Kısa bir süre önce yürürlüğe giren internet filtreleri, daha güvenli bir internet ortamı mı sağlıyor, yoksa internete üstü kapalı bir sansür mü getiriyor?
SES Türkiye için İstanbul’dan Özgür Öğret’in haberi — 29/12/11
Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren ve kamuoyuna duyurulduğu ilk günden bu yana büyük tartışmalara yol açan internet filtreleme sistemi ya da diğer adıyla Güvenli İnternet; sansür, mahremiyet ve kişisel özgürlükler üzerinden tartışılmaya devam ediyor. Hükümet, internet filtreleme sistemine karşı düzenlenen protestolar ve açılan davalar nedeniyle, bu konudaki politikasını gözden geçirmek durumunda kaldı. [Reuters] Hükümet, internet filtreleme sistemine karşı düzenlenen protestolar ve açılan davalar nedeniyle, bu konudaki politikasını gözden geçirmek durumunda kaldı. [Reuters] İlgili Makaleler İnternet kullanıcıları, medya ile ilgili yeni yasal düzenlemeleri ve internet sansürünü protesto ediyor Hükümet, vicdani ret yasasını rafa kaldırdı Azınlık vakıfları, mülkleri için tazminat alacaklar Yeni sisteme göre, aile paketini tercih eden internet kullanıcıları, hazırlanan “kara liste”deki web sitelerine erişemeyecek. Çocuk paketini seçenler ise, sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından belirlenen “beyaz liste”deki web sitelerine girebilecek. Filtre sistemini eleştirenler, devletin ve özellikle de herhangi bir yasal yetkisi bulunmayan BTK’nın, internet denetimi yoluyla kendi değer ve ahlak yargılarını topluma dayatmaya çalıştığını öne sürüyor. Örneğin Bilgi Üniversitesi’nde iletişim alanında ders veren Özgür Uçkan, isteğe bağlı olarak, başvuruyla sunulan bu paketlerin, aslında kullanıcılara yönelik bir kandırmaca olduğunu belirtiyor. Uçkan, kamuoyunda gördüğü olumsuz tepkilerin ardından vazgeçilen standart paket seçeneğini anımsatarak, uygulamada değişen tek şeyin ise paketin adı olduğunu söylüyor. “Bu paketlerden birini seçmeyen kullanıcılar da adı konulmamış bir üçüncü pakete dahil oluyorlar… Teknik olarak böyle bir paket olmak zorunda. BTK, internet servis sağlayıcılara merkezi filtre uygulamasını dayatırken, onları kendi denetiminde bir sistem kurmaya da zorladı,” diyen Uçkan, böylelikle tüm internet ağlarını denetleyebilen bir sistem oluşturulduğunu kaydediyor. Türkiye’de halihazırda sansür uygulanan web sitesi sayısının 40 bini aştığına dikkat çeken Uçkan’a göre, BTK’nın getirdiği bu uygulamalar, hem kişisel mahremiyeti, hem de ifade özgürlüğünü tehdit edici bir nitelik taşıyor. Öte yandan söz konusu internet denetim mekanizmalarını belirlerken, kamuoyunun bilgi ve katkısına asgari düzeyde başvuran BTK, keyfi hareket etmekle suçlanmıştı. “BTK, bu içeriği kapalı kapılar ardında hazırladığı için, 5651 sayılı internet sansür kanununa ek olarak, her türlü içeriği keyfi bir biçimde sansürleyebileceği bir alan elde etti,” diye özetliyor bu eleştirilerin ana fikrini Uçkan. Uçkan’ın da üyesi olduğu Alternatif Bilişim Derneği, BTK’nın filtre uygulamasına karşı Danıştay’da dava açtı. Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergürel ise, yeni internet filtrelerinin sansür niteliği taşımadığını, zira nihayetinde kullanıcıların önünde bir seçme şansı olduğunu öne sürüyor. Ergürel’e göre, “İsterseniz aile veya çocuk paketini seçip belirli kategorideki web sitelerine erişimi kısıtlarsınız, istemezseniz kısıtlamazsınız; bu kadar basit!” Herhangi bir paket tercihi belirtmeyen kullanıcıların, uygulama yürürlüğe girmeden önce nasıl internete erişiyorlarsa, aynı şekilde devam ettiklerinin altını çizen Ergürel, “Eğer zorunlu bir uygulama olsaydı o zaman sansür uygulaması diyebilirdik,” diyor. Bununla birlikte, Ergürel, 5651 sayılı yasanın, müstehcenlik, intihara yönlendirme, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, bölücülük ve benzeri “katalog suçları” ile Atatürk aleyhine işlenen suçlar nedeniyle web sitelerinin yasaklanmasına olanak tanıdığını ve Türkiye’de hâlen pek çok web sitesinin bu yasa uyarınca kapatılmış durumda olduğunu da doğruluyor. “Filtre uygulaması da sonuç olarak bu yasaya uygun olarak çıkabilmiş bir uygulama. Bu nedenle Türkiye’de ‘standart’ olarak adlandırılan internet erişimi belirli kurallara tâbi ve bazı kontrollerden geçiyor.” Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’na göre ise, internet filtresini ‘güvenli’ diye nitelendirmek “boş bir iddia” olmaktan öteye gitmiyor. Uygulamanın amacının çocukları korumaktan ziyade, tek tip vatandaş yaratmak olduğunu düşünen İnceoğlu, ahlaklı ve erdemli çocuklar yetiştirmenin yolunun, internet yasaklarından değil, eğitimden geçtiğini ifade ediyor. “Bir iletişim hakkı olan internet erişiminin, BM tarafından 2011’de temel bir insan hakkı olarak tanındığını biliyoruz. Bu durumda internet sansürünün insan hakkı ihlali olduğunu söylemek mümkündür,” diye de ekliyor. Web sitelerine yönelik engellemeler kadar, mahremiyet ile ilgili sorunlar ve BTK’nın hangi bilgilere ne ölçüde erişebildiği konusu da kaygı uyandırıyor. Avukat Esra Parlak, konuyla ilgili olarak şöyle diyor: “Paket kullanmayanlar da, proxy sitelerine erişim sağlayanlar da, mahkeme kararı ile erişim engellenmiş sitelere girebilenler de kayıt altında.” Parlak’a göre, BTK’nın herkesi tek tek takip etmesi pratik açıdan mümkün olmamakla birlikte, bir devlet kurumunun, yetkisi olmadığı halde insanları kayıt altında tutmasının mazereti olamaz.
Kaynak:http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/national/2011/12/29/feature-01#
Erişim 29.12.2011