de”, “İnternete dokunma elini çek”, “İnternet yaşamdır sansürlenemez” sloganları atıldı. Deniz Kaynak, sansür karşıtları adına Galatasaray Meydanı’nda açıklama yaptı. Kaynak, “Bizler, internet kullanıcıları olarak; Bilgi Çağına uymayan hukuk kurallarını kabul etmiyoruz. Son zamanlarda izlenen Internet politikasının sansür olduğunu biliyoruz” diye konuştu. İnterneti kontrol etmeye çalışan zihniyeti kabul etmediklerini belirten Kaynak, “Bizler, vatandaşların ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı engellenemez düsturuyla internette biraraya geldik. Çözümü şimdi sokakta arıyoruz. Türk İnternet Sansür Sistemi’nin altyapısını oluşturan 5651 sayılı kanunu protesto ediyoruz. Şimdi, kamuoyu huzurunda sansürsüz internet istiyoruz” diye konuştu.

Haber: İlden Dirini


Sanal tehditlerden korunmak için ne yapmalı?

Temmuz 11, 2010

Teknolojinin giderek yaygınlaşması ile birlikte artan bilişim suçlarına karşı uzmanlar vatandaşları uyardı. Bireylerin cep telefonları ve bilgisayarlarında alacakları küçük önlemlerle kişisel verilerini bir nebze de olsa koruyabileceğine dikkat çeken uzmanlar, son bir yıl içinde artan tehditleri ve önlemleri sıraladı.  Bilgi Güvenliği Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu, vatandaşların ilk olarak yapması gereken şeyin ihtiyaçlarını belirlemesi ve ona göre cihaz kullanması olduğuna dikkat çekti. 

Cep telefonlarında 3. Nesil teknolojisi ile birlikte mobil internet kullanımının yaygınlaştığını belirten Sağıroğlu “Cep telefonunu sadece konuşma ihtiyacı için kullanan birinin internet özellikli bir telefon alması gereksizdir. Bunun yanında her bilgisayar kullanıcısının bilgisayarlarına şifre ile giriş yapmaları önemlidir. Şifresiz bilgisayarlar kapısı açık evler gibidir” diye konuştu. 
 
Kamusal çözümler noktasında ise öncelikle alınması gereken önlemin ortak kullanılan bilgisayarlarda önemli bilgi ve belgelerin sınıflandırılması ve şifrelenmesi olduğunu belirten Sağıroğlu, elektronik imza ve mobil imza uygulamalarının yaygınlaştırılması gerektiğine bu konuda üniversite, devlet ve özel sektörün ortak çalışması ve projeler geliştirmesinin önemli olduğuna dikkat çekti.
 
SİBER DÜNYANIN TEHDİTLERİ 
Teknoloji ilerledikçe imkanlarının yanında tehditleri de farklı şekiller alıp büyümeye devam ediyor. Bilişim hukuku uzmanları son bir yıl içinde en fazla karşılaşılan siber tehditleri şu şekilde sıralıyor: 
 
SMS, mail ya da msn üzerinden dolandırıcılık; “Kontör ya da hediye kazandınız” tuzağı ile dolandırıcılık en yaygın tehditlerin başında geliyor. 
– Bankacılık şifrelerinin çalınması; kullanıcı adı ve şifreler kolaylıkla kırılabiliyor. Tek kullanımlık şifre uygulamaları ise sim kartlar kopyalanarak etkisiz hale getiriliyor. 
– Zombi bilgisayarlar; bilgisayarlara dışarıdan bir program yüklenmesi ile bilgisayarın sahibi farkına varmadan arka taraftan programın çalıştırılması. Bu uygulamada sadece verilerin çalınması değil, kişilerin IP adresleri üzerinden bilişim suçlarının gerçekleştirilmesi tehlikesi de mevcut. 
– Telefon ve ortam dinlemesi; 2009 yılının en yaygın tehdidi şüphesiz ki bu konu oldu. Sadece bir kalem boyutunda cihazlarla ya da küçük yazılımlarla gerçekleştirilebiliyor. 
 
DÜŞÜK MALİYETLİ ÖNLEMLER 
Tüm bu tehditlerin yanında uzmanlar vatandaşların alacağı küçük ve düşük maliyetli önlemler ile siber dünyada korunma imkanı bulunduğuna dikkat çekiyor. Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu, 8 maddede siber tehditlerden korunma yöntemlerini şu şekilde sıralıyor: 
– İhtiyaçlarınızı belirleyin; Sınırsız kullanım çılgınlığına kapılmayın. İhtiyaçlarınıza göre araç kullanın. Sadece konuşmak için telefon kullananlar internet bağlantısı özelliği olan cep telefonlarını satın almamalı. Bu sayede ortam dinleme yazılımlarından ya da mobil hackerlık yöntemlerinden koruma sağlanabilir. 
-Şifre kullanın; Kişisel bilgisayarlarda ve kablosuz internet erişimlerinde muhakkak şifre kullanılmalı. Cep telefonlarının Bluetooth uygulamaları gerekli değilse kapatılmalı veya şifrelenmeli. 
-Paylaşmayın; Kablosuz internet hizmetinin birkaç apartman sakini tarafından paylaşılması tehlikeye davetiye çıkarıyor. Size özel olan internet hizmetinizle, bir başkasının işleyeceği bilişim suçunun sizin üzerinize kalması tehlikesinden korunursunuz 
– Güncel ve yasal yazılımlar kullanın; Antiviral yazılımlar (Antivirüs, Antispyware vs.) ve Güvenlik Duvarı muhakkak kullanılmalı ve güncelleştirilmeli. Bilişim suçluları her geçen gün yeni yöntemler bulurken, yazılımlarınız bu yöntemleri çözebilecek yenilikte olmalı. 
– Bilgilerinizi gizleyin; Bilgiler önem derecelerine göre sınıflandırılmalı. Gerekiyorsa önemli belgeler farklı dosya formatlarında saklanmalı. Hatta önemli bir Word belgenizi müzik dosyası biçiminde saklayabilirsiniz. Ya da belgelerinizi şifrelerle koruyabilirsiniz. 
– 4 TL’ye birikimlerinizi koruyun; Özellikle finansal işlemler için muhakkak elektronik imza veya mobil imza kullanılmalı. Bankalar bu işlemi zaruri tutmuyor. Maliyeti en fazla 4 TL olan bu yöntemle birikimlerinizi koruyabilirsiniz. 
– Download ederken dikkat; İnternetten dosya indirirken dikkatli olun. Güvenmediğiniz sitelerden ya da kişilerden yönlendirilen dosyaları indirmeyin. İndirdiğiniz dosyaları da açmadan önce Antivirüs programları ile kontrol edin. 
– Sosyal ağlara dikkat edin; Üye olduğunuz ve pek çok bilginizi paylaştığınız sosyal ağlara dikkat edin. Bu tarz sitelerin kendi otokontrol sistemleri güncel olmayabiliyor. “Sizi kim takip ediyor” uygulamaları sizi ve arkadaş listelerinizi üçüncü şahıslara açık hale getiriyor.
Kaynak: http://www.birgun.net/sciences_index.php?news_code=1278332229&year=2010&month=07&day=05

Facebook hediye butiğini kapatıyor!

Temmuz 11, 2010

İnternet sosyalleşme sitesi Facebook, “hediye butiğini” kapatma kararı aldı. Facebook kullanıcıları, artık sanal doğum günü pastası, şampanya şişesi, çiçek ve balon gönderemeyecekler. Bu uygulamanın sorumlusu Jared Morgenstern, yaptığı açıklamada, sanal hediye butiğinin 1 Ağustosta kapanacağını, zira Facebook’un diğer ürünleri iyileştirmekle ilgilendiğini belirtti. Morgenstern’ün yaratıcısı olduğu ve 2007’den beri süren sanal para uygulaması ise sürecek. Hediye butiği ile gönderilen armağanlar ise 1 Ağustostan sonra da görülecek.

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1007273&Date=12.07.2010&CategoryID=117


İnternet Sansürüne Karşı Protesto Yürüyüşü

Temmuz 10, 2010

Ayrıntılar için: www.sansurekarsiyuruyus.com


Bilişim sektöründeki ilk grev ÜNİBEL’de

Temmuz 10, 2010

F5: SÖZLEŞMEYİ YENİLE

Türkiye’de hızla gelişen bilişim sektöründeki ilk grev, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası tarafından ÜNİBEL’de başlatıldı. Sendika ile İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden olan ÜNİBEL Özel Eğitim ve Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. AŞ arasında sürdürülen 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine sendika, aldığı GREV KARARI’nı 9 Temmuz 2010 tarihinde uygulamaya koydu.

Saat 08.30’da işyerinde toplanan Sosyal-İş üyesi çalışanlar, saat 09.00’da alkışlarla GREV’i başlattı. İşyerindeki tüm Sosyal-İş üyelerinin eksiksiz katıldığı GREV’de çalışanlar, “Hak verilmez alınır” sloganı atarak alkışlarla işyeri önüne inerken, İZSU çalışanları da grevci çalışanları alkışlayarak desteklerini sundular.

Saat 12.00’da gerçekleştirilen açıklamaya ise sendikalar, demokratik kitle örgütleri, farklı işyerlerinden Sosyal-İş üyeleri ve İZSU çalışanları desteklerini sundular. “BU İŞYERİNDE GREV VARDIR” pankartının asılmasından sonra Sosyal-İş İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş bir konuşma yaparak konukları selamladı ve süreç hakkında bilgi verdi. Ereş’in konuşmasının ardından Sosyal-İş GYK Üyesi Engin Sezgin söz alarak basın açıklamamızı kamuoyu ile paylaştı. Sezgin açıklamada “Toplu Sözleşmenin masa başında bitmesi için sendikamızın her türlü gayreti, ve müzakere girişimlerine rağmen aylardır Belediye yada şirket yetkililerinden sonuç alıcı bir adım maalesef atılmamıştır. 22 Aralık’ta başlayan toplu görüşmeler, 7 buçuk aylık bir süre zarfında çözümsüzlüğe doğru itilmiştir” şeklinde konuşarak ÜNİBEL AŞ’den çalışanların sorunlarının adaletli bir şekilde çözülmesini istedi. Belediyeye bağlı şirketler içerisinde en düşük ücretle çalışan işçilerin ÜNİBEL çalışanları olduğunu ifade eden Sezgin, sendikanın istediği iyileştirme zamlarının işverence kabul edilmediğini söyleyerek, “1. yıl için talep ettiğimiz ücret miktarının işverene net maliyeti 8000 TL civarındadır. Şirket ve Belediye bütçesi düşünüldüğünde bu talebimizin şirkete ekonomik bir külfet getireceğini hiç kimse iddia edemeyecektir” dedi. Sezgin açıklamada şunları kaydetti:

“Ünibel çalışanlarının sağlamış oldukları nitelikli hizmetler ile belediyeye yaratmış oldukları katma değer göz önünde bulundurulduğunda gelinen durum ayrıca düşündürücüdür. Talebimiz açık ve nettir: Fazlasını değil hakkımız olanı istiyoruz. Eşitlik istiyoruz. Adalet istiyoruz.”

Yapılan konuşmalardan sonra çalışanlar davul ve zurna eşliğinde grev halayı çekti.

Basının yoğun ilgi gösterdiği ÜNİBEL’deki grev renkli görüntülere de sahne oldu. Sosyal-İş üyeleri grev hazırlıları kapsamında üstlerinde çeşitli yazılar yazan önlükler de hazırladı. Bu tişörtlerden bazı örnekler şöyle:

– Bilgisayarda sayfayı yenilemek için kullanılan F5 tuşuna gönderme yaparak: “F5: Sözleşmeyi yenile”;

– insaf@unibel.net.ol

– Bilgisayarda “tümünü seç” komutunun kısa yolu olan “Ctrl A” komutuna gönderme yaparak “Ctrl+A : Toplu Sözleşme”

Bir dosyayı kaydetmeye yarayan “Ctrl+S” komutuna gönderme yaparak “Ctrl+S: Sözleşme imzala”

“e-belediye / e-yeter”

ÜNİBEL Belediye’ye yazılım geliştiriyor

ÜNİBEL AŞ, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne, İZSU ve ESHOT Genel Müdürlüğü’ne, belediyeye bağlı 12 şirkete her türlü yazılım, donanım, web tasarımı ve programlaması, web güncelleme, teknik destek hizmetleri, 743 muhtarlığın bilgisayar sistemlerine verilen yazılım, donanım, teknik destek hizmetleri, Gaziemir Eğitim Merkezi’nde İzmir halkına verilen bilgisayar programları eğitimleri gibi işleri gören bir belediye iştirakidir. Sendikanın açıklamasına göre Belediyeye bağlı tüm şirketler içinde ücretler ve sosyal haklar yönünden bir çok şirketin gerisinde olan ÜNİBEL çalışanlarının net ücretleri sosyal haklar dışında bırakıldığında 630 ile 711 TL arasında değişmekte olup, sendika tarafından 1. altı ay için seyyanen net 200 TL ücret zammı talep edildi. Ancak işveren tarafı sendikanın talebi karşısında 45 ile 105 TL arasında bir yıllık zam yapmayı önerdi. Sendikanın bu makul talebinin kabul edilememesi ve görüşmelerde anlaşmaya varılamaması üzerine 9 Temmuz 2010 tarihinde ÜNİBEL’de Grev uygulaması başlatıldı.


İnternetin amiri polis!

Temmuz 9, 2010

İnternetin anahtarı polise veriliyor

Olcay AYDİLEK / GAZETE HABERTÜRK

‘ZARARLI’YA KİLİT
Takip merkezi, ‘zararlı’ ya da ‘suç oluşturan’ yayın yapan sitelerin IP’lerini tespit edecek. Suç unsuru varsa, polis de o internet sitesini kapatabilecek.

İKİ YÖNTEMİ VAR
Bunun için 2 yöntem tartışılıyor. Polis ya mahkeme kararıyla site kapatabilecek ya da acil kapatıp 24 saatte yargı kararı çıkartacak.

Polis interneti zapturapt altına alacak

Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde “IP Takip Merkezi” kurulacak. Polis zararlı ya da suç oluşturan videoları bulunduran sitelerin IP numaralarını tespit edecek. Suçluları takip edip gereğini yerine getirecek

ADALET ve İçişleri Bakanlıkları’nın ortaklaşa yürüttükleri çalışmaya göre, internet üzerinden işlenen suçlara hızla müdahale etmek için Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde IP (Internet Protokol Adresi) takip merkezi kurulacak.
Merkez, ‘zararlı’ ya da ‘suç oluşturan’ yayın ya da videoları bulunduran sitelere ilişkin IP numaraları ve bulundukları adresleri belirleyecek. Bu yayınların kim ya da kimler tarafından konulduğunu tespit edecek.
Merkez, internete yurtdışından eklenen ses ve görüntülere ilişkin IP’leri de belirleyecek. Merkezdeki polislere suç unsuru bulunan sitelere müdahale yetkisi verilip verilmeyeceği henüz bilinmiyor. Ancak suç unsuru bulunan sitelerin kapatılması için iki yöntem tartışılıyor.

24 SAATTE MÜDAHALE
Birincisi yargı kararıyla suç oluşturan sitelere ilişkin sitelerin IP’lerine müdahalede bulunmak. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde (kişi hak ve özgürlükleri gibi) 24 saat içinde yargı kararının getirilmesi koşuluyla ilgili siteye ve IP’ye müdahale edilecek.
Bu çalışmanın “sanal ortamda işlenen suçların önünü kesmeyi” hedeflediğini belirten yetkililer İçişleri ve Adalet Bakanlıkları’nın yasal düzenlemeyle ilgili hazırlıkları yürüttüğünü ifade etti. Ancak bazı çevreler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) çatısı altında faaliyet gösteren İnternet Daire Başkanlığı’nın, internette zararlı yayınlarla mücadele ettiğini belirterek, Emniyet Genel Müdürlüğü içinde böyle bir merkezin oluşturulmasına gerek olmadığı görüşünü savundu.

IP nedir?
IP adresi yani “İnternet protokol adresi”, her bir bilgisayarı tanımlayan, o bilgisayara özgü bir adres. IP adresi ya da numarası sayesinde kullanıcının bulunduğu ülkeyi, kenti ya da internet servis sağlayıcıyı belirlemek mümkün.

Kaynak: http://ekonomi.haberturk.com/teknoloji/haber/530693-wwwpoliscaniistersekapatircom (Erişim: 09.07.2010)