ABD Seçimlerinde Facebook’un Rolü: Post truth siyaset, algoritmalar ve sahte haberler

Kasım 29, 2016

Derya Güçdemir, Hacettepe Üniversitesi KLM Programı Yüksek Lisans Öğrencisi

“Post truth” siyasete hoş geldiniz![1]

“Post truth” kelimesi Oxford Dictionaries tarafından yılın kelimesi seçildi. Kelimenin seçilmesinin nedeni 2015 yılından itibaren kelimenin kullanımındaki yüzde 2.000 artış. Sözlüğün tanımladığı şekilde kelime Donald Trump’ın Twitter biyografisi olabilir:[2] Kamuoyunu belirlemede objektif doğruların, duygulardan ve kişisel inançlardan daha az etkili ve çekici olduğu durumlarla ilgili olarak kullanılmaktadır (Wang). Kelimenin kullanımına duyulan ihtiyaç aslında yaşadığımız dünyanın değerler bütünü hakkında fikir vermektedir. Bu durumu U.S. Dictionaries başkanı Katherine Martin “kültürümüz ve kelimelerimiz arasındaki karşılıklı etkileşimi belirtecek kelimeler seçiyoruz, belirli bir yıl için seçilen kelime o yılın ethosunu, modunu ya da zihinsel meşguliyetlerini yakalayabilmesi ve kültürel değerin bir ifadesi olarak kalıcı bir potansiyele sahip olması anlamına gelmektedir” şeklinde açıklamaktadır (a.g.e). Kelimedeki “post” eki “sonradan olan” anlamında değil, “truth” kavramının artık önemsizleştiğini ve gereksizleştiğini vurgulamak için kullanıyor (Teyit.org). Yani artık “post truth” denildiğinde, “doğruların, hakikatlerin, olguların önemini yitirdiği bir dönemden” bahsedilmektedir (a.g.e). Bu durumda, önemli olan “gerçek” olarak doğrulanan bilgi değil, bireylere “gerçek” hissettiren olgulardır.

Post truth siyaset, siyasetçilerin anlatılarını sahte (fake) olgular üzerinden kurması, iddialarını doğru hissettiren ama temeli olmayan olgulara dayandırarak kitleleriyle iletişime geçmesi olarak düşünülebilir. Bu siyasetin, kandırılan ve arkada bırakılanların sesi olan Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump ile birlikte anılması şaşırtıcı değildir, çünkü insanlar ne yapıldığını, ne söylendiğini unutabilir ama kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar (Zeynalov). Kendisini güçlü ve harika hissettirilen seçmen, siyasetçilerin doğruyu söyleyip söylemediği ya da yasalara saygı duyup duymadıklarını önemserler mi (a.g.e)? Post truth siyaseti, siyasetçilerin duygulara hitap edebilme başarısının yanında, seçmenlerin karar verme ve muhakeme yoksunluğuyla da beraber düşünülmelidir.

Post truth hakkındaki tartışmaların diğer bir boyutu kavramın yanıltıcı olduğuna dikkat çekmektedir. Post-truth “doğruluk ötesi” siyaset, siyasetin “doğru”, “hakikat” olduğu bir zaman olduğuna ama şimdi o zamanın geride kaldığına işaret ediyor gibidir (Clark). Durum aslında pek de bu şekilde değildir, bugün post-truth siyaset yapıldığını eleştiren ana akım medya kurumları, yeni medya ortamları yokken kendileri “fake” haberler ile kamuoyu üretiyorlardı. Örneğin, Amerika’nın Irak’a girmesini, NATO’nun insani yardım amaçlı Yugoslavya’yı bombalamasını meşrulaştıran, kamuoyunu bunun gerekli olduğuna inandıran sebepler sahte bir şekilde üretildi ve insanlar inandı (a.g.e). Yani siyasetin eylemlerini meşrulaştıran sahte haberler üretilmesi ve insanların duygularının kullanılması yeni bir gerçeklik olarak değerlendirilmemektedir.

Fakat her yeni iletişim aracıyla iletişim kurmanın boyutu ve kapsamı da değişmektedir. Yeni medya ortamları ve özellikle sosyal medya düşünüldüğünde, sahte haberlerin daha çok bireye daha kısa bir sürede yayılması ana akım medyaya göre çok daha kolaydır. Bu ortamlar, aynı zamanda kullanıcılarına kendi hikâyelerini, haberlerini anlatabilmelerini ve içerik üretebilmelerini sağlayan yeni sosyallikler sağlamaktadır, böylece bireylerin içeriği doğrulanmamış haberleri dolaşıma girebilmektedir. Yani sosyal medyanın, yayılım (dissemination) ve güçlendirme (reinforcement) özelliklerinin daha etkili olmasından dolayı, Facebook’ta yürütülen post truth siyasetin ve sahte haberlerin Trump’ın seçilmesinde etkili olduğu düşünülebilir. Özellikle, yeni medya okuryazarlığının ve demokratik hakların ve özgürlüklerin gelişmemiş olduğu yerlerde, sosyal medya platformlarının birincil haber kaynağı şeklinde kullanıldığı göz önüne alındığında, bireylerin Facebook sayfalarında ve newsfeed (haber akışı) kısmında gördükleri haberlere inanmalarında ve oy verme pratiklerinde etkili olduğu söylenebilir.

Donald Trump’ın seçim anketlerinde daha önde olduğu, Trump’ın öldüğü, Hilary Clinton’ın dış işleri bakanıyken gizli bir mail sunucusu kullandığı ve kendisine dava açıldığı, eğer Trump seçimleri kazanırsa Obama’nın ülkeden gideceği, Obama’nın Clinton’ı Twitter’da takip etmeyi bıraktığı, Clinton’ı soruşturan FBI ajanının şüpheli bir şekilde öldüğü yönünde çeşitli haberler üretilmiştir (Borchers). Bu haberlerin amacı karşıdaki kişiyi itibarsızlaştırmaktır.

Bir adayı itibarsızlaştırmaya ve karalamaya çalışan bu haberler, diğer adayın temsilini öne çıkarmakta ve yüzergezer seçmenin yani kime oy vereceğine karar veremeyen ve seçimlerde farklı reflekslerle oy veren kararsız seçmen kitlesinin önde giden etkisiyle temsili güçlü ve güvenilir imgelerle öne çıkmış adaya oy vermesine sebep olmaktadır. Bu bağlamda, sahte haberler Facebook gibi sosyal paylaşım platformlarını bağlayıcı hale getirmektedir. Bu bağlayıcılık, sahte haberlerin dolaşıma girmesi ve platformun kullandığı algoritmaların yapısı üzerinden iki noktada tartışılabilir.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Facebook’taki sahte haberlerin seçimleri etkilediğini düşünmenin “çılgınca bir fikir” olduğunu, “kendilerinin bir medya kuruluşu değil, insanların birbiriyle iletişim kurup bilgi paylaşabileceği bir açık teknoloji platformu” olduğunu ve kişilerin Facebook’u suçlamasında “insanların seçim sonuçlarını anlamlandırma çabası yattığını” söylemektir (Kokalitcheva). Facebook’taki aldatmacaların ABD seçimlerini etkilemediğini, çünkü bu aldatmacaların her iki taraftan da geldiğini vurgulamaktadır (Forster). Facebook’taki paylaşımların bireylerin kararları üzerinde büyük ölçüde etkili olduğu söylenemese de, karar verme sürecini etkilediği Facebook’un kendi yaptığı araştırmalarda da ortaya konmuştur.[3] Facebook’un politik söylemdeki etkisi sadece sahte ve asılsız haberlerin dolaşıma sokulmasıyla ilgili değildir, bu etki kurumun algoritma seçimlerinde yer alan “eco chambers” (yankı odası) ve “bubbles” (baloncuk) ile de ilgilidir (Tüfekçi).

Bir algoritma en basit anlamıyla bir sorunu düzenleme şeklidir. Algoritmalar girdileri alıp sonuçlar üreten sınırlı ve düzenlenmiş adımlardır (Shadoan). Facebook’un kullandığı algoritmalar hangi bildirilerin daha üstte gösterileceğine ve hangilerinin gömülüp gösterilmeyeceğine karar vermektedir. Newsfeed kısmında gösterilmeyi tercih edilen gönderiler, kişinin etkileşime geçtiği sayfalarla, beğenilerle ve paylaşımlarla benzerlik eğilimi içindedir. Bir süre sonra bu durum kullanıcının, kendi beğenileri ve eğilimleri dışında kalan gönderileri görmemesine ve benzer severliğe (homophily) sebep olmaktadır. Bir filtre baloncuğunun (bubble) içinde olduğumuzu, beğenilerimizin kümeleştiğini ve bunu sadece Facebook’un değil, Google’ın, Youtube’un ve diğer büyük şirketlerin de yaptığı bilinmektedir. Fakat Eli Pariser’in Ted Talks’daki konuşmasında belirttiği gibi internetten önce okuyucular habere sadece gazeteler aracılığıyla eşik bekçilerinin filtresinden sonra ulaşabiliyorken, internet ile birlikte eşik bekçileri ortadan kalmış ve bireyler daha özgür ve daha demokratik kullanıcılar haline gelebilmiştir.[4] Fakat algoritmaların opak yapısı yüzünden Web, 1915’deki yıllara geri dönmektedir, çünkü tercihlerimizin sonucu olarak karşımıza çıkan gönderilerin nasıl gerçekleştiği ve hangi tercihlerimiz yüzünden o gönderi ile karşılaştığımızı bilemiyoruz. Yani bir anlamda “bir filtre baloncuğunun içinde kısılıp kaldık ve dünya görüşümüze karşı çıkacak ya da değiştirecek bilgiyle karşılaşmıyoruz” (Teyit.org).[5]

Facebook’taki sahte gönderilerin ve kullandıkları algoritmaların, seçimlerde bir etkisinin olmadığını belirten Zuckerberg, 19 Kasım 2016’da kendi Facebook hesabından bu konuda sorumluluk aldıklarını ve sahte içeriği daha kolay raporlama, daha güçlü denetim, “fact-checking” (doğruluğunu kontrol etme) sistemleri de dahil olmak üzere neler yapmayı planladıklarını anlatan bir yazı paylaştı.[6] Fakat Zuckerberg ve Facebook ekibinin önerdiği çözümlerin asıl sorunu anlamadığı düşünülmektedir. Çünkü sahte haberlerin, aldatmacaların ve yanlış bilginin nasıl yayıldığını, bunları kimin yarattığını ve kimlerin okuduğunu ve ne kadar etkisi olabileceğini ortaya çıkartabilecek veri ve bu veriye erişimin tam kontrolü sadece Facebook’tadır (Tüfekçi). Facebook dışındaki kimse bu bilgiye sahip değildir ve sorulduğunda şirketin içinden kimse bu bilgiyi paylaşmayacaktır (Oremus). Bu durumda, kişilerin karşılarına çıkan içeriğin sebebi ve nasıl gerçekleştiği şeffaf değildir ve temel sorun çözülmeden, duruma yönelik bir çözüm bulunulduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak, Facebook’un, ABD’de Trump’ın seçilmesinde sahte haberlerin dolaşıma girmesi ve yayılmasıyla etkili olduğu düşünülebilir ama tek sebep bu değildir. Facebook’un algoritmalarının nasıl çalıştığı da kişilerin seçimlerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Fakat bu söylemin daha çok yeni medya okuryazarlığı gelişmemiş, Facebook’ta karşılaştığı bir haberi nasıl teyit edebileceği bilgisine sahip olmayan veya teyit etme ihtiyacı duymayan, vereceği oy konusunda kendi düşünceleriyle değil farklı reflekslerle hareket eden yüzergezer seçmen için etkili olduğu düşünülmektedir.

Donald Trump, seçimleri kazanmasında Facebook ve Twitter’ın yardımcı olduğunu, sosyal medyadaki “gücünün” seçimlerde çok da para harcamadan etkili bir araç olduğunu söylemektedir (Parsons). O halde sosyal medyada pratik edilen bu güçlere ve onların mücadelelerine yenilmemek ve sosyal medyadaki davranışlarımızı anlamlandırabilmek için ne yapılmalı? Sosyal medya platformlarının mimarisi veya tasarımı belki de etik konusunu sorgulayacak şekilde geliştirilmelidir. Algoritmalar şeffaf olmalıdır. Böylece ilgilenen vatandaşlar kendisinin ve diğerlerinin medya davranışıyla neler olduğunu gerçekten anlayabilir, böylece bireylerde algı bozukluğu oluşmaz (Mozur ve Scott). Diğer bir deyişle, “algoritmaların içine kamusal yaşam anlayışı ve sivil sorumluluk kodlanmalıdır. Bu algoritmalar, filtrelerden neyin geçip geçemediğini belirleyen kuralları görebileceğimiz kadar şeffaf olmalıdır” (Pariser). Son olarak, “arzu ettiğimiz ağı oluşturmanın, arzu ettiğimiz geleceği oluşturmak” anlamına geldiğini unutmamalıyız (Teyit.org). Çünkü internetteki özgürlüklerimizi, gerçek hayattaki özgürlüklerimizden ayrı düşünmek, internette yaşadığımız sorunları da bütüncül bir bakış açısından yoksun bir şekilde sadece teknik sorunlar olarak algılamamıza sebep olacaktır.

 Dipnotlar

[1]Mahir, Zeynalov . Trump, Erdogan And Post-Truth Politics.

[2]Vinay Menon. Why do we fall for fake news? Here’s the post-truth: Menon <https://www.thestar.com/entertainment/2016/11/18/why-do-we-fall-for-fake-news-heres-the-post-truth-menon.html>

[3] 2010 yılında, Facebook ile çalışan araştırmacılar, dönem ortası seçimlerinden hemen önce ABD’de 61 milyon kullanıcı üzerinde bir deney yaptılar. Bir gruba, sade bir kutunun içinde “git oy ver” mesajı gösterilirken diğer bir grup ise aynı mesajı küçük bir ek ile: “Oy verdim” butonuna tıklamış olan arkadaşlarının küçük resimleriyle gördü. Seçimden sonra grupları karşılaştırmak için kamusal oy kütüklerini kullanarak, araştırmacılar ikinci gönderinin yüz binlerce seçmen oluşturduğu sonucuna vardılar.

2012 yılında, Facebook’taki araştırmacılar bir deney için haber akışına yine gizlice düzenleme yaptılar: Bazı insanlara biraz daha pozitif gönderiler gösterilirken, diğerlerine biraz daha negatif gönderiler gösterildi. Daha iyimser gönderiler gösterilenler önemli ölçüde daha iyimser gönderiler paylaştı; daha kötümser gönderiler gösterilenler de daha kötümser gönderiler paylaştı. On yıllık diğer bir çalışma ise insanların akranlarından ve sosyal ağlarından etkilendiği konusunda hemfikirdir.

[4] Eli, Pariser: Beware Online “Filter Bubbles” <https://www.ted.com/talks/eli_pariser_beware_online_filter_bubbles&gt;

[5] Facebook’taki algoritmaların nasıl çalıştığını anlayabilmek için 48 saat boyuncu gördüğü her şeyi beğenen bir kişinin deneyimini aktardığı bir yazıya ve iki hafta boyunca Facebook’ta hiçbir şey beğenmeyen bir kişinin deneyimini aktardığı yazıya bakmak anlamlı olacaktır.

<https://www.wired.com/2014/08/i-liked-everything-i-saw-on-facebook-for-two-days-heres-what-it-did-to-me/>

<https://medium.com/swlh/i-quit-liking-things-on-facebook-for-two-weeks-heres-how-it-changed-my-view-of-humanity-29b5102abace#.vnxj5g8oj>

[6] https://www.facebook.com/zuck/posts/10103269806149061

Kaynaklar

Borchers, Callum. This is a real news story about fake news stories. 7 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <https://www.washingtonpost.com/news/the-fix/wp/2016/11/07/this-is-a-real-news-story-about-fake-news-stories/&gt;.

Clark, Neil. ‘Fake news’ & ‘post-truth’ politics? What about those Iraqi WMDs? 21 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <https://www.rt.com/op-edge/367625-fake-news-post-truth-iraqi-wmds/&gt;.

Forster, Katie. Facebook hoaxes didn’t affect US election because they came from both sides, says Mark Zuckerberg. 13 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <http://www.independent.co.uk/life-style/gadgets-and-tech/news/facebook-mark-zuckerberg-hoaxes-fake-news-us-election-both-sides-media-extremely-unlikely-a7414891.html&gt;.

Kokalitcheva, Kia. Mark Zuckerberg Says Fake News on Facebook Affecting the Election Is a ‘Crazy Idea’. 11 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <http://fortune.com/2016/11/11/facebook-election-fake-news-mark-zuckerberg/&gt;.

Mozur, Paul ve Mark Scott. Fake News in U.S. Election? Elsewhere, That’s Nothing New. 17 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <http://mobile.nytimes.com/2016/11/18/technology/fake-news-on-facebook-in-foreign-elections-thats-not-new.html?smid=tw-nytimestech&smtyp=cur&referer=https://t.co/3KmHK6KVEf&gt;.

Oremus, Will. Who Controls Your Facebook Feed. 3 Ocak 2016. 23 Kasım 2016. <http://www.slate.com/articles/technology/cover_story/2016/01/how_facebook_s_news_feed_algorithm_works.html&gt;.

Pariser, Eli. Beware Online Filter Bubbles. Mart 2011. 23 Kasım 2016. <https://www.ted.com/talks/eli_pariser_beware_online_filter_bubbles?language=tr#t-518358&gt;.

Parsons, Jeff. Trump says Facebook and Twitter ‘helped him win’ historic US presidential election. 14 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <http://www.mirror.co.uk/tech/trump-says-facebook-twitter-helped-9257857&gt;.

Shadoan, Rachel. Why Algorithm Transparency is Vital to the Future of Thinking . 11 Temmuz 2014. 23 Kasım 2016. <http://www.akashiclabs.com/why-algorithm-transparency-is-vital-to-the-future-of-thinking/&gt;.

Teyit.org. Algoritmalar komplo teorilerini destekleyerek gerçekleri tahrif ediyor. 19 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <https://teyit.org/algoritmalar-komplo-teorilerini-destekleyerek-gercekleri-tahrif-ediyor/&gt;.

—. Yılın kelimesi “post-truth” nedir? 18 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <https://teyit.org/yilin-kelimesi-post-truth-nedir/&gt;.

Tüfekçi, Zeynep. Mark Zuckerberg Is in Denial. 15 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <http://www.nytimes.com/2016/11/15/opinion/mark-zuckerberg-is-in-denial.html?rref=collection%2Fcolumn%2FZeynep%20Tufekci&action=click&contentCollection=Opinion&module=Collection&region=Marginalia&src=me&version=column&pgtype=article&_r=1&gt;.

Wang, Amy B. ‘Post-truth’ named 2016 word of the year by Oxford Dictionaries. 16 Kasım 2016. 23 Kasım 2016. <https://www.washingtonpost.com/news/the-fix/wp/2016/11/16/post-truth-named-2016-word-of-the-year-by-oxford-dictionaries/&gt;.

Zeynalov, Mahir. Trump, Erdogan And Post-Truth Politics. 21 Eylül 2016. 23 Kasım 2016. <http://www.huffingtonpost.com/entry/trump-erdogan-and-post-truth-politics_us_57e214cde4b00267764fb551&gt;.


Post-Truth Kavramıyla ABD Seçim Sürecini Anlamak…

Kasım 29, 2016

Selin ÇETİNDAĞ, Hacettepe Üniversitesi Y.Lisans Öğrencisi

Oxford Sözlükleri, bir sıfat olarak tanımladığı post-truth kelimesi için; “tarafsız gerçeklerin kamuoyu fikrini etkilemede  duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden çok daha az etkili olması durumuyla ilgili olan ya da bu anlama gelen” şeklinde tanımlamıştır. İlk önce Haziran’da Brexit oylaması, ardından Donald Trump’ın Cumhuriyetçi başkanlık adaylığına getirilmesi ve seçimden galip ayrılması bu sene bu kelimenin kullanım sıklığını fazlasıyla arttırmıştır. Hatta Oxford Sözlükleri, 2016 yılının kelimesi olarak post-truth kelimesini seçmiştir. Post-truth kavramını popülizmin ürünüdür şeklinde atıfta bulunup yorumlayanlar da vardır. Özellikle Trump’ın seçilmesinden sonra bu kelimenin gerçekleri görmede ve anlamlandırmadaki önemi fazlasıyla hissedilmiştir. Zeynep Tüfekçi’nin New York Times’da yazdığı “Adventures in the Trump Twittersphere” adlı yazısında, Trump seçmenlerinin politik tutumları ve sosyal medya kullanım pratikleri post-truth kavramına işaret etmekte ve bu kavramın seçim sonucunu tasavvur edebilmede büyük önem taşıdığı anlaşılmaktadır:

 “Takip ettiğim Trump taraftarlarının birçoğu siyasi partiler ya da medya organları olsun, artık büyük bir kuruma güvenmediğini söylüyor. Bunun yerine, şimdi nefret duydukları bu güçlü kurumlara karşı, ırkçı politikalarla birlikte, yalanlar ve gerçeklerle karıştırılan ortak anlatılarını destekleyen kişisel hikâyelerini paylaşıyorlar… Bay Trump ve taraftarları Overton penceresini kırdılar ve artık geriye dönüş yok.”

Trump’ın destekçilerinin sosyal medyada çok iyi bir şekilde örgütlenmiş olmaları ve burada ana akıma karşı kendi haber paylaşımlarını yapmaları aslında Trump’ın zaferinin nedenlerinden birini de göstermiş olur. Ana akım medyanın sürekli olarak Trump aleyhine haberler yapması ve beklentinin bu yönde şekillenmesi Trump karşıtı kitleler tarafından Clinton nasıl galip gelemez şaşkınlığı yaratmıştır. CNN gibi ana akım haber kanallarının Clinton’ın kesin olarak kazanacağı şeklinde yarattığı algı gerçeklerin ötesini görmede kitleleri yanılgıya uğratmıştır. Trump’ında özellikle sosyal medyadaki etkin kullanımı ve aynı zamanda şu anda bile sürekli suçladığı ve açık bir şekilde dile getirdiği CNN’den nefret ediyorum şeklindeki söylemleri de seçmenler açısından ana akıma olan tutumun şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Post-truth kavramı ele alındığında ana akım medyanın nesnel ve doğruluğu ispatlanmış haberleri seçmenleri inandırmaktaki sorunları ve bireylerin kendi inandığı doğruların peşinden koşma istekleri tam olarak anlaşıldığında ABD seçimlerindeki Trump galibiyeti de bir yönüyle anlaşılmış olunur. Ancak içerik paylaşımlarında çok fazla yanlış ve sahte haberlerin oluşu ve Facebook’un şu anki algoritmik özelliğinin, arkadaş gönderilerinin ön plana çıkarılıp haber sayfalarının arka plana atılışı, bu duruma zemin hazırladığı yönünde büyük tartışmaların çıkmasına neden olmuştur.  Sosyal medya içerik paylaşımının ve özellikle Facebook’da paylaşılan haberlerin artık seçimlerin belirleyicisi olduğu şeklindeki görüş şu anki durumu gözler önüne sermekte ve doğrulamaktadır.

Yeni Medyada Asılsız Haber Paylaşımı: ABD Seçim Sürecinde Facebook’da Paylaşılan Donald Trump Haberleri ve Ötesi

Yeni medyanın ayrılmaz bir parçası olan sosyal medya platformlarında çoğunlukla yaşadığımız çevreyle ve küresel niteliği olan sosyal, ekonomik, siyaset vb konularla ilgili haberlerin sıkça dolaşımda olduğu bir bilgi akışının içinde kendimizi buluruz. Özellikle mekân ve zaman ayrımının kalkmasıyla doğan bu katılım, gönderilerin paylaşma hızını da kısa bir sürede kitlelere yaymaktadır. Ancak en başından beri bu akışın içindeki yanlış bilgi yayılımı, konuyla alakasız fotoğraf paylaşımı, yalan haber yapımı ya da bir haber içindeki bilginin ya da görsel öğelerinin çeşitli şekillerde manipüle edilip servis edilmesi sıkça tartışmalara konu olmaktadır. Özellikle sosyal açıdan çokça tartışma yaratan ve herkesi bir şekilde etkileyen gündem haberlerinde veya dönemsel süreçlerde belli bir düşünceyi empoze etmek veya tamamen kendi düşüncesini ispatlama ve öngörme yarışında isteyerek ya da istemeyerek sahte haber paylaşımı çokça karşımıza çıkar. Sahte haberlerin bir akış içine girdikten ve kitlelere yayıldıktan sonra bunu doğrulamak veya düzenlemek yani bunun geri dönüşümünü yapmak için analiz sürecine girmek gerekir. Veri okuryazarlığı içerisinde gönderilerdeki verilerin doğruluğunun ispatlanması ve yanlış bilgilerin ayıklanma süreciyle ilgili çeşitli oluşumlar da bulunmaktadır. Bu asılsız ve yalan haberlerin paylaşımı kritik süreçteki gündemle ilgili bireylerin muhakeme süreçlerinde ve karar verme yetilerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

Facebook’da, ABD seçim sürecindeyken çok fazla sahte haber paylaşımı olduğundan seçim sonuçlarının bu paylaşımlarla ilgili olarak Trump’ın zaferiyle sonuçlandığı ile ilgili tartışmalar başlamıştır. Özellikle seçim öncesinde Trump’ın seçilmesine sürpriz olur gözüyle bakılırken şimdi bu haberlerin etkisinin seçmenler tarafından gerçekten ne derece etkili olduğu düşünülmektedir. Bu yalan haberlerin bazı başlıkları şu şekildedir:

“Eğer Donald Trump Seçilirse, Hillary Clinton Halkı İç Savaşa Çağıracak”, “Papa Francis’in Şok Dünyası”, “Barack Obama, Kenya’da Doğduğunu İtiraf Etti”. “Hillary’nin Yolsuzluk Sızıntısıyla İlgilenen FBI Ajanı Öldü”.

Zeynep Tüfekçi’nin New York Times’da bu durumu dile getiren Mark Zuckerberg in Denial adlı yazısında Zuckerberg’in oldukça az bir içeriği oluşturan sahte haberlerin seçimi bir şekilde etkilemesinin oldukça çılgın bir fikir olduğunu, oy kullananların yaşadıkları hayat deneyimiyle seçimlerine karar verdiğini ifade etmiştir. Zuckerberg’e göre toplum için Facebook büyük bir bilgi paylaşım mecrası ancak olaylar ve durumlar üzerinde etkisi olmayan bir şekilde diye eklemiştir. Zuckerberg’ın bu eleştiriler karşısında argümanı ise Facebook’un “user generated content” dediğimiz içeriğini kullanıcıların oluşturduğunu ve yine onların paylaşımda bulunduğunu yani Facebook’un karar verme süreçlerinde herhangi bir etkisinin olamayacağı düşüncesidir. Tüfekçi’nin yine yazısında bahsettiği 2010’da Facebook’ta çalışan araştırmacıların 61 milyonluk Amerikan seçmeniyle seçim ortasında yaptığı çalışmalar ve 2012’de yine Facebook araştırmacılarının gizlice haber akışından veri çekerek yaptığı araştırmalar sonucunda kullanıcıların pozitif veya negatif mesajlar içeren gönderi paylaşımlarından etkilendiği ortaya çıkarılmıştır. Bu da Facebook’daki haber akışındaki bilgilerin çevreyi yorumlamada etkili olduğunu göstermektedir. ABD seçim sürecindeyken Makedonya’da gençlerin oluşturduğu bir grup Trump destekçileri, Facebook’ta anonim olarak F.B.I.’i kaynak göstererek Clintonla alakalı yüzlerce sahte haber paylaşımında bulunmuşlardır. Haber akışında ise bu haberlerin binlerce kitleye ulaştığı söylenebilinir. The New York Times’da Paul Mozur ve Mark Fake News in U.S. Election? Elsewhere, That’s Nothing New başlığı altında, sahte haberlerin Facebook’da yayılımını önlemek için bazı devletlerin demokratik olmayan yollara bile başvurduğunu dile getirmektedirler. Örneğin bazı Afrika devletleri‘nin seçimlerden önce Whatsapp, Facebook ve Twitter kullanmayı yasaklamakta olduğunu haberde örnek olarak yer almaktadır. Endonezya hükümetinin ise yalan haber gördüğü siteyi daha önce kapattığı ve bu kararında politik nedenlerin etkili olduğu düşünülmektedir şeklindeki durumu da yer verilmiştir. Günümüz enformasyon çağında bilgi akışını bitirmek, engellemek ya da kesintiye uğratmak başvurulması gereken en son çözüm olduğu çok bellidir. Ancak bu örnekler doğrultusunda politik endişenin bu kadar hissedildiği Facebook gönderileri için artık Facebook’un harekete geçme durumunun çoktan geldiği ise küresel anlamda aşikâr bir konumdadır. Zuckerberg, bu sahte ve yalan haberler için tek taraflı olmadığını ABD seçimlerinde her iki taraf hakkında yanlış haberler yayıldığını dile getirdi. Bu durum göze alındığında Zuckerberg’in ifadesi her türlü doğrulanabilinir ancak bu haberlerin önüne geçilmesinde Facebook’un rolü de önemli olacaktır. Bu yalan haberlerin dolaşımından bu kadar haberdar iken Facebook’dan artık veri doğruluğu ile ilgili güçlü yaptırımlar beklenmektedir. Özellikle yalan haberlerin önüne geçmek için içerik analizi sonucunda yalan haberlerin ayıklanma sürecini başlatabilir. Bu olanağa yani editoryal kontrole çalışanlarıyla birlikte Facebook fazlasıyla sahiptir. Ayrıca geçen yıllara göre, Facebook içerik gösteriminde arkadaş paylaşımı beğenilen sayfalara göre daha çok ön plana çıkarılmıştır. Joshua Benton’ın NiemanLab’da ele aldığı The forces that drove this election’s media failure are likely to get worse adlı yazısında, kitle iletişim araçlarının iş modellerinin gerilemesi, kişiselleştirilmiş sosyal paylaşımların artmaya devam etmesi ve içeriğin kolayca yayılması yeniliğine özellikle dikkat çekmektedir. Bu durumda aslında içerikle ilgili müdahalelerin Facebook algoritmasında yapılabildiğini rahatlıkla bizlere göstermektedir. Kritik süreçlerdeki olayların gidişatı ya da seçim sürecindeki galibin sonucu direkt olarak Facebook gönderilerine elbette bağlanamaz. Ancak yalan ve yanlış haberlerin Facebook’daki dolaşımı çok olduğu sürece kişilerde güvensizlik ve politik söylemlerin ve dayatmanın huzursuzluğu sürekli olarak karşımıza çıkacaktır. Bu haberlerin önüne geçilebilinirse sosyal medya platformlarında seçim kampanyalarının sağlıklı bir şekilde sürdürüldüğü şeklindeki hissiyat seçmenler açısından çok önemli olacaktır. Bu süreçte Trump destekçilerinin yaymış olduğu Clinton ile ilgili yanlış haberler ve komplo teorileri, oy kullanan kişilerin bu haberlerin etkisi yüzünden Trump’ı seçmeye karar verdikleri yönündeki endişeler uzun bir süre Facebook’un algoritmasıyla ilgili sorunlara işaret edecektir. Bu algoritmaya bakıldığında hangi gönderilerin haber kaynağının başında tutulacağı hangilerinin akışın içinde kaybolacağı ile ilgili özelliklerin gönderi paylaşımında belirleyici olduğu görülmektedir. Almanya Başbakanı Merkel’de Facebook algoritmalarıyla ilgili olarak:“Algoritmalar daha şeffaf olmalı. İlgilenen vatandaşlar aslında kendi medya davranışlarıyla ve başkalarının medya davranışlarıyla neler olduğunun farkındalar.” diyerek Facebook’a gönderilerle ilgili kaygısını belirtmiştir.

Benton, Facebook’un algoritmasındaki gönderi akışını değiştirmek için önerilerde bulunmuştur. Bazıları şunlardır:

“Basit olan yollardan biri, yanlış bilgilendirmenin yaygınlaştığı bir ana yol olan trend bölümüne (trending section) görünenleri yönetmek için editör tutmak olacaktır. Facebook, muhafazakârlar tarafından geri plana atıldıktan sonra Trend editörlerini kurdu; Bu bir korkaklıktı ve o zamandan beri sahte haberler, milyonlarca kişiye endişe verici bir sıklıkla algoritmik olarak göründü… Bir başka çözüm de, bir gazeteci ekibi kiralamak ve en azından sahte haberlerin en kötüsünü akıştan ayırmakla görevlendirmektir. Sahte materyali çok fazla yayınlayan siteler daha da önemsizleştirilebilir veya tamamen ortadan kaldırılabilir.”

Yalan ve sahte haberlerin gerçeğin önüne geçmesi ve kitlelere yayılması özellikle gerçeği yanlış yorumlamadaki sorunlara dikkat çekmektedir. Bu durum da nesnel geçerliliği olan konuların ispatını inandırmada ana akımın ve profesyonel gazeteciliğin durumunu gözler önüne sermektedir. Yanlış haber paylaşımının sıklığının şu anki Facebook algoritmasıyla daha da çok ilişkili olduğu ve bu yönüyle kitlelere hızlıca yayıldığı görülmektedir. Post-truth kavramı ise politik duruştaki mevcut durumun etkilerini anlamlandırmakta ve ABD seçim sürecinde Trump destekçilerinin başarılarının sır perdesi bir şekilde ve bir yönüyle aydınlanmış olmaktadır.

Kaynaklar

Benton, Joshua. The forces that drove this election’s media failure are likely to get worse. 9 Kasım 2016. Erişim: 22 Kasım 2016. <http://www.niemanlab.org/2016/11/the-forces-that-drove-this-elections-media-failure-are-likely-to-get-worse/&gt;.

Hermann, John. Fixation on Fake News Overshadows Waning Trust in Real Reporting. 18 Kasım 2016. Erişim:22 Kasım 2016. <http://mobile.nytimes.com/2016/11/19/business/media/exposing-fake-news-eroding-trust-in-real-reporting.html?smid=tw-nytimestech&smtyp=cur&referer=https://t.co/DDQ7QhVqCz&gt;.

Onedio- Oxford 2016’nın Kelimesini Açıkladı: Post-Truth. 16 Kasım 2016 Erişim: 22 Kasım 2016. <https://onedio.com/haber/oxford-2016-nin-kelimesini-acikladi-post-truth-739479&gt;.

Paul Mozur,Mark Scott. Fake News in U.S. Election? Elsewhere, That’s Nothing New. 17 Kasım 2016. Erişim:22 Kasım 2016. <http://mobile.nytimes.com/2016/11/18/technology/fake-news-on-facebook-in-foreign-elections-thats-not-new.html?smid=tw-nytimestech&smtyp=cur&referer=https://t.co/3KmHK6KVEf&gt;.

Tüfekçi, Zeynep. Adventures in the Trump Twittersphere. 31 Mart 2016. Erişim: 22 Kasım 2016. <http://www.nytimes.com/2016/03/31/opinion/campaign-stops/adventures-in-the-trump-twittersphere.html?_r=1&gt;.

Tüfekçi,Zeynep. Mark Zuckerberg Is in Denial. 15 Kasım 2016. Erişim: 22 Kasım 2016. <http://www.nytimes.com/2016/11/15/opinion/mark-zuckerberg-is-in-denial.html?rref=collection%2Fcolumn%2FZeynep%20Tufekci&action=click&contentCollection=Opinion&module=Collection&region=Marginalia&src=me&version=column&pgtype=article&_r=0&gt;.

 

 

 

 

 

 

 


Facebook’taki Yalan Haberler Amerikan Seçimlerinin Kaderini mi Değiştirdi?

Kasım 29, 2016

Gökçe ÖZSU, Bilkent Üniversitesi Y.Lisans Öğrencisi

Amerikan siyasal sisteminde kamuoyu araştırmaları, özellikle başkanlık seçimleri bakımından en önemli propoganda yapma ve kamuoyu oluşturma yöntemlerinden. Bu yüzden seçimlerden önce anket şirketlerinin yayınladığı tahminlerin, seçmenlerin hangi adaya oy vereceklerini etkilediği ve böylelikle seçimlerin belirleyicisinin kamuoyu araştırma şirketlerinin tahminleri olduğu kabul edilir. Ancak son başkanlık seçimlerinin ardından anket sonuçlarının öngördüğünün aksine ipi Cumhuriyetçi Donald Trump’un göğüslemesi bambaşka bir tartışmanın fitilini ateşledi: Facebook ve Google, algoritmalarının dezenformasyon yayarak seçim sonuçlarını etkilemekle suçlandı (journo.com.tr ).

Yeni Başlayanlar İçin Algoritma

Aslında şaşırtıcı değil, online Amerikan nüfusunun yüzde 50’sine yakını politika haberlerini Facebook’tan takip ediyor, geleneksel medya kuruluşlarının haberlerine güven gittikçe azaldığı için yeni medya araçları ile üretilen haberleri kullanıcılar daha güvenilir buluyor. (Saver) Ancak pek çok kullanıcının kaçırdığı nokta şu ki, her kullanıcının Facebook haber akışına düşen içerik farklı, dahası üretilen bir içerik sahip olduğu beğeni ve paylaşım sayısına göre haber akışında yer alıyor. Yani, üretilen bir içeriğin haber akışında yer alabilmesi için diğer içeriklere göre daha fazla sayıda beğeni ve paylaşım sayısı alması ve o içeriğin, kullanıcının önceki içeriklere gösterdiği tepkiyle şekillenen filtreden geçmesi gerekiyor. Bunun sebebi Facebook’un ödünsüz bir şekilde sürdürdüğü reklam politikaları. Yani, kullanıcıların karşılaştıkları içeriklerin doğru olup olmadığını sınayan bir mekanizma bulunmuyor. Bu bakımdan içeriklerin doğruluğu içerikleri üreten kullanıcıların insafına bırakılmış oluyor. Mesele, içeriklerin üretimi sırasında o içeriğin doğru bilgi içerip içermesinden ziyade, sistematik olarak dezenformasyon yayan hesapların Facebook ve Google filtrelemesinden sızıp haber akışında uzun süreler boyunca üst sıralarda kalması. Dezenformasyonun, seçmenlerin karar verme süreçlerini doğrudan etkilemesinin su götürmez gerçekliğinin yanında, sistematik bir şekilde dezenformasyon yayan hesapların bu platformlarda hala hayat şansı bulmaları, yani buralardan uçurulmamaları Zuckerberg’i hedef tahtasına koydu.

Aslında yalan haber, dezenformasyon yayan hesaplar, yalnızca Facebook ve Google’ın problemi değil. Twitter’da da benzer sorunlar gözleniyor: Zararlı tweetler (toxic tweets), anonim olmayı kötüye kullanan yumurta hesaplar, troller, kampanyalı içeriklerin bir kısmı, trend topic’e girmek için bot hesap kullanımı gibi şeyler. Ancak, önceden de belirtildiği gibi gündem takibinde Facebook’un daha fazla kullanıcı tarafından kullanılması bu seçimde Facebook’taki sorunları daha görünür hale getirdi. Hedef tahtasına oturan Facebook’un kurucusu Zuckerberg, platformda paylaşılan haberlerin yüzde 99’undan fazlasının doğru olduğu konusunda ve Facebook’un seçim sonuçlarını etkileyecek düzeyde yalan haber barındırmadığı konusunda ısrarcı (Saver).

Elbette platformun haber akışında yer alan kaç haberin doğru, kaçının doğru olmadığını tespit etmek uzun bir araştırma gerektiriyor, ancak bu sorunu yalnızca rakamların ne şekilde tanımlanacağı meselesinden ibaret olarak görülmemeli. Algoritma, platformlarının ağ mimarilerinin en temel bileşeni olmakla birlikte, beğeni ve paylaşım sayısıyla belirlenen algoritmanın haber içeriklerinin yayılımı sırasında rakamları sınamaktan daha fazlasını yapmalı. Sıradan kullanıcıların içerik üretimi ile haber içeriklerinin aynı muameleyi görmeleri bu tartışmanın ortaya çıkması konusunda önemli. Facebook’un önceki yıl kullanıma sunduğu Instant Articles (aljazeera.com.tr) hizmeti, burada yer alan haberlerin sıradan kullanıcılar tarafından üretilen içeriklerden ayırması bakımından değerli kabul edilebilir ancak çok az haber platformunun bu hizmette yer alması ve özellikle de yerel medya kuruluşları ile yurttaş gazeteciliği yapan hesapların burada yer almaması önemli eksikliklerin başında.

Sorumluluk Kime Ait?

Facebook’un doğru olmayan haber içeriklerinin filtrelememesinin seçim sonuçlarını doğrudan etkilediği şeklindeki argüman belki abartılı olabilir ancak yalan haberlerin platformda hala hayat şansı bulması gelecekte daha büyük sorunların işareti olabilir. Bu bakımdan hem yeni medya platformlarına hem de kullanıcılara çeşitli sorumluluklar düşüyor. Nitekim Facebook kurucusu Zuckerberg’in savunması yalnızca doğru haber barındıran içerik sayısının doğru olmayanlara göre daha fazla olmasını ileri sürmesinden ibaret değil. Zuckerberg, doğru haberi yalan olanından ayırabilmek için kullanıcılara da iş düştüğünü hatırlattı. (Ingram) Bu doğru bir nokta olarak kabul edilebilir. Dijital içerik bombardımanından kullanıcıların ne şekilde hayatta kalacağı, doğru bilgi ile yalanı, doğrulanmış hesap ile parodi ya da troll hesabı, satirik meme’lerin aslında bir politika yapma biçimi olarak doğru bilgi barındırmayabileceğini, özellikle de doğuştan dijital olmayan kullanıcıların artık öğrenmesi gerekiyor. Bu, Facebook’un sorumluluğunu elbette ortadan kaldırmıyor. Ancak, Google’ın Avrupa ve Amerika’da haber teyit projelerini fonlama kararı alması ve yalan haber barındıran içerikleri reklam ağından çıkaracağını duyurmasına kadar Facebook bu konudaki eleştirilere karşı kendini savunması dışında kayıtsız kaldı ancak daha sonra yalan haber içeriklerini artık reklam ağında barındırmayacağını duyurarak geri adım atmış oldu. Google’ın zaten bir süredir gazeteciler için dijital haber doğrulama uygulamaları/eklentileri geliştirilmesi üzerinde çalıştığı biliniyor.

Etik Nerede Aranmalı?

Haber üretiminde etik sorumluluk yalnızca platform geliştiricilerinin ya da onları üre/tüketen kullanıcıların üzerinde olamaz. Konvansiyonel medya kuruluşlarının editoryel birimlerinin de sorumlulukları elbette göz ardı edilemez. Amerika nüfusunun yarısı haberleri Facebook üzerinden takip etmesi gerçeğinden de bu sonuç çıkarılamaz. Yalnızca Amerika nüfusu değil, 2016 yılının bitiminde internete erişebilen kullanıcı sayısı dünya nüfusunun yarısını oluşturacağı bir projeksiyondan baktığımızda, daha fazla sayıda kullanıcı güncel toplumsal siyasal gelişmeleri yeni medya araçlarından takip edecek, ve şimdiye dek bahsettiğimiz sorunlar, eğer kısa vadede çözülmezse daha büyük tartışmalara hatta skandallara sebep olma potansiyeli taşıyacak.

Bazı konvansiyonel medya kuruluşlarının geçmişte yalan haber üretmiş ya da üretiyor olmaları, haberlerin yeni medya platformuna entegre olduğu dijital çağda önemini yitirmiş bir tartışma konusu değil. Yeni medya platformlarında yer alan haberlerin önemli bir kısmı konvansiyonel medya kuruluşlarının editoryel masalarından geçiyor ve en azından platformlarda içerik olarak yer alıncaya kadar haber üretiminin temel etik kurallarının sorumluluğundan kaçamıyor. İkinci Irak Savaşı öncesinde yayımlanan ve Irak’ta kitle imha silahlarının bulunduğuna dair haberlerin dünyanın en büyük medya kuruluşları tarafından üretildiği akıldan çıkarılmamalı. Bu noktada, yani konvansiyonel medyanın haber üretimindeki sorumluluğu günümüzde de geçerliyken, yeni medya platformlarının daha fazla sorumluluk üstlenmesi, en azından içerik bombardımanına tutulmuş ve sıradan, medya okuryazarlık seviyesi ortalama olan kullanıcılar için haberi doğrulama yollarını kolaylaştıracak şekilde ağ mimarisini geliştirilmesi, ya da en azından yalan haber olduğu ortaya çıkmış bir içeriğin platformlarda barındırılmaması hayati.

İçerik üretiminde ne gibi bir etik anlayış sergileneceği bambaşka bir tartışma konusu olmakla birlikte, söz konusu içerikler habercilik için üretildiğinde meselenin rengi değişiyor. Bir kullanıcı elbette doğru bilgiler içermeyen içerikler üretip bunu paylaşabilmeli, bunun aksi düşünce özgürlüğünün engellenmesi anlamına gelirdi, ancak haberlerin Facebook gibi yeni medyanın ana akımında üretilip dolaşıma sunulması sırasında haberlerin doğruluğunu sınayacak etik değerlerden ödün verilmemeli.

Referanslar

@JournoComTr. “Yalan Haberlerler Google Ve Facebook’a Politika Değiştirtiyor –                                          Journo.” Journo. N.p., 2016. Web. 24 Nov. 2016.

“Facebook Haber Içeriği Sunmaya Başladı.” Al Jazeera Turk – Ortadoğu, Kafkasya,                     Balkanlar, Türkiye Ve çevresindeki Bölgeden Son Dakika Haberleri Ve                                             Analizler. N.p., n.d. Web. 24 Nov. 2016.

Ingram, M. “Mark Zuckerberg Continues to Miss the Point on Facebook and                                                  Media.” Fortune. N.p., 13 Nov. 2016. Web. 24 Nov. 2016.

Saver, J. “Should Facebook root out fake news?”. Audio blog post. Reuters.                                                                       soundcoud.com 14 Nov. 2016, Web. 24 Nov. 2016.


Holokost öldürerek başlamadı; sözlerle başladı — Birleşik Eyaletler Holokost Anma Müzesi

Kasım 22, 2016

YERSİZ ŞEYLER

WASHINGTON, DC – Birleşik Eyaletler Holokost Anma Müzesi, beyaz milliyetçilerin 19 Kasım’da müzenin birkaç blok ötesindeki Ronald Reagan Binası’nda yaptığı konferanstaki nefret retoriğinden derin bir endişe duymaktadır.

Basın raporlarına göre konferansa sponsorluk eden Milli Politika Enstitüsü’nün –beyaz milliyetçi bir think tank– lideri Richard Spencer Yahudilere ve diğer azınlıklara defalarca yaptığı aleni ve dolaylı atıflarda sık sık Naziliği ima etti. Nazi propagandasından alıntılar yapmak için Almanca konuşarak ana akım medyaya atıf yaptı. Medyanın Yahudi çıkarlarını koruduğunu imleterek “İnsan merak ediyor, bu insanlar insan sayılır mı?” dedi. Amerika’nın beyaz insanlara ait olduğunu söyledi. Beyaz insanların “fethet ya da öl” tercihiyle yüzyüze olduğuna dair beyanı, Adolf Hitler’in Yahudilere dair ve tarihin ırkların hayatta kalma mücadelesi olduğuna dair görüşünü çok yakından yankılamaktadır.

Yahudilerin hedef alınması Nazi ırkçı ideolojisinin merkezindeydi. Almanlar bulabildikleri tüm Yahudi erkekleri, kadınları ve çocukları öldürmeye kalktılar. Nazi ırkçılığı diğer gruplara doğru genişletildi. İkinci Dünya Savaşı bittiği sırada Almanlar ve işbirlikçileri altı…

View original post 82 kelime daha


Yeni Medya Dolayımlı Değişen Dönüşen Habercilik ve Gazetecilik Pratiği

Kasım 21, 2016

Moderasyon: Doç.Dr. Günseli Bayraktutan/Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi

“Haber Üretim ve Tüketim Alanı Olarak Mobil Canlı Yayın Uygulamaları”/ Dr. Recep Ünal Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesiunnamed

“Robot Gazetecilik”/ Dr. Bilge Narin Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi

”İletişim teknolojisinde değişim ve dönüşümün habere ve habercilere etkisi’/Dr. Mesut Çoşkun Giresun Üniversitesi Tirebolu İletişim Fakültesi

“Kitle kaynaklı habercilik ve doğrulama”/Mehmet Atakan Foça teyit.org

Yer: Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tuğrul İnal Konferans Salonu

Tarih:1 Aralık 2016 Saat: 14.00-16.30

Düzenleyen: Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi

 


Press Declaration from Alternative Informatics Association

Kasım 4, 2016

We’re deeply concerned about the state-sponsored blockages against publics’ right to internet access and information during the extended State of Emergency period in Turkey. 

Internet shutdown operations have started in Turkey as of 1.30 am on November 4, 2016. This was right at the time when Selahatttin Demirtas, the co-president of HDP (People’s Democratic Party) was detained in Diyarbakir. 14 other party members have been detained by the State with allegations regarding their links to the terror organizations. First twitter, then Facebook and following that WhatsApp and Instagram was blocked. At 9.00 am in the morning, access to Skype was also prevented. All blockages have been performed through Turkish telecom networks. WhatsApp access is occasionally possible via SatelliteNet at the moment (1.20 pm, Istanbul/Turkey time) All mobile service providers do not work in compatibility with services like Telegram. OpenVpn does not provide perpetual access, either.   As of 1.22 pm, full blockage has been lifted off Twitter and Facebook, but throttling continues. Main internet service backbone in Turkey, Turkish Telecom Network (TTnet) is still shut down (November 4, 2016; 1.25 pm Istanbul/Turkey time zone). 
Alternative Informatics Association, November 4th 2016