Profesör Binark: “İnternette Sansürlü Erişime Karşıyız”

Ocak 25, 2012

Hulya Polat

Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve Alternatif Bilişim Derneği üyesi Profesör Mutlu Binark “Türkiye’de sınırlamalarla sadece belli bir siyasi irade için güvenlik alanı oluşturuluyor. Türkiye’nin sosyal medyayı ‘bilinçli’ kullanması gerekir” diyor.

Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Profesör Dr. Mutlu Binark, “internette sansürlü kullanıma karşıyız” diyor ve üniversite rektörlüklerine gönderdikleri deklarasyon için toplanan imza sayısının 100’ü geçtiğini söylüyor.

Türkiye’de Bilişim Teknolojileri Kurumu’nun (BTK) şeffaf bir kurum olmadığını söyleyen Profesör Dr. Mutlu Binark, Avrupa Birliği ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in internet yasakları yüzünden “tedirgin ve kaygılı” olduğunu bildirdi. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Binark, “İnternette bilgiye erişim özgürlüğü istiyoruz. Sansürlü kullanıma karşıyız. Bloglar bile yasaklanıyor ve gerekçe gösterilmiyor, sorulunca da açıklama yapılmıyor. Bu da devlet eliyle uygulanan sansürün ne kadar uç noktalara varabileceğini gösteriyor” diye konuştu.

Amerika’nın Sesi’nden Hülya Polat’ın sorularını yanıtlayan Profesör Dr. Mutlu Binark, üniversite rektörlüklerine gönderdikleri deklarasyonda da intenette riskler olduğunu kabul ettiklerini, ancak bu risklerden kurtulmanın ancak eğitimle mümkün olabileceğini vurguladıklarını belirtti. “Bu risklerden kurtulmak denetimle değil eğitimle mümkün, oysa eğitime yatırım yapılmıyor, temel çelişki de burada” diyen Profesör Binark, “internetteki zararlar ve olanaklar nelerdir, bunlar belirlenmeli ve bunlarla ilgili eğitim politikalarına ağırlık verilmelidir” şeklinde konuştu.

Belli bir aile ve belli bir çocuk tipinin topluma benimsettirilmek istendiğini savunan Profesör Mutlu Binark, bunun toplumdaki çeşitli aile, çocuk, inanç ve düşünce tiplerini sıfırlama olarak görülebileceğini belirtti. Bunun “internette “sınırlar örmek” olarak görülebileceğini kaydeden Profesör Binark, şöyle konuştu: “Oysa internet kendisi sorgulayan bir ortam. Hem küresel, hem de farklı olanlarla iletişim olanağı sağlayan bir ortam, sınırlamalarla sadece belli bir siyasi irade için güvenlik alanı oluşturuluyor.

Profesör Binark, Türkiye’nin sosyal medyayı “bilinçli, farkında ve olanağı değiştirecek şekilde kullanması gerekir” dedi.

Söyleşinin tamamını dinlemek için tıklayınız.

Kaynak: voa (Erişim: 20.01.2012, 23:52)


Filtre uygulaması tek tip çocuk tek tip aile öngörüyor

Ocak 12, 2012

MURAT SELENOĞLU

İSTANBUL (DİHA) – 22 Kasım 2011’de yürürlüğü giren ve internette sansür olarak adlandırılan filtre uygulamasında binlerce site kara listeye konulurken, iletişim fakültesi öğretim üyeleri, başlattıkları kampanya ile uygulamaya tepki gösteriyor. Alternatif Bilişim Derneği üyesi Erdem Dilbaz ise, internette dolandırıcılığın önüne geçilmesi için önlem alınmazken, bu uygulama için milyarlarca dolar harcandığına dikkat çekti. Dilbaz, “Güvenli İnternet’ kullanmayanlar güvensiz internette ne idüğü belirsiz insanlar mı oluyor? Bu tek tip çocuk ve tek tip aile öngörerek hazırlanmıştır” dedi.

İnternette filtre uygulamasına yönelik tartışmalar sürerken, akademisyenler ve uzmanlar, bu uygulamanın “sansür” olduğu noktasında birleşiyor. Uygulamanın mimarı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) olmak üzere, hükümet ve yetkililer ise, “seçmek özgürlük” diyor. Uygulamanın başladığı tarihten bu yana internet abonelerinin sadece yüzde 9,2’sinin filtre uygulamasına geçtiği belirtiliyor. Bu rakam 13 milyon abonenin 120 binini karşılıyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acerer ise, uygulama için “sansür” ve “herkes filtrelenecekmiş” denilmesinden şikayetçi.

‘Bunun adı bal gibi sansürdür’

Alternatif Bilişim Derneği üyesi Erdem Dilbaz, “Devlet yetkililerinin hangi kriterlere göre belirlediği bilinmeyen bir listesine istinaden yapılan uygulamaya sansür demeyelim de ne diyelim bilemiyoruz” diyor. “Siz kendi içinizde aldığınız kapalı kararlarla, yayımlamadığınız istatistiklerle, bilgi edinme başvurularına sayfalarca cevapsız yazılar gönderiyorsanız, bunun adı bal gibi de sansürdür” diyen Dilbaz, 60 bini aşkın sitenin kapatılmasıyla internette güvenliğin sağlanamayacağını, erotik içerik ya da alternatif medya kanallarından haber almamanın kimseyi güvenli kılmayacağına dikkat çekti.

‘Kullanmayanlar ne idüğü belirsiz insanlar mı’

İnternet güvenliği söz konusu olunca dolandırıcılık ve kişisel verilerin korunmasının en önemli konu olduğunu vurgulayan Dilbaz, ancak bu konuda güvenlik sağlayacak düzenlemeler olmadığını aktardı. Yeni medya okur-yazarlığına dair geliştirilen bilinçlenme kampanyalarının olmadığının altını çizen Dilbaz, ayrıca en iyi filtre uygulamalarının ücretsiz elde edilebilecekken, neden bu uygulama için telekomünikasyon firmalarına milyarlarca dolarlık altyapı kurdurduklarını soruyor. Ayrıca devletin bu şekilde ötekileştirme yaptığının altını çizen Dilbaz, “Güvenli İnternet’ kullanmayanlar güvensiz internette ne idüğü belirsiz insanlar mı oluyor? Dünyanın neresinde bunu söyleseniz insanlar güler. Şakadan da beter. Ciddiler ve biz de onların bu yaptıklarını afişe etmeye devam edeceğiz” dedi.

‘Bu tek tip çocuk ve tek tip aile öngörerek hazırlanmıştır’

Basında da bu uygulamanın güvenli olduğunu savunan yazarlar olduğunu hatırlatan Dilbaz, “Güvenli internet paketine güvenip çocuğunuzu bilgisayar başına ilgisiz bırakırsanız vay halinize! Çocuğumuzu bilgisayar başına devletin sağladığı güvenlikle bırakır giderseniz, işte o zaman güvensiz bir ortam kurmuş olursunuz. Çünkü siz hazırladığınız çocuk filtresinde girilmeyecek siteleri belirliyorsunuz. Çocukların peşinde olanlar için bulunmaz nimet, milyonlarca sitede dolanacağına devletin belirlediği ve çocukların girdiğini bildiğiniz sitelerde dolanmaya başlarsınız. Art niyet aranıyorsa asıl problem burada BTK’nın düşüncesiz davranışıdır. Bu tek tip çocuk ve tek tip aile öngörerek hazırlanmış dışlayıcı, ötekileştirici ve insanları birbirine kırdıran saygısız bir geleceğin temellerini atan uygulamaya tabi ki karşıyız” diyor.

‘Sansürsüz internet için kampanya başlatıldı’

Öte yandan Alternatif Bilişim Derneği’nin girişimiyle Prof. Dr. Mutlu Binark ve Prof. Dr. Kürşat Çağıltay’ın öncülüğünde yüzü aşkın akademisyen sansürsüz güvenli internet için kampanya başlattı. Prof. Dr. Kürşat Çağıltay, neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duyduklarını, “Bilimsel ve özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerin bir kamuoyu çalışmasının aracı olarak kullanılması son derece düşündürücü. Bu nedenle ilgi çekmek ve yanıt almak istedik” şeklinde anlattı. Akademisyenlerin öncülüğünde imzaya açılan metne http://tinyurl.com/BTKFiltre adresinden ulaşılabilir.


İnternet filtresi: güvenlik mi, sansür mü?….

Aralık 30, 2011

Kısa bir süre önce yürürlüğe giren internet filtreleri, daha güvenli bir internet ortamı mı sağlıyor, yoksa internete üstü kapalı bir sansür mü getiriyor?

SES Türkiye için İstanbul’dan Özgür Öğret’in haberi — 29/12/11

Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren ve kamuoyuna duyurulduğu ilk günden bu yana büyük tartışmalara yol açan internet filtreleme sistemi ya da diğer adıyla Güvenli İnternet; sansür, mahremiyet ve kişisel özgürlükler üzerinden tartışılmaya devam ediyor. Hükümet, internet filtreleme sistemine karşı düzenlenen protestolar ve açılan davalar nedeniyle, bu konudaki politikasını gözden geçirmek durumunda kaldı. [Reuters] Hükümet, internet filtreleme sistemine karşı düzenlenen protestolar ve açılan davalar nedeniyle, bu konudaki politikasını gözden geçirmek durumunda kaldı. [Reuters] İlgili Makaleler İnternet kullanıcıları, medya ile ilgili yeni yasal düzenlemeleri ve internet sansürünü protesto ediyor Hükümet, vicdani ret yasasını rafa kaldırdı Azınlık vakıfları, mülkleri için tazminat alacaklar Yeni sisteme göre, aile paketini tercih eden internet kullanıcıları, hazırlanan “kara liste”deki web sitelerine erişemeyecek. Çocuk paketini seçenler ise, sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından belirlenen “beyaz liste”deki web sitelerine girebilecek. Filtre sistemini eleştirenler, devletin ve özellikle de herhangi bir yasal yetkisi bulunmayan BTK’nın, internet denetimi yoluyla kendi değer ve ahlak yargılarını topluma dayatmaya çalıştığını öne sürüyor. Örneğin Bilgi Üniversitesi’nde iletişim alanında ders veren Özgür Uçkan, isteğe bağlı olarak, başvuruyla sunulan bu paketlerin, aslında kullanıcılara yönelik bir kandırmaca olduğunu belirtiyor. Uçkan, kamuoyunda gördüğü olumsuz tepkilerin ardından vazgeçilen standart paket seçeneğini anımsatarak, uygulamada değişen tek şeyin ise paketin adı olduğunu söylüyor. “Bu paketlerden birini seçmeyen kullanıcılar da adı konulmamış bir üçüncü pakete dahil oluyorlar… Teknik olarak böyle bir paket olmak zorunda. BTK, internet servis sağlayıcılara merkezi filtre uygulamasını dayatırken, onları kendi denetiminde bir sistem kurmaya da zorladı,” diyen Uçkan, böylelikle tüm internet ağlarını denetleyebilen bir sistem oluşturulduğunu kaydediyor. Türkiye’de halihazırda sansür uygulanan web sitesi sayısının 40 bini aştığına dikkat çeken Uçkan’a göre, BTK’nın getirdiği bu uygulamalar, hem kişisel mahremiyeti, hem de ifade özgürlüğünü tehdit edici bir nitelik taşıyor. Öte yandan söz konusu internet denetim mekanizmalarını belirlerken, kamuoyunun bilgi ve katkısına asgari düzeyde başvuran BTK, keyfi hareket etmekle suçlanmıştı. “BTK, bu içeriği kapalı kapılar ardında hazırladığı için, 5651 sayılı internet sansür kanununa ek olarak, her türlü içeriği keyfi bir biçimde sansürleyebileceği bir alan elde etti,” diye özetliyor bu eleştirilerin ana fikrini Uçkan. Uçkan’ın da üyesi olduğu Alternatif Bilişim Derneği, BTK’nın filtre uygulamasına karşı Danıştay’da dava açtı. Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergürel ise, yeni internet filtrelerinin sansür niteliği taşımadığını, zira nihayetinde kullanıcıların önünde bir seçme şansı olduğunu öne sürüyor. Ergürel’e göre, “İsterseniz aile veya çocuk paketini seçip belirli kategorideki web sitelerine erişimi kısıtlarsınız, istemezseniz kısıtlamazsınız; bu kadar basit!” Herhangi bir paket tercihi belirtmeyen kullanıcıların, uygulama yürürlüğe girmeden önce nasıl internete erişiyorlarsa, aynı şekilde devam ettiklerinin altını çizen Ergürel, “Eğer zorunlu bir uygulama olsaydı o zaman sansür uygulaması diyebilirdik,” diyor. Bununla birlikte, Ergürel, 5651 sayılı yasanın, müstehcenlik, intihara yönlendirme, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, bölücülük ve benzeri “katalog suçları” ile Atatürk aleyhine işlenen suçlar nedeniyle web sitelerinin yasaklanmasına olanak tanıdığını ve Türkiye’de hâlen pek çok web sitesinin bu yasa uyarınca kapatılmış durumda olduğunu da doğruluyor. “Filtre uygulaması da sonuç olarak bu yasaya uygun olarak çıkabilmiş bir uygulama. Bu nedenle Türkiye’de ‘standart’ olarak adlandırılan internet erişimi belirli kurallara tâbi ve bazı kontrollerden geçiyor.” Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’na göre ise, internet filtresini ‘güvenli’ diye nitelendirmek “boş bir iddia” olmaktan öteye gitmiyor. Uygulamanın amacının çocukları korumaktan ziyade, tek tip vatandaş yaratmak olduğunu düşünen İnceoğlu, ahlaklı ve erdemli çocuklar yetiştirmenin yolunun, internet yasaklarından değil, eğitimden geçtiğini ifade ediyor. “Bir iletişim hakkı olan internet erişiminin, BM tarafından 2011’de temel bir insan hakkı olarak tanındığını biliyoruz. Bu durumda internet sansürünün insan hakkı ihlali olduğunu söylemek mümkündür,” diye de ekliyor. Web sitelerine yönelik engellemeler kadar, mahremiyet ile ilgili sorunlar ve BTK’nın hangi bilgilere ne ölçüde erişebildiği konusu da kaygı uyandırıyor. Avukat Esra Parlak, konuyla ilgili olarak şöyle diyor: “Paket kullanmayanlar da, proxy sitelerine erişim sağlayanlar da, mahkeme kararı ile erişim engellenmiş sitelere girebilenler de kayıt altında.” Parlak’a göre, BTK’nın herkesi tek tek takip etmesi pratik açıdan mümkün olmamakla birlikte, bir devlet kurumunun, yetkisi olmadığı halde insanları kayıt altında tutmasının mazereti olamaz.

Kaynak:http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/national/2011/12/29/feature-01#

Erişim 29.12.2011


“Gülen cemaatini araştırın”

Aralık 9, 2011

İnternet eylemleriyle tanınan Anonymous grubu, son videosunda Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekti ve dünyadaki gazetecileri Gülen cemaatini araştırmaya çağırdı.

Sol Haber Portalı’nda yer alan habere göre, videodaki mesajın Türkçesi şöyle:

“Merhabalar,

Bu özgür dünyanın tüm gazetecilerine bir açık mektuptur. Sizleri Türkiye’de tutuklanan gazeteci dostlarınızla dayanışmaya çağırıyoruz. Şu an basın ve anaakım medyada tutuklananların sayısı 117’ye ulaşmış durumda. Bu sadece Türkiye değil, aynı zamanda dünyadaki tüm vatandaşlar için ifade özgürlüğü ve demokrasiye karşı bir saldırıdır.

“Gülen’e muhalifsen teröristsin”

Dünya medyası ve gazetecilerine cemaat lideri Fethullah Gülen ve tüm dünyada okullar ve şirketler açarak yerleşmekte olan takipçilerini araştırmaya ve soruşturmaya çağırıyoruz. Gülen ve cemaat üyeleri dünyanın eğitim sistemini domine etmeyi hedefliyor ve sızdıkları hiçbir ülkede hukuk, güvenlik ve hak eşitliğini göz önünde bulundurmaksızın her yıl milyarlarca dolar kazanıyor. Zaman, onlardan bunun hesabını sorma zamanıdır. Gülen’in Türkiye’de muazzam bir siyasi etkisi var ve cemaat üyeleri, kendilerine karşı duranları, kendilerine karşı yazı yazanları terörist ilan ederek tutuklanmalarını talep ediyorlar ve kamuya hizmet etmenin ayrıcalıklarını suistimal ediyorlar.

“Demokrasiyi kalkan olarak kullanıyorlar”

Gülen halihazırda kendi ülkesinde kendisine ya da gündemine hakaret ettikleri iddiasıyla binden fazla kişiye dava açmış bulunuyor. Demokrasiyi, onların karışına dikilen herkesi korkutmak ve sindirmek için bir taktik olarak kullanıyorlar. Buna göz yumulmamalı. Hep birlikte buna karşı mücadele vermeliyiz. O da kendi özel medya bülteni, Today’s Zaman üzerinden takipçilerine aynısını söyledi. Ancak özgür ve gerçekten demokratik bir ülkede Gülen medyayı kontrol etmeye muktedir değildir. Sessiz kalmayacağız. Türkiye’deki protestocular ve dünyadaki habercilerle birlikteyiz.

“İnternet filtresi Gülen’in işi”

Gülen, yakın zamanda takipçileri için yaptığı haftalık video yayınlarından birinde bilgi akışını ve yaratıcı gazeteciliği köstekleyecek şekilde internetin sansürlenmesi fikrini savunuyordu. İnternet sitelerinin filtrelenmesini, sansürlenmesini ve hükümet kontrolündeki izleme sistemlerinin sıradan yurttaşları takip etmesini onaylıyor. Dünya genelindeki gazetecileri, dünyanın tüm ülkelerinde Fethullah Gülen cemaati ve hedefleri konusunda daha fazla araştırmaya ve yazmaya çağırıyoruz. Sizden, dünya medyasından dayanışma göstermenizi ve gazetecilerin salıverilmesini talep etmenizi bekliyoruz. Radyo, televizyon, gazeteler, blogcu ve twitçiler bizi takip etmelerini ve bu mesajı mümkün olan tüm medya bültenlerinde paylaşmalarını istiyoruz.

“Gülen hareketini teşhir edelim”

Anonymous her zaman dünya genelinde bilginin özgür akışından, insan haklarından, ifade özgürlüğünden ve demokrasiden yana olacaktır. Kalemin kılıçtan keskin olduğunu kanıtlamanın vaktidir. İnternet ve tüm dünyanın gazetecileri, sizlerin yanınızdayız. Bizimle birlikte tepki göstermenizi ve yozlaşmış Gülen hareketi ve gerçek amaçlarını ortaya koymanızı bekliyoruz. Küresel farkındalığın yükseltilmesini istiyoruz. Çocuklarımızı yanlış bilgi verenlerden kurtarmanızı istiyoruz. Kamuoyunun yozlaşmasına olanak verenlerden hesap sormanızı istiyoruz. Dost Anonymous üyeleri bu mesajı olabildiği kadar fazla medya bültenine yaymaya yardım etmeyi sürdürecektir.

Kaynak: cumhuriyet.com.tr (Erişim: 08.12.2011, 21:09)