Teknopolitika olarak Internet Teknolojileri Derneği Başkanı Doç Dr. Mustafa Akgül ile bir söyleşi yaptık. Mustafa Akgül ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Internette Sansür uygulamaları hakkında konuştuk. Sendika.Org
Sayın Akgül Derneğinizinden bahseder misiniz bize?
Internet Teknolojileri Derneği ülkemizin 1990 da kurulan TRUUG – Türkiye Unix Kullanıcıları Derneğinin devamıdır. TRUUG daha sonra Açık Sistem Kullanıcıları Derneği adını aldı. 2000 yılında ise en büyük açık sistem İnternet’dir düşüncesiyle, İnternet Teknolojileri Derneğini haline geldi. Dernek başından beri yeni teknolojileri ve uygulamaların tartışıldığı Konferans ve Fuarlar örgütlemiştir. Şimdi ise Türkiye’de İnternet Konferansı, inet-tr, Akademik Bilişim Konferansını gerçekleştirmektedir. Ayrıca İnternet Haftası etkinliklerine öncülük etmekte, LKD ile birlikte Linux Kampı yapmaya başlamıştır. İnternet Teknolojilerin tanıtılması, yayılması, Ulusal İnternet Politikaların oluşturulması, tartışılmasına, İnternet’den toplumsal yarar sağlanmasına yönelik çabalara ağırlık vermektedir. Özgür Yazılım ve açık sistemler ilgi kaynağı olmaya devam etmektedir. Son yıllardaki çabaların içinde, interneti savunmak, her türlü yasak/sansür/filtre’ye karşı çıkmak ana çabamız olmuştur. INETD, Youtube yasağını AİHM taşımıştır; yanlış bulduğu uygulamalar konusunda pek çok suç duyurusunda bulunmuştur.
BTK’nın 22 Ağustosta planladığı ne idi? Kamuoyu baskısı sonucunda neyi değiştirdi?
BTK saydam, katılımcı ve bilimsel çalışmadığı için tam neyi amaçladığını bilemiyoruz. BTK çok sık kamuoyunu yanıltmıştır (Youtube konusu); yetki aşımına yeltenmiştir (kendi belirlediği yasaklı kelimeleri içeren alan adlarını yasaklamaya kalkmıştır, bunları ev sahipliği yapan Türk şirketlerine “ev sahipliğini sonlandır” demiştir). Internet Servis sağlayıcılara yerleştirdiği çeşitli kara kutu cihazlarla, VoIP (Internet Üzerinden Telefon Konuşmalarının) dinlediği endişesini taşıyoruz. INETD bu konuda bir suç duyurusunda bulunmuştur. Dolayısıyla, kamuoyu BTK’ya şüphe ile yaklaşmakta haklıdır. Kamuoyu, önerilen filtre sisteminin tüm internete uygulanacak bir filtre altyapısının oluşturma endişesiyle 15 mayısta meydanlara döküldü: 30 küsur ilde “İnternetime Dokunma!” etkinlikleri yapıldı.
BTK kamuoyu etkileşimi olmayan kötü yazılmış bir yönetmelikle mevcut durum (standart), aile, çocuk ve yurt içi profillerini duyurdu. İsteyen yurttaş bu 3 profilden birini seçebilecek ve bunun sonucunda o profilin izin verdiği adreslere erişebilecekti.
Kamuoyu baskısıyla yapılan değişiklik, yönetmeliğin dilinin gözden geçirilmesi dışında, i) yurtiçi profili kalktı, ii) beyaz ve kara listelerin oluşmasında kriterleri belirleyecek, Güvenli İnternet Çalışma Grubu’nun kurulmasıdır. Kamuoyunun önerileri tamamen göz ardı edilmiş; her zamanki gibi bildiklerini okumuşlardır. Böylece filtreleme ile ilgili sadece çocuk ve aile profili kaldı. Aile profiline, oyun, sohbet ve sosyal ağ gruplarını bütün olarak filtreye ekleme seçeneği eklendi.
Bunlara ek, kamuoyunda DNS ayarlarını değiştirmeyi suç haline getirecek izlenimi veren, Internet Servis Sağlayıcılara filtreyi aşma çabasını engelleme görevi veren madde kaldırılmış.
Tekrar etmekte yarar var: Çalışma Grubu sadece ilkeleri belirleyecek, listeyi BTK yapacaktır. Çalışma grubu “İnternet Muzır Kurulu” olacak potansiyele sahiptir. Henüz yönetmeliği belli değildir; ama kamunun geçmiş uygulamalarına bakarak, bu kurulun katılımcı, saydam ve bilimsel çalışmasını beklemek biraz fazla iyimserlik olacak. Çalışma Grubu büyük ölçüde kamunun atadığı ve kamunun önerip BTK’nın seçtiği uzmanlardan oluşmaktadır. Bağımsız STK’ların katkısı yok denecek kadar azdır.
Kaldı ki mevcut 460 Milyon web arasında beyaz ve kara listeleri belirlemek 5-10 kişinin yapabileceği bir iş değildir. Webin çok dilli, ve dinamik yapısını göz önüne alınca bunun ne kadar zor bir iş olduğu ortaya çıkar.
BTK’nın kamuoyunu yanıltması konusunu biraz açarmısınız?
Bilindiği gibi youtube 2.5 yıl kadar yasaklı idi. Yasak Atatürk hakkında 10 video nedeniyle verildi. Youtube bunlardan 5’ini ilk fırsatta kaldırdı. Diğer 5’i için ise Türkiye’den erişimi engelledi. Yani, ülkemizdeki bir internet kullanıcısı için bu videolara doğrudan erişmek, yasak kalksa bile mümkün değildi. Mahkeme, bu videoların tüm dünya için yasaklanmasını istedi. Youtube bazı videoların, ABD için ifade özgürlüğü içinde değerlendirildiği için kaldırılamayacağını belirtti. Ulaştırma Bakanlığı/BTK ile Youtube arasında defalarca görüşme yapıldı. BTK, Youtube’dan Türkiyede ofis açmasını, BTK’nın isteklerine uymasını istedi. Bu arada vergi uyuşmazlığı gündeme geldi. Youtube yasağının çok uzun sürmesi dünyanın ilgisini çekmeye başladı. BTK, Ulaştırma ve Maliye Bakanlıkları Youtube yasağının vergi itilafı nedeniyle olduğu ilan ettiler. Hatta, Cumhurbaşkanını yanıltarak, onun dünya medyasına bu yönde açıklama yapmasını sağladılar. Halbuki, mevzuatımızda vergi itilafı ile yasaklama arasında bir ilişki yoktur. Youtube’un vergi nedeniyle yasaklanması konusunda verilmiş, adli ya da idari bir karar yoktur.
Youtube’un açılması ise asıl kamuoyunu yanıltmanın, “kamusal hülle” yapmanın ilginç bir örneğidir. İlgili Yönetmelik ya da yasayı değiştirmek, yani sorunu kaynağında çözmek yerine, gecekondu bir çözüm bulundu. İnternet Kurulu, yasağa neden olan Atatürk’le ilgili 5 videonun fikri haklarının kendisine ait olduğuna karar vererek, onların fikri haklarını Almanya’daki bir Türk firmasına devretti. Firma, Youtube’a “bu videoların fikri hakkı bende, youtube’dan kaldırıyorum” dedi. Youtube sorgulamadan bu videoları kaldırdı. Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Savcılığı bir bilirkişi yoluyla bu 5 videonun youtube’tan kalktığını tespit etti. Ve hemen ilgili yasaklama kararını kaldırdı. Sonra Youtube, Türk firmasına, “senin bu videolar üzerinde fikri hakkın yok, videoları yerine koyuyorum” dedi. Sonuç olarak, Youtube yasağının uzun sürmesine neden olan videolar halen duruyor. İlgili mevzuat da olduğu gibi duruyor.
BTK bilindiği gibi aralarında “hikaye, baldız, sarışın, haydar, adrian” gibi kelimelerin olduğu 130 kusur kelimeyi içeren alan adlarına yer sağlanmaması için yer sağlayıcılara bir elektronik tebligatta bulundu. BTK’nın, Türkiye’de bulunan webler için herhangi bir nedenle re’sen yasaklama yetkisi yok. Sakıncalı içerik varsa, mahkemeden karar alması gerekir. Bu çok açık bir yetki gaspı denemesidir. Yine aynı günlerde, bazı weblerin host edilmemesi için elektronik talimat gönderdi. Bu ikinci talimatını geri aldı. İlkini ise, biz uyarı olarak gönderdik diye bir başka yetki aşımı yapmaya çalıştı.
Eskiden yasaklı siteler nasıl engelleniyordu ? Bu yeni değişiklikle Internet Servis Sağlayıcılar aracılığı ile farklı bir filtre teknolojisine mi geçiliyor?
5651 yönetmelikleri ile bir webi sadece bütün olarak yasaklamak mümkündü. Bu ise ya Alan Adı (DNS) bozulması yoluyla ya da IP yasaklaması yoluyla oluyordu. Alan adı bozulmasında, yasaklanmak istenen alan adı webi için Servis sağlayıcısı DNS sunucusunda sahte bir kayıt eklenerek, ilgili web “bu site yasaklanmıştır” türü bir sayfaya yönlendiriliyordu. IP temelli yasaklamakta ise ilgili webin IP’sine giden istekler çöpe yönlendiriliyordu. Bir IP üzerinde milyonlarca başka webin olması mümkün. Örneğin wordpress.com da 20 milyon blog vardır. Blogger.com da ise çok daha fazlası vardır. Adnan Hoca’nın WordPress ve Digitürk’ün Blogger yasaklatmalarında bunu yaşadık. Bu açıkça orantısız bir cezalandırma ile, kurunun yanında “pek çok yaş”ın da yanmasına neden olmaktadır.
Türkiye’de bugüne kadar uygulanmayan, ama dünyada bazı ülkelerde uygulanan URL temelli yasaklamak bir diğer yöntem. Bu sadece sakıncalı bulunan nesneleri engellemeyi sağlıyor. BTK, bizim yıllardır, bu yöntemle tüm web yerine ilgili nesneleri URL temelli yasaklamayı uygulasın önerimize hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden göz ardı etti.
Yeni yönetmelikle filtreleme beyaz ve kara liste listeler yoluyla olacaktır. Çocuk profilinde beyaz liste geçerli olacak, aile listesinde ise kara liste geçerli liste olacaktır. Bu listeler alan adı, IP, port ve alan adı bilgisini içerebilecektir. Kamuoyundan gizli bu bu listeler yoluyla abonenin gitmek istediği URL listede aranacak, beyaz listede var ise izin verilecek, kara listede var ise engellenecektir. BTK bu yolla URL filtrelemeyi servis sağlayıcılar üzerinden uygulamaya başlıyor gözüküyor.
Aile profilinde aboneye grup olarak oyun, sohbet ve sosyal ağları toptan yasaklama seçeneğinin sunulması, BTK’nın bu grupları istediği anda devre dışı bırakmanın altyapısını mı oluşturuyor sorusunu akla getiriyor. Bilindiği gibi, Mısır’da tüm İnternet kesildi. İngiltere’de bir olay anında tüm sosyal ağları ve sohbet/anında haberleşme kanallarını kapatma gündeme geldi. Yeni yönetmeliğe eklenen sohbet kanallarını ve sosyal ağları toptan yasaklama seçeneği, sicili kabarık olan BTK’nın sansürün altyapısını oluşturulduğu endişesini besliyor. Arap baharı, Internetin muhalefet hareketinde kullanılmasından korkan hükümetlerin, olası muhalefet hareketlenmelerine karşı önlem için almaya çalıştığı yaygın bir olgu. Aynı endişe Türkiye için de geçerli.
Yeni yapıda ne olacak?
“Ancak halihazırda onbinlerce sitenin çocuk pornosu, fuhuş gibi anlaşılır nedenlerin ötesinde ‘müstehcenlik’ gibi muğlak tanımlar veya ‘Atatürk aleyhine işlenen suçlar’ gibi nedenlerle BTK tarafından sansürlendiğini söyleyen internet uzmanlarına göre burada bir sorun oluşacak. Eskiden bu sitelere tüneller ve DNS ayarlarıyla ulaşmak mümkünken; 23 Ağustos’tan sonra yönetmelik hükümleri gereği buna imkan veren hizmet sağlayıcı şirketler suç işlemiş sayılacak. İddiaya göre ‘sansür’ servis sağlayıcılar eliyle işletilecek.” Bu görüş konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yeni yönetmelikte tünel ve DNS ayarlarını değiştirmeyi yasaklamayı hedefleyen madde kaldırıldı. Ama, BTK’nın Servis Sağlayıcılar eliyle sansür altyapısı kurduğu endişesi hala geçerli. BTK saydam, katılımcı ve bilimsel olmayı reddettiği sürece bu endişe kuvvetlenecek.
5651 katalog suçlar kapsamında değerlendirilen yurtdışı webler için BTK yargısız infaz uyguluyor;
BTK hem savcı, hemde hakim. Bir savunma alınmadan karar alınıyor. Mahkemeye gitmek mümkün. Yasaklamanın kim tarafından yapıldığını biliyorsan. Benzeri durum pek çok mahkeme kararı içinde geçerli. Hiçbir tebligat yapmadan, savunma almadan, tedbir kararı olarak webler yasaklanıyor. Bir ceza ya da tazminat davası açmadan, bir yargılama yapmadan, savunma almadan karar tebliğ edilmeden, uygulanıyor. BTK üzerinde bir denetim yok. Bugün Türkiye’de kaç tane webin yasaklandığı hiç kimse tam olarak bilmiyor. BTK kaç tane webi yasakladığını Bilgi Edinme Kanununa rağmen devlet sırrı gibi saklıyor. Mahkemelerin fikri ve sinai haklar nedeniyle ve Medeni Kanun yoluyla yasakladığı weblerin sayısını hiç kimse bilmiyor. Güncel yasaklamanın 15 bin civarında olduğunu engelliweb.com belirtiyor.
Oluşan komisyonun yapısı nasıl? Örneğin muhalif siteler de bu sansür filtresine katılabilir mi? İtiraz mekanizmaları tanımlanmış durumda mıdır?
Çalışma Grubu 11 üyeden oluşuyor: 3 Aile Bakanlığı, 2 BTK, 2 İnternet Kurulu temsilcisi. Geri kalan 4 uzman ise Aile Bakanlığının belirlediği, sosyoloji, psikoloji, eğitim gibi alanlardan 8 uzman arasından BTK tarafından seçileçek. Kurulun çalışma ilkeleri belli değil. Kurul sadece ilkeleri belirleyecek. Bu ilkelere göre beyaz ve kara listeyi BTK kendi başına karar verecek. Web sahipleri, kendi weblerini beyaz listeye eklenmesi için veya kara listeden çıkması için BTK’ye başvurabilecek. İdari mahkemeye başvuru yolu doğal olarak açık. Benim, “İnternet Muzır Kurulu”na dönmesi endişesini taşıdığım bu çalışma grubuna daha aktif bir görev verilmemiş. BTK, isterse danışabilecek.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
BTK bütün bunları çocuk ve aileri korumak adına yapıyor. 5651 de çocuk ve gençleri korumak, onları “kirli bilgi”den korumak için çıkarıldı. Tabii ki, çocukları korumak hepimizin görevidir. Bunun yolu devlet eliyle tek tip filtre uygulamak değildir.
Bireylerin istemedikleri nesnelerin görünmesini engellemesi bir yurttaşlık hakkıdır. Ama, Devletin vatandaşlarının neyi görüp/göremiyeceği belirlemesi, beyaz ve kara liste hazırlaması, bunu bürokratik bir kadronun yapması, sansürdür. Demokratik hukuk devletinde kabul edilemez. Buna uygun mevzuatın olması, devlet filtresinin hukuk dışı olması gerçeğini değiştirmez. Devletin, bir bürokratik kadro yoluyla, yargılama ve mahkeme kararı olmadan, internet web sitelerini yasaklaması, ülkemizin taraf olduğu uluslarası hukuk kurallarına aykırıdır. BTK, ticari kurallar koyduğunun farkında değildir.
Çocuk profili, çocukların girebileceği web adresleri listesidir. Ülkedeki, değişik sosyo-kültürel grupları farklı gelişme seviyesindekilere nasıl hitap edecek? Hangi dilleri esas alacak ? BTK bu konuda bir şeyler yapacaksa, MEB ile işbirliği yapıp, Türkçe içeriğin artmasına katkıda bulunsun, portallar oluşmasına yardımcı olsunlar. Kişisel bilgisayarlarda kullanılabilecek filtre yazılımları açık kaynak olarak üretsin, yarışmalar yapsın, ortaya çıkan iyi seçenekleri ücretsiz dağıtsın, eğitimlerini versin. Annne-babaların bu konudaki eğitimine katkıda bulunsun.
Devletin ne usulle olursa olsun, mahkeme kararı olmadan, beyaz ve kara liste oluşturması yanlıştır. Esas olan yurttaşın kendi listesini kendisinin belirlemesidir. Devlet, Sivil Toplum Kuruluşları, Üniversiteler öneriler oluşturabilir. Yurttaşın özgür iradesiyle kendi filtresini belirlemesi esastır. Demokratik, hukuk devletinde işin doğrusu budur. Devletin, yurttaşı eğitmesi, ona alternatif yazılımlar dağıtması anlamlıdır. Ama, kendi belirlediği tek tip listeleri dayatması demokratik ve hukuki değildir; hukukun evrensel ilkeleri ve ülkemizin imza attığı uluslararası anlaşmalara karşıdır.
Sorunun çözümü insanı temel alıp, diyalog, öğrenme ve kendini geliştirmekten geçiyor. Devletin yasakçı refleksinden kurtulup, insana güvenen, fikir ve ifade özgürlüğünü temel alan, farklı ve aykırı düşünceleri yeşerten, bir toplum yaratmaya çalışmalıyız. Merakı, bağımsız davranmayı, sorumluluk almayı, sorgulamayı, girişimciliği teşvik etmeliyiz. Bilgi Toplumunun bireyleri böyle bireyler olacaktır. BTK’nin temsil ettiği sansürcü bakış açısı, Türkiyenin AB projesiyle, dünya ile bütünleşme çabalarına, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirtecek kadar ters düşmektedir.
Bilgiye erişim ve İnternete erişim artık anayasalara giren temel bir yurttaşlık hakkı haline gelmekte. Bütün dünyada geniş kitleler, bilgiye erişim, saydamlık, katılım ve refahtan pay istemektedir. İnternet bunun ortamını sağlamaktadır. Gelişmiş demokrasi için sansürsüz internet bir ön koşuldur. Ülkemiz, dünya Bilgi Toplumu yarışında geriye düşmektedir. Uygulanan yasaklar ve getirilmeye çalışılan filtreleme sistemi, demokrasimizin gelişme düzeyi ve ülkemizin Bilgi Toplumu düzeyini belirleyecektir.
Gelin, İnterneti kendimizi geliştirmek, birbirimizi anlamak, daha katılımcı, saydam bir toplum oluşturmak, toplumsal denetimi artırmak, demokrasimizi geliştirmek, ülkemizi geliştirmek için kullanalım! İnternet Yaşamdır, Sansürlenemez!
Kaynak: sendika.org (Erişim: 27.08.2011, 23:44)