BTS’DEN JUNGKOK’UN ETRAFINDA DÖNEM HAYRAN TARTIŞMALARINDAN ÇEVRİMİÇİ K-CON’A…

Mayıs 20, 2020

Yazan: Mutlu Binark, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi

Covid-19 günlerinde K-pop gruplarının dünya turneleri de ertelendi veya iptal edildi. Bu gruplardan biri de Map od Soul:7 adlı yeni albümlerinin dünya turnesine hazırlanan BTS (방탄소년단) oldu. Kore Yaratıcı İçerik Ajansı -KOCCA Global Hallyu Report’da (Şubat, 2020)  eğlence dünyası etkinliklerinin çevrimiçi platformlarda sürdürülmesini önermekteydi. Bu öneri, müzik ve yıldız endüstrisi şirketleri tarafından da benimsenerek, salgın günlerinde hızla yaşama geçirildi. BTS grubu için 2019 yılında BigHit Entertainment’e bağlı BeNXCrop tarafından mobil uygulama olan WeVerse adlı hayran klubü kurulmuştu. Pandemi günlerinde bu klüp ile Twitter, YouTube, VLive gibi çevrimiçi platformlarından BTS üyelerinin ARMY (hayran grubunun resmi adı) üyeleri ile daha sık etkileşime girmeleri, çevrimiçi eş anlı veya eşansız izlenebilen etkinlikler (konserler, yarışmalar, yemek yapma, resim yapma vb.) gerçekleştirmeleri planlandı. Weverse’de “BTS ile Korece Öğrenin” dersleri (http://m.koreaherald.com/amp/view.php?ud=20200323000284), Güney Kore hükümetinin kültürel diplomasi politikasına da destek verirken, bir yandan da hayranları BTS üyeleri ile sürekli birlikte bir şeyler yapmaya davet etmekteydi. Ajans, “BTS ile Korece Öğrenin”i otuz bölüm olarak Weverse’den  hayranlara ücretsiz olarak sundu. Ajansın yaptığı şu açıklama oldukça manidadır: “Big Hit, K-pop’un ve diğer Kore kültürel içeriklerinin küresel popülaritesi nedeniyle Korece dil eğitimine yönelik artan talep olduğu için, (küresel hayranların) K-pop içeriğine erişimin iyileştirilmesine yardımcı olmak için Korece dil eğitim içeriğini tasarladı” (
https://turk-internet.com/pandemi-gunlerinde-sov-devam-etmeli-ve-sosyal-medya-platformlarinin-rolu-btsden-yeni-bir-supriz-madem-konser-yok-gelin-bts-ile-korece-ogrenin/)

bts tur

BTS, sosyal medya ortamlarının temin ettiği para-sosyal etkileşim ve hayran katılımı gibi olanakları, BigHit Entertainment tarafından başarıyla kurgulandığı zamandan bu yana başarılı bir şekilde kullanmakta. K-pop’un ve K-pop gruplarının arttırılmış eğlence olarak üretimine ve sahne alışına en iyi örneklerden birisi hiç kuşkusuz BTS’dir (Binark, 2019). Kore Dalgası’nın günümüzde itici gücü olan K-pop’un kadın ve erkek yıldızlarının bedenlerinin yıldız endüstrisi tarafından disipline edildiği ve küresel pazarda değer kazanacak/edecek şekilde ideal dişilliğin ve erkekliğin bedenlerinde kurgulandığını biliyoruz. Yıldız ajansları “kölevari şözleşmeler” ile, K-pop adaylarını kendilerine bağlarken, adayları uzun yıllar süren eğitimler ile sahneye hazırlanmaktadır. Diğer K-pop erkek gruplarında olduğu gibi, BTS’in de “arzu edilen dişilleştirilmiş erkeklik imgesi”ni (Binark ve  Karataş Özaydın, 2019) ürettiğini söyleyebiliriz. K-dramalar ve K-pop’ta andorejen erkek imgesi üretilirken (Maliangkay ve Song, 2015: 164), bu imgeler Kore toplumunda varolan homofobiyi ortadan kaldırmaz.

BTS grubunun her bir üyesi, grubun kurgulanması sürecinde farklı özellikleri ile vurgulanarak, küresel müzik pazarında hayran tüketimi ve üretimine sunulmuştur. Bu strateji, grubun biricikliğini ve otantik oluşunu üretir. Grup üyelerinin baştan beri sosyal medyada samimi bir şekilde kendilerini hayranlara açmaları da, grubun kurgulanışına ilişkin bir diğer stratejidir (Binark, 2020).  BTS, diğer K-pop gruplarına da giderek artan yoğunlukta sosyal medya kullanmaya zorunlu bırakmıştır. BTS’i diğer K-pop gruplarının sosyal medya kullanımlarından ayıran, gerek BTS’in gerekse hayranların platformlar için yaptıkları içeriklerin platform ekonomisinde gelire dönüşmesi ve BTS’in ücretsiz izlenebilen içerikler kadar abonelik gerektiren özel içerikleri düzenli üretmesidir.

jungkonk3

Pandemi günlerinde de, BTS Weverse’den ve VLive BTS Channel’dan izlenebilecek çeşitli etkinlikler planlamıştır. Bu yayınları 2,5 milyon hayran izlemiştir. Bunun yanısıra grup üyeleri BTS’in YouTube kanalında pandemi günlerinde gündelik yaşamlarından çeşitli kesitleri hayranları ile paylaşırken, Twitter’da da aktif paylaşımlar yapmışlardır. Bunlardan biri de Jungkook’un, şarkıcı Lauv’ın NevetNot adlı parçasına yaptığı cover idi. Bu cover’in amatör kaydı, anında 2 milyon beğeniye ulaştı. Jungkook, sosyal medya platformlarında bu tweeti ve cover’ı ile viral oldu (https://www.soompi.com/article/1397988wpp/watch-btss-jungkook-surprises-fans-with-heartfelt-cover-of-lauvs-never-not). Jungkook’un pandemi günlerindeki popülaritesi Barack Obama’yı da etkiledi. Obama, @BTS_twt hesabına mention yaparak, Jungkook’ın bazı fotoğraflarını paylaştı. ABD Eski Başkanı’nın popülaritesinin BTS ve Jungkook’a referans ile kısa sürede yeniden arttığına hiç şüphe yok.

Jungkook’un sosyal medya platformlarında yarattığı değer, Seul’ün Itaewon bölgesinde birkaç diğer K-pop yıldızı ile birlikte gece klubü ziyaretinin magazin basını tarafından ortaya çıkartılması ve ardından hayranların anti veya destekçi şekilde kamplaşması ile devam etti. Jungkook adına BigHit Entertainment hayranlardan resmi olarak özür diledi ve yıldızın gönüllü Covid-19 testi olduğunu, sonucunun da negatif çıktığını açıkladı (https://www.soompi.com/article/1401018wpp/agencies-of-jungkook-mingyu-cha-eun-woo-and-jaehyun-apologize-for-itaewon-outing-confirm-they-tested-negative-for-covid-19). Burada ilginç olan durum, Itaewon’daki bir klubü ziyaret eden bir kişide çıkan korana teşhisinin, tüm Kore’de homofobik söylemle birlikte medyada çerçevelenmesiydi. Ajansın basın açıklaması ve hayranlardan dilenen yazılı özür metninde Jungkook’un bu kişiden önceki hafta Itaewon’a ve farklı bir klube gittiğinin altı çizilmişti. Jungkook’un yetişkin biri olması sosyal linç kampanyasında göz ardı edilmişti. Medya ve sosyal medyada Jungkook’un eğlence mekânı ziyaretinin bu kadar tepki ile karşılaşmasının altında Kore toplumundaki homofobik söylem olduğu çok aşikâr. Ancak, YouTube’da Twitter’da Jungkook’u destekleyen hayranlar, “The Golden Boy” , “The Best Boy” , “AlwaysWithJK” vb. etiketlerle, yıldıza ilişkin çok sayıda güzelleme ve destek içerikleri üreterek, yıldızlarının, “masumiyetini” kanıtlamaya çalıştılar. Bu sürecin sonunda da BigHit Entertainment yıldızın diğer K-pop yıldızlarıyla ortak bir single’nın yakında çıkacağını duyurdu.

always w jk

K-pop erkek gruplarının gerek albüm gerekse turnelerde bilet satışlarının kadın gruplarından daha fazla olduğu  görülmekte (http://m.koreatimes.co.kr/pages/article.amp.asp?newsIdx=289674). Dünyada pandemi devam ederken, K-pop endüstrisi de çevrimiçinde “şov devam etmeli” düsturuyla, KOCCA’nın da desteğiyle K-CON’u çevrimiçine taşımış duruda (https://www.koreatimes.co.kr/www/art/2020/05/732_289603.html). SM Entertainment’in geçen yıl kurguladığı SuperM, Naver’ın VLive platformu üzerinden Nisan ayında Beyond Live adıyla ücretli bir konser (bilet fiyatı yaklaşık 27 ABD dolarıydı) verdi ve 75.000 hayrana ulaştı. NCT 127,  TVXQ ve Super Junior da Beyond Live konserlerine katılacaklar. Beyond Live’in ilk konserinde, eğlence çevrimiçi akışım platformunda canlı yayınlanırken 3D ve AR teknolojileri de kullanıldı. Bu konserlerin teknolojinin ve tahayyülün ötesinde yeni sahne ve eğlence kültürü olacağı iddia edildi. (http://beyondlive.smtown.com/en/index.html). İleriki konserlerde SM Entertainment, hayranlara izlemek/odaklanmak istediği yıldızın görüntüsüne kamera seçimi ile yoğunlaşma olanağı tanıyacağını da açıkladı. BTS’de hayranları ile çevrimiçi Weverse’den Haziran’da Bang Bang Con the Live etkinliğiyle buluşacağını duyurmuş durumda.

Güney Kore’li büyük eğlence endüstrisi şirketi CJ ENM’de K-pop ve Kore kültür festivali olarak dünyada bilinen, kültürel diplomasi aracı olarak kullanılan KCON’un, Haziran ayında 30 a yakın K-pop sanatçısının katılımıyla çevrimiçi düzenleneceğini açıklamıştır. Üstelik bu çevrimiçi KCON, konserlerin dışında, yıldız-hayran buluşmalarını, güzellik ve yemek programlarını içerecek; ücretli hizmetlerden elde edilecek gelir UNESCO’ya bağışlanacaktır. Görüldüğü üzere, pandemi günlerinde dahi K-pop’un ve K-pop yıldızlarının platform ekonomisindeki değeri azalmamış, katlanarak artmakta, müzik endüstrisinin içinde bulunduğu zor duruma bir çözüm olarak, yıldız ajansları hem yıldızların hem de hayranların “boş zamanlarını” kullanmakta, değere dönüştürmekte, yakınsak teknoloji ve dijital kültürde yeni tür içerikler üretmektedir. Konserler fiziksel mekânlardan çevrimiçine taşınırken, yıldızların gündelik yaşamları hayranlarına daha çok açılmakta, hayranlar arttırılmış eğlencenin yerine alacak yeni tür eğlence içeriklerini tüketmeye davet edilmektedir.

beyondlive

Hayranların duygusal emeği ve duygu ekonomisi, hem platform ekonomisinin hem de K-pop’un pandemi günlerinde asli gücünü oluşturmaktadır. Küresel medya akışları uzamında, Jungkook’a hayranlığın, sosyal medyada linç edilmesine karşı gösterilen sevgi selinin ve empatinin, KCON’a ve Bang Bang Con the Live’a ücretli katılmaya doğru hareketi, kanımca akışın doğal yönü, arttırılmış eğlence endüstrisince beklenendir.

Kaynakça

Binark, M. (2020). “Arttırılmış Eğlence Olarak K-Pop Ve Bts’in Çekim Gücü”, Asya’da Popüler Kültür ve Medya. (Der.) Mutlu Binark, Ankara: UMAG. (yayına hazırlanıyor).

Binark, M. (2020) “Pandemi Günlerinde Şov Devam Etmeli Ve Sosyal Medya Platformlarının Rolü BTS’den Yeni Bir Süpriz-Madem Konser Yok Gelin BTS İle Korece Öğrenin!”
https://turk-internet.com/pandemi-gunlerinde-sov-devam-etmeli-ve-sosyal-medya-platformlarinin-rolu-btsden-yeni-bir-supriz-madem-konser-yok-gelin-bts-ile-korece-ogrenin/

Binark, M. (2019). Kültürel Diplomasi ve Kore Dalgası “Hallyu”: Güney Kore’de Sinema Endüstrisi, K-Dramalar ve K-Pop. Ankara: Siyasal Yayınevi.

Binark, M. ve Ş.Karataş-Özaydın (2019). “Porselen Yüzleri ve Dişilleştirilmiş Erkek Bedenleri İle K-Erkeklik İmgesi: Güney Kore Yaratıcı İçerik endüstrisi ve Aşık Olunacak Hallyu Yıldızları”, Aşkın Halleri. (Der.) Tezcan Durna ve Nehir Durna. Ankara:UMAG. 165-190.

Maliangkay, R. ve G. Song. (2015). “A sound wave of effeminacy: K-pop and male beauty ideal in China,” K-pop -The International Rise of the Korean Music Industry. (Der.) J. Choi ve R. Maliangkay,  London: Routledge. 164-177.


Çin Dışındaki WeChat Kullanıcıları Sansür Algoritmalarını Eğitirken Gözetimle Karşı Karşıya

Mayıs 13, 2020

Yazar Ronald Deibert, Toronto Üniversitesi Munk Küresel İlişkiler ve Kamu Politikası Okulu bünyesinde çalışmalarını sürdüren Citizen Lab’in* direktörü

Çev. Barış Gençyılmaz, H.Ü.SBE. İletişim Bilimleri ABD. Yüksek Lisans Öğrencisi

Covid-19 küresel salgını sırasında evden çalışma ve kendini izole etme önlemleri  teknolojiye olan bağlılığımızı öne çıkarmış ve artırmıştır. Fakat risklere karşı uyarıldık mı? Bu süreçte birdenbire cankurtaran halatımız haline gelen uygulamaların içerisinde ne olup bittiğini gerçekten biliyor muyuz?  Çin ülke sınırlarının dışında kalan milyonlarca WeChat kullanıcısından biriyseniz, son raporumuz dikkatli olmanız gerektiğini gösteriyor.

Çin merkezli teknoloji devi Tencent firmasının ürünü olan WeChat, dünya çapında 1 milyarı aşkın kullanıcısıyla oldukça popüler bir uygulama. WeChat, yıllardır Çin toprakları dışında kalan kullanıcılarının sayısına dair bilgi yayınlamıyor olsa da uygulamanın uluslararası sürümü yalnızca Google Play Store üzerinden 100 milyon kez indirildi. Bu rakamların önemini ve artışta olduğunu biliyoruz. WeChat , özel ve grup sohbetleri için anlık mesajlaşma, WeChat Anlar (Facebook zaman tüneliyle benzer) ve herkese açık bir blog yazma platformu gibi birçok özelliği tek noktada birleştiren bir sosyal medya mağazası.

Çin’deki tüm sosyal medya mecralarında olduğu gibi WeChat, platform üzerinde siyaseten hassas konularda ve koronavirüs pandemisi ile ilgili tartışmalarda(Mart ayında yayınlanan bir raporda gösterdiğimiz gibi) aktif sansür uygular. Ancak, araştırmamız WeChat’in sadece Çin topraklarından giriş yapan kayıtlı hesaplara yönelik sansür uygulamasını üstlendiğini(resmi olarak) ve Çin sınırları dışından bir telefon numarasıyla  kayıt olan kullanıcıların sansürden muaf olduğunu  gösteriyordu. Söz konusu “bir uygulama, iki sistem” stratejisi muhtemelen Çin dışında kalan ve haklı olarak Çin’in bilgi denetimine tabi olup olmadığı hususunda endişe duyabilecek kullanıcıların ilgisini çekmeyi amaçlıyordu.

WeChat dahil olmak üzere Çin’de bulunan tüm şirketlerin yasa gereği kullanıcı verilerini Çinli yetkililerin talebi üzerine kendileriyle paylaşması gerekir. Fakat Çin anakarası dışındaki kullanıcıların da WeChat’in gözetimi altında olup olmadığı her zaman açık bir soruydu. Birçok kez soruldu: “Sansüre dönük ‘bir uygulama , iki sistem’ yaklaşımı Çin dışındaki kayıtlı kullanıcıların gözetimden muaf tutulduğu anlamına mı geliyor?”

Şimdi cevabın kesinlikle “hayır” olduğunu biliyoruz.

7 Mayıs Perşembe günü yayınlanan Citizen Lab raporunda**, testlerimizden elde edilen bulgular, Çin dışında kalan kayıtlı WeChat kullanıcılarına ait hesaplar arasındaki iletişimin Çin’in siyasi gözetimi altında olduğunu gösteriyor. Dahası bunun, Çin’in sınırları içerisinden giriş yapan WeChat hesaplarını sansürleme ve izlemede kullandığı algoritmaları eğitme amacı taşıdığını da ortaya koyuyor.

Dikkatle kontrol  edilen iki farklı konuşma mülakatı deneyiyle siyasi gözetimi doğrulayabildik. İlk mülakat Çin’e kayıtlı olmayan hesaplar arasında, ikinci mülakat ise konuşmadaki hesaplardan birinin Çin’e kayıtlı olduğu ve böylece sansürleme pratiklerini gözlemlediğimiz konuşmalardı. İlk mülakat(Çin’e kayıtlı olmayan hesaplar arasında) sürerken içeriğinde siyaseten hassas olan belge ve resimler gönderdiğimizde, kısa süre sonra bu dosyaların ikinci mülakatta yer alan Çin’e kayıtlı hesap için sansürlendiğini gözlemledik.

Bu bulguların çeşitli sonuçları var. İlki, Çin dışında kalan milyonlarca WeChat kullanıcısı için bu deney, şirketin aktif şekilde siyaseten hassas resim ve dosyaları (muhtemelen daha fazlasını) gözlediğine dair kesin bir kanıt sağlar. Her ne kadar tüm kullanıcılar bu bulgular ışığında WeChat’i kullanmayı yeniden düşünmelilerse de özellikle Çin dışındaki “yüksek riskli” kullanıcılar veya Çin tarafından sansüre konu edilen konuşma ve hassas içerikler için WeChat (uçtan uca şifreli olmayan) bilhassa riskli bir seçim olur.

İkincisi, riskleri tarttığınızda hâlâ WeChat kullanırken rahat olabileceğinize karar verdiyseniz bile, platformu kullanarak Çin anakarasındaki kullanıcılara uygulanan sansür ve gözetim sistemlerinin geliştirilmesinde şirkete yardımcı olduğunuzu bilmelisiniz. WeChat üzerinden paylaştığınız politik açıdan hassas her dosya ve resim, algoritmaları geliştiren şirket mühendislerine fayda sağlar ve böylece muhalifleri bastırırlar. Sosyal medya kullanıcıları, algoritmalarını iyileştirmek için kullanıcı verilerini izleyen platformlara aşina olsalar da, bildiğimiz kadarıyla WeChat, bir grubun (bu durumda bunlar Çin’deki kullanıcılar oluyor) üzerinde sansür ve gözetim uygulanması amacıyla politik olarak belirlenmiş (fişlenmiş) başka bir kullanıcı grubu tarafından gönderilen içeriklerin sansürlenmesi ve gözetlenmesi sağlayan tek aplikasyondur.

Üçüncü sonuç ise araştırmamızın WeChat ve ana şirket olan Tencent tarafında rahatsız edici bir şeffaflık eksikliği bulunduğunu göstermesidir. Mühendislerin “kara kutu” dediği şeyin özü, verilerin ­bir uçtan diğer uca giderken içeride neler olduğuna dair bir muamma olmasıdır. Teknik testlere ek olarak WeChat’in kamuya açık politikarını beyan eden dökümanları inceledik ve kişisel verilere erişim talebinde bulunarak Tencent firmasına  ayrıntılı sorular gönderdik. Araştırmamız, WeChat’in uluslararası sürümüne dair gizlilik politikaları ve hizmet şartları belgelerinin, Çin’deki WeChat kullanıcılarına dönük sansür sistemini eğitmek için kullanılmasına izin vermediğini, kullanıcılarla da verilerinin bu amaçla izleneceğine dair bir bilgi paylaşılmadığını göstermektedir. Yayınlandığı dönemde rapor hakkında şirketle olan iletişimimiz sorularımızın cevapsız kalmasıyla kesildi.

Bu tür deneyimler kullanıcıların herhangi bir zamanda ve özellikle pandemi döneminde bekledikleri sorumlu sosyal medya yönetim biçimlerinin antitezidir. Uygulama mağazası politikalarına ve şirketlerin veri toplama, işleme ve bunları depolama şeklini açıklamalarını gerektiren bazı hükümet yasalarına aykırıdır. Ulaştığımız bulguların gizlilik düzenleyicileri ve diğer devlet kurumları tarafından WeChat’in potansiyel yükümlülüklerini araştırmak için acil soruşturma başlatması gerektiğine inanıyoruz. Uygulama mağazaları, müşterileri yanıltan hatalı gizlilik bilgilerini baz alarak WeChat’i listelerinden kaldırmayı düşünebilir. Hükümetler ulusal güvenlik ve gizlilik gerekçeleriyle WeChat’i tamamen yasaklamaya karar verebilir. İnsan hakları aktivistleri, gazeteciler ve “yüksek riskli” kullanıcılar platformdan tümüyle kaçınmak ya da en azından paylaştıkları şeyler hakkında iki kez düşünmek isteyebilirler.

*Citizen Lab için bkz: https://munkschool.utoronto.ca/program/citizen-lab/

**Citizen Lab raporuna ulaşmak için: https://citizenlab.ca/2020/05/we-chat-they-watch/

Orjinal kaynak: https://www.washingtonpost.com/opinions/2020/05/07/wechat-users-outside-china-face-surveillance-while-training-censorship-algorithms/#click=https://t.co/tpJVtJBh31


Shoshana Zuboff, dijital tehdide dikkat çekiyor: “Gözetim kapitalistlerinin yeni hedefi insan deneyimleri…”

Mayıs 13, 2020

Röportaj, New York Magazine (NY Mag) için Noah Kulwin tarafından gerçekleştirilmiş olup Hüseyin Serbes tarafından Türkçe’ye kazandırılması için dergi editörleri Noah Kulwin ve Max Read’in özel izni alınmıştır.

Görüşme: Noah Kulwin, Çeviri: Hüseyin Serbes, S.Ü. SBE. Medya ve İletişim Çalışmaları Prg. Dr. Öğrencisi

Sormak istediğim ilk şey, “Gözetim Kapitalizmi”nin tanımı olacak. Bunu nasıl tarif edersiniz?

“Gözetim Kapitalizmi”, birçok bakımdan piyasa kapitalizminin tarihinden ayrıldığını söyleyebilirim. Ancak bir açıdan bakıldığında “piyasa kapitalizmi”nin modelini taklit ediyor ve şöyle devam ediyor: Tarihçiler, kapitalizmin, piyasa dinamiğinin dışında yaşayan şeyleri talep ederek ve onları piyasa dinamiğine getirerek, satış ve satın alma için metalara dönüşmeleri için geliştiğini uzun zamandır kabul etmişlerdir. Bu yüzden, örneğin, “sanayi kapitalizmi”, pazar dinamiği için doğayı talep etti. Doğa, piyasa dinamiği için doğayı iddia ederek, emlak olarak yeniden doğmuş, satılabilecek ve satın alınabilecek bir arazi olarak, kendi alanı ve zamanında yaşar. Benzer şekilde “sanayi kapitalizmi”, pazar dinamiği için iş talep etti, bu yüzden insanların tarlalarında, bahçelerinde, evlerinde, kulübelerinde yaptıkları aktiviteler   şimdi piyasaya bağlı olarak satılıp satın alınabilecek emek olarak yeniden doğuyor.

Gözetim kapitalizmi bu kalıbı izler ancak benim bir tür karanlık eğilim dediğim şeyle beraber. Ve bu, özel insan deneyimini, piyasa dinamiğine tabi tutulan ve davranışsal veriler olarak yeniden doğmuş bir serbest hammadde kaynağı olarak açıklar. Bu davranışsal veriler daha sonra insan davranışının tahminlerini üretmek için gelişmiş hesaplama yetenekleriyle birleştirilir. Bu yüzden tüm bu davranışsal veriler şimdi tahminleri ortaya koyabilmek adına makine zekâsı, makine öğrenmesi, yapay zekâ olarak adlandırdığımız 21. yüzyılın karanlık şeytani değirmenlerinin içerisinde öğütülür. Bunlar yeni bir tür üründürler.

Özellikle kendilerine sunulan belirli ürünleri bilgilendirmek için kullanılan insanlar hakkında toplanan veriler ve bilgiler var, ancak davranış fazlası olarak adlandırdığınız diğer veriler var ki bu, hemen kullanımı olmayan, ancak bu kuruluşların diğer şirketlere göre avantaj sağladığı bir kontrol ve güç kaynağıdır. Davranışsal fazlalık niçin gözetim kapitalizminde çok kritik bir şeydir?

Buradaki fikir, üretilmekte olanın, insanların şimdi, yakında ve sonra ne yapacaklarına ilgi duyan ticari müşterilerin pazarlarına satılan gelecekteki insan davranışına ilişkin tahminleridir. Demek ki, bu dizilim, gözetim kapitalizminin mekanizmalarıdır. Özel insan deneyimini iddia etmek ve onu davranışsal verilere dönüştürmek için söylediğimde, özellikle, özel insan deneyiminin ürün ve hizmet iyileştirme için gerekli olmayan yönlerinden bahsediyorum. Bu nedenle, örneğin, bu mekanizmaların ilk olarak keşfedildiği ve icat edildiği arama dünyasında, insanların arama ve tarama yaptıkları; arama motorunu geliştirmek için verileri kullanabileceği ve çeviri gibi yardımcı hizmetler yaratabildiği açıktı. Ancak, bu süreçlerde de üretilen ve insanların paylaştığını anladıkları bir davranış olmayan teminat verileri vardı. Arama deneyimlerinin ve arama faaliyetlerinin bir sonucuydu, ancak paylaştıklarını bildikleri bir şey değildi. Aynı şekilde, arkadaşlarınızla ve ailenizle akşam yemeğinde buluşmak için Facebook’ta bir gönderide bulunabilirsiniz; bu noktada, veri açısından ilgi çekici olan şey, “Seninle daha sonra görüşelim” ya da “Seninle 6: 45’te buluşalım” deyip demediğinizdir.

Demek istediğim, bu verilerin, ileti gönderirken, arama yaparken, göz atarken veya tüm bu şeylerde iletişim kurduğunuzda bilmediğiniz çok büyük tahmin edici değeri olan bir meta seviyesi olmasıdır. Bu, ürün ve hizmet iyileştirme için gerekenden daha fazla veridir. Bu ekstra veriler başlangıçta kullanılmamış, veri egzozu, atık madde olarak kabul edildi. Sonunda, önemli bir tahmin edici değere sahip oldukları ve bu insanların çevrimiçi olarak nasıl bir yer alacağı ve bu yeni çevrimiçi reklam pazarlarının temeli haline geldiği türden bir tahmin ürünü oluşturmak için kullanıldıkları keşfedildi. Dolayısıyla, buradaki fikir, şirketlerin hakkımızda topladıkları, bize verdiklerini iyileştirmek için kullanılan davranışsal veriler olduğu, ancak bilmediğimiz iletişimde bulunduğumuz daha fazla davranışsal bilgi olduğudur. Daha sonrasında kestirimci değerini alırlar, bu kestirim ürünlerini oluşturmak için üretim süreçleri boyunca düzenlerler ve bunların hepsi bizim iznimiz olmadan, bilgimiz olmadan gerçekleşir. Bu bizim farkındalığımızı bertaraf edecek şekilde tasarlanmış bir şekilde oluyor, yani bizi cahil tutacak şekilde tasarlanarak gerçekleşiyor.

Ben buna “gölge metni” derim. Onlara muazzam tahminde bulunma gücü veren bu davranışsal akışlardan kaldırabilecekleri şey ve onlara verdiğimizi bildiklerimizden farklı. Bu nedenle bugün bazı yeni düzenlemeler altında, örneğin GDPR, diyor ki, bir şirkete gidebilir ve onlardan sizin için sahip oldukları verileri isteyebilirsiniz. Ancak bir şirkete gidip sizde sahip oldukları verileri sorduğunuzda, gerçekten bahsettiğiniz şey onlara zaten verdiğiniz verilerdir. Ancak, sahip oldukları önemli veriler bu meta veriler, bilmediğiniz bile verilerinizden çekebilecekleri şeyler. Ünlem işareti kullanıyorsanız veya 6:45 ya da daha sonra söylüyorsanız, genel bir paragraf yerine madde işareti kullanıyorsanız. Ve bir milyon başka şey… Bu nedenle, bu öngörü ürünlerinin üretimi için kritik hale gelen ve bu yeni çalışmanın temelini oluşturan ürün ve hizmet iyileştirme için gerekenden fazlasıdır.

Sadece o verinin yalıtılmış bir noktasını seçmek için, zaman dilimleri veya noktalı virgülleri kullanmayı tercih edip etmem nasıl tahmin edebileceğime dair değerli bir şey olur?

Mesela, bu Cambridge Analytica çalışmasının kökenindeki gibi. Davranışsal verileri alabilir, bu model boyunca çalıştırabilir ve çok iyi tahminde bulunabilirsiniz.

Daha sonra teorik olarak bu verileri bu şekilde düzenleyebilir ve bu verinin amacına veya gündemine sahip olursanız, yararlı olabilecek bir şey elde edebilirsiniz.

Bu profiller hakkında gerçek psikolojik olan detaylar oluşturuyorsunuz, böylece daha sonra bu detaylı profile sahip bir insanın uyarana nasıl tepki vereceğini tahmin etmeye başlayabilirsiniz, değil mi? Yani bu kişi bu profile sahip ve bu tercihler ve belki de bu karışıklık duygusu ya da her neyse ve sonra “bu şey oluyor ve bunu yapmalısınız” diyen bir uyaran getirirsem – “bunu satın almalısınız” ya da “siz bu şekilde oy vermelisiniz” veya “bu şey oluyor ve buna karşı olmalısın” – bu profile sahip insanların bu tür bir uyarana nasıl tepki gösterebileceği konusunda çok sağlam bir tahmin yaptın. Ve bu çok ince taneli, çok ince ayarlanmış olur. Bu, milyonlarca veri noktasıyla paralel işleme ile gerçekleşiyor ve tahmin etmeyi başarabiliyor, Cambridge Analytica’da söylediğimiz gibi, herhangi bir kişinin normal “yaşam günü” metodolojileri olan bu gelişmelere bağlı olmasını biliyorsunuz. Gözetim kapitalistine saygılı olarak, sadece bunları ticari sonuçlardan politik sonuçlara kadar insanların belli türdeki materyallere, tetikleyicilere, uyaranlara vb. nasıl tepki vereceği konusunda gerçekten güçlü tahminler alıyorsunuz.

Gözetim kapitalizmi neden daha kapitalizm gibi bir bölümden ayrılıyor? Bu kitapta bir dereceye kadar ele aldığınız bir şey ve yönetim kapitalizminden ya da diğer kapitalizm geleneklerinden nasıl ayrıldığını belirtiyorsunuz ancak gözetim kapitalistlerini tanımlamak için belirli bir terminolojinin ne kadar değerli olduğunu merak ediyorum.

Evet, bu iyi bir soru. Öyleyse, kapitalizmin teorisyenleri yıllar boyunca kapitalizm hakkında, bir tür sermaye akışının meta-ekonomik süreci – belirli ölçek gerekleri, ekonomik büyüme, verimlilik gibi – konuştular. Ancak, her çağın, kapitalizmin bu daha büyük ilkelerine katılan, ancak zamana ve yere özgü olan kendi benzersiz pazar formlarını ürettiği de kabul edildi. İsterseniz bu tarihsel materyalizmdir. Dolayısıyla fikir, örneğin Adam Smith, ülkeler arasında ticaret yapan ticari kapitalizmi, endüstriyel kapitalizm haline gelenle karşılaştırdı. Pim fabrikası ile büyülenmişti, çünkü pim fabrikası bu büyük sermaye birikimi, büyüme ve üretkenlik süreçlerini aldı, ancak şimdi, özellikle bu yüksek hacimli ve standart üretim şekli olan farklı bir piyasa biçimine dönüştü.

Dolayısıyla, kapitalizmin kuramından daha erken bile olsa, kapitalizmin farklı teknolojiler bağlamında farklı piyasa biçimlerini ve farklı dönemleri üstlendiği anlaşıldı. Ticaret kapitalizmine sahiptik ve fabrika kapitalizmine, seri üretim kapitalizmine ve yönetsel kapitalizme, finansal kapitalizme sahip olduk. Ve tipik olarak bu yeni kavramlarda olan şey, “seri üretim” veya benim durumumda “gözetim” kapitalizmi gibi değiştiricinin yaptığı şeyin, bu yeni pazar formunda değer yaratma eksenini belirlemesidir.

Büyük Silikon Vadisi şirketlerinin, tüketici verilerini nasıl kullandıklarından daha fazla bir şekilde ortak noktaya sahip oldukları şeylerden biri, tüm ekonomilerin kendilerini barındırmak zorunda kaldıkları yazılım ve donanım platformlarını inşa edebilmeleri. İçlerinde çalışabilecekleri ve ayrım yapabildikleri kendi korumalı bahçelerini yaratırlar. Bu yeni kapitalizm biçiminin yapısındaki ekonomik gücü ve yükselişi bilgilendiren, platformun doğasının gerçekte ne olduğu hakkında merak ediyorum.

Evet, platform büyük bir teknolojik yeniliktir, ancak burada ayırt ettiğim şey ekonomik bir mantık. Teknolojiyi ekonomik mantıktan ayırmak için gerçekten çaba sarf ediyorum. Gözetim pazarı formu olmadan platform kapitalizmini hayal etmek mümkündür, ancak gözetim kapitalizmi olmadan dijital teknolojiyi hayal etmek mümkün olduğu gibi, süresiz kapitalizmi de dijital olmadan hayal etmek mümkün değildir. Bu yüzden, birçok platformda büyütülmüş olmasına rağmen, bir platformun zorunluluğu olmayan, belirli bir pazar şekli hakkında bir ayrım yapıyorum.

Gözetim kapitalizmi olmayan bir platform örneği nedir? Sizin için akla gelen mevcut örnekler var mı?

Bu çok dinamik bir durum ve saf bir şey yok. Amazon’u örnek olarak alalım. Amazon her zaman çok kurnaz ve hatta acımasız bir kapitalist olmuştur. Platformu birçok boyutta tekele ulaşmak için kullandı ve hizmetlerini gerçekten geliştirmek için büyük miktarda davranışsal veri kullandı. Ve platform teknolojisini, platform sistemini çok güçlü bir şekilde kullandı. Ancak, Amazon’un kişiselleştirilmiş hizmetlere (Alexa ve Alexa ile birlikte giden her şey gibi) taşınmasıyla birlikte Amazon’un gözetim kapitalizmine bir pazar biçimi olarak taşındığı görülüyor.

Bu gözetim kapitalizmi, günümüzde sadece teknoloji sektöründe değil, platformların önde gelen takımyıldızların olmadığı düzenli ekonomide sektörler arasında yolculuk yapan ekonomik bir mantıktır. Bu nedenle, sigorta sektöründe, sağlık sektöründe, sigorta şirketleri telematik kullanıyor, böylece gerçek zamanlı olarak nasıl sürdüğünüzü biliyorlar ve sürüşünüzü yapıp yapmamanız için sizi gerçek zamanlı olarak daha yüksek ve düşük primlerle ödüllendirebilir ve cezalandırabilirler. Telematiği yalnızca bu öngörü piyasalarına girmek için değil aynı zamanda üçüncü taraflara satış yapmak için her türlü yardımcı veriyi toplamak için kullanan ve şimdi bu ekosistemlerin bir parçası olan sağlık hizmeti sağlayıcıları artık davranış fazlası tedarikçileridir. Bir diyabet uygulamasını indirirsiniz, telefonunuzu alır, mikrofonunuzu alır, kameranızı alır, rehberinizi alır. Belki şeker hastalığınızı biraz yönetmenize yardımcı olabilir, ancak bu ayrıca davranışsal fazlalıklar için tüm tedarik zinciri dinamiğinin bir parçasıdır.

İlk kitabınızda, Akıllı Makine Çağı’nda, geleceğin nasıl gelişebileceği ve teknolojinin nasıl gelişebileceği için iki farklı yol özetliyorsunuz. 1989’dan 2000’lere kadar bu duruma neden olan o zamandan beri değişmiş olarak ne görüyorsunuz?

Bu kitapta bilgi, otorite ve iktidar ikilemlerinden ve “elektronik metin” diye adlandırdığım zaman, dünyanın metinleşmesi – her şeyin dijitalleştirildiği, bilgiye çevrilmesi fikri ve herhangi bir yaptırım veya kısıtlamanın olmadığı durumlarda, bu bilgilerin güçlendirmek, öğretmek, öğrenmek ve birlikte büyümek yerine anket ve kontrol etmek için kullanıldığından bahsettim. Ancak 20. yüzyılda, o kitabı yazdığımda, bu sermaye ve dijital konular ekonomik alanda hedef alındı. İşçi olarak rollerimizi ve çalışanları hedef aldılar.

Amazon, daha önce bahsettiğiniz gibi bu konuda öncü olmak için iyi bir örnek. Tüketicilere geç kalmış olabilirler ancak kendi işgücü anlamında kesinlikle öncü olmuşlardır.

Evet. Yani, bir kitap turuna çıktım. Sadece röportajlar için binalara girip çıkıyoruz ve sonra bu şeyden ve o şeyden geçmek zorundasın. Tüm bu binalar şimdi gözetim altında. Orada gerçekten bir çalışan iseniz, her şey denetlenir. Her şey izlenir. Ve işyerindeki gözetim derinliği şimdi o kitabı yayınladığımda 80’lerin sonunda bile hayal ettiğim her şeyi aşıyor. Böylece hepsi gerçek oldu.

Kapitalistler ağaçlar için geldiler, sonra emek için geldiler ve şimdi bireysel ya da özel yaşamlar için geliyorlar. Bundan sonra ne gelebileceği hakkında bir fikrin var mı?

Bunu kapitalizm değil gözetim kapitalizmi olarak adlandırıyorum; insanlık tecrübemize geliyorlar.  Yarattıkları pazarların yapısı, çünkü insan deneyimimiz için geliyorlar, onu davranışsal verilere dönüştürüyorlar, bunun hakkında öngörücü bilgi yaratıyorlar ve bu öngörücü bilgiyi satıyorlar. Ama bize değil, başkalarına satıyorlar. Bu yüzden bizim hakkımızda bilgi var ama bizim için değil. Bunlar doğal asimetriler, değil mi? Şimdi karşıtlıklar, gözetleme kapitalistleriyle, para kazanmanın en iyi yolunun, onların marjlarının geleceği yeri, gelecekte bir şeyler satacağımızı bileceğimizi anlayan iş müşterileri arasında.

Son olarak, Cambridge Analytica bize ne öğretti?

İlkelerin kolayca değişebildiğini… Bunlar, beş faktör kişilik modelini Facebook profillerinde yıllarca ve yıllarca çalıştıran, Facebook profillerinden elde edilen davranışsal artı değerin büyük öngörücü değerini anlayan insanlardı. Şimdi, Cambridge Analytica’yı satın alan ve Trump kampanyasının sahibi olan yeni milyarder Robert Mercer rejimi altında, bu yeni çoğulculuk himayesinde, Cambridge Analytica, her zaman kendine saygılı bir gözetim kapitalistinin hayatında bir gün sürüyor, her gün bu işi yapmak için kullanılıyor ve onları ticari sonuçlardan politik sonuçlara birkaç derece döndürüyor ve gerçek dünya davranışını etkilemek için çevrimiçi ortamı kullanmak için aynı metodolojileri kullanıyor. Fakat bu sefer gerçek dünyadaki ticari davranışa değil gerçek dünyadaki politik davranışa odaklanıyor. Demek Cambridge Analytica’nın bize öğrettiği şey buydu.

 

 


TEKNİK SERMAYE VE DEĞİŞEN GAZETECİLİK*

Mayıs 6, 2020

Yazan: Şerife ÖZTÜRK- Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik A.B.D doktora öğrencisi

GİRİŞ

Teknolojik araçlar içinde bulunduğu dönemde günlük yaşamın bir parçası haline gelirken, sıradanlaşırken bir önceki döneme göre her zaman “yeni” olma özelliğini de taşır. Bu yenilik, her dönemde araçlara eklenen ve teknolojinin getirdiği özelliklerden kaynaklanır. Günümüzün dijital kültür olarak nitelendirilmesini sağlayan en büyük teknolojik gelişme bilgisayar, cep telefonları, tablet gibi internet temelli araçlar, yani “yeni medya” olarak tanımlanan araçlardır.

Yeni medya teknolojilerinin ortak özelliği, her türlü verinin toplanmasında, bu verinin işlenmesi ve dağıtımında dijital sistemlerin temel olmasıdır (Timisi, 2003: 81). Yeni medya ortamlarının “yeni” olarak nitelendirilmesinin en önemli nedeni, sahip olduğu özellikleridir. Silverstone (1999: 10) bu özellikleri küresellik, sanallık, çoktan çoğa (gruptan gruba – many to many) iletişim şeklinde ortaya koyarken yeni medya ortamlarının sahip olduğu özellikleri en kapsamlı şekilde Binark ve Löker (2011) sıralar: “Dijitallik, etkileşim, hipermetinsellik, multimedya biçemselliği, kullanıcı türevli içerik üretimi, mevcudiyet hissi (sanallık) ve yayılım”. Bunların dışında yöndeşme de yeni medya ortamlarının yeniliğini ve temel alt yapısını sağlayan özelliktir.

Yeni medya ortamları sahip olduğu özellikleri ile herşeyi görselleştirmiş,  metin ağırlıklı ve okunan internet ortamı ile izlenebilen birşeye dönüşmüştür.  Bunun nedeni, ekonomik altyapı, internet özgürlüğü, insanların ilgi sürelerinin kısalması ve uzunca bir metnin internet ortamında önemini yitirmesidir (Şener, yüzyüze görüşme, 2019).

Yeni medya ortamları her alanı olduğu gibi, sahip olduğu nitelikleriyle, insanların haberle olan bağlarını da dönüştürmüştür. Haber alma istekleri hiçbir dönemde bitmeyen bireylerin habere duydukları ihtiyaç her dönem farklı şekilde ortaya çıkar. Araçlar değişir, dönüşür ama habere duyulan ihtiyaç süreklidir. Çünkü haber, insanların başka insanlara ya da gruplara, olaylara olan merakını gideren bilgidir. Haber kimin, nerede, ne zaman, ne yaptığıyla ilgili olsa da geniş ve hakiki anlamıyla dünyaya ilişkin bilgidir (Dursun, 2013: 213). Gazeteciler haberi “yeni olan” şeklinde tanımlarken çabuk bozulabilecek özelliğine vurgu yaparlar (Çaplı, 2002: 63). Haberin yeni olması gerekliliği onun üretim ve tüketim süreçlerinin de hızlı olmasını zorunlu kılar. Bu zorunluluğu haber okuyucusu, web 2.0 ve öncesinde web 1.0 temelli ortamlarla yoğun olarak hissetmiş böylece dijital kültür dönemine geçişte kolay adaptasyon sağlanmış ve okuyucu/izleyici birtakım yenilikler ister duruma gelmiştir. Okuyucu/izleyicinin habere ilişkin talepleri dijital kültürle birlikte dönüşürken, gazetecinin sahip olduğu ve haberin üretimi ile tüketimi sürecinde kullandığı sermaye türlerine de yenisi eklenmiştir.

1.Teknik Sermaye Kavramı

Bourdieu’nun, toplumsal alandaki sınıfsal ayrımın kriterlerini ortaya koyduğu dört sermaye türü olan ekonomik (iktisadi) sermaye, kültürel sermaye, sosyal (toplumsal) sermaye ve simgesel (sembolik) sermaye) günümüz dijitalleşme ile dönüşüme uğrayan alanlarda, bireyin teknik birtakım kazanımlar elde etmesi, bu kazanım ile alandaki konumunun belirlenmesini açıklamada yeterli görünmemektedir. Bourdieu (2002’den akt. Brock vd., 2010: 1043) bu dört sermaye türü dışında, bireylerin modern teknik araçları kullanarak geliştirdikleri becerileri elde etmek için ek bir kültürel sermayeye ihtiyaç duyulduğunu kabul eder. Bourdieu, bu ek kültürel sermaye türünü kendi başına, ayrı bir başlık olarak değerlendirmez; ancak bunu ekonomik, kültürel ve sosyal sermayenin bir kombinasyonu olarak tartışır (Abidin, 2018: 28).

Teknik sermaye; finansal kaynaklar (iktisadi sermaye), eğitimsel kimlik bilgileri (kültürel sermaye), kişilerarası bağlantılar (sosyal sermaye), sembolik itibar (simgesel sermaye) ve bunların aralarındaki yapısal ilişkilere (Zhang, 2010: 1021-1022) teknolojik araçları kullanma becerisinin eklenerek dijital kültür ortamlarında bireyin konumunun belirleyicisi haline gelir. Bu sermaye türü bazı kaynaklarda “tekno-sermaye” olarak ifade edilir. Tekno-sermaye terimini kullananlar, bu sermaye türünü “kültürel sermayenin özel bir biçimi” olarak anlamlandırır (Lee ve Chen, 2016: 68).

Teknik sermaye kavramı, günümüzde çeşitli çalışmalara konu olmuştur. Bu çalışmalardan birini gerçekleştiren Sarita Yardi (2009, 2010), teknik sermayeyi sosyal sermayenin dijital ortamda dönüşmüş hali olarak ifade eder ve bu sermaye türünü, “ağdaki teknik kaynakların mevcudiyeti ve bu kaynakların bilgiye erişimi” şeklinde tanımlar. Teknik sermayeyi Bourdieu’nun kültürel sermayesinin alt kümesi olarak gören Yardi, bu tanımda teknoloji kaynaklı sosyal ilişkilere yönelik bir çerçeve çizer, teknoloji davranışları ve kullanımı ile ilgili sermayeye odaklanır. Böylelikle Yardi, bireylerin kullandığı modern teknolojiler hakkında bilgi sahibi olmaları ve bu teknolojileri kullanma becerilerine ilişkin bir model sunar. Bu model, Bourdieu’nun kültürel sermaye modelinin tekno-sosyolojik bir uyarlamasıdır. Teknik sermaye üzerine çalışma gerçekleştirenlerden biri de Simon Hayhoe’dir. Teknik sermaye sahipliğinin bireyin toplumdaki konumunun ve statüsünün belirlenmesinde ne derece rol oynadığını ortaya koyan Hayhoe, teknik sermaye sahipliğinin, sosyal statüyü artırdığını ve finansal bağımsızlığı desteklediği için sosyal ve kültürel alanlara dahil olma potansiyelini beraberinde getirdiğinin altını çizer (Hayhoe vd, 2015: 30). Teknik sermaye hem Yardi’de hem de Hayhoe’de iki farklı ancak birbirine yakın uğraklarda ele alınır. Birincisi, teknik sermayenin sosyal sermayenin dijitalleşmesi, yani ağdaki diğer bireylerle olan ilişkiler, ikincisi ise bireylerin teknolojiyi kullanma becerileri. Her iki uğrak da birbiriyle ilişki içindedir. Birey, teknolojiyi kullanma becerisi ile ağdaki diğer bireylerle sosyal ilişki içerisinde bulunur. Böylelikle hem teknik sermaye hem de sosyal sermaye sahipliğini kullanır.

Dijitalleşmeyle birlikte günümüzde bireylerin toplumsal alanlardaki konumları, Bourdieu’nun sermaye türlerinin yanısıra teknik sermaye sahipliği ile belirlenir. Teknik sermaye, diğer sermaye türleri ile sürekli etkileşimdedir. İktisadi sermaye sahipliği, teknik sermaye sahipliğinde de öncelikli olmakla birlikte kültürel sermaye ve sosyal sermaye, bu sermaye türünün elde edilmesinde etkin roldedir. Ayrıca dijitalleşmenin getirdiği zorunluluk dışında, kişisel emek ve merak da bu sermayenin kazanılmasında belirleyicidir. Bireyin teknik sermaye sahipliği iktisadi sermaye ile başlar, sonuçta iktisadi, kültürel ve simgesel sermayeye dönüşür. Bu dönüşüm, teknik sermayenin diğer sermaye türleriyle olan geçirgenliğinin ispatıdır. 

2.Gazetecilerin Teknik Sermayeleri ve Bu Sermayelerini Kullanmaları

Dijital kültürde habercinin alandaki konumunun temel belirleyicilerinden biri, araçları kullanabilme becerisi yani “teknik sermaye”sidir. Bu nedenle gazetecinin sahip olduğu teknik sermaye, dijital yayın mecralarında konumunun belirlenmesinde önemli yer tutar. Her aşamanın dijital olarak kavramsallaştığı dijital kültürde, haber üretim süreçlerindeki beceriler de dönüşmüş, dijital beceriler ön sırayı almıştır. Böylece, dijital ortamın gerekliliği haline gelen bazı teknik becerilere sahip olma, gazetecilerin yayın kuruluşları tarafından tercih edilme sebebi olmuştur. Dijital doğan yayın kuruluşlarında görev yapan haberciler için teknik sermaye, alandaki mücadelede elinde bulunduracağı kozlardan (sermaye) en önemlisidir.

Her gazetecinin teknolojik bütün becerilere sahip olması beklenemez. Dijital ortamlardaki gazetecilik alanında kimi gazeteci veri, olgu ya da görüntü toplama konusunda becerilere sahipken; bazıları da onları yorumlama ve bir kısmı da olgulara dayanan hikayeleri işlemede uzmanlaşır. Dijital ortamlarda yayın yapan kuruluşlar, farklı teknolojik becerilere sahip gazetecileri istihdam ederek, haber üretim sürecinde yaratıcı projelere imza atar. Yayın kuruluşları bu sayede, alandaki mücadelede önemli bir kozu elinde bulundurur (Haak vd., 2017: 85).

Teknik sermaye sahipliğini önemli kılan pek çok neden vardır. Bu nedenlerin temeli dijital kültürdür. Dijital kültürde gazeteciler, geleneksel kültürde olduğu gibi, konuşma metinleri, kaza veya doğal afet haberleri, rutin haberler içinde sıkışıp kalmaz. Değişen dönüşen çağla birlikte haberin verileri ve bu verilerin hacimleri değişmiş; sayısallaşmış ve büyük veriler oluşmuştur. Bu nedenle algoritmalar, kodlar, programlamayla ilişkili kavramlar gazeteciler tarafından birlikte ele alınmak durumundadır. Küresel dünyada, habercilik alanındaki dönüşüm algoritma ve büyük veriyle çalışmayı, bunu raporlayıp yorumlamayı, kod yazımını gerekli kılar. Coddington (2014’ten akt. Lewis, 2017: 146), dijital dünyada artık büyük verilerle, algoritmalarla çalışıldığını vurgular ve “nicel gazetecilik” kavramı ile alanda sayısal verilerin önemine vurgu yapar. Ancak gazeteciliği mühendislik gibi sayısal verilere dayandıran, nicel verilerle haber yapan çok az örnek vardır. Bu anlamda bilinen en iyi örnek, İsveç’te bulunan Journalism++ adlı ekiptir. Altı kişiden oluşan ve tam anlamıyla veri gazeteciliğinin yapıldığı ekipte, kodlama bilmeyen gazeteci yoktur. Bir mühendislik şirketi gibi çalışan Journalism++, modern teknoloji sayesinde gazeteciliğin tanımını yeniden yapar (Yüncüler, 2017). Kendilerini “teknoloji manyağı” olarak tanımlayan ekipten Jens Finnäs, geleneksel gazeteciliğin becerisine hala ihtiyaç olduğunu ancak gazetecilerin teknolojiye set vurmaması gerektiğinin altını çizer (Yüncüler, 2018).

Türkiye’de ise haberciler için teknik sermaye farklıdır. Dijital makinelerle fotoğraf veya video çekmek alanda artık sorgulanmayan temel teknik sermayedir. Bu becerilere sahip çoğu haberci, fotoğraf veya video montaj programlarını bilir. Sosyal medya uygulamalarını kullanabilmek, bu mecralardan haber oluşturabilmek ve Twitter başta olmak üzere dijital ortamlarda canlı yayın yapmak “beceri” olarak değerlendirilir. Yayın kuruluşunun web sayfasında, sosyal medya hesaplarında yayınlanacak haberlerin panel denilen arayüz programına haberleri girmek çoğu haberci için sahip olunması gereken temel teknik sermayedir. Alanda sayıca az da olsa, istatistiki verilerle çalışan haberciler veri haberciliği boyutunda teknik sermayeye sahiptir. Google Analitics programını okuyabilmek, sayfa dizaynı yapmak için geliştirilen programları, haberin görselleştirilmesi için kullanılan programları bilmek dijital kültürde gazeteciler için teknik sermayedir. Alanda haberin doğrulanabilmesi için çeşitli doğrulama araçlarını kullanma en önemli teknik sermaye iken bu tür araçları kullanarak haberi doğrulayabilen gazeteci sayısı oldukça azdır. Uluslararası Gazetecilik Merkezi’nin (IJFC), aralarında Türkiye’nin de olduğu 130 ülkeden 2700 haber odasında görüşmeler gerçekleştirerek veri toplanan “Haber Odalarında Teknoloji Kullanımı Raporu”na göre, gazetecilerin yüzde 11’i doğrulama araçları kullanmaktadır (Şener, 2017).

Haberciler Word ve Excel kullanımını teknik beceri sahipliği arasında sayarken, bu tür Office uygulamalarının dijital ortamlarda kullanılmadığının da farkındadır. Dijital kültürle birlikte alan dönüştükçe habercilerin teknik sermayeleri de genişlemekte ve her teknik sermaye sahipliği, onların alanda verdikleri mücadelelerinde konumlarını da güçlendirmektedir.

Habercilerin teknolojik araçları kullanma becerisinde temel faktör, kişisel meraktır. Haberciler kişisel merak ve öğrenme istekleri sayesinde dijital kültürün dönüştürdüğü alanın yapısı gereği araçları kullanma becerisini edinmişlerdir. Teknik sermaye sahipliğinin diğer bir faktörü, alanda kendinden önce bulunanlar tarafından habercilere araç kullanımının öğretilmesidir. Gazetecilik alanında alanda önceden yer alanlarla alana sonradan girenler arasında bir mücadele sürerken gazeteciler alandaki diğer gazetecileri gözlemler ve bu gözlemleri sayesinde kendi stratejilerini oluşturur. Bu bağlamda, gazetecilerin kendilerinden önce alanda bulunanlardan araç kullanımını öğrenmesi yeni stratejiler oluşturmasına olanak sağlar. Gazeteci, bu stratejileri geliştirerek alandaki mücadelesine farklı bir yön verir.

Eğitim, teknik sermaye edinmede diğer bir etkendir. Özellikle İletişim Fakültelerinden mezun olan habercilerin montaj programlarını bilme ve haberleri dijital ortamda doğrulama konusundaki teknik becerisi, İstatistik veya Mühendislik Fakülteleri mezunlarının veri çekme, sayısal verileri yorumlama ve görselleştirmedeki becerisi dikkat çeker.  Eğitimin diğer bir çeşidi, yayın kuruluşu tarafından verilen teknik sermayeye ilişkin eğitimlerdir. Her ne kadar bu konuda yayın kuruluşları tarafından verilen eğitimler yeterli değilse de geleneksel medyaya göre bu konuda kuruluşların daha bilinçli olduğu gözlemlenir. Uluslararası Gazetecilik Merkezi’nin (IJFC), yukarıda bahsedilen, “Haber Odalarında Teknoloji Kullanımı Raporu”na göre, haberciler ihtiyaçları olan beceriler doğrultusunda eğitilmediğinden dijital beceri eksikliklerini giderememektedir. Buna göre haberciler, veri gazeteciliği, siber güvenlik, kodlama, web tasarımı ve web becerilerine ihtiyaç duysa da kendilerine sunulan eğitimler genellikle sosyal medya üzerinedir (Şener, 2017).

Teknik sermaye edinmede, “dijital yerli” olarak adlandırılan ve dijital kültüre doğan nesil içinde yer almak da bir etkendir. Bu, doğuştan gelen bir beceri gibi algılanır. Dijital yerlilerin teknolojik araçları kullanması beklenir ve bunun için ayrıca bir eğitim veya çabaya gerek duyulmadığı düşünülür. Dijital yerlilerin teknolojik araç kullanma becerilerinin bilgisayar kullanmak kadar basit ve içseldir.

Habercilik pratiğini gerçekleştiren failler, gazetecilik alanında sahip oldukları teknolojik araçları kullanma becerilerine ilişkin olarak üç farklı gruba ayrılırlar: Birinci grup, teknik sermayelerinin kendileri için yeterli olduğunu düşünürken diğer bir grup, bu sermayelerini yeterli bulmamakta ve daha fazla teknik sermaye edinmek istemektedir. Son grup ise teknik sermayelerini yeterli olarak değerlendirenlerdir

Teknik sermayesini yeterli bulmayıp daha fazla yoğunlaştırmak isteyen haberciler, çoğunlukla alanda diğer oyunculara oranla elinde daha fazla teknik sermayesi bulunanlardır. Bu bağlamda birtakım teknik sermayelere sahip olan habercilerin, daha fazla teknolojik beceriye sahip olma isteklerinin altında, haberlerini tek elden çıkarmak ve metnini yazdıkları bir haberin montajını da yaparak ya da haberlerine çeşitli unsurlar ekleyerek daha bütünlüklü hale getirmek istemeleri yatar. Diğer bir neden de, dijital kültürde herşeyin çok çabuk değişmesi ve teknolojik anlamda gelişmelere ayak uydurmak, alandaki mücadeleden geri kalmamak için yoğun teknik sermaye sahipliğinin gerekliliğinin farkında olmalarıdır.

Teknik sermayelerini yeterli bulan habercilere göre, gazetecilik kompleks bir iş değil, bundan dolayı da işi yürütecek kadar bilgiye sahip olmak yeterli. Özellikle haber sahasında bulunan haberciler, editör olmadıkları için çok fazla teknik sermayeye sahip olmayı da gerekli görmemektedir. Onlara göre editörlerin teknolojik araçları kullanabilme becerisine sahip olması daha önemlidir.

Teknik sermaye sahipliğini yeterli olarak görse de teknolojik yeniliklere açık olduğunu vurgulayan haberciler, bu düşünceleriyle teknolojiden geri kalma korkusu yaşadıklarını ima etmektedirler. Dijital kültürde gazetecilik alanında mücadeleden kopmamanın, alanda var olmanın yolu teknik sermayeden geçer. Bunun farkında olan ancak mevcut durumu itibariyle de yeni bir şey öğrenmenin zaman kaybına yol açacağı ya da fazladan iş yükü getireceği düşüncesiyle haberciler bu sermaye türünü genişletmeyi ertelemektedir.

Dünyada pek çok ülkede gazeteciler, dijital kültürün dönüştürdüğü gazetecilik alanında teknolojiyi her yönüyle kullanmakta ve bunu haber üretim süreçlerinde de uygulayarak pek çok yönden kolaylık ve imkân elde etmekte iken Türkiye’de tam anlamıyla böyle bir gazetecilik ortamından söz etmek henüz mümkün değildir.

3.Yayın Kuruluşlarının Gazetecilerden Teknik Sermaye Bağlamında Beklentileri

Gazeteciler kültürel ve teknik sermayelerinin hacimlerini artırmak için birtakım girişimlerde bulunarak gazetecilik alanındaki konumlarını belirlerken dijital doğan yayın kuruluşlarının da gazetecilerden konuya ilişkin birtakım beklentileri bulunmaktadır. Dijital kültürde gazetecilerden beklenenler, geleneksel anlayışla yapılan yayıncılığa göre oldukça fazladır. SEO, görüntü ya da ses dosyası düzenlemek, kodlama, web tasarım, veri okuryazarlığı, görselleştirme teknikleri, dijital ortamda yayın yapan kuruluşların gazetecilerden beklentileridir. Bu beklentiler doğrultusunda gazetecilik tekil bir alan olmaktan çıkarak çok yönlü yetenek ve pratiklere sahip bir mesleğe dönüşmüştür (Karatabanoğlu, 2019). Her dijital yayın kuruluşunun, gazetecilerden beklentileri farklıdır. Ancak alanda ortak beklentiler de vardır.

Yayın kuruluşlarının ortak beklentilerinin başında dijital ortamlara vakıf olmak yani internet okuryazarlığı gelir. İnternet okuryazarlığı bağlamında, arama motorunu kullanmayı ve anahtar kelime ile bir konuyu araştırmayı bilmek, dijital ortamda fotoğrafın teyit edilmesi, sosyal medya mecralarında dolaşıma giren bilgi ve görsele ilişkin teyit yapabilmek, photoshop kullanmayı bilmek temel noktada beklentilerdir. Dijital doğan yayın kuruluşları çoğunlukla dijital yerlilerle çalışmaktadırlar. Bu nedenle beklentiler, aslında beceri olarak algılanmaktan ziyade rutinleşmiş işin pratikleri şeklinde nitelendirilmektedir.

Dijital doğan yayın kuruluşlarında dijital yerliler kadar dijital göçmenler de çalışır. Ancak sayıları oldukça azdır. Geleneksel yayıncılık tecrübesi olan da genellikle kuruluşun kurucusu veya “yetkili” olarak görev yapan gazetecidir. Ancak bunun dışında dijital göçmenlerin dijital ortamda çalışması, dijital tempoyu yakalamasına bağlıdır. Dijitalleşmedeki hıza ayak uyduran dijital göçmenler, dijital yayın kuruluşunda çalışma imkânı bulur.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Yeni medya ortamları, toplumsal alanları dönüştürürken teknolojik gelişmelerin somut olarak hissedildiği alanlardan olan gazetecilik alanını da dönüşüme tabi tutmuştur. Haber takibinden gündem toplantılarına, haberin doğrulanmasından haber kaynaklarına erişime kadar haber üretim süreçleri artık dijital ortamda gerçekleşmektedir. Dijital ortam, verileri yoğunlaştırıp akışını hızlandırırken beraberinde verilerin doğrulanmasını da hızlandırmış ve kolaylaştırmıştır. Diğer taraftan gazetecilik alanından artık sadece gazeteciler değil, pasif konumdan aktif konuma geçen yurttaş haberciler de bulunmaktadır. Yani alan artık mesleki anlamda da değişmeye ve yoğunlaşmaya başlamıştır.

Dijital kültürde yurttaş habercilerden ayrılarak “gazeteci” sıfatını taşıyabilmenin temel koşullarından biri, habere ilişkin unsurları gerektiği gibi ve doğru olarak kullanabilmektir. Gazetecinin teknik sermaye sahipliği ile doğrudan ilişkisi bulunan bu durum, aynı zamanda gazetecinin alandaki konumunun göstergesidir.

Gazetecilik alanında teknolojik araçları kullanabilme becerisi yani teknik sermaye sahipliğinin önemi, yakın zamanda içinde bulunduğumuz ve Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan Covid 19 (Koronavirisü) salgını döneminde bir kez daha kendini göstermiştir. Bu dönemde gazetecilerin, salgına ilişkin hem günlük verileri çekme ve yorumlama hem de görüşmelerini ve canlı yayınlarını Zoom, Skype, Jitsi vb. telekonferans programlarıyla yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Böylece gazeteciler hem fiziki temasta bulunmadan görevlerini yerine getirmiş hem de sağlıkları tehlikeye atmamışlardır. Teknolojik araç kullanma becerisi olan gazeteciler bu dönemde bir adım daha öne çıkmış, alandaki konumlarını ortaya koymuşlardır. Bu nedenle teknik sermaye, dijital kültürde gazetecilerin edinmek zorunda olduğu temel sermaye türüdür. Gazetecilik alanındaki mücadeleden geri kalmamak ve kimliklenme bağlamında alanda yer edinmek bu sermaye türünü edinmeye ve hacmini genişletmeye bağlıdır.

KAYNAKÇA

Abidin, C. (2018). Internet Celebrity – Understanding Fame Onllne, UK: Emerald Publishing, doi: https://doi.org/10.1177/0267323118814646a.

Binark, M. ve Löker, K. (2011). STÖ’ler İçin Bilişim Rehberi, Ankara: STGM.

Brock, A., Kvasny, L., Hales, K. (2010). “Cultural Appropriations Of Technical Capital, Information, Communication & Society, 13:7, s.1040-1059, http://dx.doi.org/10.1080/1369118X.2010.498897.

Çaplı, B. (2002). Medya ve Etik, Ankara: İmge Kitabevi.

Dursun, Ç. (2013). İletişim Kuram Kritik, Ankara: İmge Kitabevi.

Haak, Van Der B.; Parks, M. ve Castells, M. (2017). “Gazeteciliğin Geleceği: Ağ Tabanlı Gazetecilik”, Yeni Medya Geleceğin Gazeteciliği içinde, Hülür, H.; Yaşın, C. (der.), Ankara: Ütopya Yayınları, s.67-87.

Hayhoe, S.; Roger, K.; Böersen, S.E. ve Kelland, L. (2015). “Developing Inclusive Technical Capital beyond the Disabled Students’ Allowance in England.” Social Inclusion, Volume 3, Issue 6, s.29–41.

Karatabanoğlu, S. (2019). “Hem haberci, hem tasarımcı, hem yazılımcı: Değişen gazetecilik pratikleri”, https://journo.com.tr/hem-haberci-hem-tasarimci-hem-yazilimci-degisen-gazetecilik-pratikleri

Lee, K.S. ve Chen, W. (2016). “A Long Shadow: Cultural Capital, Techno-Capital and Networking Skills of College Students”, Computers in Human Behavior, 70, s.67-73, http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0747563216308512?via%3Dihub

Lewis, S. C. (2017). “Büyük Veri Çağında Gazetecilik: Vakalar, Kavramlar, Eleştiriler”, Yeni Medya Geleceğin Gazeteciliği içinde, Hülür, H.; Yaşın, C. (Der.) Ankara: Ütopya Yayınları, s.141-154.

Silverstone, R. (1999). “What’s New About New Media?”, New Media & Society, 1(1), s.10-12.

Şener, O. (2017), “Haberciler Teknolojiyi Gerektiği Gibi Kullanamıyor”, https://journo.com.tr/haberciler-teknolojiyi-gerektigi-gibi-kullanamiyor

Timisi, N. (2003). Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.

Yardi, S. (2009). “Social Learning and Technical Capital on The Social Web”, Vol: 16, No: 2, https://yardi.people.si.umich.edu/pubs/Yardi_TechnicalCapital09.pdf

Yardi, S. (2010). “A theory of technical capital.” TMSP Workshop, Georgia Institute of Technology, https://pdfs.semanticscholar.org/717b/195de57ca043ef85d54a04260297e1dc7331.pdf

Yüncüler, Z. (2017), “Bu Ekipte Kodlama Bilmeyen Gazeteci Yok: Journalism++”, https://journo.com.tr/kodlama-bilmeyen-gazeteci-yok-journalism

Yüncüler, Z. (2018), “Journalism++ Ekibinden Jens Finnäs: Gazeteciler Teknolojiden Korkmasın, Kodlama Öğrensin”, https://www.newslabturkey.org/journalism-plus-plus-jens-finnas/

Zhang, W. (2010). “Technical Capital And Participatory Inequality In Edeliberation”, Information, Communication & Society, 13 (7), s. 1019-1039, http://www.tandfonline.com/doi/pdf/10.1080/1369118X.2010.495988?needAccess=true

Görüşme

Orhan ŞENER ile 24 Haziran 2019 tarihli yüzyüze görüşme

* Bu çalışma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik A.B.D’da devam eden “Dijital Kültürde Alternatif Medyanın Haber Üretim Süreci ve Gazetecilik Alanının Dönüşmesi” başlıklı doktora tezinden üretilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

** Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik A.B.D doktora öğrencisi.


Pandemi Günlerinde Dijital Teknolojilerin Sınırında: Yaşlılar, Yaşlılık ve Yaşlanma

Mayıs 2, 2020

Pelin Tokatlı, Hacettepe Üniversitesi SBE, İletişim Bilimleri Y.Lisans

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının Türkiye’de görülmesiyle birlikte evlere kapanmak zorunda kaldığımız bu süreçte gündelik hayat pratiklerimiz, tutum ve davranışlarımız, alışkanlıklarımız ister istemez değişmek zorunda kalmıştır. Çevrimiçi mecralar ofislere, toplantı salonlarına, dersliklere dönüşürken birçok hizmete ulaşmak ve sosyalleşmek için de çevrimiçi olma mecburiyeti belirmiştir. Bu zorlu sürece yaşa dayalı sokağa çıkma yasağının da eklenmesiyle 65 yaş üstü bireylerin pandemi günlerine uyum sağlamadaki başarı ya da başarısızlıkları yeni medya kullanım pratiklerine bağlı olarak ele alınması gereken önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu süreci değerlendirirken yaşlanma ve yaşlılığı sorun odaklı ele almadan ve yaşlıları kategorik bir grup olarak ötekileştirmeden alana hem içeriden hem de dışarıdan bakabilmenin ve disiplinlerarası bir perspektif belirlemenin önemi de dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda hem güncel pandemi sürecini hem de dijital eşitsizlikler ve yaşlanma ilişkisini tartışmak üzere Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, Senex Derneği, Alternatif Bilişim Derneği ve NetLab katılımcıları 23 Nisan’da bir Çevrimiçi Buluşma etkinliği ile bir araya gelmişlerdir.

Çevrimiçi Buluşma Afiş-02

Bu çevrimiçi buluşmada katılımcılar bir yılı aşkın bir süredir yeni medya ve yaşlanma ekseninde yürüttükleri çalıştay ve saha ziyaretlerinin, alan araştırmalarının ve 2019 Senex Lisansüstü Yaşlılık Çalışmaları Kongresi’nin çıktıları üzerinden pandemi günlerinde yeni medya ve yaşlılık ilişkisini değerlendirmişlerdir. Aynı zamanda bu buluşmada yeni medya ve yaşlanma kesişimselliğinde literatüre kazandırılacak olan “Dijital Kültür, Dijital Eşitsizlikler, Yaşlanma ve Ötesi” başlıklı çalışmanın Türkiye’de dijital eşitsizlik, iletişim teknolojileri ve yeni medya ekosisteminde kuşaklar ve yaş/lanma konularını odağa alan  ilk özgün eser olarak önümüzdeki Mayıs ayı içersinde e-kitap olarak çıkacağı duyurulmuştur. Özellikle yaş ayrımcılığının hemen her ortamda karşılık bulduğu ve yaş alan kuşaklara karşı işlevsellik kazandığı Türkiye gibi ülkelerde, yaşlanma ve teknoloji odaklı çalışmalar yapmak ve bu alandaki eşitsizliği ifşa etmek, “aktif yaşlanma hakkı” konusunda toplum içerisinde farkındalık yaratmak adına oldukça önemli görülmektedir. Dolayısıyla başvuru niteliği taşıyacak olan bu kitapta da alandaki eşitsizliklere dair hak odaklı çözüm önerileri sunulması hedeflenmektedir Dr. Yeliz Dede Özdemir  ve . Mehmet Figan  tarafından derlenmekte olan bu kitap çalışması literatüre yönelik kuramsal ve kavramsal bakışı tartışmakla birlikte alana dair 7 adet özgün makale ve 5 adet çeviriyi kapsamaktadır. Bu bağlamda derlemede yer alan kuşak, kuşaklararasılık, dijital eşitsizlikler, dijital beceriler ve yaşlıların dijital teknolojilerle ilişkilenme biçimleri öncülüğündeki çalışmalar toplumsal cinsiyet, etnisite, engellilik, sosyo-ekonomik ve kültürel değişkenler, bilişsel, duygusal ve gelişimsel yansımalar kesişiminde değerlendirilen önemli başlıklardır.

Ekran Resmi 2020-04-23 12.37.44

Bu derleme 2018 Güz döneminde, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mutlu Binark ve Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür Arun’un “Yeni Medya Çalışmaları” adlı lisansüstü dersleri kapsamında öğrencileriyle birlikte yürüttükleri uzun erimli araştırmalarının, kolektif bir çaba ve işbirliğinin ürünüdür. Ayrıca Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Netlab ve Dr. Şafak Dikmen’de bu çalışmanın mikro sitesini yaparak (https://netlab.media/dijital-kulturde-yaslanma/) destek vermiştir. Görüldüğü üzere çalışma birçok kurumu, kişiyi ve araştırmacıyı kesen işbirliğinin sonucunda ortaya çıkmıştır. En nihayetinde de AB Delegasyon Türkiye ve STGM desteği ile yaşama geçen, “Sınırlı Erişimden Sınırsız Erişime: Genç Akademisyenlerin/Akademisyen Adaylarının Bilişim ve Yeni Medya Alanında Ürettikleri Nitelikli Araştırmalarının Özgür Dolaşımının ve Açık Erişiminin Yaygınlaştırılması” projesinin bir ürünü olarak Alternatif Bilişim Derneği tarafından yayınlanacak olan bu kitap ilişkisel ve eşitlikçi bir bakış açısıyla genç araştırmacıların alana katkı sağlamasına olanak tanımıştır.