Profesör Sonia Livingstone ve Alicia Blum-Ross’un Parenting For A Digital Future Adlı Kitabı Üzerine

London School of Economics and Political Science’dan Profesör Sonia Livingstone Alicia Blum-Ross ile birlikte kaleme aldığı yeni kitabı Parenting for a Digital Future: How Hopes and Fears about Technology Shape Children’s Lives hakkında The Chronicle’a konuştu.[1]

Bize yeni kitabınızdan bahseder misiniz?

Dijital ebeveynlik ile ilgili çok fazla endişe var. Aile evi son yıllarda giderek daha fazla dijital cihazla dolu hale gelmiş vaziyettedir. COVID-19 sırasında yaşam bu endişeleri daha da yoğunlaştırıyor gibi görünüyor. Kitabımız, ebeveynlerin dijital dünyaya nasıl yaklaştıkları ve çocukların dijital geleceği için ne umdukları ile ilgilidir. Aileler önemli bir değişim geçiriyor ve çoğu zaman çocukların ellerindeki teknoloji, ebeveynlerin çocuklarının geleceği hakkındaki umutlarını ve korkularını özetliyor gibi görünüyor. Araştırmamızda, bazı ailelerin varlıklı ancak birçoğunun da fakir olduğunu, bazılarının yaratıcı ve diğerlerinin bilgisayar kurdu olduğunu (her ikisi de olabilir), bazıları farklı zorluklar ile karşı karşıya iken, bazılarına özel eğitim ihtiyacı gerektiği ve farklı engelleri olan çocukların olduğunu kabul ederek aile yaşamının çeşitliliğini yakalamak istedik. Kitabımız, yol boyunca bazı ilham verici hikâyeler ve pratik bilgilerle onların bu problemlerle nasıl başa çıktıkları ve toplumun onlara nasıl daha iyi yardımcı olabileceği ile ilgilidir.

Bu kitabı yazmaya ne ilham verdi?

Çocukların dijital dünyaya bakış açılarını yıllardır araştırıyor, teknolojik her şeye olan hevesli kucak açışlarını takip ediyor ve ebeveynler, eğitimciler ve toplum üzerindeki etkilerini izliyorum. Ancak son birkaç yıldır, araştırmacıların ve politika yapıcıların doğrudan ebeveynlerden ne kadar az şey duyduklarının farkına vardım. Sanki ebeveynleri ve onların bakış açılarını ve endişelerini anlamak yerine, sadece çocukları öğrenmek için ebeveynlerle konuşuyoruz. Bir keresinde bir politika yapıcı bana ebeveynlere ulaşmanın çok zor olduğundan şikâyet etti. Ve eğitimcilerle konuşurken dolaylı olarak da olsa sık sık ebeveynlerin çocukları için bir şekilde sorun olduğunu duyuyorum. Bu da beni doğrudan ebeveynler ile irtibat kurmaya itti. Sonuçta imkânsız bir görevleri var. Şu an için 10, 20 veya daha fazla yıl içinde çocuklarının hayatlarını etkileyebilecek kararları vermek zorundalar. Ebeveynlere 2030 veya 2040’ta çocuklarının yaşamlarını nasıl hayal ettiklerini sorduğumda genellikle bana boş boş bakıyorlar. Ya da bana teknolojinin devraldığı distopik bir bilim kurgu geleceğini anlatıyorlar. Böylece, dijital geleceği nasıl hayal ettikleri ve bugünkü ebeveynliklerinin ne gibi sonuçları olduğu noktasında ebeveynlerle görüşme yapmaya başladım.

Ebeveynler ve diğer bakıcılar şu anda ne tür zorluklarla karşılaşmaktadır? Bunlar mevcut COVID-19 salgınına özgü mü?

Ebeveynlerin genel olarak karşılaştıkları temel zorluk, normal destek kaynaklarının dijital teknolojiye göre daha az etkili olmasıdır. Örneğin, ebeveynler genellikle çocuk yetiştirme konusunda tavsiye almak için kendi ebeveynlerine başvururken, dijital teknolojiler söz konusu olduğunda bunu yapamayacaklarını söylerler. Diğer bir zorluk, sanki çocuklarını izlemek ve kısıtlamak için ellerinden geleni yapıyormuş gibi aldıkları tavsiyelerin çoğunun ekran süresinden endişe duyma ve her zaman çocuklarının dijital aktivitelerine polislik etmelerinin beklenmesidir. Araştırmamız, ekran zamanı kurallarının evde hemen hemen her şeyden daha fazla çatışmaya neden olduğunu buldu. Bu zorlukların her ikisi de ebeveynlerin daha izole olduğu ve ailelerin internet’e daha da bağımlı hale geldiği COVID-19 sürecinde daha beter hale geldi. Ebeveynlerin ve çocukların sadece çevrimiçi olarak ne kadar zaman harcayacaklarına değil, hangi aktivitelerin değerli olduğu, hangi uygulamaların gerçekten eğitici olduğu ve farklı sosyal medya uygulamalarının risklerinin neler olduğuna karar vermek için birlikte yollar bulmaları her zamankinden daha önemlidir.

Bu kitapta, mentorluk programları gibi çocuklara ve ailelere hizmet veren kuruluşlar için hangi mesajlar var?

Çocuklara ve ailelere hizmet veren kuruluşların sürece ebeveynleri dâhil edebilmesinin açık bir yolu olduğunu bilsem de yine de ebeveynlerin yeterince hoş karşılanmadığını veya dinlenmediklerini duydum. Ebeveynler genellikle çocuklarının özel ihtiyaçları hakkında en çok şeyi bilendir ve ayrıca kendi ayırt edici aile değerlerinin çocuklarına yardım eden kuruluşlar tarafından tanınmasına heveslidir. Mentorluk ve desteğe ihtiyaç duyan birçok ebeveynle görüştük. Açıkçası duygusal ihtiyaçları ve endişeleri mevcut koşullar altında daha da büyük olacak gibi görünüyor. Dijital teknolojinin şu anda ailelerin yaşamlarını işgal ettiği dikkate alındığında, genellikle keşfedilmemiş olan nokta ilişkilerin ve kimliklerin oluşturulmasına yardımcı olabilecek birçok olumlu dijital fırsatın olmasının muhtemelliğidir. Ve kitabımız bunun nasıl gerçekleşebileceğine dair örnekler sunmaktadır.


[1] Röportaj Monica Arkin tarafından gerçekleştirilmiştir.

Çeviri: Hasan H.Kayış, Ankara Ünv. İletişim Fak.Ar.Gör.

Kaynak:https://www.evidencebasedmentoring.org/professor-sonia-livingstone-on-parenting-in-the-digital-age/

Yorum bırakın